merkez kampüs olan umuttepe' de gökyüzünün mavisine, yeryüzünün yeşiline bayılacaksınız. okula başladığınız ilk günlerde bol oksijenden biraz rahatsız olabilirsiniz ama çabuk ayak uyduracaksınız merak etmeyin. doğa harikası umuttepe'yi mutlaka ziyaret edin.
iki ihtimali de göz önünde bulundursak bile, bunlar neydi? birincisi, delikanlının gerçekten uyuyor olması. uyuyor olsa bile elinin pozisyonuna bakılacak olursa elin uykuya daldıktan sonra oraya düştüğü veya hanım kızımızın oturmasından önce elinin de orada bulunması ihtimali bile orada kim oturursa otursun kabul edilemez bir durumdur. kişi herhangi bir toplu taşıma aracında oturuş biçimine ve başka birine zarar vermeme konusunda kendisinden sorumludur. kısacası hiçbir şeyden habersiz yolculuk sırasında uyuya kalmış bile olsa dahi bilinçli bir şekilde orada unutulan el insanın başına iş açar bunu herkes bilir. ikinci durum ise daha vahim olan bir taciz vakası olup olmadığı. uyanıkken çekilmiş fotoğrafına bakarak yorum yapacak olursam uykudan uyanmış bir insan ifadesi göremedim. kişisel görüşüm her iki ihtimalin de içler acısı olması. neden m? bir insanin toplu taşıma aracında nasıl seyahat edilmesi gerektiğini bilmiyor olması ve taciz olaylarındaki önlenemez artışın engellenememesi.
temiz hava, dünyamızın hızla düşen oksijen oranı elbet bir gün tükenme noktasına gelecek ve bugünün petrol devlerini o zamanın hava şirketleri olarak göreceğiz, işte biz o gün tükeneceğiz.
özellikle romanlar için "hayal gücü" ürünü olduklarından yola çıkarsak biz buna mecbur kalmıyoruz açıkçası ki zaten romanın en temel amaçlarından bir tanesi de okuyucunun direk hayal gücünü etkilemek ve geliştirmektir. kurgu dediğimiz olayda "bebek sahili gibi bir yer" gibi bir tasvir kullanırsanız romanın yaratıcılığına hakaret etmiş olursunuz. zaten okuyucu yeni bir keşif istediği için o kitabı eline alır ve sabırsızlıkla okumaya başlar. her kitapta angelina jolie gibi hanımefendiler olacaksa ooooo çok sıkıcı olur.
çiftlerden birinin hayata gözlerini erken yummasıdır. hele bir de bu evlilikten geriye bir meyve kalmadıysa geride kalan için de tutunacak ne bir dal, gidilecek ne bir yol kalmıştır.
facebook üzerinden başlatılan bir kampanyadır. kıyıda köşede kullanmadığı bisikletleri olan insanları herhangi bir sebep yüzünden daha bisikleti olmamış insanlarla birleştirmek gibi bir amaçları var. belki siz de destek olmak isterseniz. bisiklet fiyatları malumunuz çok yüksek, bir depoda paslanması yerine onu bir tebessüme yada sevinç gözyaşlarına çevirin.
ivedilikle evde bira imalatına geçmesini şiddetle tavsiye ederim. konuyla ilgili arama motoruna "butik bira"yazıldığı vakit daha detaylı bilgi edinilebilir. günlük 30 tl ciddi bir rakam. maddi imkanı buna el verebilir tabii ama yine de kendi yaptığı biranın tadını aldıktan sonra fikirleri değişebilir.
gündemimizin terör ve çözümü olması gerekirken, hatta dün gece saatlerinde çekmeköy'de patlayan bomba kendine tv'lerde yer bulamazken şuanda tüm ülke bu mermiyi konuşuyor. sonra ben basit bir kurgu olduğunu söyleyince suçlu ben oluyorum. kaçınızın haberi var dün geceki patlamadan? cenaze töreninde eğer birini protesto edeceksin sevgili vatandaş önce kendinden başla. yine aynı televizyonlar bu provokasyonu gerçekleştirenlerin sabıka kayıtlarını ortaya döktü. kayıtlar pek vatansever vatandaşlar olduklarını da göstermiyor ama yine de sen bilirsin. sonuçta neye inanmak istediğinde özgürsün.
ilk zamanlar her durakta akbil basma gişesi yoktu metrobüse binince okutuyordun kartını ama ben belki söför çakmaz köfteyi dedim dememe kalmadı çaktı, adam biliyor haliyle hangi durakta var hangisinde yok.