adim hidir mahlasim budur
96 (enerjik)
beşinci nesil silik 1 takipçi 4.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    belediye baskan aday adayi

    1.
  1. yerel seçimler öncesi yol kenarı pankartlarının kapak güzelleridir. her yerel seçim öncesi bu çekirge sürüsü ortalığın amına koyar.

    akp'nin yerel seçimler için yaptığı ibnelikler ortada; izmir içinde de ilçeleri seçmen kitlesine göre ikiye böldüler, birinin bir ucunu kesip ötekine diktiler falan filan fidan, fidanlar ağaca, ağaçlar ormana dönmeli yurdumda. bak bak bağlantıya bak.

    neyse süper yaratıcı da bir slogan bulmuşlar: ''herşey x için''. işte x yerine karşıyaka, bornova, konak gibi kentleri koyun siz. lan amını siktiğimin -burda amı sikerek pis bir ataerkillik örneği gösteriyorum. normalde yarağını siktiğim demeliydim- ordaki ''herşey'' ayrı yazılır. sen daha bunu bile bilemeyecek kadar donanımsızsan ve bunu bilemeyecek kadar donanımsız adamlardan oluşan bir ekip kurmuşsan sana oy veren kitleye kitle imha silahlarının en nadidesinden iki demet gönderiyorum.

    adayların hiçbiri beş para etmez. hele bir tane kadın aday adayı var ki, gerizekalının önde gideni. almış seçmenin her kesiminden -başı açık, başı kapalı, amı açık, amı kapalı- birer kadın pankartta; ''haydi kadınlar el ele'' diye de bir slogan. kutu kutu pense oynardık eskiden, pense olurdum falan, o günler aklıma geldi. beceremiyorsunuz abicim bu işi, siktirin gidin allasen.
    2 ...
  2. bu otuzbir mahkeme karariyla engellenmistir

    1.
  3. osbir çekmeye yarayan seks içerikli sitelerin ön bahçesindeki uyarı levhası. her sabah yan komşumun kopeği rex dibine işer.

    ''internete sansür değil sürat gerek'' dedik, süratle sansürlendik. ahhh ahhh banliyöde seks başkadır. indir indir önce o eli indir, sonra donunu topla.
    0 ...
  4. adli tip kurumu na haftada 120 cocuk getiriliyor

    1.
  5. istanbul üniversitesi (iü) cerrahpaşa tıp fakültesi adli tıp ana bilim dalı öğretim üyesi doç. dr. coşkun yorulmaz'ın çocuk istismarının ne boyutta olduğunu anlatan sözleri.

    getiriliyor efenim malesef. benim güzel halkım, ülkemin güzide insanı kendini dogmalardan arındıramazsa -ki bu dogmanın türkiye'deki oranı %98'lerle ifade ediliyor- 120 çocuk da gelir adli tıp kurumu'na, 1200 çocuk da. lan kafasını yardığım, çocuk lan bu! adı üstünde çocuk. bu lavukları ikiye ayıralım ki, anlaşılması daha kolay olsun efenim.

    evlenmemiş pedofil:

    mahalle kahvesi gencidir. dini ona ''evlenmeden olmaz''ı emir buyurmuştur, keza karşı cinse de aynı emir buyrulmuştur. adam 25 yaşına kadar -ki bu birey 14 yaşından itibaren masturbasyon çekmeye * başlar- ancak elini düzebilmektedir. bunun için erotik filmlerdeki cillop gibi hatunları, kliplerdeki fıstık gibi dansçıları rakı keyfine meze yapar. sokakta gördüğü güzel hatunları hayal edip hayal dünyasında tecavüzcü coşkunculuk oynar. sevgilisi elini tutturur, sol memesini elletir ama sağ memesini yalatmaz, bacaklarını okşatmaz. ama bu genç dinin gerektirdiği gibi karşı cinsi sikmekten beter ama çükünü kukuya monte edemez. hava sıcak, bi' cafeye oturup buz gibi bir kola söylediniz; garson buz gibi kolayı getirdi, bir yudum çektiniz; aldı götürdü. göt gibi ortada kalırsınız. kolanın o serinletici enfes tadı damağınızda kalır. işte bu durum da o hesap, adam sol memeyi elleyebiliyor ama ''evlenmeden olmaz'' dangalaklığı yüzünden kukuya ulaşamadan kalıyor. garson kolayı götürünce gider bi' bakkaldan 2.5 litre alır kafaya dikersiniz, bu genç de gidip çoluk çocuğa bulaşıyor. neden? çünkü çocuk acizdir, korunmaya muhtaçtır, kendini koruyamaz; '' bunu birine anlatırsan anneni öldürürüm'' der genç ve çocuk çok sevdiği annesi için ebediyen susar; sadece bilinçüstü elbette. tüm bunlardan sonra bu genç annesinin beğendiği biriyle evlenir. yaşadığı bu gençlik yüzünden evliliği de mide bulandırıcıdır. gençliğinde bilinçaltına ittiği şiddet ve vahşet duygusunu ortaya çıkarır. karısını döver, karısına tecavüz eder. gibi gibi gibi. madem evlendirdik, diğer karakterimize, mahalle kahvesi amcamıza geçelim.

