içinde tek bir boş şarkı bile bulunmayan albümdür. hepsi taş gibi parçalardır. thrash metal nedir diye soranlara "aha bak burada müdür bu, buna konuşacaksın." deyip bu albümü önlerine atmak istiyorum.
sanki dave, james ile lars'a "alın size albüm, götünüze sokarsınız" demek için bu albümü yapmış deseler inanırım.
not:james hetfield'ı çok severim ama lars, sen tam bir orospusun.
bu hafta vize sınavları başlayacak okulum. okulun en kalabalık dönemi yani. normalde okula uğramayanlar bile sınav için okulda olacak.
bu ışid'in saldırı yapma ihtimalinin olması da tuz biber oldu. kimse olamaz demiyor. çünkü biliyoruz güvenliğin ne kadar dandik olduğunu. kimlik gösteriyoruz, x ray'den çanta geçiriyoruz doğru düzgün bakan yok.
umarım kazasız belasız atlatırız şu dönemi. tek derdimizin sınavlardan geçebilmek olması gerekirken, başımıza bir şey gelir mi diye düşünüyoruz. şaka gibi ya. #önlemalın
gerçek olmamasını umduğum haber, ama internetin yavaşlamasına bakılırsa muhtemelen gerçek.
bunun olmasında kim sorumluysa soyunu sopunu gelmişini geçmişini sikeyim. elin arapları için düştüğümüz hale bak. sikmişim suriyesini de ırak'ını da. şehit olan bir yiğidimize değişmem hiçbirini. ümmet aşkını siktiklerim. alıj siyasal islam, alın mezhepçilik politikasının sonu. götünüze girsin.
sabah sabah yüzümü güldüren gazeteci. adamın bir açığını bulamamışlar, bu konuşmaları ifşa etmişler. konuşmaların alayı da geyik aq. bunu ciddiye alanlar hayatında bir kızla geyik de yapmamıştır herhalde. tacizin ne olduğunu siyasal islamcılar sağolsun çok güzel öğrendik.
medeni hukuk ve borçlar hukuku hastası bir hukuk öğrencisi olarak, eşya hukukundaki zilyetlik konusu kadar sıkıcı bir konu görmedim daha. inşallah geçeriz, allah sabır versin dersidir kendisi.
-nevruz eylemleri esnasında dibimde ses bombası patladı.
-ayda bir biber gazı yiyoruz.
-toplasan iki tarafın 10 kişi bile olmadığı bir eylemde (beşer kişi karşılıklı sloganlaşıyor gibi düşünün), olayı ayırmak için 50 kişilik çevik kuvvetin iki grubun arasına barikat kurması.
-amfiye kedi girmesi sonucu, hınzır kedinin öğrencilerin ayakları altından geçmesi, kedinin süründüğü kişilerin domino taşı gibi "ay ay" diyerek dersin ortasında ayaklanması. hatta bununla kalmayıp, kediyi yakalamak için hademenin gelmesi. koca amfide hademenin kedi kovalaması. kedinin yakalanamaması sonucu hocanın derse ara vermesi.
dave mustaine mary jane parçasının sözlerini uyuşturucu için değil, 80'lerde bir adamın büyücü zannettiği kızını diri diri toprağa gömmesi olayı sonucunda yazmıştır.
buradaki sıçmıkları yazanlardan daha onurlu ve vatana daha faydalı olan devrimci. vatanseverim deyip birilerinin köpekliğini yapanlardan çok daha onurlu.
bugün doğum günü olan, 54 yaşına basmış kıvırcık saçlı gitarist. aynı zamanda bugün yaptığı paylaşımla yeni albümünün kayıtlarının bittigini de duyurmuş, 12 civarı parça olacakmış muhtemelen. takipteyiz.
bu adamın yeri çok ayrı bende, çok. umarım uzun süreler müzik yapmaya devam eder.
premium özelliğine geçeli bir hafta olan uygulama. gayet memnunum. istediğim sanatçı, albüm ve şarkıya anında ulaşabiliyorum. tanımadığım, kaliteli gruplar keşfediyorum.
