birkaç entry'mi beğenmiş sağolsun, ben de kendi yazdıklarına baktım. uludağda uzunca bir zamandır görmediğimiz kalitede bir yazar kendisi. harcanmasa bari buralarda.
yorumcu ile müzisyeni karıştıranların cevap vermemesi gereken soru.
birini seçemem fakat en iyiler sıralanacak olursa: cem karaca ile moğollar ve apaşlar ekipleri, yavuz çetin, tuna ötenel (jazz semai'yi yapan ekip üyeleri de dahil edilebilir aslında), neşet ertaş bu listenin başını çekecek, aralarından biri seçilip diğerinden üstte gösterilemeyecek isimlerdir.
yurda ve eve bağlı olarak değişir. yurttan kasıt mesela bir tobb etü yurduysa ve tam ya da %75 bursluysanız, keza bir özyeğin yurdu, bahçeşehir yurdu vs. eve çıkmak mantıksızdır. özel yurtlarda durum fiyat/performans oranına göre değişir. fakat devlet yurduysa, ev kesinlikle daha mantıklıdır.
sabahın köründeki devamsızlıktan kalınmak üzere olan dersin başlamasına on dakika kala yurdu pijamalar içinde koşarak terk eden bünyeye koymayacak olan eylem. yapılan üniversite koridorları podyum misali bir yer olunca durum daha da acayipleşti tabi.
tobb etü. psikolojimi bozdular lan. ama stockholm hesabı, seviyorum okulumu. ayrıca ordaki dostluklar, bahçelinin ortalama barlarındaki güzel sohbetler, bi de şu şarkı: https://www.youtube.com/watch?v=tyWnnXwEbAw
şehrim, şimdilik. kayseriye sadece uludağ sözlüğün bu başlığı altında bile döşemediğim kaldırım kalmamıştır sanırım. gitmek istediğimi sürekli söylerim. ama bu gece anladım ki, isterse dağ başındaki iki üç haneden ibaret olsun, insanın memleketiyle bağını koparması zor bir şeymiş.
belki ahım şahım bir şehir değil, belki severek yaşanacak bir şehir değil ama bunlar değil mesele. şehirdeki beton yığınları da ya burda yaşayan tanımadığım bir milyondan fazla et yığını da değil benim meselem. anılar var, yılların yaşanmışlığı var. kimi zaman ağladığın kimi zaman kahkaha attığın nice yer var. hepsi bi kenara aile var, ailen gibi gördüğün insanlar var. zaten memleketi memleket yapan budur. ne doğman ne doyman.
yarın, kayseride bundan sonra misafir sıfatım olmadan geçireceğim son gün. şehri siktir et, şehre emanet ettiklerim önemli. ailem, dostlarım, anılarım.
imkansız değildir fakat zor ihtimaldir. ham petrol varil fiyatının düşmesi elbette tüm dünyayı etkiledi, rusya ekonomisi etkilense de çökme raddesine daha çok var. ruble dolar karşısında düşüşte, bugün rekor kırıp 71'i gördü. (1 usd = 71 rub) daha da düşeceği tahmin ediliyor, bunun dışında ham petrol varil fiyatının kısa bir süreliğine de olsa 40 doların altına düşeceğini tahmin ediyorlar. yine de bunlar rusları yıldırmıyor. bu adamlar bizim gibi memleket boka sararken jedi'lara savaş açmakla uğraşan adamlar değil. farkındalıkları var ve en önemlisi putin gibi bir liderleri var. yakın zamanda çinle görüşmeleri ve iran çin rusya üçlüsünün sağlamlığı göz önüne alınarak konjonktürüne bakıldığında bu sıkıntılardan kurtulup orta vadede dünyaya hükmedecek yeni bir güç birliğinin kilit taşı olduğu görülüyor. tüm bunlar rusyayı indirilmesi gereken bir hedef haline getirdiği kadar güçlendiriyor da. rusyanın çöküp çökmemesi rakiplerinin ondan daha iyi hamleler yapıp yapmamasına bağlı. şu anki duruma bakıldığında ise onun ilerlediği yola taşlar koyulsa da bunlar pek işe yaramış görünmüyor.
türkiye'yi hesaba katacak olursak: türkiye yüzyıllardır bu coğrafyadan gelip geçen diğer ülkeler gibi bölgenin jeopoolitiğinin ekmeğini yiyen, bir taraftan da cefasını çeken bir ülke. günümüzde de değişen bir şey yok. son zamanlarda rusyayla yakınlaşmalar karşısında abd tarafından"aman oğlum, sen bizdensin" tarzı hamleler görülüyor. öbür taraftan rusya da onun tarafına hareket etmemizi istiyor. tabi ki türkiye güçlü, dengeleri değiştirecek bir ülke olduğu için değil. iki tarafın da niyeti bizi kullanmak o ayrı mesele. fakat doğuya hareket edilmesi daha avantajlı gibi. zira şu an belki olmasa da geleceğin gücü doğudadır. umarım bunu görebilecek ve uygulayabilecek liderlerimiz ve politik konumumuz olur, aksi halde bu memleket ve bu halk asla sırtını doğrultamayacak.
ambargo falan diyenler olmuş. adamlar ambargoya rest çekip "senin ambargo koymadığın ürünleri de ben almıyorum amk" diyebiliyorken ambargonun bu adamları etkilediğini düşünmek saçma olur.