    evli pedofil:

    mahalle kahvesi amcasıdır. kahvenin ön bahçesinde pinekleyip iki namaz arası, batak arkadaşının kahvenin önünden geçen kızını keser. gençliğinde ortaya çıkmış cinsel kaos burda da kendini gösterir. önce kahvenin tuvaletine gidip osbir çekmeyi düşünür, sonra vazgeçip evdeki karısını düzmeye karar verir. hayallerine 1.80 boylu, güzel mi güzel, bakımlı mı bakımlı bir eş koymuştur bile ev yolunda. lakin eve girdiğinde gerçeklerin farkına varır. daha karısı ne olduğunu anlamadan karısını yatak odasına sokar ve donunu sıyır. aman allahım! karısının bacaklarındaki kıllar kendi bacak kıllarından daha siyah ve büyüktür. bir an tiksinir, sonra kafasını yukarı çevirir; çirkin, bakımsız, kıllı bir surat. kadını yüzüstü yatağa atıp kafasını yastığa bastırıp dövercesine düzer karısını. gözlerini kapatır ve altında acıyla ve nefretle inleyen kadını paris hilton olarak hayal edip işine bakar. lakin gözlerini her açışında aynı sahneyle karşılaştığından istediği hazzı alamaz. o zaman karısından biraz daha temiz, biraz daha bakımlı olmasını istesin diyorsunuz değil mi sizde benim gibi? olmaz, o zaman karısı orospu(!) olur. bunların sonucu olarak ortaya çocuk istismarı çıkar. kendini dadmin edecek başka yollar arar. bu da kendini korumaktan aciz olan çocuktur. ekstra bilgi olarak bir de ''ya da'' ekleyelim; ya da gider tamamına orospu gözüyle baktığı (çünkü onlar önüne gelenle -aslında istedikleriyle- yatanlardır) turistlere tecavüz eder*.

    yol gösterenleri 9 yaşında bir kız çocuğunu koynuna almıştır, 14 yaşındaki bir kıza tecavüz etmek dinlerinin gereğidir, yaparlar. acizlik acizin acizliğinden faydalanarak başlar efenim. ha ülkem pedofillerinin bilmedikleri bir yöntem daha var efenim; günaha girmemek için becereceğiniz kızla tek günlüğüne imam nikahı kıyarsınız, düzer, boşalır, ''boş ol boş ol boş ol'' dersiniz olur biter. birçok arap ülkesinde çok popüler olan bir tekniktir efenim bu, pek yakında türkiye semalarında...

    saygılarımı sunar, hüseyin'i üzer, üzmeyeni de fifti sentle düet yapmaya zorlarım.
    2 ...
  6. 10 ekim 2008 goran bregovic izmir konseri

    1.
  7. 4. balkanlılar halk oyunları festivali kapsamında, izmir'de gerçekleştirilmiş müzik kutusu.

    goran bregoviç gelir de gidilmez mi? goran bregovic lan, ayağına kadar gelmiş, gideceksin tabi. ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayet ve ilan, hikayet ve beyan etmişlerdir ki*; goran bregovic konserine gitmek büyük sevap; cennette dublex villa veriyorlarmış didiler, biz de kalktık gittik.

    kültürpark açık hava'da (izmir enternaysonal fuarı'nın içindedir) müzik ziyafeti var hevesiyle adımlarımızı hızlandırdık fuar girişinde. gençlik ateşimizin çeşitli dayatmalarla kısıtlandığı şu günlerde 7 cihana nam salmış sofranın tadı daha fuara girmeden damakları ıslatmaya başlamıştı. emin adımlarla ilerlerken sofrada kendimize yer bulabilme ihtimalimiz, döndüğümüz her köşeden sonra artan insan sayısıyla biraz daha düşüyor, vucut bu durumu nefes darlığı ile betimliyordu. konserin yapılacağı yere geldiğimizde, kapı girişinde toplanmış kalabalıktan sıyrılıp giriş için dizilen insan kuyruğunun sonunu aramaya koyulduk. kuyruk acısı çekmenin o durumda bir tevriye örneği olduğu kurşun geçirmez bir gerçekti. bir yarım bir de çeyrek kilometre yolu yürüdükten sonra kuyruğun sonunu bulmuş olsak da, konsere giremeyeceğimizi gördüğümüzden ağlamaklı olmuştuk. epi topu 5 bin kadar insan alabilecek bir anfiye 10 binden fazla niyetli insan görünce, üzülüyor olsak da mağlubiyeti kabullenip savaştan vazgeçtik.

