ne istediğini anlamadığımız (çoğul yazıyorum çünkü tekil yazınca sözlük yönetimi subjektiviteden dolayı silme cezası veriyo) yazar. gerçekten nasıl bi dünya istediğini bilsek belki bi anlam kazanır yazdıkları.
başına 3 kişi oturduğumuz güzel desenli kare şişe. diğer iki eleman önceden içtikleri biralar yüzünden çoktan sızdı. takribi 6-7 shot kaldı. sanırım kalanı da bitirdikten sonra ben de sızacağım. güzelmiş beaaa.
aynı gün, aynı saatte, iki kanalda birden verilince "mehmet ali erbil'in yeniden yukarılara çıkarılmasına mı çalışılıyor acaba?" diye düşündüren film. *
öylesine güzel bir ülkede olduğumuzu gösteren durumdur.
öylesine güzel ki, başbakanımız yaptığı hatalar, söylediği kötü sözlerden dolayı arada bir özür diliyor ve ülkecek mutlu, mesut, dertsiz, tasasız hayatımıza devam ediyoruz.
ama bu masal ülkesi sadece;
açlık ve yoksulluk sınırının dışında kalan, işsizlik ve suç oranını istatistikler arasında öylesine görüp (hatta görmeyip) geçen, düşünmeyi ve yorumlamayı bilmeden öss, oks'de tükenen gençler ve çocukların okul önlerinde birbirini öldürmelerine anlam veremeyen, dağlarda birbirini vuran insanları birer sayıdan ibaret sayan ve sayıları hepi topu bikaç yüz bini geçmeyen insanlar için var.
geri kalanlar ise harcayan ve harcananların meydanı.
harcayanlar düzenden memnun oyunlarını kendi kurallarına göre ve de hakkını vererek oynuyorlar.
harcananlar, sadece harcanıyorlar.
dilenen (aslında lutfedilen) özür ise, kafasına göremediği bi odunla fazla sık vurulduğu için kıpırdanmaya başlayan toplumun, yine o odunu tutan el tarafından okşanıp yatıştırılma çabası.
bi gün masal biter mi? o odun el değiştirir mi?
hayır!
ama belki?
hayır...
lisedeyken dinlemiştim ilk.
hala haftada birkaç kez çalıverir winamp.
şöyledir sözleri de:
biz ta eskiden beri
bu sularda yuzer idik
bu ormani sever idik
bu kuslari dinler idik
biz ta eskiden beri
biz burda bir avuc insan
bir birbirimizden habersiz
ayni siiri yazar idik
ayni sarkiyi soyler idik
ayni duvara i$er idik
derken bir sabah erken
haymana ovasinda bir garip kus oterken
lan noldu
derken bir sabah erken
daglarina memleketin bahar gelmisken
lan noldu be
lan ne bu be
lan noldu
derken bir sabah erken
havada bulut yok da ya bu ne dumanken
lan noldu
derken bir sabah erken
birbirimizin yuzune bakamaz olduk bu ne
lan noldu be
lan ne bu be
derken bir sabah erken
sevdigimiz yanimizda yumusacik uyurken
lan noldu
derken bir sabah erken
birbirimizi boyle manyak gibi severken
lan noldu be
lan ne bu be