... bu yöndeki son istasyonumuzdur. anonsundan sonra, yolcuların sonraki metrobüse hücum edercesine koşması neticesinde, metrobüsün kısa sürede boşaltılmasıdır. metrobüsün yerden birkaç santim yükseldiği gözlenebilir.
Dubai ye hiç gitmedim Arap arkadaşlarım oldu ama hepsi çulsuzdu. çulsuza da eğlence anlayışı sorulmaz muhtemelen halı sahada top oynamak falan der. ama bu zengin Araplar enteresanlar sırf gazetelere yansıyanlardan biliyoruz ki herifler klozet kapağını altından yapıyorlar. Dubai'de çölün ortasında kayak pisti yapar mı insan Arap yapıyor hayatında kar görmemiş adam belki de ondan. beş yıldızlı otelleri lüks sayan geri kalan tüm milletler 7 yıldızlı otel kavramını da Arap milletine borçludur. şimdi nasıl 7 yıldız oluyor efenim şöyle oluyor bir kere her şey en lüksünden oluyor ama buradaki her şey hiç olmadığı kadar gerçek manada kullanılıyor haberiniz olsun.
herkesin telefonu var Arapta telefonlar altın kaplama, elmas işlemeli ama bir dakika. herkesin arabası var arabınkinin kapı kolu altın iç döşeme ceylan derisi öyle ki o ceylan türünün artık nesli tükendi. özellikle nesli tükenmiş olanından yaptırıyor o kadar lükse meraklı. herkes tek eşliliği savunur arap sanki anne ördek ve civcivleri gibi karılarını arkasına takar çarşı pazar dolanır. ziyafetlerini düşünün yedikleri önünde yemedikleri arkasında. bir dolu örnek daha verilebilir.
bu bilgiler ışığında bakıyorum cennete nehirlerden bal ve süt akıyor huri desen gani. meyveler dalından kökleri gökte dalları yerde olan ağaçlar. zümrütten altından elmastan saraylar. bu manzara bana tanıdık geliyor işte. ondan cennet tasarımı fazla arapvari.
hızla artan popçu sayısının TOKi nin piyasaya müdahale etmesini zorunlu hale getirmiş durumdur. TOKinin müdahalesinden sonra hafif bir denge sağlanmış ama bu konudaki şüpheler geçerliliğini sürdürmüştür. konu hakkında sağlam bir istatistiki bilgiye ulaşılamamakla beraber popçu sayısının fayansçıları geçtiği gün gibi ortadadır.
yazılacak ve konuşulacak şeylerin tümünü yazdık ve konuştuk yahut öyle görünüyor.(yapma) bence bir şeyler yapalım. belki dönüp yaptıklarımıza bakar ve yeni bir şeyler söyleriz en azından söyleyecek bir şeyimiz olur. (durma)
öyle konuşmalar yapılan zamanlar bilirim ki konuşan konuşmaktan dinleyen dinlemekten yorgun düşmüştür; yine de konuşma sürmüştür. (bırak düşsün) tüm o konuşmalar bir ineğin geviş getirmesi kadar dahi anlamlı değil gözümde. zaten geviş getirmekten başka bir şey de değil özünde. (tekrarla) peki ne yapalım? (hıııımmm) susalım mesela bir iblis konuşmazsak canımızı cehenneme götürmediği sürece, sessizliği kutsal bir emaneti korur gibi koruyalım. (bence saçma) öyle ki içimizin gürültüsü aç birinin bastırılamaz karın gurultusu gibi homurdansın. ve sözler ağzımızdan çıktığında herkesin aklından geçirdiği, dilinin ucundaki, yahut düşünüp adını koyamadığının adı, olsun.(yapma)
bir kadınla oturur ve yeterince uzun sohbet ederseniz; konu mutlaka dönüp dolaşıp ikili ilişkilere gelir. nasıl gelir niye gelir bilmem ama gelir. ve bu konuşmanın tam olarak 7/10 una geldiğinizde bunu fark edip farkında olmadan kendini pembe diziye kaptırmış biri gibi kendinizden utanırsınız. nooluyor lan bana falan deyip kendinize gelmeye çalışırken, konuşmadan koparsınız derken ahenk bozulur. kopma yüzünden gerip ve kısa bir sessizlik olur kız sizin onu dinlemediğinizi anlar. derken konu değişir siz abuk subuk bişey olmasın diye toparlamaya çalışırsınız ama ahenk bir kere bozulmuştur artık ve konuşma bir yerde biter. siz derhal oradan ayrılıp bir an önce uzaklaşmak isterken, kız da neyin ters gittiğini çözemeden, dışarı çıkmak isterken cama toslayan sinekler gibi neye çarptığının bir türlü farkına varamaz. biçimsiz bir ayrılık olur ve sonra ne olacağını tanrı bilir.