    savaş yorgunluğunu atmak için savaş alanından bir an önce uzaklaşmamız farzdı. zira gelecek her tıngırtı bize bir darbe daha vurmuş olacaktı. kendimizi bir meyhaneye attık; şaraplar geldi, acemi aşcının içini pişirmeyi beceremediği etlerden tattık. konser başlamış, insanlar gerçek ziyafetin tadını çıkarıyor olmalıydı; bu düşündükçe yediğimiz lokmalar boğazımda kalıyor, şaraplar kadehten yağmur olup yüreğimize yağıyordu. belki kazanırız diyerek belki de yenilen pehlivan güreşe doymaz atasözünü motto yaparak savaş alanına geri dönme kararı aldık. biz vardığımızda diğer askerler sofraya ulaşmak için kalenin kapılarını zorlamış, hatta bir kapısını kırmayı başarmış lakin kapı ağzında güçlü bir savunma hattıyla karşılaşınca emellerine ulaşamamışlardı. çetin kapışmalar sonucu birkaç kişi yaralanmış, kendi kendilerine söylenir olmuşlardı; kim bilir belki de bundan 10 yıl sonra savaş sonrası üzerine yapılacak bir psikoloji filmine konu olacaklardı.

    tatlı dil yılanı deliğinden çıkardı ve sofradakilerin bir kısmı tüketildikten sonra, bekleyen biz dilenciler içeri alındı. sofranın şefi, aşçıbaşı, sofranın başında duran kıvırcık saçlı, beyaz elbiseli adam olmalıydı. görünüşü heybetli olmasa da, kurduğu sofradan ne kadar meziyetli biri olduğu belliydi. işte müzik ziyafeti dedik, bir ondan bir ondan diye daldık kalabalığın içine içine. şarkılara eşlik ettik, yarenimle karşılıklı raks ettik. aşçıbaşının meziyetli elleri kendimizden geçmemize sebep olmuştu doğrusu, neler yapacağımızı biz bile kestiremiyorduk. 7 cihana nam salmış bu şefi izmir'e getirmeyi başarmış olanlar neden daha büyük ve daha rahat edebileceğimiz bir sofra kurmamıştı anlam veremedik. bu en başta şefe yapılmış bir hakaret, bir saygısızlık değil miydi? bunları çok fazla düşünmenin anlamı yoktu, bu sofra ortadayken yapmamız gereken her şeyin tadına bakmaktı. zaman ilerliyor, kimse bu ziyafetten kalkıp da o ruhsuz eve geri dönmek istemiyordu. lakin son kervanın kalkmasına az bir süre kalmıştı ve başka kervan da bulunamayacağından; bulunsa bile çok fazla filuri ödenmek zorunda kalınacağından ziyafetin son kısmını mecburen feda edip sofradan kalktık. yol boyunca tadını damağımızda hissettik yemeklerin, sofraya konan son yemeğin, kalasnjikov'un tadına bakamasak da ederlezi, mesecina moonlight, venzinadiko gas station gibi tatların zevk-i sefasını sürmüştük.

    ziyafet hala gözümün önünde, tatlar hala damağımda. aşçıbaşına teşekkürlerimi sunmaktan başka ne gelir elimden.

    görenler, bilenler bilir; (bkz: topcu birliği)
    1 ...
  8. okunacagini bilsem uzun entry yazacagim

    1.
  9. tam uludağ sözlük'ü özetleyen biraz isyan biraz da üzülme efekti barındıran cümle. bakınızdan oluşan bir sözlüğe uzun entry yazmak niye? zaten yazsan da okunmuyor arkadaşım. sırf bu yüzden o uzun yazıları başka sözlüklerde yazıyorum, sen bakınız girmeye devam et.
    1 ...
  10. tuz ruhu çağırmak

    1.
  11. bazen annelerin davranışlarına akıl sır ermez. aile içi şiddettin benzersiz örneklerini de sunmakta üstlerine yoktur hani.

    - anne napıyorsun?
    + cuma temizliği. hafta sonu ev temiz olsun diye.
    - e peki çarşamba yaptığın neydi?
    + o hafta içi temizliği, evimiz pis mi olsun?
    - olmasın tabi de peki pazar yaptığın ne temizliği?
    + o pazar temizliği. böylece pazartesi ve salı ev temiz olacak.
    - peki senin bu temizliklerinin benim psikolojimde bıraktığı derin yara?
    + mikrop kapsan ölsen daha mı iyi?
    - en azından daha az azap çekerim.
    + git başımdan hadi daha salonu temizlicem. git yazı mı yazacan ne yazacaksan yaz.
    - önce tuvalete gitmem lazım, az işim var.
    + dur girme banyoya, tuz ruhu döktüm. bekle, birazdan temizlicem öyle girersin.
    - ruhani bir liderim aynı zamanda diyosun.
    + git başımdam, lafa tutma beni.
    - emredersiniz.

