haremdeki cariyeler bakarlar ki padişahın koynuna girmek için aylarca sıra beklemeleri gerekiyor, biz de bir vibratör yaptırıverelim diyerek içlerinden birini şehre gönderirler. kızcağız derdini anlatır, sipariş için tarif vermeye başlar: "vallahi efendi baba öyle bir şey yap ki... nasıl söyleyeyim? türk'ünkü gibi büyük olsun... ama aynı zamanda arap'ınki gibi de kara olsun... sonracığıma, arnavut'unki gibi iri olsun da, laz'ınki gibi kıvrak olsun... lakin, kürt'ünkü gibi kıllı olacak! bir de frenk'inki gibi kibar olmalı... acem'inki gibi kalın, moğol'unki gibi sağlam, venedikli'nin gibi güçlü, cenevizli'ninki gibi cevval, efendime söyleyeyim, sonra... " adam lafını keser: ''hanım kızım, öylesini bulsam ben kendi götüme sokarım''
zaman makinesi falan olsa diyarbakır 5 nolu askeri cezaevinde bir saatçik geçirmesini temenni ettiğim zihniyettir. fazla değil bir saat. hala aynı fikirdeyse ya insanlığa dair tüm hislerini ve değerleni kaybetmiş ya da gördüklerini idrak edemeycek kadar aptaldır. ben şahsen böyle bir durumda ikincisi olmayı tercih ederim.
herkesin sizin gibi giyinme, düşünme vs zorunluluğu olmadığını idrak etmekle başlayacak herşey. herhangi bir dine mensup olmayan birisi olarak hiçbir mini etekli kızın peşinden salyalar saçarak koşmadığım gibi hiç bir türbanlıdan da rahatsız olmuyorum. tektipleştirme zaralıdır. insanların hele ki hizmet alan pozisyonundaysa kıyafetlerine karışmak iptidai bir mantıktır. bende okula boxer'la giderim gibi afaki örnekler vermenin lüzumu yoktur. aynı boxer ile bakkala da gidiyorsan sorun yok canım benim.
yeni alman sineması akımının temsilcilerinden olan wenders neredeyse bütün filmlerinde almanya'nın amerikanlaşması teması üzerinde durur. akımın varoluşçu kanadında yer alan wenders'in depresif yol filmi paris, texas mutlaka izlenmelidir. gözler dolar, samimi duygusallık bu olsa gerek denilir. ahh travis ahh nidaları arasında bize bu kadar güzel anlar yaşattığı için wenders' e tekrar tekrar teşekkür edilir.
idam çığırtkanlarının izleyip oturup üzerine düşünmesi gereken bir film. ajitasyon maksatlı örneklerin bir anlam ifade etmediğini, idama karşı olmanın bir insanlık duruşu olduğunu görmeleri açısından önemli.
27 mayıs'ı, 12 mart'ı, 12 eylül'ü çabuk unutmuş, toplumsal belleği zayıf halkımızın rejimlerin en kötüsünün askeri diktalar olduğunu unutup her zora düştüğünde, kendi gibi olmayanı sindiremediğinde, farklılıklara, "öteki"ne tahammül edemediğinde askeri göreve çağırması ile filizlenen erke tapıcı erke dönergeçleridir.
seindfeld'ın bir bölümünde de çalınmıştır ayrıca. ama yine de juliet ile özdeşleşmiştir en fazla. aynada kendini hüzünlü gözlerle süzerken bu alalede sözler pek bir oturur bu hanım kızımıza. petula clark'ten dinlenmesi gerekir bir de tam bir etki için.
-pazar günü seni kilisede göremedim john
-adaya düştük a.q ne kilisesi
-he onu diyom mister eko'nun kilisesi
-domuz avladım aç karnınız doysun diye, o da bir nevi ibadet
-aa şu gelen baban değil mi
-hani lan nerde hani. olm taşşak geçmeyin lan. korkuyorum zaten.
-o değilde diyalog amacından saptı gidiyor. olmadı cuma camide görüşelim siyu
hiçbişeycidir. ne varoluşçu olduğunu ne absürdist olduğunu kabul eder. absürdizmin kitabını yazmıştır ama aç parantez delikanlılığın kitabı gibi oldu lan bu da kapa parantez yine de bir kalıp dahilinde, sınırlı bir çerçevede yaftalanmak istemez.
zamanında topluluk olayının tam böğründe bir üniversite hayatı geçirmiş birisi olarak üzgünüm ki teknik olarak imkansız hadisedir. yönetmeliğe aykırıdır.
istiklal caddesi'nde bir klip çekilecekse kamerayı bir yere sabitlemek inanın daha müspet neticeler verir, bu denli kötü olmazdı netice. iki ara sokak, üç tane tarihi bina göstersen evlaydı gözümde. böylesi önde rehber öğretmen müze gezmeye giden öğrenciler gibi olmuş.
birbirinin kopyası tonla cümle ile, öldüm bittim yandım eridim tarzı acılarını afişe etmek, demagoji selinde sürüklenmek niyetindeki yazarların sıkça başvurduğu eylem. aşk özneldir, nesnel tespitlere gelmez, gelemez. iki bile değil tek kişiliktir. bu kadar tanımlama, ifşa etme, anlam katma çabası lüzumsuzdur. yaşandığı yere gömülür, ortaya özgünce koyulmadığı müddetçe birbirinin aynı his kusmuklarını saçmanın gereği yoktur, böylesi ancak okuyanı irite eder.
dissosiyatif kimlik bozuklugu şeklinde dilimize yerleşmiştir. genellikle şizofren üst başlığı içerisinde incelensede ondan farklıdır ve tedavi edilebilirdir. yaşanan güçlü bir cinsel, fiziksel, duygusal vs. travmayı yok saymak, reddetmek, olmamış kabul etmek şeklinde beynin yarattığı bir savunma mekanizmasıdır. birbirinden habersiz birden çok farklı alt kişilik geliştiren beynin bu anlamda çözülmesi, parçalanması ve zamanla tüm bu kişiliklerin birbirinin içine geçip zaman içerisinde canlanıp sönerek hangisinin gerçek olduğunun dahi bulanıklaşması ile insanı harap eden bir hastalıktır.