sabah diğer şehirlerde uyanan insanlardan en az bir saat önce uyanmak demektir. çünkü trafik * gibidir ve bu erken kalkmanın sebebi de tam olarak budur. kahvaltı yapacağım diye saat erken bir vakte kurulur ama geç yatıldığı için kahvaltı yapmak yerine uyunur. sonrasında apar topar giyinilip yola düşülür. yolda kimse kimseyi tanımaz ve sabah sabah istenilen son şey bir tanıdığa denk gelmektir. özellikle de karşı yönden gelen bir tanıdığa ...*
sonra bir toplu taşıma aracına binilir. araba kesinlikle tıkış tıkıştır ve insanlar birbirine fiziksel olarak bu kadar yakınken ruhen bu kadar uzak oldukları başka bir durum yoktur. tek kelime edilmez genellikle konuşanlardan için için nefret edilir.
işte yüzeysel konuşmalar, kuyu kazmalar, dedikodular dirsek temasları, kamplaşmalar burada kapitalizm somutlaşıp gözle görünür hale gelmiştir.
istanbul'da sokaklarda başka hiçbir şehirde kolay kolay rastlayamayacağınız kalabalıklar görürsünüz insan kalabalıkları ve bu insanların tümü tek bir şey için minnet duyarlar bu gün yoluma kimse çıkmadı. kazasız belasız bir gün geçirdim.
acınası bir yaşam standardı.
kişinin; belirli bir kültüre duygusal yakınlık duyması; aksak yönlerini dahi sorgusuz sualsiz övgüler dizmesi ve neredeyse bir akrabalık ilişkisi kurup kültürel reformlara baştan karşı çıkması; kültür dinamik ve devingen bir yapıya sahipken ve olması gereken bu iken, her tür kültürel değişimi yozlaşma diye adlandırmaktan geri durmaması durumu.
buna kültür fetişizmi. yapana da kültür fetişisti denir.
aşırı muhafazakar tavır içerisinde olma durumu.
Kimse duymadan ölmeliyim
ağzımın kenarında
bir parça kan bulunmalı.
Beni tanımayanlar
"Mutlak birini seviyordu" demeliler.
Tanıyanlarsa, "Zavallı, demeli,
Çok sefalet çekti..."
Fakat hakiki sebep
Bunlardan hiçbiri olmamalı.
(0rhan veli)
şeklinde cevaplanmış soru.
felsefi araştırmaların sonunda gelip vardığımız nokta. zira, zihin değer atfetmez değerlendirir. değer atfeden beynin diğer bölümleridir. ve bir şeyi önemli göstermek mantıksal temellerden yoksun bir ön yargı başka bir ifadeyle ön kabul olmak durumundadır. kişi bir illüzyonun etkisiyle böyle bir kanıya varabilir ya da kuvvetli bir kimyasalın ki bunu çoğu zaman doğal biçimde salgılanan hormonlar halleder. böylelikle bir değere sahip oluruz. ve onunla değerlendirmeye başlarız. ancak değerlendirme kriterlerinin aklın öngöremeyeceği ölçüde çeşitlilik göstermesi genel geçer bir değerin olamayacağının en büyük kanıtıdır sanırım. tüm bunların ışığında şunu söyleyebiliriz her şeyin önemi olabilir ya da hiçbir şeyin önemi yok.
bir gazetenin haberine göre hapşırığını tutan bir kadın, (öğretmen bu kadın. hep öyle olur bilirsiniz garip meslek şu öğretmenlik.) beyin kanaması geçirip felç olmuş. Bir süre sonra da ölmüş. işte o haberden sonra efsane oldu bu laf her Allah'ın kulu da nasıl ve nerden öğrendiyse biliyor bu mevzuyu. ''hapşırığını tutma tutma. çok tehlikeli bak bi kadın varmış ....''