    annemin ruhani bir lider olması çok şaşırtmadı tabi beni; her insan annesini üstün bir varlık olarak görür zati. asıl kafama takılan tuz ruhunun adının neden tuz ruhu olduğuydu. en nihayetinde tuz ruhu insan için tehlikeli bir asit. azrail tuzu olabilirdi pek tabi ismi; ölüme yol açabilecek kadar tehlikeli olması nedeniyle. sonra uçucu olmasından böyle bir isim edinmiş olabileceğini düşündüm bu metafiziksel ismin.

    niyetlenmiş bir akıl nelere kafa yoruyor! ruh çağırmanın bir çağrışım bakınızı olarak kendini çağrıştırması ile bu metafiziksel ismin nereden geldiğinin sonucuna varmam arasında geçen süre 3.5 ışık yılı bile değildi halbuki. peki ya tuz ruhu çağrılabilir miydi? ruh çağırmak gibi elzem bir meslek edinmiş 45 yaşındaki yaşındaki menopoz teyze acaba tuz ruhu da çağırabilir miydi? hemen bir fizibilite raporu istedim kaleci antrenörümden. iki güne kadar hazır olacağını söyleyince sinirlendim, muhasebeden çıkışını almasını söyledim. yıllardır yanıma çalışan, sağ koluma çıkış parası vereceğim hiç aklıma gelmemişti. üzüldüm biraz. ama şimdi düşünmem gereken çok daha önemli bir konu vardı. tuz ruhu çağırabilecek kadar becerekli, ileri derecede ingilizce bilen, netsis'den anlayan bir falcı bulmam gerekiyordu. elbette vereceğim maaş da aradığım kriterler kadar görkemliydi. birkaç kişi geldi gitti; kiminin saçını beğenmedim, kiminin etnik kimliğini, kiminin ayak bileklerinin kalınlığını.

    sonra valide sultan kapıyı çaldı, tuvaleti temizlediğini ve artık rahat rahat sıçabileceğimi belirtti. üstümden çok büyük bir yükü aldı canım annem. benim ruhani liderim.
    0 ...
  12. sopa bulamayan annenin cocugunu pirasayla dovmesi

    1.
  13. annenin annelik vasfından yararlandığının en önemli göstergesi. çocuğun yediği dayağa göre annenin elinin hamaratlığını da öğrenmiş oluyoruz. ayrıca nimetle şaka olmaz.
    2 ...
  14. hande yenerdi de demet doping kullanmış

    1.
  15. hande yener ve demet akalın arasındaki atışmayı yorumlayan magazin manyağı söylemi. bunu söyleyeni bulursam havaya dikip gelişine mala vurcam.
    1 ...
  16. havaya dikip gelisine mala vurmak

    1.
  17. abazan erkek eylemi, ''vur dedik öldürdün''ün ün en güzel örneği.
    1 ...
  18. bozuk cd yi okutmak icin eve hoca cagirmak

    1.
  19. en ufak çizikte okunmayan sikindirik cd'lerin nasıl okunacağını bulduğunu iddia eden kişi önerisi. iki okusun üflesin bak nasıl çalışıyor. yalnız cd'nin içindeki pamela anderson'sa çok günah, bunu yapmayın. biraz önce diyaneti arayıp sordum öyle didiler.
    3 ...
  20. karsidakinin kuyusunu kazarken su bulmak

    1.
  21. kötülüklerin bazen iyilik doğurduğunu gösteren örneklerden biri. arseniksiz olduğuna da iddiaya girerim; iddiayı kazanır suyu belediyeye satarım.
    1 ...
  22. başlık parasıyla kimyasal silah başlığı almak

    1.
  23. akıllı gelin babası eylemidir. ee malum savaş yakın, baba da akıllı; başlığın savaş zamanında iyi para edeceği de kesin. bir savaş anında yıkılacak piriketten ev almaktan daha karlı bir yatırım.
    1 ...
  24. usain bolt a kapkac girisiminde bulunan kapkacci

    1.
  25. tahminen beyoğlu'nda takılır. beyoğlu'nda şişman almanlar kendisini kesmemiş olmalı ki fantastik bir eyleme niyet etmiş, sonu hazin olmuş yazık kapkaççıdır.