üstelik bunu muazzam uygun fiyata yapıyorum. fiyat/performans oranı müthiş.
az önce kuzenimin vefat haberini aldık. annemle babam apar topar ankara'ya yola çıktılar. ben de gitmek istiyordum ama pazartesi çok öenmli bir sınavım var ve cenaze ne zaman kalkar bilemiyoruz. daha ölüm sebebini bile bilmiyorum. olay daha çok sıcak henüz.
kuzenim, ulaş, anne tarafından en ufak kuzenimdi. benden 3 yaş küçüktü. dayımla yengem ayrıldığından, pek düzgün bir çocukluk geçirememişti. ama gözlerinin içi parlardı konuştuğunda, çok pozitifti yaşadıklarının aksine.
ankara'nın varoşlarında anne baba ilgisinden yoksun olunca tabi, o leş arkadaş ortamına düştü benim kuzen. sonra duydum ki bonzaiye bulaşmış, ot, hap falan gırla. önce kullandırıp bağımlı etmişler çocuğu, sonra da torbacı yapmışlar. sonra gene duydum ki hapse girmiş. sonra dayım bir hastaneye yatırmış ama bağımlı olduğundan kaçıp kaçıp gidiyormuş benim kuzen. ot için, hap için. hatta bir ara çaresizlikten zincire falan vurmuşlar.
geçen yaz görmüştüm, başka bir kuzenin düğünü vardı. bana toparlanmış demişlerdi. bu muydu toparlanmış hali cidden? o gözlerinin içi gülen çocuk gitmiş, bir zombi gelmişti sanki. kamburu çıkmış, gözleri içine çökmüş, bir deri bir kemik kalmıştı.
bu gece ölüm haberi geldi işte. nedenini bilmiyorum. ama tahmin edebiliyorum. ya aşırı doz uyuşturucudan gitti, ya uyuşturucu alacam diye kapıştı birileriyle taktılar buna bıçağı. bilmiyorum. tek bildiğim bir şey gencecik bir çocuğu elbirliğiyle harcadılar. bunda düzgün anne baba olamayan yengem ve dayım da dahil. daha 18 yaşındaydı. ah ulaşım vah kardeşim.
bunu niye yazdım bu saatte peki? belki içim rahatlar diye. tek ricam var. allah aşkına çocuğunuza, kardeşinize, arkadaşınıza, kısacası değer verdiğiniz insanlara sahip çıkın, şu illete bulaştırmayın gözünüzü seveyim. uyuşturucunun lanetini unutmayın. insanın başına ne geliyorsa sevgisizlikten geliyor. sevdiklerinize sahip çıkın ki, onlar mutluluğu sahte, ölümcül, sanal şeylerde aramasın.
şu dünyada adam akıllı tek bir kişiyi sevdim, onun da beni sevmesini çok istedim. ama bırakın sevmeyi, beni yoksaydı, görmezden geldi. kendine layık görmedi belki de. kalbimi söküp üstünde tepinse daha az acı çekerdim belki de.
şimdi aynı ortamda yüzyüze bakıyoruz. (ortak arkadaş çevresinden dolayı) o, benim onu sevdiğimden habersizmiş gibi davranıyor; ben ise onu sevmiyormuş gibi davranıyorum. ama bu durum bana gittikçe ağır geliyor. onun gözlerine bakıp bir şey hissetmiyormuş gibi yapmak, onun gözlerinde bir pırıltı görememek içimi nasıl yakıyor bilemezsiniz. eskiden onu gördüğümde gözlermin içi gülerdi, şimdi ise kırık dökük duygular var sadece ve ben onu görmemek için kaçıyorum resmen. çünkü içim acıyor onu gördükçe.
o yüzden bu dünyanın amına koyayım ben. görmek için can attığınız birinden, köşe bucak kaçacağınız aklınıza gelir miydi? valla benim de gelmezdi. ama bu dünya bana bunu da yaşattı.
iddaa kuponumda napoli'ye verdiğim maç. beşiktaş kazanırsa da sevinirim, kaybederse kupon tutacağından daha az üzülürüm. win win durumu yani. ayrıca yaptığım kuponlar genelde tutmaz, bu da beşiktaşımızın kazanma ihtimalini artırıyor.
nur yüzlü, efendi adam, ahlaklı sporcu. ayrıca mükemmel kaleci. bu adam gol yedikçe yüzü düşüyor ya, ben bile üzülüyorum beşiktaşlı halimle. galatasaraya dair sevdiğim nadir şeylerden kendisi.
bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. bir kere kalbim kırıldı çünkü. artık hep buruk hissedeceğim. teşekkürler, sana baktıkça içimde kelebekler uçarken artık gözlerimin dolmasını sağladığın için.
konu hukuk düzeninin sağlamaya çalıştığı adalet ise gün içinde haberleri izlemeniz yeterli. mevcut hukuk düzeninin ortaya çıkmasıyla ilgili doktrinsel tartışmaya girmek isterdim ama üşeniyorum.