saatlerin bir saat ileri alınarak yaz saati uygulamasına geçileceği şu günlerde saatini ileri almayı unutup işe bir saat geç giden çalışanın başına gelen olaydır. kendisi muhtemelen iş yolunda işin rengini anlamış yahut bir gariplik olduğunun farkına varmıştır. ancak artık bir saat geçtir ve yapacak bir şey yoktur.
maliyeti 15 kuruşu asla geçemeyecek bu nesne akıllara durgunluk veren bir kar oranıyla ortalama 15 tl ye alınabiliyor. bu da kar oranının bire yüz olduğu anlamına gelir ki böyle bir kar oranı cep telefonu firmaları tarafından bile elde edilemiyor. pratik türk zekasının bir ürünü müdür bu fiyata jelatin kakalamak yoksa özenti klasik gerizekalılığın bir sonucu mudur bilinmez bu fiyata bir allahın kulunun itiraz ettiğine şahit değilim.
cep telefonu firmaları boşuna kıçlarını yırtıp arge çalışmaları yapıyorlar onun yerine jelatin işine girselerdi cirolarını katlarlardı. yavrum yapmayın bu fiyata o ürünü almayın diyen bir tüketici hakları şeysi de yok ortalıkta.
tamamiyle şuurdan yoksun kişilerin sergiledikleri davranıştır. yaşlı olduğundan hareketleri yavaşlamış ve bedeni ihtiyarlamış kişinin akli melekelerinin de azaldığını sanıyor olmalılar ki yaşlı amcalarla kafa bulur, hiç tanımasalar da sanki sağırmış gibi yaşlılarla yüksek sesle konuşurlar bunlar.
trafik kazalarında rastlanan klişe durumdur. polis arabada bira şişesi bulmuştur ve olay çözülmüştür. haberde bunun altı çizilir. bira şişelerine zum yapılır. şişe suç üstü yakalanmıştır dili olsa ''eğitim şart'' diyecektir.
sanki domuzda da silah var ve ateş edecek gibi gördüğü her karartıya ateş etme manyaklığı içerisinde olup arkadaşını domuz sanıp vuran adamdır. her yıl yurdumuzda bunlardan bir iki tanesi haberlere konu olur.
Zonguldak'ta Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) Kozlu Müessese Müdürlüğü kömür ocağında 'Ani metan gazı püskürmesi oldu. 8 işçi öldü.
bir çocuk babasından haber alamıyor ve belkide ölümü bekliyor yanındakilere babasını soruyor.
sonrasında baba kurtuluyor:
oğul: o an başka bir şey düşünemiyordum. babam diğer 8 abi gibi ölmüş olsaydı, yaşamak için bir sebebim kalmazdı.
baba: umudumu kesmiştim artık. kurtarma ekibinin ışıklarını görünce çok sevindim.
özellikle ülkemizde ve ülkemiz gibi geri kalmış ülkelerde, bolca bulunan gençtir. imkan verilse neler yapılacağı dünyanın en büyük gizemlerinden iki numaralı olanıdır. bir numaralı gizemi ise neden bu gence imkan verilmediğidir.
efenim elin avrupalısı 1800 lerde nerden imkan buldu bilinmez dünyanın kaderini değiştirecek bilimsel gelişmelere imza atmış ve o günden sonra yine avrupalılar veya avrupadan amerikaya gitmiş insanlar sürekli medeniyete katkı sağlıyorlar. telsizi, radyoyu, telefonu, televizyonu, bilgisayarı, cep telefonunu icad ediyorlar. interneti yaygın hale getiriyor dünyayı köye çeviriyorlar. pek çok türk, kürt ve ülkemizde bulunan diğer milletlerden (çerkez, arap falan) avrupaya amerikaya göç ettiler ama ya onlara da imkan tanınmadı ya da bi bok yapamıyorlar.