    ''o 8 atleti geçiyor ben bütün istanbul emniyetini arkamdan koşturuyorum lan'' diyerek 100 metre finalinden sonra hemen pasaport ve vize işlemlerine başlamış, 200 metre finalinin akşamında pekin sokaklarında alışveriş yapan usain'in peşine düşmüştür. en uygun zamanı kollayıp ince işçilik örneği gösterip usain'in cep telefonunu araklamak isterken usain'in ezik kapkaçcımızın vucuduna değmesiyle titreşimleri hissedip irkilmesiyle olay vuk'u bulur. ani bir hareketle cep telefonunu çeken kapkaçcı ''i love you jamaika'' diyip hareket çekerek tabanı yağlamıştır. usain kendisine bilerek 40 metre avans verip sprinterliğini ortaya koyarak 150 metre ilerideki karanlık sokakta cep telefonunu alıp bayrağı eline vermiştir. evet evet usain bolt 1.96 boyunda kaslı bir izbanduttur. zaten kapkaçcının fantastik davranışının hazin sonu da bundandır. kapkaçcı bundan sonraki hayatını yine beyoğlu'nda geçirecektir ama kapkaçcı olarak değil...

    (bkz: yazık lan)
    5 ...
  26. genç semih vs genç osman

    1.
  27. iki genç bireyin kıyasıya mücadelesi. maçı zor da olsa genç semih'in alması muhtemeldir. genç osman 14 yaşında tahta çıkmış, genç semih 17 yaşında fenerbahçe ile idmanlara çıkmaya başlamıştır. genç osman düşman devletlerlerle, iç çatışmalarla mücadele vermiş; genç semih, oktay derelioğlu, serhat akın, kennet andersson, pierre van hooijdonk, nicolas anelka, mateja kezman gibi forvetlerle mücadele etti.

    ikisi de çok iyi olmasa da sırtı dönük oynayabiliyor. genç osman yeniçerilere sırtını dönmüştür, genç semih rakip takımın defans bloğuna *. lakin genç semih dönüp vurup gol atmıştır, genç osman ise dönüp vurayım derken karısı tarafından sırtından vurulmuştur (genç osman'ın karısı kocasının suriye tarafından asker toplayıp gelip yeniçerileri düşüreceğini öğrenince bu durumu yeniçerilere söylemiştir). genç semih rakip takıma siki tuttururken, yeniçerilerin görevlendirdiği 7 cellat genç osman'ı ancak hayalarından tutarak zaptedebilmiştir.

    işin özü genç osman tüm zorluklara savaş açmış fakat kaybetmiştir; genç semih ise sabretmiş ve zafere ulaşmıştır.

    genç osman genç yaşta ölmüştür ama genç semih hala genç semih'tir.
    2 ...
  28. sonuclanmamis bir dava icin kesin yargida bulunmak

    1.
  29. hataların en büyüğü. günümüz dünyasında, özgürlüklerin, hak ve hukukun, adaletin öneminin ne denli önemli olduğunu biliyoruz. kişinin temel hak ve özgürlüklerinin ve diğer her türlü haklarının hukuk ve adelet kavramlarının içlerinin doldurulmasıyla korunduğunu da hepimiz biliyoruz. sanırım...

    son günlerde tüm televizyon kanallarında, tüm gazetelerde, genelleyelim; tüm medyada ve türkiye cumhuriyeti başta olmak üzere birçok dünya ülkesinde konuşulan, tartışılan bir operasyon ve akabinde yeni açılmış bir dava üzerinden biraz değerlendirmek istedim bu konuyu. sizler izin verirseniz elbette. verdiniz değil mi? -heh tamam, o zaman başlayayım.

    televizyonlardan tutun da, başbakanından ana muhalefet liderine; bakkal ahmet amca'dan tutun da, yerel bir gazetenin burç yorumlarını yazan burç uzmanına kadar herkesin kesin yargılara vardığı bir dava ergenekon davası. bilmem kaç dalga, eş zamanlı operasyonlar ve akabinde; yüzlerce gözaltına alınmış, tutuklanmış ya da tutuksuz yargılanmak üzere salıverilmiş sanık var ortada. iktidar ve muhalefet kavgası içinde tüm zamanların en büyük hukuk katliamı yapılmakta. bu yapılanın hukuksal anlamda bir suç içerip içermediği hakkında kesin bir bilgim yok. ama hukuk ahlakı çerçevesinde olayı ele aldığımızda kesinlikle bir katliamdır. henuz sonuçlanmamış bir dava hakkında başbakanından tutunda ana muhalefet liderine kadar ''suçlu bunlar'' ya da ''suçsuz bunlar'' diye kesin yargıya varılıyorsa vay benim ülkem hukukunun haline.

    sonuçlanmamış bir dava için kesin yargıda bulunmak bir hukuk ahlakı bazında bir katliam olduğu kadar, kimseye de insani olarak bir şey kazandırmaz. ama bunu dedikten sonra insanlar dünyevi olarak ya da para, imaj, statü gibi kazançlar sağlayabilirler belki. onun için söyleniyor olabilir tüm bunlar.

