"Bir şeye inanmak istemeyince, duyduklarımızın yalan olduğuna inanmak daha kolay oluyordu..."
"Her şey geçmişte kalıyor ama hiçbir şey geçmiyor."
(Kahraman Tazeoğlu-Susacak var)
"...Bak sana hala sevdiğim diyorum; çünkü ben seni içimden terketmedim! Çünkü ben seni intihar etmedim. Çünkü ben uğruna ölebileceğimi sandığım biri için yaşadım hep!"Araz kitabı ile beni benden alan, duygulara tercüman olan ve yazdıklarında herkesin kendisini bulmasını sağlayan mucize yazar.
kullanılması basit, 2d-3d arasında geçişler yaparak resimlerinize 3d özelliğini kazandıran program. özellikle ev, kule vb. tasarımı ve 3d yaparak google earth veya bing mapse aktarımı sağlar.
mükemmel bir mabel matiz şarkısıdır. gerek sözleri, gerek melodisiyle değişik bir havaya sokar sizi. kafasını alıp başka yerlere gitmek isteyenlere, ve herkese şiddetle tavsiye edilir.
--spoiler--
..saçlarımı öpen rüzgâr
siyahıma sarı çalan o yıldızlar
sessiz bir kıyametin karnında kayboldular......
...
..sustur bütün yerli yersiz kımıldayan gölgeleri içinde
bu karanlık sokaklar
yalnız onların değil..
--spoiler--
https://galeri.uludagsozluk.com/r/158599/+
bir haber sitesinde gezerken bu resimdeki çocuğa rastlamanızdır. bir anda değişik -olmadık- duygular hissedersiniz. çocuğun gözlerine iyi bakın. orası somali ve insanlık kuraklıkla boğuşmaktadır. tabi resim sadece iç mi burkar, orası size kalmış...
ahmet selim'in güzel bir eseridir.
hiç oynamadım yeterince... ama bilirim ki dağılınca insan, iskambil kağıtları gibi dağılır. ters düz olarak düşse bile yere düz görünür, kupa papazı veya sinek valesi gibi. maça kızı iki sevdanın arasındadır hep, kararsız bir kara sevdada adına en az iki şiir yazılmıştır.
hiç sevilmedim yeterince... ama bilirim ki sevilince insan şımarık çocuklar gibi görünür, umursamaz hayta bir yürüyüş bürünür adımlarında. göğüs ilerde, baş dik bando takımında en önde yürüyenler gibi..misketle geçti benim o yıllarım, bir trampet paketi bile tutmadan bir çift göze bile değmeden.
hiç ayrılamadım yeterince... hep bir gölgeydi sevdiklerim, güneş varken kovsam gitmeyenler, karanlık olunca yalvarsam kalmazlardı. az az herkestim ben, hiçkimsede tam olmayan. bedenim bana aitken gölgesi başkasında... araftı hep haritada açtığım ilk sayfa. aynalarda başka birinin saçlarını tarayarak döktüm saçlarımı, benim gözlerimin derdiydi akan; başkalarının yanakları yaşlar içindeyken...
hiç yazmadım yeterince, hıçkırarak ağlamadım feryat figan göğsümü yırtar gibi bağırmadım hiç. biliyorum ki sorucaktınız "neyin var" diye bir cevabım olsa yapacaktım tüm bunları, cevabım olmadı ki "yeterince"...
--spoiler--
sana dokunmak, hayatın içinde durup dinlenmek gibi...
sana dokunmak, nefes almak gibi...
sana dokunmak, tüm kelimeleri yakmak gibi...
sana dokunmak, tüm insanları affetmek gibi...
sana dokunmak, hayatı temize geçmek gibi...
sana dokunmak, ölüme inat yaşamak gibi...
--spoiler--
repliğiyle birçok kişinin yüreğinde yer edinmiş film...