ilkokulda bize batının medeniyetini bilmini al ama kültürünü alma bizim kültürümüz çok eyi çok güzel daha iyisi şamda kaysı bile değil dediler. biz de anladık ve tasdik ettik. netekim batının bilmini yavaş yavaş öğrendik ve bekledik ki bizden de, dünyanın kadrini değiştirecek ölçüde kuvvetli bir bilim adamı, bir dahi çıksın. neticede 70 milyonluk ülke ben gerizekalı olsam o geri zekalı olsa illa biri yüksek zekalı hatta süper, hiper zeki olacaktır ve bu adam birşeyler bulacaktır. ama yok boşa beklemişiz tık yok.
imkan tanınsa ne cevherler var hepimiz biliyoruz ama neden imkan tanımıyoruz?
galiba bu kültürel birşey yani bize yanlış öğretmişler batının bilmini al ama kültürünü alma derken. belkide batının bilimini almak yerine kültürünü almalıydık ilk önce. neticede o bilim o kültürün bir ürünü. o kültür, o bilimsel başarıları getirdi ve yeteneli gençleri destekledi. bizim kültürümüz ne bilim üetiyor ne de üeretene saygı duyuyor. o sebepten bizde yetenekler körelip gidiyor. bizde sene 2013 olmuş hala namus cinayetleri, kan davaları var. akademisyenler hapse atılıyorlar. türkiyenin en güzide üniversitesinin öğrencileri 6. filoyu protesto ediyorlar, bir allahın kulu da demiyor ulan bunlar okumuş insanlar hem de zekiler belki bir şey biliyorlardır. aynı olay 2012 de de oluyor başbakan protesto ediliyor ve bir allahın kulu da demiyor ulan bu çocuklar halkın çocukları zekiler ve üstelik okumuşlar belki de bir bildikleri vardır. peki neden? çünkü buna, yani böyle düşünmeye, içinde bulunduğumuz ve benimsediğimiz o eşsiz kültürümüz, gelenek, görenek ve anenelerimiz izin vermiyor.
kültür toprak gibidir. eğer kültür verimli bir topraksa orda her ürün yetişir. öyle görünüyor ki kültürümüz çorak bir toprak ve biz ıslah etmedikçe asla tatlı yemişler veren bir ağacımız olmayacak.
bu ne yaman çelişki denilesi durumdur. çünü bir müslüman için hz isa da hz muhammed kadar kutsal ve mübarek bir peygamberdir. birinin doğum gününü kutlayıp diğerini kutlamamak şöyle dursun üstüne bir de kutlayanı yuhalayıp hor görmek yaman bir çelişkidir. tabi müslüman camiaa bu çelişkiye aslında başka hiçbir müslüman ülkede olmayan bidatlar icad edip dinde varmış gibi gelenekselleştirmesi suretiyle düşmüştür.
burada şunu hatırlatmak gerekir ki ülkemizde muslümanlar bir zamanlar hiristiyanların yaptığı hataları hiç sektirmeden izliyorler zira hiristiyanlığın ilk 300 yılında noel (kutlu doğum haftası diye türkçeleştirilebilir. ne hikmetse bizdeki bazı dangalaklar sanki noel dememekle taklitten kurtulabileceklerini sanıyorler)diye birşey yoktur. sonradan uydurulmuş ve bu gün hiristiyanlığın kutsal ibadeti olmuştur. şimdi madem aynı hataya düşüp kutlu doğum haftası diye birşey icad edip kutluyorsun o zaman noele laf etmeyeceksin. dine ekleme yapan yaptığıyla dini bozar bunun cezası da bellidir.
bilmeden istemsizce yapılmışsa gülünüp geçilecek sevimli bir davranıştır. ikincide yaşça büyük olanın yüzü asılır. üçüncüde kendini bilmezin teki olduğuna karar verilen küçüğün, ağzının payı verilir.
--spoiler--
Siirt'te 4 kez ev değiştirmelerine rağmen Toprak ailesinin kullandığı eşyalar, bilinmeyen bir nedenle yanıyor. Ailenin evlerinde 4 ayda 300 defa yangın çıktı. Vali, 'Gerçekten fizik ötesi bir olay' derken, il Müftüsü cinleri işaret etti.
--spoiler--
haberinden de anlaşıldığı gibi ülkece delirip bokumuzla oynamaya başlamışızdır. iş bu hal üzre yakında varolacağını düşündüğüm kurumdur.
