bazı insanların anlamakta güçlük çektikleri olgu.ortada evrim açmazları olduğunda da bu iş , "çamurculuk ve balçıktan gelme teorisiyle " çözülmüyor.
bilimin işi inancı ispat değildir.evrim teorisi , tek hücreliden beri canlılığın evrimini anlatır.ancak , dogmalar bununla çeliştiğinde, evrimin teorisinin yapacak bişşeyi yok.çünkü amacı dogma ispatı değil.
islam hukuku, dünyanın ilkel hukuklarından birisidir.sanıldığı gibi çok ileri bir hukuk sistemi değildir.çünkü,islam hukuku, belli başlı kanunlar yapmaya müsait olmayan , dağınık bir hukuk sistemidir.bunun en büyük nedeni, "içtihatın içtihatı kaldıramamasıdır".
islama göre herşeyi bilen allahtır.buna bağlı olarak ,bir medrese öğrencisiyle bir alimin yaptığı içtihatın (kurana ve sünnete bağlı kalarak sorunlara çözüm getirmek ) değeri aynıdır.işte aynı konuyla ilgili ortada pek çok karar vardır.bu da hukuki birliği ortadan kaldırır.zaten bundan dolayı mezhep farklılıkları ortaya çıkmıştır.
islamın en parlak zamanlarında kuranın uygulaması yüzde iki bile değildir.içtihatlar ve sünnetin değeri daha fazlaydır.imam gazali de içtihatların kuranı ortadan kaldıracağından korkup , "bundan sonra içtihat yapılmayacak "diye bir içtihat yapmıştır.
dönemin alimlerini de yanına alarak , bunun bir icmaya dönüştürmüştür.içtihatla içtihat da kaldırılamadığından , gazaliden sonra islam hukukunda gelişmeler çok düşmüş , sadece fetvalar çıkarılmıştır.fetvalar da içtihatlara dayanmak zorundadır.tüm bunlara paralel ,ortalık , aynı konuyla ilgili fetva ve içtihatlarla kaynıyordu.üstelik , kuralların da ilahi iradeden geldiğinin kabul edimesi , hukuku donuklaşıyordu veya çok çok yavaş ilerliyordu.hukuk ise çağın gereklerini yakalamak ve bu ihtiyaçlara cevap vermek zorundadır.
islamda usul hukuku da çok geridir , hatta hiç yoktur.kişiler , bir tane kadının vereceği karara bağlıdır ve bu sistem , rüşvetin önünü alamaz.
islam hukuku , anayasa ve devlet yönetimine dair hemen hemen hiç bir hüküm içermez.öte yandan da laikliğe karşı bir din olduğundan , yönetenleri çaresiz bırakır.
islam hukuku , miras konusunda kadınlara 2.sınıf insan muamelesi yapar .islam hukunda cinsiyet ayrımcılığı en üst düzeydedir.kadının evlilikle ilgi hakkı çok azdır ve şahitliği de önemsenmez.
ceza hukukunun en önemli ilkelerinden biri olan , "suç ve cezaların insaniliği "islamda yoktur.bunun kanıtı had cezalarıdır.
kendisi , bilimle inancın aynı noktada olduğunun sanıldığı zamanların büyük bir alimidir.
marifetnamede bir çok konuya değinir.din de olmak üzere zamanını bilimini anlatır.
kitapta en çok dikkat çekecek yer , şüphesiz ,cinsellikle ilgili kısımdır.kimse ayak yapmasın
ateizim ,bir inaç değildir.sadece bir redetme biçimidir.ateistin ahlakı olur mu ? evet olur.ahlak ,sadece dinin tek elinde birşey değildir.
açık konuşuyorum , ateist, hayatı anlamlandırma ve kendisini özel hissetme konusunda bir inaçlıdan daha gerilerde olabilir ki normaldr.ama bir sahtelikle ömür yaşamaktansa ,acımasız gerçekle ömür geçirmek daha iyidir.