özetlemek gerekirse hukuk düzeni mülkiyet hakkını korumak üzere çıkmıştır. yani adaleti sağlamak gibi bir amacı yoktur, amaç güçlüleri korumak, güçsüzlerin ise korunduğunu düşünmesini sağlamaktır.
en iyi metallica albümüdür. rust in peace albümü ile daha önce tanışmış olmasam, belki en iyi thrash metal albümü de diyebilirdim ama ikisi arasında çok kararsızım. ama mesleki yakınlıktan dolayı albüme ismini veren parça benim için daha bir anlamlıdır. adalet sisteminin tüm çarpıklıklarını tokat gibi birilerinin suratına vurmuştur.
albümdeki gitar tonları çok iyidir, bass gitarı pas geçmişler ama elektrogitarların ve baterinin hayvani performansıyla o açık da kapanmıştır. bateri demişken, ben bu albümde lars'ın çaldığına inanmıyorum yahu. dediğim gibi başka hiçbir albümde distortion bu kadar kaliteli olmamıştır nedense.
son olarak albümde tek bir boş şarkı bile yoktur. metallica bu albümden sonra kanımca düşüşe geçmiştir, çünkü bu albümle çıtayı allahu ekber dağlarına çıkarmıştır.
bugün kulağımı deldirdim küpe için, gözümde gereksiz büyütmüşüm çok basitmiş. yakışmadı da degil hani. üstelik bu henüz deneme amaçlı takılan küpe. yalnız ben döne döne yatan bir insanım, ama sol tarafın üstüne yatamayacağız gibi on gün falan.
sevdiğim kız dağcılık sporuna gönül vermiş de benim haberim yokmuş. neyse bu okulun doğa sporları kulübüne üye oldu, daha doğrusu beraber olduk. işin garibi dağcılığın d sinden haberim yok ve iş bildiğin survivor gibi bir şey. üstelik sonunda 500 bin tl vermiyorlar ve ünlü falan da olmuyorsun. aksine oldukça zorlu şartlar var ve cidden ölme veya sakatlanma riski var. her neyse bir sene teorik ve pratik eğitim varmış. yaklaşık 300 kişiden 10 kişi başarıyla tamamlayabiliyormuş zaten. bizim kız hevesli sonuna kadar gitmeye, o varsa ben de varım ulan. adını dağlara yazıcam yarim.
bugün taksimdeydim, küpe mevzusundan ötürü. üstümde de efendi beşiktaş tişörtüm vardı. meğersem bugün galatasarayın maçı varmış, benim tamamen aklımdan çıkmıştı. gs store'un önünde toplanan galatasaray taraftarları beni görüncee "ananın amı beşiktaş, ooooooo beşiktaş seni sikmeye geldik beşiktaş vs vs." sin kaflı tezahüratlara başladılar. tabi karşılık veremedim, hızlı adımlarla sıvıştım. ama taksim hınca hınç galatasaraylı kaynıyordu ve işin garibi publardan kafaları güzel bir şekilde çıkmışlardı. neyse kazasız belasız dayak yemeden atlattık şükür.
yani bugün ölmediysem daha kolay kolay ölmem herhalde.
amfilerde ses sorunu olduğu gibi, kütüphanemiz de fakültenin kapasitesine ve insan popülasyonuna göre oldukça yetersizdir. ayrıca yemekhane yıkıldığından beri özellikle yurtlarda kalan arkadaşlar yemek ihtiyacını karşılamakta zorlanmaktadır. zira yemek diye kumanya niyetine ekmek arası ve bir bardak çorba verilmektedir.
harbiden 1 milyar lira bütçesi var ve bu sorunlar hala devam ediyorsa, bu paranın nereye gittiği cidden sorgulanmalı. ama olmayacağını hepimiz biliyoruz.
edit: resmi çekmeyi becerememişim. (yazar burada random gülüyor)