sinoplulara ait hamur işidir.
hamur, yufka gibi ince olarak açılır. içine ceviz, peynir, kıyma vs konulur. ancak makbul olanı üzümdür. yufkanın içi konulduktan sonra ileriye itmek sureti ile (sigara böregi misali) sarılır ve tepsinin etrafından içe doğru dizilir. piştikten sonra da afiyetle yenir. bayramların da olmazsa olmazıdır.
sahibinin akülü arabasının üstüne üstüne gelmesinden korkarak, kaçan kedi modelidir. etrafına şaşkınlıkla bakması ayrı bir söz konusudur. kim bilir içinden neler diyordur. ne derse desin çok tatlı görünüyordur.
''kediler içinden bir şeyler diyebiliyor mu?' bu da tartışılır.
Karanlıkla süzülüyor içime yıkım.
dur diyorum yıkılıyorum.
uçurumları başucuma koyuyorum sonra,
okşuyorum saçlarını rüzgarda,
sıcak ılık bir koku siniyor yüreğime,
gitme diyorum gitme düşüyorum.
sonra beni soruyorlar bana.
tanımıyorum diyorum daha hiç karşılaşmadık.
aynı çizgide bilge susu mu dinliyorlar ben sustukça.
yazık bir çığlığın doğuşu gibi ölüyorlar.
önce bir bir, sonra hepsi,
sonra mı? bir ben kalıyorum bir de yalnızlık,
uçurumlar, yıkımlar, ben ve yalnızlık.
hint filmlerine, hint sanatçılarına hayran insanlardır. hemen hemen bütün gelenek ve göreneklerini bilirler. izlemek istedikleri filmi bulamıyorlarsa çıldırırlar. o derece bağımlılık yapmaktadır.
Akşamdan kalma adam, büyük bir başağrısı ile sabah uyanmış.
Zorlukla gözlerini açıp, yerinden doğrularak, şöyle bir etrafına bakınmış.
Komodinin üstünde bir bardak su ve iki aspirin duruyor.
Yatağın ayakucundaki sandalyede elbiseleri temiz ve ütülenmiş..
Aspirinleri içerken,komodindeki not dikkatini çekmiş;
''Sevgilim, günaydın. Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken dönerim. Seni seviyorum'.
Kalkıp, giyinmiş ve kahvaltı için mutfağa gitmiş.
Bakmış oğlu oturmuş, kahvaltı ediyor. Masada da kendi servisi ve gazeteleri duruyor. Oturmuş, kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş;
Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun? Evet, dün gece saat 3'ü geçiyordu, sarhş olarak eve geldiğinde. Önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonra da odanın kapısına kafanı çarptın, bir gözün morardı.
Adam, şaşırmış vaziyette: Anlayamadım. O zaman niye herşey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?
Onu mu soruyorsun. Annem seni sürükleyerek yatak odasına götürüp,pantalonunu çıkarmaya çalıştığında,
Bayan, lütfen beni yalnız bırakın, ben evli bir adamım' dedin.
Bilerek mi yanına almadın giderken başının yastıkta bıraktığı çukuru?
Güveniyordum oysa ben sevgimize,
vapur iskelesi ya da tren istasyonundaki saatin doğruluğu kadar.
Beni senin gibi bir de annem terketmişti ki,
göbeğimde durur onun yokluğundan bana kalan çukur..
sevgilin yanındayken yağmurun yağması süperdir. hele ki sevgiliniz harika bir insansa, eğlenceli bir kişilikse, sizi taksim'de elinizden tutup döndürüyorsa o yağmur sizi ıslatmaz bile.
ortaköy'e gidipte kumpir yememek olmaz. kumpirinizi yiyeceksiniz. daha sonra banklarda oturarak o manzarayı izleyeceksiniz ve çay içeceksiniz. karşınıza mendil satan birisi çıkarsa mutlaka alınız ya da almasanız bile üç beş neyse veriniz. sahil gezisi yapan tekneler insan çekmek için ''varsa varsa'' diye bağırıyor. anlamakta zorlandığım bir kelimeydi. birgün duyarsanız ne diyor diye düşünmeyin.