ateistlik bir zeka meselasi değildir,tamamen bir yetiştirilme tarzıdır veya çevre etkenidir.
ateizim bir inanç değildir.hatta meşhur bir söz derki ,"ateizm bir inançsa sağlık bir hastalıktır".
ateist, özel olmadığının ve bir evrim halkasının sıradan olduğunun bilincindedir.
inançlarla ilgili çok araştırma yaptım ve inan(a)madım.oysa müslümanlar, kuranı okuduktan sonra inanılacağını söylüyorlar .ancak ben, okuduğum halde inanmadım.demek ki iş ,yetiştirilme de bitiyor .
bilim de esas olan şüphe ve ampirik değerlendirmelerdir.ancak ,dinde dogma vardır.inanılır ya da inanılmaz .şüpheyle iman da aynı kalpte barınmaz.bu kadar basittir.
bilimin amacı, dini konulara uygun olmak veya tanrıyı ispat değildir.sanırım sıklıkla karıştırılan konu budur.bilim bir yenilik bulur ,din ise oturduğu yerden bunun sorgulamasın yapmaya çalışır.
dinin bilim karşısındaki tek argümanı , "peki bu bu konular niçin bilinmiyordur".bilim herşeyi bulmamıştır ama bulacaktır.çünkü ,bilim, her gerçek problemi çözer.bilimin ,insanlığın başından beri sürülen her türlü dogmayı çürütmesi bunun kanıtıdır.
son zamanlarda kuran ve quantum vs. kuranın şifresi tadında kitaplar mevcut .hepsi de zorlama yorumlar ve ayetlerle garip matematiksel işlemlerle , ispat yapmaya çalışıyorlar.bunların anlamadığı konu ise din zaten en büyük bilimsel kavramlarla çelişiyor.evrim teorisi gibi...daha başka çelişkiye ihtiyacı yok. mesela dinde çocuklar , masum melek olarak kabul edilirken ,freudun yaptığı araştırmalar cocukların birer melek olmadığını kanıtlamıştır.
bir de "kuran gerçekten doğru anlaşılsa ,doğru yorumlansa bilimle çelişmez "iddiaları var.gerçekten gülünç , bir kitap 1400 yıldır nasıl anlaşılmıyor anlamadım.maden icatlar ve bilimsel gerçekler kuranda ve dinlerde var.fıkıhçılar ve ilahiyatçılardan oluşan bir ekip ,rahatlıkla tübitaka yollanabilir ve kurandaki ve tüm dinlerdeki icatlar bulunabilir.
yok sayarak , bilimin yapılamayacağı olgu.insanların daimi olarak, "maymun " kısmında takılıp kaldıkları teori.evrim teorisinin belli yerlerinde eksiklikler olmuştur.ancak , bunlar da yaratılışçı teorilerle doldurulmuoyr.
tüm dünya da evrim tartışmaları artık bitti.zaten dünyada zamananaşımına uğrayan konuların türkiye de tekrar ısıtılması bir gelenek.artık dünyanın büyük üniversitelerin de evrim teorisi kabul görüyor.pek çok bilim adamı, çok basit, pratik ve gözümüzün önünde duran örnekler göstermiştir.örneğin ; 20 yaş dişleri , insanın uzun süre ayakta kalamaması , kuyruk sokumu vs.
yaratılışçı tezler , genellikle bilimden değil , "insan ne kadar güzel" ,"bu canlıya verilen mükemmel uzuvlar" vs gibi kanıtlar sunmaya çalışıyor. .evet ,insan, hayran olunacak bir yapı ama mükemmel değil.mükemmel olsa, en azından gözlük takmak zorunda kalmazdık.
son zamanlarda bilimle din çelişmez görüşleri , evrime karşı dursa da tutarlığı yok.bilimin bulduğu bir veri, zorlama yorumlarla dini metinlerde aranılıyor ve bilimle dinin çelişmeyeceği söyleniyor.
