ilişkide iki tarafında böyle sevmesi gerektiğini düşündüğüm durumdur. zira aşık olduğumda gözüm başka erkek görmeyecek kadar kör oluyorum, aldatılana kadar sevgilimin de böyle düşündüğünü sanıyordum. erkeklere güvenimiz kalmamıştır.
üniversiteden yeni mezunum iş bulmaya çalışıyorum, bundan bir sene önce hayalim 26 yaşına geldiğimde anne olmaktı. şimdi çocuğuma asla sağlayamayacağım şartları düşünüyorum ve artık anne olmak aklımın ucundan bile geçmiyor. yaşadığım ülkenin şartları beni tahammülsüz ve geleceğe dair sıfır umudu olan birine çevirmişken çocuğuma ne kadar tahammül edebilirim? okula gitmesi gerektiğinde çomar kafasındaki insanların yetiştirdiği çocukların yanına nasıl gönderebilirim, devlet okunda ben çocukken dayak yedim, zorbalığa uğradım, işini hiç bilmeyen eğitimcilerin elinde çorba oldum, bir öğretmenimin tacizine uğradım. benim çocuğum neden bunları yaşasın? özel okula kendim bir öğretmen olarak nasıl param yetsin? ben bu ülkede nefes alamıyorum, üretemiyorum, yarına inançla bakamıyorum, çünkü bana alan açılmıyor. her gün yurtdışından iş arıyorum. anne olmaktan vazgeçtim çünkü ona benim yaşayamadığım refahı yaşatamayacaksam bu dünyaya getirmeye hakkım yok. benden sadece bugünümü, ruh sağlığımı çalmakla kalmadılar dolaylı olarak çocuğumu da çaldılar. umarım güzel günler görürüz.
her yıl bayramda gelip burası cennet diye zırlayanlar yerine bizim gibi ilim ve irfan için yurtdışına taşınma hayali olan gençlerin yer değiştirmesi halinde çözülebilecek problem.
ortalama 60 sene yaşayacağı hayatı ortalama şartlarda yaşamak isteyen insanların sevdasıdır. suç değildir. tarihin en iyisi biziz demekle faturalarımızı odeyemeyecek hale geldiğimiz gerçeği değişmemektedir.
arkadaşlar kadın yada erkek fark etmez insanlar kitap okur yada okumaz. keşke bütün cinsiyetlerden her insan okusa, okumayanların eksikliğini hissediyoruz zaten ama cinsiyet ne alakadır bu durumda anlayamadım.
Tek başına bir şişe şarabı bitirdiğin, kendi kendine konuşmaktan kafan patladığı için en sevdiğin kitabın altı çizili yerlerini ağır ağır okuduğun andır.
beni her fırsatta üzen sevgilimin "sen daha önce böyle sevilmemişsin bilmiyorsun" demesi ile sevginin tanımını sürekli sorguluyorum. Şimdi mi seviliyorum yoksa sevilirken yüzümüz gülüyor muydu acaba?
Ve kendi elceğiimle bir karanfil gibi kopartıp canımı,
Pencerenin demirlerine bağlardım.
Pazarlık etmeden ağlardım
Hiçbir şey beklemeden
Ne serin bir köşe cehenneminden
Ne bir mahur beste cennetinden!
Biraz takıntılı olduğum, geçmişten beri bildiğim ama ünlü olup hak ettiği değeri görmesine çok çok sevindiğim sanatçı. Derin bir duyarlılığı olduğunu düşünüyorum. Arkada şarkısı çalarken aklıma geldi buraya bir şeyler yazayım dedim. Yolu bahtı açık olsun.
Şahsiyet inanılmaz iyi bir işti, Leyla ile Mecnunu severek izledim, bide Avrupa Yakasını, eskilerden de Yedi Numarayı çok severdim. Bir de utanarak söylüyorum ama Yaprak Dökümünü meraktan bayağı bir izlemişliğim vardır fakat sonlara doğru çok sıktı, hatta Necla karakteri yüzünden hala Fahriye Evcenden nefret ederim.
Erkekler de regl olsaydı eğer, bu asla utanılacak, gazete kağıdıyla, siyah poşetle satılacak bir şey haline gelmezdi. Bu devirde hala evleneceği kadını ped alırken utanmasına, her ay kanadığı için utanmasına bağlı olarak seçecek erkeğin zihni pistir, evleneceği kadının mental sağlığı açısından umarım evlenmez.