otuz ikincisi, 30 Mart14 Nisan tarihlerinde yapılacak olan festivaldir. Biletler biletleri 16 Mart Cumartesi günü satışa çıkıp neredeyse bittiğinden, filmlere bilet bulabilmek imkansız hale getirilmiş. Alternatif sinema izleyicisi yaşadı zira onlar için halen koltuk var. alternatif bir öneri listesi için: http://www.karsikultur.co...-film-festivali-onerileri
john hillcoat ve nick cave ortaklığı görünce çok şey beklediğim lakin izleyince, seyirlik bir hollywood yapımı olmasından öteye gidemeyeceğini rahatlıkla söyleyebileceğim filmdir.
western sevip, ekranda şiddet meraklısıysanız, kaçırmayın. katharsisiniz bol olsun. http://www.karsikultur.com/lawless-kardeslik-baglari
haneke filmlerini severiz ama bu bambaşka bir film olmuş.hoş, her haneke filmi için bu cümle kalıbını kurmuş olabilirim. bu film hakkında duygularıma tercüman olan bir yazı kaleme alınmış. http://www.karsikultur.co...inozaya-gore-emek-ve-ozen
bir diğer konuda çoğunluğun aşk filmi demesi. yok böyle bir haneke dünyası diyor ve gereken cevabı verdiğimi düşünüyorum.
dilemmaların merkezidir, geri kalan dilemmacıklar onun etrafında bir vudu ayini şeklinde sıralanırlar. birkaç örnek üzerinden bu ikilemleri açalım.
şehirden uzak yaşamak, pek çok kişinin hayali, istediği bir durumdur değil mi ? şehir gürültüsünden keşmekeşinden uzak, huzurlu bir sessizlik, çat kapı gelen insanlardan yoksun olmak, konuşacak insan sayısının azlığı, her istediğinde şehir merkezine gidememek, gitmeye üşenir olmak, hafta içi dışarı çıkma eyleminin giderek azalması ve yok olması, gibi gibi... nasıl da biranda olumsuz yanları belirmeye başladı değil mi? insan dediğimiz varlık; iletişim kurmaya ve sosyalleşmeye programlanmış bir öğretide yaşamını devam ettirir ve bu düzende herhangi bir aksama kopma olduğunda, doğal olarak öğretilmemiş bir durumla karşılaştığında sorunu çözecek tavır ve davranışlara kolaylıkla giremez. işte şehirden uzak yaşamak, belli bir süre sonra insanın doğal yaşayışına ket vuran, sekteye uğratan bir durum yaratır.
will hoffman, daniel mercadante, julius metoyer iii'den oluşan new york merkezli gruptur. kendilerini herkes hakkında videolar çeken bir grup olarak tanıtmalarının yanı sıra bu videolar mutlaka bir mesaj taşır.
kelimenin kökeni tassis ya da taxis ailesine aittir. zamanında bu aile 16.yy oluyor, avrupa'nın neredeyse tüm posta sistemine hakim olan ailesiymiş. düzenli kurye sistemi olsun çizelgeyle düzenli bir çalışma saatleri olsun hep bu ailenin uyguladığı yöntemlermiş.
anı yaşamak ile arasında dağlar kadar fark vardır. anı yaşamak mutlulukla, israf etmemekle, doya doya yaşabilmekle ilgiliyken, anlık yaşamak, bir saat önceki fikrinizle, birkaç saniye önceki fikrinizin aynı olmaması, bir nevi miskinliğin depresif versiyonudur.
yetkililerin biran önce sadece kırmızıların olduğu bir paket çıkarması gereken şekerli yiyecektir zira paketindeki kırmızıları bitirmiş biri dostum olsa tanımam, çemkiririm, küserim. son kırmızıyı alıyorsa, jesse dayı masumluğunda bakarım. hayır neden o tipik harribo paketlerinin sadece kırmızılısı yapılmıyor anlamış değilim. aile saadetimizi bozuyorlar.
köriyle beraber yapıldığında müthiş olan çorbadır. sanırım pratik ve farklı olmasından dolayı benim hazırladığım sofraların baş tacı.(yılbaşı sofrası) bir de çok bilinmediğinden kendi çapımda bir ün sağlamama yaradı. adako'nun balkabağı çorbaları. bu gidişle, dükkan açıp kereviz, pırasa, enginar, balkabağı gibi nerede sevilmeyen sebze varsa, sevdirme vizyonu edineceğim.
nat king cole çalarken kit:'' böyle söyleyebilsem... şu anda hissettiğim gibi şarkı söyleyebilsem... hit olurdu.'' der. oysa hissettiği gibi davranarak bir çok insan öldürmüş ve dönemin en ünlü seri katili olmuştur. terrence malick bir dağın tepesine bir taş koymuştur ve bu filmle o taş yuvarlanmaya başlamıştır. zaman bize o taşın altında neyin(nelerin) kalacağını gösteriyor.