bunları söyleyenler bilimin en basit ilkelerini ya bilmiyorlar ya da görmezden geliyorlar.bilim, sağlıklı şüpheye dayanır , din ise dogmalara dayanır.eleştirilmez.bugün bilimsel bir değer 5 çıkar ve dini metinlerin içine bakarak zorlama yorumlarla bunun 5 olduğunu bulabilirsiniz.ancak , yarın aynı konu çürütülüp 7 çıktığında , kutsal kitaplar da mı çürüyecek ?
insanı oynarken esir alan oyun.üstelik oyunkolikseniz oyunun sonunda hatuna platonik aşk besleme ihtimaliniz yüksek oluyor.
half-life 1'i de defalarca bitirmiş biri olarak , çok beğendiğim oyun .üstelik 1 de hissettiğiniz yalnızlık da çok yok.freeman direnişçi gibi olmuş ve kendisine yardım eden insanlar da var.
yeni silahlar da cabası.böcekleri kontrol etmenizi sağlayan müthiş , silahımsı bir cisim var.istediğiniz yere attığınız takdirde , böcekler ortalığı toz duman ediyor.
çeşitli ulaşım araçları da oyuna eklenmiş.mevcut silahların ise tipi değiştirilmiş.
grafiklerden bahsetmiyorum bile.
şahsım adına söyleyebilirim ki oyunun en zor bölümü zombilerle dolu bir şehire girdiğiniz bölüm.garip şekilli çok seri böcekler var ve kaçması biraz zor oluyor.
tüm klasikler için vazgeçilmez ilk unsur ,iyi bir yayın evinden çıkmasıdır.bunu gerçekleştiren okuyucu , dostoyevskinin gizemli dünyasına adım atar.
raskolnikov , hayatı siyah ve beyaz olarak gören, takıntılı , ortalamanın üzerinde zeki ,fakir ,inaçsız ve yalnız bir gençtir.kendisi 2.2=4 dinine inanır.
insanlar için garip bir tasnif yapar.bu tasnife göre , insanlar , olağanüstü insanlar(napolyonlar) ve sıradan insanlardır(bitler).napolyonların bir iş yapmaları için bitlerin onayına ihtiyacı yoktur.edison, ampulü bulmak için bin kişiyi yok etse , raskolnikova göre bu meşrudur.
aslında, rakolnikov da napolyonlardandır.kendisine güzel bir yaşamın kapılarını açmak için , bir biti öldürmesi gayet anlaşılır bir mantıktır.(ona göre).hesap ,mantılsal olarak karlıdır bile ; 2.2=4 mantığına göre bir bit ölür , bir napolyon hayatta kalır.
kan akmadan ne yapılabilmiştir bu dünyada . bütün büyük liderler kan akıtmadı mı ,kanun koyucular önce suçlu , sonra kahraman oldu.peygamberler ,insanları sırf önceki dinlere ve kurallara inandıkları için cehennemlik ilan ettmediler mi ?
tüm bu düşünceler raskolnikovu yedi bitirdi.kendisine bir meşruluk sağladı ve felsefesinin temellerini oluşturdu.artık tek eksik vardı ,eyleme geçmek.
eyleme geçme faslında raskolnikov uzun süren planlar yaptı.planları, içindeki vicdanı ve tereddütleri hiç hesaplamadan yapılmıştı.çünkü napolyonlar duraklamazdı.
her suçlu gibi hesaplarının mantıklı olduğuna kanaat getirdi ve cinayeti işledi.cinayetten sonra ,raskolnikovun sarasından dolayı devamlı ağzından birşeyler kaçırma korkusu ,insanlrın onu takip etmeleri , suç mahaline geri dönmesi ve polis memuru ile sorgu sahneleri , gerçekten uzun araştırmaların ve bir dehanın ürünü.
aslında, cinayetten sonrası, raskolnikovun bir napolyon olmadığını anlamasının pişmanlığını anlatıyor.vicdan azabı duyduğunu kabullenmekte zorlanan ve duyguların içinde boğulan raskolnikov , bir fahişenin bile ayaklarına kapanıp yalvararak af dilemeye bile çalışıyordu.fahişeler ve alkoliklerle örülü tükenmiş hayatlar ,raskolnikova fakirlik ve safalet arasındaki farkı da anlamasını sağlıyor.fakir raskolnikov, sefil insanların yanından bir türlü ayrılamaz.
suçunu itiraf ettikten sonra da inancı bulur ve yeniden doğar.sibirya raskolnikovun hayata yeniden adım attığı yerdir.