üzgün birine hiç dayanamayan, temiz, saf kalpli bir insandır. dobra ve özü sözü birdir; ama bu dobralığı sizi kırmaz, ,incitmez. değeri hiçbişeye bedel değildir. çünkü böyle bir dost sayılıdır, bulunmaz. anlatılmaz yaşanır. çok ince düşüncelidir. böyle bir dostunuz varsa şans sizi hiç terketmez, kuşlar sürekli tepenizdedir ve şans boncuğu atarlar. şaka bir yana gerçekten şanslısınızdır. size değer vermesi gerçekten insanı mutlu eder ve bu değeri iyi bilmeniz gerekir. ve ona değer verin , bunu hakediyor.
yaşamım puzzle gibi. puzzle yapmayı seviyorum ve belki de bundandır parçaları yerine doğru oturtmam. her zaman bir yerden başlamak gerek, aynı puzzle yaparken olduğu gibi önce çerçeveyi çıkartırsın sonra içine geçersin. başlarım amaca doğru ilerlemeye, yavaş yavaş bulurum parçaları önce çerçevesini çizerim, sonra içine geçerim. bazen kandırıldığım, kullanıldığım, boşlukta olduğum ya da üzüldüğüm olur tabiki hayatta. bu puzzle yaparken de böyledir; başlarsınız, parçaları bulursunuz, bir parçayı bulamaz ve çevresini doldurmaya başlarsınız, üzülürsünüz, sinirlenirsiniz, sıkılırsınız ama öyle bir zaman gelir ki bütün resim biter ve sadece o parça kalır. resimin ana parçası, hayatınızın dönüm noktası gibi. bu herşey olabilir; kullanıldığınız, kandırıldığınız, kırıldığınız, üzüldüğünüz, boşlukta olduğunuz...herşey.. ama doğru kullanırsanız o parçayı son parça olarak keyifle yerine oturtmak gibi, hayatınızdaki bu olumsuzlukları da bu boşluğu doldurarak kaldırırsınız.
ve ilk defa puzzle gibi yaşamaktan nefret ettim. lanet olsun sözlük, lanet olsun -ki ilk defa sana böyle "sözlük" diyerek yazıyorum- yine parçaları doğru oturttum, yine biliyorum dedim, yine tahmin ettim ama olmaz dedim sen bunu düşünemezsin dedim, ama bu düşündüğüm bile doğru çıktı, başından beri biliyordum sözlük. başından beri kendimi kandırdım olmaz dedim, oldu. puzzle, farklı bir resim çıkardı karşıma, resimde bir parça eksikti, resmen kullanıldığımı anlatıyordu, kırgınlığımı ve gözyaşlarımı anlatıyordu sözlük. işte o parça sözlük, o bütün resmin ortasında kalan parçayı bulamıyorum, bütün olumsuzlukları kaldıracak parçayı bulamıyorum. ve birşeyleri tahmin etmekten, birşeyleri bilmekten, ilk defa bu kadar iğrendim, nefret ettim. ve korkuyorum...
dünyanın en iyi keman virtüözlerinden biri ve "Kemanı ağlatan adam" olarak bilinen müzisyendir. 1989 da 2 albüm, 1990, 1997 ve 2007 de çıkardığı 5 albümü vardır. bütün albümler anroozha serisi olarak geçer. 5 albümü birden dinlettirecek keyif ve güzelliktedir müzikler. bütün müzikleri tavsiye edilir. özellikle anroozha 1997 albümündeki beyaad giti şarkısı mükemmeldir.