    örnek olarak ilhan'ı selcuk'u vermek istiyorum. şimdi biz bu adamı, darbeci, terörist vb. şekilde suçluyoruz. ama iddia edilenlerin etüt edildiği dava henuz sonuçlanmamış; yani hala bir iddia bu. yargı bu konuyu görüşmeyi kabul etmiş. ''getirin bir bakalım, konuşalım, neymiş ne değilimiş'' demiş. biz bu adamı henuz sonuçlanmamışken dava türlü türlü şeylerle suçlarsak ve davanın sonucunda yargı bu adamı suçsuz bulursa ne olacak? bu adamın yaklaşık 40 yıldır ortaya koyduğu gazeteci kimliğini, duruşunu, tüm bunları geçtiğim temiz bir insan olma şerefini ona geri verecek olan kim? -kimse. afedersiniz ama biz boku atmış olacağız, adam öldükten 30 yıl sonra bile bizim attığımız bokun kokusu insanların burnuna kokacak. e, hani bu herif güzel gazeteciydi, güzel insandı veya değildi? nerde şimdi bunlar? yok.

    hatta olayı biraz daha ileri götürerek abdullah öcalan hakkında birkaç kelime edeceğim. ben kendisine buji shrek apo diyorum. komik oluyor, eğlenceli oluyor falan ondan. orjinali biji serok apo'dur. herkes bilir ki, bu adam terör örgütü pkk'nın elebaşıdır. kendisi bir teröristtir. evet ama yargılandıktan sonra. aynen öyle yanlış duymadınız, abdullah ocalan yakalanıp yargılanıp suçlu bulunduktan sonra teröristtir. yargılanmadan önce senin benim gibi tc vatandaşıdır. gerçi hala öyledir de, yani siz benim ne demek istediğimi anladınız. efenim hukukun üstünlüğü dediğimiz şey de zaten tam burda ortaya çıkmalı. evet belki hepimiz abdullah ocalan'ın yargılanmadan önce de terörist olduğunu biliyorduk. bu kadar emin ve nettik kendimizden. ama abdullah öcalan yargılanıp suçlu bulunduktan sonra terörist oldu. abdullah ocalan için ''lan adamın yaptıkları ortadaydı zaten'' diyebilirsiniz. diyeceksiniz de. ben de tam burda işte, hukuk tarafından yargılanmamış biri için kesin yargıya varmanın ne kadar tehlikeli olabileceğini örneklendireceğim, yargının, hukukun üstünlüğünü ve gerekliliğini örneklendireceğim;

    dünyanın en temiz insanısınız, iyilik meleğisiniz. ama birgün birileri sizi kolunuzdan tutup yargılamadan hapse attı. 8 kız çocuğuna tecavüzden suçlanıyorsunuz hemde. ama hiçbir suçunuz yok. hemen tabi sizin hakkında ''vay şerefsiz, bunları asacaksın birader'', ''allah belanı versin hayvan'' gibi söylemler dillendirilmeye başlandı. ulan ben suçsuzum diyemiyorsunuz. çünkü yargılanmıyorsunuz. kimseye derdinizi anlatamıyorsunuz, ''ben suçsuzum'' diyerek kendinizi savunamıyorsunuz. ortada delil yok, kanıt yok ve en önemlisi işlediğiniz bir suç yok ama suçlusunuz. demek istediğim anlaşıldı sanırım.

    şimdi de bu olayı biraz daha değiştirelim; siz yine dünyanın en iyi insanız falan, ama 8 kız çocuğuna tecavüzden suçlanıyorsunuz. ama bir suçunuz yok. savcı hakkınızdaki iddianameyi mahkemeye sundu; mahkeme de görüşülmesi için iddianameyi kabul etti. şimdi kendinizi haklı çıkarmak için, savunma hakkınız var, suçunuz olmadığını kanıtlayacaksınız. ana, o da ne? daha dava sonuçlanmadan sizin için ''pis sapık'', '' çocuk tecavüzcüsü'' gibi suçlamalar yapılmış zaten insanlar tarafından, gazeteler ve televizyonlar tarafından. bundan 3 ay sonra dava sonuçlanıyor ve suçsuz olduğunuz ortaya çıkıyor. insan içinde rahat gezebilecek misiniz artık? bakkal hamdi amca eskisi gibi size her sabah iki paket maltepe verecek mi sizce? yo dostum yo, bırakalım da hukuk işini yapsın. ondan sonra kimi neyle eleştireceksek eleştiririz.
    0 ...
  30. sözlükteki dumlupınar üniversiteliler

    1.
  31. türkiye'nin en güzel kampüsüne sahip üniversitelerinden biri olan dumlupınar üniversitesinde okuyan öğrencilerdir. şehrin 10 km dışındaki kampüse gitmek zorunda kalan üniversitelilermiş. kimmiş hele bunlar bir öğrenelim. lazım...
    0 ...
  32. buji shrek apo

    ?.
  33. hem buji olan hemde shrek'e benzeyen apo denen dallamanın arkadaşları arasındaki lakabıdır. apo diyip genelliyorum, siz kim olduğunu anlamışsınızdır. şimdi yanında dallama yazıyor ya, hakaret davası açmasın hırrolar.
    2 ...
  34. tv de mac yayini izlerken el kol isareti yapmak

