"akrep sokmasına karşı yapılması gerekenler" başlığına akrep ve sokmak kelimelerinin türevlerini kombin ederek komiklik yapmak. akrepler en çok komiklik yapan erkeklerden hoşlanıyormuş.
Üsküdarda ufacık, şirin bir ev içinde
Başladı dostluğumuz nice zorluk içinde
Hamdolsun, atlattık hepsini sabır içinde
Güzel Annem, yarınlarımız umutlu olsun
Günlerden bir gün bilge bir adamla tanıştım
Ne yaparsam mutlu olurum diye danıştım
Mutlu et anneni dedi; yapmaya çalıştım
Canım Annem, yüzün daim gülsün, mutlu olsun
Gözlerinde aşka misafir olduğum kadın,
Bu garip oğlunun kalbine kazınmış adın.
Rabbim versin istediğin, kalmasın muradın
Biricik Annem, anneler günün kutlu olsun.
gürcistan, artan fuhuşla birlikte hastalıkların yayıldığını belirtip kırmızı alarma geçmiş. bildiğin fuhuş turizmi diye bir turizm var. günübirlik geçişler yapıyorlar dönüyorlar. hopa'da 53 plakalı (rize) arabalara soruyorum nereye diye. batum diyorlar. faça şahin'de 5 tane erkek. siz çıkarımda bulunun. zaten artvin almış başını gitmiş. hopa arhavi genel ev doldu (bilhassa hopa). göt kadar murgul'da 3 tane genel ev var. sağlam bir salgın aldı başını gidiyor. türkiye'ye de sıçramasın bu. sınırlama konulması lazım. 15 lira da onun bir sonucu olsa gerek diye tahmin ediyorum. daha fazla olsun bence. elini kolunu sallayan geçip gitmesin.
herkesin bir favori şairi vardır ya hani. her şiirini beğenir o şairin. ha işte, benim şairim bu adam. en sevdiğim tarzda yazıyordu şiirlerini. birkaç tanesini paylaşayım sevdiklerimden
"lütfen inkar etme;
sana en çok ben yakıştım."
"pencereden bakma denize,
inanırsın güzel olduğuna denizlerin"
"çok ayırılık içtim ben,
kalbim güzel hani."
"kal dersem kal,
git dersem gitme..."
"yine de beddua edemem sana;
Allah ne mutluluğun varsa versin!"
en iyisi benim gibi yapacaksın arkadaş. sileceksin ne kadar arkadaşın varsa listede. sonra yok sildindi yok dondurdundu uğraşmayacaksın hiç. kafa rahat. temiz..
osmanlı zamanında kahve günlük hayatta o kadar önemli yer tutarmış ki insanlar uyanır uyanmaz kahve içmek isterlermiş. tabi aç karna içmek de biraz sabah sabah mideye sıkıntı verebilir diye ecdad, kahveden önce bir şeyler yerlermiş, böylece kahve mideye oturmasın. bu yenilen şeye de kahve altı yani bugünkü bildiğimiz adıyla kahvaltı denilirmiş. kahvaltının hemen ardına da güzel bir kahve içilirmiş (yemek sonrası sigara gibi yani. tabi kahvaltı yapıldığından ağızda bir miktar önceki yemeği ait tatlar, kırıntılar kaldığından bunu da suyla giderirlermiş. onun için kahve, suyla ikram edilir ve su, kahveden önce içilir.
aslında iç burkan detay mı tam bilemedim ama dün akşam başıma gelen olayı yine de paylaşayım dedim.
Beşiktaş-çarşı'dan çıkmış tophane'ye koşuyorum. saat gece 12 falan. geri dönüş yolundayken (tempoyu da düşürdüm, yürüyen insandan biraz hızlı gidiyorum anlayacağınız) kağıt toplayan bir gençle karşılaştım. adamın arkasındayım ve ayak seslerimden olsa gerek dönüp baktı. ben de ona baktım ve tebessüm ettim, oda etti ve muhabbeti açan o oldu.
kağıtçı: abi, çok sportifsin maşallah(yaşı 15-16 falan) oobdig: sorma ya, koşmazsan gün içinde yorgun düşüyorum. hem ciğerleri falan açıyor. kağıtçı: aman koş abi, sağlam kafa sağlam vücutta bulunur. oobdig: gel sen de. her akşam çıkıyorum zaten(yari esprili yarı ciddi şekilde). kağıtçı: abi ben hep koşuyorum zaten, bu da cabası(kafasıyla sırtındaki kağıt arabasını işaret ederek).
o lafı dedikten sonra çok beklemedim. müsaade istedim, tempomu artırdım ve kaçtım oradan.
hayat garip be sözlük!! ekmek elden, su gölden yaşayan bana biraz dokundu bu.
kamboçyalı arkadaşıma sormuştum nasıl öldürülardı diye. valla ne kadar saatli ve gözlüklü adam varsa (yani okumuş adam manasına geliyormuş) hepsini öldürdüler dedi.