şu an yeryüzüne gelse hristiyanlığın aldığı şekli gördüğünde şaşırma ihtimali çok yüksek kişidir.
hristiyanlığın ilk öğretileri özel mülke karşıdır , asla savaşmaktan ve kurumsallaşmaktan bahsetmez .hele vatikan gibi bir dünya imparatorluğunun yeri isanın öğretilerinde yoktur.
"zenginlerin cennetin krallığına girmesi ,devenin iğne deliğinden geçmesi kadar zordur."
sözünün isaya ait olduğu bilinir.her söylemi özel mülke karşıdır.
hristiyanlığın bügün kurumsalşması ve vatikanın varlığı ,roma imparatorluğunun eseridir.her alanda kurumsallaşmaınnı ve devlet otoritesinin gücünün önemsendiği roma , hirstiyanlığı da düzenlemiştir.
aslına bakılırsa isa öldüğünde ardında çok da kesin değerler bırakmamıştır.bunları düzenleyen roma imparatorluğudur.(bir taraftan dahristiyanlığı suya yazılan yazı olmaktan roma kurtarmıştır denilebilir.)
islamın hoşgörü dini olması biraz gerçek dışıdır.şöyle , islam tüm müslümanların bir arada yaşayacağı büyük bir idealidir.(doğru ya da yanlış biz değerlendirmeye devam edelim).
islam , kendisinden önce gelen musevilik ve hristiyanlığı tanır.bu dinlerin mensuplarına gerçekten hoşgörü gösterilir.olası bir cihat durumunda bu dinlerin mensupları önce islama davet edilir , eğer cevap olumsuzsa ,teslim olmaları ve halifeye karşı koymamları beklenir.
savaş (cihat ) islam ülkesi tarafından kazanılırsa , bu durumda bu iki dinin mensuplarına 2.sınıf insan muamelesi yapılsa da canlarına dokunulmaz.bu iki dinin mesuplarına zımmi denir.onlar artık halifeye zimmetlidir.dinlerinde zorlama yapılmaz (sezarın hakkı sezara...).
tüm bu hoşgörü olarak niteleyebileceğimiz uygulamalar ehli kitaba karşıdır.
ancak , ehli kitap olmayanların (hristiyan musevi dışında) önlerindeki seçenekler belidir." ya islam ya da kılıç ".bunun hiç bir istisnası olmamıştır ve bu , islamdan kaynaklıdır.
türklerin de islama geçişi 300 yıl süren bir mücadeleyle gerçekleşmiştir. yoksa , "islam dini şamanizmin bir üst oktavıydı, ona geçelim" gibi bir durum olmamıştır.(abbasi hoşgörüsü şüphesiz etkilidir ama uzun süren katliamların ardından gelen hoşgörü diğer kanları temizlemez)..ancak , emeviler tarafından yapılanlar da islami açıdan bir yanlışlık teşkil etmez .
islam yüzündendir.islam laik devlet yapısına engel teşkil eden bir dindir.öte yandan devlet yönetiminde istediği şekil ise geriliğe nedne oluyor .zira donuk kurallarla devlet yönetmeye çalışmak ,değişen çağın gereklerine uymuyor.üstelik temelinden çürük adalet ve yönetim sistemi , yöneticiler ve halkın arasında uçuruma sebep oluyor.
hz.ömer zamanında bile islam devlet yönetmeye yetmemiş birans kaynaklarına başvurulmuştur.
ayrıca gazaliden ber içtihat yapma yolunu kapatılması islamın çağdışıve zamana uyum sağlayamayan yönetim tarzını vurguluyor.
islamiyet özel mülkiyeti savunur.bu konuda diğer dnlere göre uç noktadadır.
hz.muhammet bir tacirdir. "gelirim büyük kısmı ticarettedir " tadında bir hadisi de mevcuttur.
tüm bu basit mantıksal değerlendirmelerden sonra sosyalizme de bakabiliriz.