34. bölüm, osman'dan;
"hayatım boyunca sınırları aşmamam gerektiği öğretildi bana. kimileri iyi niyetle özendirerek, kimileri kötü niyetle yasaklandırarak yaptılar bunu. önceden çizilmiş resimlerin içlerini boyamamı istediler. çizgilerden taşmadan, sınırları aşmadan. oysa renk renk boyalarım vardı benim; kırmızılarım mavilerim sarılarım yeşillerim...bir gün kırmızım yanlışlıkla çizgiden taştı, sınırları aştı, silmedim peşine takıldım o kırmızının. sonra yanına maviyi koydum, sonra yeşili sonra diğerlerini...o günden sonra içinde önceden çizilmiş resimlerin bulunduğu boyama kitaplarının yüzüne bakmadım. boş, beyaz kağıtların üzerine kendi çizgilerimi çizdim renk renk, canımın istediği gibi boyadım. çizgileri aştım.. hayattaki en zevkli şey çizgileri aşmak ve dünyayı kendi renklerine boyamaktır. bunu ben keşfettim."
selçuk balcı'nın yeni albümünden kendisine ait bir bestedir. sözleri;
"dumanliyim dumanli,
dağların başı gibi, ooy
yosun tutti yureğum,
derenun taşi gibi..
verane(virane) kalsun dağlar,
dereler çağlamasun, ooy
dertleruni ver bana,
gözlerun ağlamasun.."
--spoiler--
eğer, bütün bunların sadece birer tesadüf olduğunu düşünüyorsan, hemen gidebilirsin. hayatlarımıza devam eder ve her şeyi unuturuz. hayır, yalan söylemeyeceğim! ben hayatıma devam edemem ve hiçbir şeyi unutamam!
...diyebilirsin ki, bir insanı, fotoğraflarından ve hakkındaki haberlerden ne kadar tanıyabilirsin? haklısın. belki de çok az... o zaman şöyle demeliyim: seni az tanıyorum... az... sen de fark ettin mi? az dediğin, küçücük bir kelime. sadece a ve z. sadece iki harf. ama aralarında koca bir alfabe var. o alfabeyle yazılmış binlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harf arasında. biri başlangıç, diğeri son. ama sanki birbirleri için yaratılmışlar. yan yana gelip de birlikte okunmak için. aralarındaki her harfi teker teker aşıp birbirlerine kavuşmuş gibiler. senin ve benim gibi... bu yüzden, belki de az çoktan fazladır. belki de az, hayat ve ölüm kadardır! belki de, seni az tanıyorum, demek, seni kendimden çok biliyorum, demektir. bilmesem de, öğrenmek için her şeyi yaparım, demektir. belki de az, her şey demektir. ve belki de benim sana söyleyebileceğim tek şeydir..
--spoiler--
(bkz: hakan günday-az)
hiç kimseye kızmaya hakkın yok, haddin de yok. bunu sen istedin. hep biryerde yanlış yaptın. merak ettin hata oldu, düşündün yanlış oldu, düşünmedin duyarsız oldun. neden ama, niçin ve nasıl, sorulara dahi cevap veremedin. yine de sorulara cevap verecek kişi sensin ve bunları düzeltecek kişi de sensin. aslında çok garip, kendini kandırdığını bile bile düzeltmeye çalışıyorsun, düzelmeyeceğini bile bile!. eğer düzelseydi şimdiye kadar düzelirdi. farklı olmayı sen istedin ama herkes gibi olmadığın için kaybettin. kaybetmeye de mahkumsun. Ve insanlar seni seçemedikleri ya da yanlış seçtikleri için doğrular. ama şunu da unutma doğrular görecelidir gerçekler ise tek.
günlerdir düşünüyorum. ben ne yaptım? bütün bu davranışları, eylemleri hakediyor muyum acaba? belki de hakediyorum. haketmem sorun değil, yanlış yapmışımdır ki doğrusuyla yanlışıyla bu benim. ama bir neden öğrenmek istiyorum. ben bulamadım çünkü, bana doğru gelen şey başkasına ters gelebilir, yanlış gelebilir. ama neden hakettiğimi öğrenmek istiyorum. bir nedeni olmalı ve benim bunu öğrenmem gerekiyor. ama ben, bırak "sana ne yaptım?" diye sormayı "ne derdin var?" demeye bile acizim..
