Bir doktorun ağzından duydum, 3 ay önce “anneni kaybettik”.
Tepki veremedim kaldım öyle, annemi kaybetmişiz, güçlü annemi, bir virüs bahanesiyle kaybetmişiz, saçlarıma, tırnaklarıma kadar acı çektim, hayatımda hiç yaşamadığım bir duyguyu yaşadım. Sanki aynı anda o odadaki bütün duvarlar üzerime yıkıldı.
3 aydır her gün kulaklarımda o ses.
Sadece annemi mi bıraktık geldik toprağın altına?
Annem. Canım annem. Ah annem.
Soğuk bir hastane koridorunda annemi bekliyorum, düşünmüyorum, düşünemiyorum, iliklerime kadar donduğumu hissediyorum, hava 30 küsur dereceyken insan bu kadar üşüyebiliyormuş.
Neler göstereceksin daha hayat, daha ne yollardan geçireceksin bizi..
çocukluğumda okulda olduğum saatlerde yayınlandığı için çoğu bölümünü kaçırdığım, izleyemediğim için kendimi yerden yere vurduğum, içinde konuşan kedi luna'nın olduğu harika günlerdi.
insanların 3 kuruşluk zevki var saçma sapan şeyler söylemeye gerek yok.
Susmak için içilir, can yakmadığından sigara yakarsın bu kadar basit. illa bir kılıfa sığdırmayın.
Kırılınca değişiyorsun.
Öyle böyle değil, gerçekten değişiyorsun.
Kırılmam dediğin neyse, değer verdiğin, beklemediğin bir insandan görünce paramparça oluyormuşsun.
Ben değiştim. Beni değiştiren kim varsa hepsine teşekkür borçluyum.
Kendime geldim, toz pembe bakmayı bıraktım. Her insana güvenmemeyi öğrendim.
Zamanın bir şeyleri değiştirebileceğine olan inancımı kaybettim. Zaman acıdan başka bir şey vermiyormuş, gördüm yaşadım.
Büyüdüm.
Ne kadar yaz gecesi bilemiyorum, balkondan yazıyorum.
Balkonda oturup kahveni almışken arka arkaya sigara yaktırır bazen.
Olmadık şeyler düşünürsün, günün muhasebesini, geçmişin muhasebesini yaparsın. Sonunda benim için hep aynı cümle olması gerekiyormuş olmuş.
Hayat bu kadar basit aslına bakacak olursak olması gerekiyordu oldu.
Ama yeri gelir bunu kabul edemezsin, keşkeler büyür zihninde. Şu an bu aşamadayım.
Keşke gereksiz insanlarla muhatap olmasaydın, keşke bu kadar takmasaydın, keşke üzülmeseydin.
Sonuç ne biliyor musun yaşamasaydım bunları söyleyemezdim.
Yani olması gerekiyordu oldu. Kapat iç sesini.
Aç müziği.
Sonra o seni yine başka zamana, başka insanlara götürsün.
Yine aynı cümleyi kur; olması gerekiyordu oldu.
Kısır döngü. Hep aynı şaşmaz.
Çocukluktaki yaz gecelerini düşünürsün sonra, çocuk masumiyetinle yaşadıklarını, anneni babanı kardeşini, en mutlu olduğun anları. içinde yine kocaman bir keşke olur, keşke kıymetini bilseydin o anların.
Yat uyu.
Yaz geceleri ve balkon sadece bu kısır döngü benim için.
Yutkunamazsın.
Göğsüne bütün kainat çökmüş gibi hissedersin.
Hiç alakası olmayan bir anda, bir şarkıda, bir kitapta, bir sözde, bir eşyada aklına gelir darmaduman eder.
Peş peşe sigara yaktırır bazen, bazen susturur, kalıverirsin öylece, sadece gözlerinde silüetini görürsün, şanslıysan açar bir fotoğrafına bakarsın.
Şanslı olan kesimdeyim, elimde fotoğrafın var boncuk gözlüm, miniğim, kardeşim, 2 senedir sesini duymaya bile cesaretim olmayanım. Özür dilerim ablacığım, özür dilerim, seni çok seviyorum.
içinde bulunduğumuz “pandemi” sürecinde 3 gün önce tekrar eğitime devam etmeye başlayan kurumlar.
3 gündür aktif olarak içinde bulunduğum için çok büyük rahatlıkla şunları ifade edebilirim; ülkedeki en masum en korunmasız insanları riske atmaktan başka bir şey değildir.
Kocaman insanlar hala maskeyi çenesinin altından ya da burnunun yarısı açık kalmadan takmayı öğrenmedi bu ülkede.
Sosyal mesafe diyoruz evet çok doğru, çok taktir ediyorum ama gel gör ki o masum meleklere bu durumu nasıl ifade edebiliriz?
Özel eğitime ihtiyacı olan bireyler dokunmayı seviyor bu bir gerçek, ben dokunmadan nasıl verdiğim eğitime tamam oldu diye rahat edeceğim, nasıl dokunma bana diyebileceğim?
Bu durum hem çocukları, gençleri, hem öğretmenleri, servis görevlisi arkadaşlarımızı, temizlik görevlisi arkadaşlarımız, idareci arkadaşlarımızı göre göre riske atmaktır.
illa ki normalleşeceğiz her şey öyle ya da böyle normale dönecek, dönmek zorunda ama inanın en son normale dönmesi gereken kurumlardan biriydi.
Hadi hayırlısı..
Birde şöyle dedeler var; gözünün içine bakan.. canından can gibi davranan.. benim dedem öyleydi.. masmavi gözleriyle boncuk boncuk bakar hep saçlarımı örer benimle top oynar, saklambaç oynar şakacıktan bulamamış gibi yapar sobeee diye koşunca benden çok sevinirdi.. ilk sulu boyamı almıştı saatlerce resim yapardı benimle hep aynı kasetlerle Emel sayın..14 yaşında OKS diye zevzek bir sınava hazırlanmak için dershanede teneffüste amcam geldiğinde söylemişti babamı kaybettik diye.. kaybetmek bu kadar ağır olmazdı boncuk gözlüm.. ah be dedem canım dedem toprağın bol olsun kıymetlim.. seni çok özledim hemde çok