    ?.
  35. manuel aga hobaa

    ?.
  36. bir zamanlar siirt jetpa spor'da, sergen yalçın'ın hemen yanında oynayan hucuma dönük orta saha futbolcusu. yalnızca bir sezon kaldığı türkiye'de tüm takım taraftarlarının gönlünde taht kurmuştur. formasını giydiği siirt jetpa spor eski futbolcusunun emeğinin karşılığını vermek adına aga hobaa'nın giydiği 23 numaralı formayı bir daha kimseye giydirmeme karar almıştı. üstünden yıllar geçmesine rağmen siir jetpa taraftarları hala her maç sonrası aga hobaa'yı anmak için ''man man man manuel hobbaaa aggaaaa hobbaaaa'' tezauratını söylerler. temiz kalpli, inançlı bir insandı. her pazartesi huzur evini ziyaret ederdi. hiç unutmadık unutmayacağız, unutturmayacağız.

    (bkz: atış serbest)

    (bkz: bunene)
    1 ...
  37. sonu mal ve tiple biten basliklar

    ?.
  38. alayının düzeltilmesi gerekir. ''hottörü hittiri bittiri insan tipi'' misal başlık; o ''tipi''ni ordak kaldırsak bence daha güzel olacak. ya da tipini ''siki'' olarak değiştirilmeliyiz, öyle daha komik. ''hottörü hittiri bittiri insan siki'' başlığı bence çok komik lan. evet komik.
    4 ...
  39. sezercik in sezaryen olma ihtimali

    1.
  40. kuvvetli bir ihtimaldir. sezercik hayatı boyunca çok çekmiştir çok. yazık ulan çocuğa. annesine gözünün önünde sarkıntılık edilmiştir, babası annesinin başka adamla sevişirken çekilmiş fotoğraflarını görmüştür (her ne kadar fotoğraflar fake olsa da), mezarlığa uyuşturucu götürmek zorunda kalmıştır, son simitini bir köpekle paylaşmak zorunda kalmıştır. sezercik küçük bir velet, sümüklü bir topaç olmasına rağmen bunları yaşamıştır. işte sezercik'in şansızlığı taaaa doğum gününe dayanır. sezercik annesinin sağlık sıkıntıları yüzünden sezeryan yöntemiyle doğmak zorunda kalmıştır. bu yüzden bağışıklı sistemi çok gelişmez ve devamlı grip olur, burnu akar. sümüklü sezerciği kimi zaman mendil satmaya iten sebep de hastalığının bilinç altına işlemesidir. sezercik'in bütün kadersizliği sezeryan olmasından kaynaklıdır.

    (bkz: sezercik sezeryan kuzum)*

    edit: ''sezaryen''dir doğrusu. lakin başlık ve anlamı ilişkisine uygun olsun diye sezeryan yazılmıştır.
    2 ...
  41. malthusculuk

    1.
  42. thomas robert malthus'un doğumların kısıtlanması gerektiğini savunan öğretisi.

    ilk malthusculuk, malthus'un ''nufus ilkesinin toplumun gelecekteki gelişmesi üstündeki etkileri konusunda bir deneme'' adlı yapıtında* ortaya koyduğu ahlakçı, kötümser öğretidir. malthus, nufusün geometrik bir artışla çoğaldığını ve bu artışın her 25 yılda bir nufusun iki katına çıkması biçiminde kendini gösterdiğini, oysa besin maddelerinin ancak aritmetik bir artışla çoğaldığını belitiyordu. nufus fazlalığının zararları karşısında, malthus, yoksul ailelerin kendi çıkarları doğrultusunda çocuklarının sayısını sınırlandırmaları gerektiğini, bunun tek çaresinin de cinsel isteklerini gemlemeyi kabul etmeleri olduğunu düşünüyordu. bu görüş açısına göre, halkı üremeye özendirecek sosyal yardım uygulamaları doğru değildi. ona göre, toplumsal dayanışmanın tek yararlı biçimi, nufus artışının sefalet kaynağı olduğunu insanlara daha iyi anlatılmasını sağlayan eğitimin geliştirilmesiydi. hıristiyanlığın ahlak anlayışına ters düşmeyen bu katı öğreti, ingiliz yönetici sınıflarınca iyi karşılandıysa da, o devrin sosyalistleri, özellikle fourier, proudhon ve marx tarafından eleştirildi. bunlar yoksulluğun doğum fazlalığından değil, özel mülkiyet rejiminden ileri geldiğini söylediler. bu açıdan bakıldığında, malthusçuluk, zengin sınıfları, servetlerini hiç de işlerine gelmeyecek bir şekilde, yoksullarla paylaşmaktan ve hatta bunlara yardım yükümlülüğünden kurtarmanın bir yolu olarak görünür. malthus'tan önce de aşırı nufus artışlarının olası ve gerçek zararlarını açıkça ortaya koyan bir çok yazar çıkmıştır. ama bunların hiç biri, doğumların sınırlandırılması gereğini onun gibi kesin bir dille savunmamıştır.

    bir zaman sonra gebeliği önleyici yöntemler kullanılmasını öğütleyen bazı yazarlar tarafından geliştirilen malthusçuluk, yerini yenimalthusculuğa bıraktı. bu yeni öğreti özellikle abd, ingiltere ve iskandinav ülkelerinde yayıldı.