Sözleri Adem imdat Kesici'ye, bestesi ise Selçuk Balcı'ya ait bir şarkı. Sözleri;
Yakti beni gözlerun,
Unutulmaz sözlerun,
Sakladum yüreğumde,
Bende kaldi izlerun,
Gel sar beni, sar beni..
Seveyisan al beni..
Dertlerumi taşirum,
Dünyanın hamaliyim,
her gelen kırdi beni,
sanki incir daliyim..
Gel sar beni, sar beni..
Seveyisan al beni..
yaktin yureklerumi
söndüremez kar beni..
insanoğlunu anlamak zor(kendim dahil).
-kavga, kin, nefret sapıklık vs.vs. ne olurdu herşeyi tadında bıraksak. göremiyoruz hala fazlası zarar..
-kuş bakışı bir baksak hayata; ne insanlar görürüz, herşeyi önündedir ama arkasını dönmek ister.. ne insanlar görürüz, hiçbir şeyi yoktur ama hayata sırtını dönmez..
-bir yanda krizi arkasına alıp, 3 kuruş daha fazla kazanmak adına ekonomik kriz üzerinden rant sağlayan patronları görürsünüz ki konunun başlığını dahi haketmeyen varlıklardır. bu varlıklar paraya taparlar.
-bir yanda da kalbi mecnun gibi çöllerde yanan bir adam vardır, allah'a inanan..
-gece gündüz kuşlarla, böceklerle yatan insanlar vardır evsiz barksız; küçük eller vardır harçlığını çıkarmak için çalışan, ve büyük eller vardır ailesini geçindirmek için çabalayan.. bir de o minik elleri çalıştırıp, onların paralarını yiyen varlıklar vardır ki hayvan bile yapmaz bunu çocuğuna insan desem insan değil, hayvan desem hayvan da..
-bahtı kara insanlar vardır, sabırlıdırlar. hayat hep tekme atar ama onlar sürekli ayağa kalkarlar, düşe kalka giderler kendi yollarında, bazen öyle bir kalkarlar ki yeni bir sayfa açarlar hayata, bazen de öyle bir düşerler ki kalkamazlar. kefeni olur düştüğü karanlıklar.
-böyle devam eder insanoğlu, her insanın bir derdi her derdin bir kederi, her kederin bir zorluğu, her zorlukta bir gariplik vardır. kısaca gariptir insan, çoğu zaman karışık, görülmez, duyulmaz bir kelimedir, anlaşılmaz..
--spoiler--
sen de başını alıp gitme ne olur
ne olur tut ellerimi
hayatta hiç birşeyim az olmadı senin kadar
ve hiçbir şeyi istemedim
seni istediğim kadar
sende başını alıp gitme ne olur
ne olur tut ellerimi
--spoiler--
(bkz: cem karaca-sen de başını alıp gitme)
kuzeyin oğlu. bir konserinde söyledikleri;
--spoiler--
Dün gece rüyama girdin, sahiden, dün gece rüyama girdin sevgilim..Saflığınla, beyazlığınla, teslim oluşunla..Dokunamıyordum sana sevgilim. Dizlerimin dibindeydin sahiden..Birşeyler söylüyordun bana volkanım dediğini duydum bi ara, fakat daha fazla birşey duyamadım. Sesini duymadım ama kelimelerini duydum, kelimelerin getirdiler seni bana. Kelimelerin rana, kelimelerin masum, kelimelerin zaman zaman yeni doğmuş çocuk gibi acımasızdı, zaman zaman. Etme gel sevgilim!. Bu akşam el gibi çıplağım.. Gırtlağıma kadar doluyum ulan bu akşam! "Eskimiş saçak altına sığınan kırlangıç kuşu gibiyim..Ya da bütün balinaların kıyıya vurup intihar ettiği okyanus gibiyim sevgilim."
--spoiler--