''cin değil, cin değil! cin civa olan evde duramaz. metafiziktir o.'' diyen abimiz bir bilen olarak bu kuruma en iyi başkan adayımdır. nerdesin be muzcu şeyh reis, millet özlemiş be. halk istiyor abicim, arz talep mevzuu bi yerde. alan memnun veren memnun bana ne.
benzeri kavramların yan yana ve çokça kullanılarak basit bir düşüncenin anlaşılması güç hale getirilmesi durumu. okunması mümkün ama anlaşılması mümkün olmayan ya da zor olan söz öbekleri. ben buldum.
yolların yapılıp iki gün sonra kazılması ve yeniden yapılıp tekrar kazılması ve bu döngünün hiç bitmemesi. mahallede her zaman inşaat olması inşaa edilecek arsa bitince evlerin yıkılıp yerlerine yeni evler, avm ler inşaa edilmesi. velhasıl şehirde inşaatın hiç bitmemesi durumudur. olum bi durun adam gibi bi şehir yapıp 50-100 sene hiç yıkmadan huzur içinde bi yaşayalım bu ne amk. betonu ne çok seviyormuşuz meğer.
bu tarım toplumuna ait bir özdeyiş olup toprağın sabana koşulmuş öküzlerce sürüldüğü dönemlerde öküzün emeğinin önemini vurgular. öyle ki ekonomik hayat tamamen öküzün emeği üzerinden dönmektedir bu sebepten kelimenin tam anlamıyla dünya öküzün boynuzları üzerindedir. bunu mecaz içermeyen bir önerme gibi algılayan insan sayısı hayret verici ölçüde çoktur ki bu da dünyanın öküzlerin ayaklarının altında olduğunu gösterir.
durmadan beylik laflar edip hayatla ilgili inanılmaz tespitler yapan kişidir. muhabbet ilerler ve abimiz muhabbetin mutlak hakimidir tempoyu belirler güler güldürür ve işte tam da bu zirve anında itiraflar başlar çarpım tablosunu hala tam bilmediğini, matematikten hiç anlamadığını, satranç ve benzeri düşünmek gereken oyunları pek sevmediğini zaten kafa yormaya gelemeyeceğini, bir bir itiraf eder.
işte bu noktadan sonra süper kahraman gibi gözüken bu abimizin yaldızları dökülmeye ve altındaki nihat doğan gözükmeye başlar. çevresinde onu dinleyen ondan yaşça küçük kişilerde, yaşı ve çevresindeki yalakaların etkisiyle oluşan yapay saygınlık, yavaş yavaş yerini bu adamın bir loser olduğunu düşünmeye bırakır.
en basit bilmeceleri dahi çözecek aklı olmayan adamların, hayatın anlamını bildiklerinden bu derece emin olmaları, hayatın garip bir cilvesidir.
hangi takımın taraftarı olursa olsun türk futbol taraftarı kolay tahrik olur öyle ki tahrik olmaya yer arıyor diyebiliriz. tamamı erkek olan bu taraftar topluluğu belkide böylelikle türk erkeğinin karakteristik bir özelliğini de sergilemiş oluyor. zira türk erkeği kadın ne yaparsa yapsın bir yolunu bulup tahrik olur. aynı özelliğin taraftarlıkta da gözleniyor olması muhtemel.
türk taraftarı tahrik olmaya o kadar yatkındır ki stad hoparlörleriyle tahriklere kapılmayalım diye anonslar yapılır. hatta maçtan önce televizyonlardan ve gazetelerden tahriklere kapılmayın diye uyarılar yapılır.
özellikle yabancı takımlara karşı oynanan maçlarda. yabancı takımın varlığı tahrik sebebidir. (yabancı kadınlara nasıl daha çok ilgi duyuyorsak aynı öyle.) bu yüzden şöyle anonslar duyulmuştur.
sevgili ..... taraftarı takımımıza haksız yere verilen 5 maç saha kapatma cezası henüz dolmuş ve sahamız takımımıza ve taraftarımıza açılmıştır. uefa takımımıza ceza yağdırmak için zaten bahane aramaktadır lütfen tahriklere kapılıp sahaya yabancı madde atmayalım.