    ''malthusçuluk'' terimi, nufusbilimi alanından iktisat alanına da geçti. iktisadi malthusçulukta, insanların sayısını sınırlamak yerine, üretilen malların satılamaması korkusundan ya da var olan durumun sağladığı kazançlardan surgit yararlanmak için, tersine, servetlerin üretimini azaltmak ya da sınırlamak sözkonusudur. brezilya'da kahve rekoltesinin fazlalıklarının ateşe verilmesi gibi bir çok konuda malthusçu uygulamalara rastlayabiliriz. bazı yüksekokul ya da üniversitelerin, değer düşmesin diye diploma sayısında kısıtlama yapmaları da malthusçuluğa örnek olarak gösterilebilir.
    1 ...
  43. ormanda sahin k ile karsilasmak

    ?.
  44. çok tehlikeli bir hadisedir. sahin k oksijenin de etkisiyle ağaçlara sürtünmeye başlamışken karşısına çıkmak, israil'in lobi faliyetlerini durdurmaya çalışmaktan daha tehlikelidir. sahin k vucundaki bütün oksijeni sizinle paylaşmak isteyecektir. kaçma şansınız da yoktur, ancak rica ederek o güzel cümlelerini kurmasını engelleyebilirsiniz. o da sizi ne kadar tatmin eder bilemem.
    0 ...
  45. ramazan davulcusunun kataklysm calmasi

    ?.
  46. davulcunun müzik zevkinin ne kadar müthiş olduğunu gösterir. ancak misal olarak The Resurrected şarkısını ele alırksak, ne kadar ilginc bir durum ortaya çıkarır merak konusudur. tabi davulcunun rapciler tarafından dövülmesi, evlerin pencerelerinden gelen terlikleri satarak trilyoner olması durumlarıda ortaya cıkabilir. ayrıca hiçbir davulcu tek davul tokmağıyla sarkının girişindeki davul olayını beceremez.
    3 ...
  47. klimayi 19 dereceye ayarlayip cay icmek

    ?.
  48. kışı özlemekten kaynaklanır. insanı yaz günü bir hüzün kaplar. işte o hüzünle insan döner dolaşır soğuk kış günlerinde içtiği sıcacık çayı aklına getirir. bir melankoli bir melankoli sormayın gitsin. hemen çay demlenir, bir fincana koyulur, odaya yönelinir. klima 26 dereceden 19 dereceye alınır. buz gibi bir odanın içinde, elinde çay fincanı pencere önünde dışarısı izlenir. eskiler hatırlanır, garip bir hüzün kaplar bedeni.
    10 ...
  49. silgiyi kafaya surtmek

    ?.
  50. emek verdiğimiz yazıları bazen silmek zorunda kalırız. defteri sağlamından tutar, bütün gücümüzle silgi denen aleti deftere sürteriz. başıma gelen bir olaya kadar defterin çektiği çileyi anlayamamıştım. meğer ne acı çekiyormuş kadersiz defter.

    başınıza gelebilecek en acı olaydır silginin kafanıza sürtülmesi. feci şekilde acıtır. bütün saçlarınızın yolunduğunu zannedersiniz. bu ne büyük bir acı allah'ım, sanki deriniz yüzülüyor. faşist, sadist vb. bütün vahşet içerikli tanımları içerisinde barındıran bir hoca yapabilir ancak bu eylemi. hitler'in amcaoğlu ancak bu denli bir vahşeti bir insanın üzerinde gerçekleştirebilir.

    bu eyleme maruz kalan öğrencinin psikolojik desteğe ihtiyacı vardır. anne ve baba çocuğa iyi davranmalı, çocuğun gönlünü hoş tutmalıdır. cocuk ancak bu şekilde bu ağır bunalımdan kendini kurtarabilir.

    öğretmenlerimize burdan sesleniyoruz,

    öğrencilere bu acıyı çektirmeyin, adınızı silgeç kamuran'a çıkarttırmayın. yazıktır günahtır.

    not: kamuran hoca zamanında arnavutluk devlet başkanlığına aday olmayı düşünmüş, uzun uğraşlar sonucunda bu isteğinden vazgeçirilmiştir.
    0 ...
  51. © 2025 uludağ sözlük