özel mülkiyetin hırsızlık olarak kabul edildiği ve dinin afyon muamelesi gördüğü (ki yanlış değildir) bir ideolojidir.
" islamda da fakirlerie yardım var " ,cümlesi aklları kurcalasa da ;cevabı basittir.islamda fakirlere hakları değil , sadakaları verilir.islamda varlığını koruyan değerlerin sosyalizimle ilgisi yoktur.islam ,tüm müslümanlara hitap eder .sosyalizim , tüm insanlara hitap eder.
sentezlemeye çalışanların elde edecekleri sonuç , acıbiberli dondurma kadar mantıksız olacaktır.
kesinlikle müthiş bir eser .yazar, sayıların kesinliğinin ve bilimin karşısında ne kadar aciz olduğumuzu haykırdığı ve toplum içinde giderek yalnızlaşan , takıntılı bir bireyi anlattığı eseri."iki kere ikinin dört etmesindeki sinir bozuculuk" , kelimesine aşina olacağınız bir eser. yazarın diğer eserlerinde de sıkça karşınıza çıkacak felsefeye de aşina olmanızı sağlayacaktır.
yazar , eserini eşi ölüm döşeğindeyken yazmıştır.eserdeki dualite hemen göze çarpar.bir tarafta huzur bulduğumuz irrasyonel dünyamız , kendi değerlerimize subjektif bakışımız ,diğer tarafta bilimsel kesinlikler ...aşılmayacak duvar.
orhan pamuğa göre , yazarın avrupaya duyduğu nefreti ve karşı konulmaz imrenmeyi anlatıyor.
yazar rasyonelizmi aşırı yerden yere vuduğundan dönemin sol görüşlüleri ve eleştirmenler tarafından ağır şekilde eleştirilmiş, başarısız bulunmuştur.ancak , eleştiriler ve eleştirmenler , günümüzde bilinmezken ,eser bugüne kadar ulaşmıştır.
islamda , kadının yeri bellidir.(2.sınıf insan )bu yüzden yadırgamamalı.mirasta kadına yapılan eşitsizlik ,çok eşlililk , erkekler için iki şahit yeterken ,kadınlarda dört şahit aranması , nisa suresi ,erkeğin müslüman olmayan kadınlarla evlenebilmesi , kadının bu haktan yoksun bırakılması ...
Türkler Arapların dinini kabul etmeden evvel de büyük bir millet idi. Arapların dinini kabul ettikten sonra bu din Arapların Türklerle birleşip bir millet teşkil etmelerine hiçbir tesir etmedi. Bilakis Türk milletinin milli rabıtalarını gevşetti. Türk milletini Allah için, Peygamber için topraklarını, menfaatlerini, benliğini unutturacak, Allahla; mütevekkil kılacak derin bir gaflet ve yorgunluk beşiğinde uyuttular.
Dünyaca bilinmektedir ki, bizim devlet yönetimimizdeki ana programımız, Cumhuriyet Halk Partisi programıdır. Bunun kapsadığı prensipler, yönetimde ve politikada bizi aydınlatıcı ana çizgilerdir. Fakat bu prensipleri, gökten indiği sanılan kitapların doğmalarıyla asla bir tutmamalıdır. Biz, ilhamlarımızı, gökten ve gaipten değil, doğrudan doğruya yaşamdan almış bulunuyoruz" (M.Kemal Atatürk)
bence ciddiye alınmaması gereken bir insan .zira bir bilim insanı değil.başkalarının yazılarını alarak bir sonuç elde etmeye çalışıyor.belgesellerinde konuların dönüp dolaıp evrim ve darwinde düğümlenmesi ise vazgeçilmez bir özellik.