ekonomisi tökezlemiş olabilir fakat hala dünyada bu adamlara ses çıkarabilen kimse yok. kırım meselesini hatırlatırım. bunun dışında nato kaddafiye yaptığı gibi esad'ın da tepesine çökemiyorsa ve suriyede yıllardır süren iç savaşa rağmen belli bölgede de olsa hala bir suriye devleti varsa tek sebebi rusya'dır. bu konuda da bizim arkadaşların önce ne kadar heyecan yapıp şimdi de nasıl seslerini kıstıklarını hatırlatırım. arap baharı dominosunun suriye'de takılmasının ve bu dominonun devam etmesini isteyenlerin burdaki patlamaya hazır bölgeye defalarca kıvılcım atıp (tabi ki türkiye aracılığıyla) patlatamamasının da tek sebebi rusyadır. kısacası dünyanın pis oyunlarının döndüğü bu coğrafyada rusyanın sözü geçmektedir ve batı bu duruma sesini çıkaramamaktadır. putin'e giydirenler olmuş. batının rusyaya ses edememesinin en büyük sebeplerinden biri putin'in kararlı, gelecekteki başarı için bedel ödemeye hazır bir lider olması ve halkının da bunu desteklemesi. günümüzde de ilerdeki başarıları için bedel ödüyorlar fakat buna razılar.
Evrimi herhangi bir şekilde alakadar etmeyen soru.
Bunun bilimle felsefeyi harmanlayamamakla alakası yoktur. Evrim teorisinde aranan bir cevapta felsefenin yeri olamaz zira felsefi bir kavram bilimsel dayanaklara sahip olmadığı sürece terminolojide yer bulamaz. Ahlak kavramı felsefeyi ilgilendiren bir kavramdır, Evrim teorisinde bu kavramı ilgilendiren herhangi bir soruya yanıt aramak mantıksız olur.
Ancak ve ancak evrimsel bir seçilim mantığından hareket edilebilir. Evrim olsa olsa bu şekilde konuya dahil olabilir. Lakin bu mantık sisteminde yorum yapmadan önce ahlak kavramı tanımlanmalı ve bu tanım çerçevesinde detaylıca açıklamalıdır ki bu tanım ve açıklaması su götürmez bir şekilde mevcut değildir.
Dolayısıyla ahlak kavramına evrimsel bir açıklama yapmadan önce ahlakın ne olduğu tartışılmalı, bu tartışma neticesinde evrim değil ancak Evrimin en temel mekanizması olan seçilim mekanizmasının ahlakın günümüzdeki durumu üzerindeki etkisi tartışılmalıdır.
haftanın 6 günü, yılın 11 ayı ders sınav cart curt olması hasebiyle "11 ayın sultanı" olarak adlandırılan okulum. okuması zor fakat bitirdikten sonra güzel avantajları olduğu için bi tarafımıza gireceğini bile bile gidiyoruz bakalım.
bazen insanın efkarlanası geliyor böyle. birbirinden güzel eserler çalarken (#26832824) arkana yaslanıp, gözünü kapatıp dumanlanacaksın, demleneceksin ağır ağır. maziyi gözden geçireceksin, bugününe bakacaksın. insan günlük hayatın telaşesiyle unuttuğu ya da daha doğrusu hatırlamak istemediği şeyleri görüyor. anlık karamsarlığı atınca daha gerçekçi oluyor. lazım bazen. ayda bir gün dedik de sabredemedik, o ayrı.
efsane radyo programı. filmde de güzel işlenmiş. keşke tüm kayıtlarına ulaşabilsem. (yazar burada kayıt sahiplerine seslenmiş)
tarihi belirsiz olarak dinlediğim bir programda "aşka inanalım ama kadınlara inanmayalım abi" lafını çok tuttum. keşke 90'ların tadında, zirveden öylece devam etse.
blokların taşınması konusu hala tartışmalı olsa da yaygın fikir bir rampa sistemiyle taşınmış olmasıdır. rampaya dizilen ve düzenli olarak ıslatılan odunlar ve kızak üzerine oturtulan bloklarla taşındığı düşünülüyor.
taşların kaynağı birkaç yüz metre ilerdeki taş ocağıdır hatta bu ocakta taşların kesildiği şablok oyuklar hala görülebilir. sadece bazı taşlar uzaktaki ocaklardan gelmiştir, mesela mezar odasındaki granitler gibi. onlar da nil nehrinde taşınmıştır.
karaları iki eşit parçaya bölmesi, pi sayısına ulaşması, yok yoğurt yok su vs vs uydurmadır. onlara girmiyorum bile.
bilim adamlarının zehirlenme sebebi radyoaktivite değil mezar odasında binlerce yıldır duran ve cesetten ötürü zehirlenen havadır. yüksek oranda metan bulunur.
merak edeceksen yüzlerce yıl o coğrafyada hüküm sürüp "ulan bunlar ne ola ki" diyip de araştırmayan osmanlıyı merak et, niye bu adamlar araştırmamış diye sor.
yazar olmak için büyük sabır sergilemek gereken hede. 637 gün (bir yıl dokuz ay) süren çalylaklıktan sonra nihayet yazar oldum.çaylaklığın son üç-dört gününde meşhur "onay sırası" sistemi, sıralamayı çılgınca 2. sıradan 15'e, oradan 4'e, oradan 8'e, tekrar 2'ye falan alarak benimle kafa buldu resmen.
evet ortada bir ekşi sözlük hiç bir boku beğenmeme timigerçeği ya da genel olarak ekşi yazarlarında kıçın kafadan yukarıda gezmesi olma sorunu olsa da; sol frame'deki tüm başlıkları ya seks ya birilerine hakaret ya da aptalca trollemelerden ibaret olan uludağdan iyidir. yine de lanet olası uludağ ilk göz ağrısı işte.