kendisi evrim gibi reddedilmesi mümküm olmayan bilimsel bir gerçeği ısrarla dogmalara dayanarak redetmeye çalışıyor.
baş argümanı da " ara tür fosili yoktur. " bu kelimeyi söyleyen insanın, bilim insanı olmamasını bir köşeye koyarsak , fosiller, kömür gibi rahat ulaşılan cisimler değildir.
a.o nun düşündüklerinin aksine nadir olarak bulunurlar.tüm zorluklara rağmen bulunan aratür fosillerini de (hangi yeterliliğe dayanıyorsa ) uydurma olarak kabul ediyor.
tüm dünyada hristiyan ülkeler başarabilirken , müslüman ülkelerin başaramadığı olgu .
sebebi basittir ; islamiyet laiklikle bağdaşamayacak bir dindir.islamiyet ,günlük hayata dair sayısız kurallar koyar.devlet yönetimine , kadın erkek ilişkilerine vs. kısaca hayatın her alanındadır.bu da islamın kendisinden kaynaklıdır.islam hükümlerinin birazını alıp birazını almamak veya dünyevi- uhrevi diye ayırmak imkanzıdır.
hristiyan ülkelerde bunun gayet güzel işlediği görülmektedir.çünkü , hristiyanlık dünyevi olmaktan uzak bir dindir.her ne kadar vatikan bir dünya imparatorluğu kursa da , bunun altı boştur , dini dayanaktan yoksundur.
dini hükümlere ve sözlere bakarsak,hristiyanlık , "benim hakkımı bana verin ,sezarın hakkını sezara verin. " diyerek , laikliğin kapısını açmış , dünyevi işlerle bağdaşmayacağını açıklamıştır.
oysa, hz.muhammet , bir peygamber olduğu kadar , devlet yöneticisidir.devlet yöneticiliğini de tek eline almıştır.öldükten sonra da siyasi vasıfarını halifeye devretmiştir.
islam devletleri,islam esaslarına göre yönetilmiştir.
bunlar , ülkemizde laikliği kabullenememenin ve laiklik düşmanlarının önemli çıkış noktalarından biridir.
ilk eseri insancıklarla gördüğü büyük ilginin devamı gelmemiştir. .aslında genç bir yeteneğin ilk kıvılcımlarını okura gösterdi ve eleştirmen belinskinin ilgisi çekmeyi başardı.roman , toplumu anlatıyordu ve belinski gibi , dönemin yoksul halkınını acılarını dile getirmek isteyen birisi tarafından büyük ilgi gördü.
ancak , yazar , bu ilginin devamını getiremedi ve belinski tarafından acımasızca eleştirildi.
her yazarın hayatından parçalar eserlerinde bulunabilir .bu , biraz da okuyucunun özgürlüğüdür. dostoyevski de ide uç boyuttadır.hayatını henri troyat tarafından yazılan eserde incelenebilir.(öte yandan tüm eserleri okunmadan anlamsız gelecek bir kitaptır.) .belinskiyle ilgili görüşlerini ezilmişler ve aşağılanmışlar romanında bulabilirsiniz.
kendisi günahların yazarıdır.bizi , birbirinize bağlayan derin bağlar ve karanlık onu ilgilendirir.
büyük bir aziz olabildiği gibi aynı zamanda günahkarlığıı da ruhunda taşır.
dünya görüşleri biraz geridir . ülkücülerin ortodoks versiyonudur.hristiyanlığın evrensel öğretileriyle çelişen koyu ulusçuluğunu da yadırgamaz.bir rus isası gelecek ve tüm dünyayı, rusların önderliğinde kurtaracaktır.aklımıza ,niçin rusya gibi bir soru geliyor.cevabı ona göre basittir.ruslar, henüz köylüdür ve modern değildir. tanrıyı ve isayı unutmamıştır.
eserlerindeki inaçsız karakterler de rus köylüsünün yanında inancı bulur.tıpkı yazarın sibiryada rus halkını keşfetmesi gibi...