genelde erkeklerin sürekli kendisine yürüdüğünden dem vurarak erkeklerden şikayetçi olurlar ama aslında bulundukları bölge itibari ile ve arz talep orantısızlığıyla birlikte egoları tavan üstüne tavan yapmaktadır.
malum olarak yaşadığımız toplumda her ne olursa olsun, kendisini zerre geliştirmemiş ve bakmamış olsa bile yine de her türlü kendine alıcı bulabiliyor ve talep ediliyor olması egolarını artıran en önemli sebeplerdendir.
oysaki bir erkek için rekabet her zaman çok daha ağırdır, her zaman kendini geliştirmek ve iyi bir yaşam inşa etmek zorundadır. dişi ise hiçbir şey yapmasa bile sadece kendisine gelenler arasından en iyisi seçmek olduğundan (genelde bunu da beceremeyip en kötüsünü seçerler sonra da düzgün erkek kalmadı diye ağlarlar) birçoğu kendini geliştirmeyip evde zengin koca bekleyerek vakit geçirmektedir.
bir de bu zengin koca bekleyenlerin hayalleri de inanılmaz seviyelerdedir. üst düzey yönetici pozisyonunda olsun, fit ve yakışıklı olsun, spor yapsın, kendine baksın, zengin olsun, arabası olsun, kültürlü olsun, gezmeyi sevsin, çok kıskanmasın vs vs derken uzar da gider. ama bunu talep eden dişilere baktığında tek özelliği sadece dişi olmuş olmasıdır. bunu da kendisi seçmedi. onu bile iyi bir şekilde yapamamaktadır. sadece dişi olduğu için yukarıda saydığım kriterlerde bir erkeğin gelip kendisini seçerek hayatını kurtaracağını sanarak yıllarını geçirirler.
bu tipler genelde bu tarz erkeklerle ortamlarda tanışır tanışmaz hemen etkilemek ister ve tüm kartlarını oynar. erkek ise bu dişi gibi yüzlercesiyle görüştüğü için zaten her şeyi bilmektedir. bu dişi ise bu erkekle birlikte olur ve erkeğin kendisine söylediği 3-5 cümle ile hayaller dünyasına dalıp onun hayatının merkezinde olduğunu düşünür, kendini vazgeçilmez sanır. ertesi gün ise hatırlanmaz bile. böyle böyle bir gün doğru erkek gelip onu kurtaracak umuduyla kendi hayatı için hiçbir gelişim göstermeden geçirdiği yıllardan sonra 30'lu yaşlara gelir ve dank eder.
hemen kendine çeki düzen verip toparlar ve daha kendi halinde, işinde gücünde olup tabiri caizse beyefendi erkek arayışına girer. bulduğu ilk elle tutulur erkekle de hemen hızlıca evlilik planları yapıp bir an önce evlenmek isterler.
foto-video çeker ve gördüğümü hiç belli etmeden çıkıp anında boşanma davasını açarım.
hayatımdaki her insana da derim, aldatmayı sevmem, eğer bir gün olur da aklın veya duyguların karışırsa sakın birbirimizi aldatmayalım, konuşup iyi bir şekilde ayrılalım, seni anlayışla karşılarım.
illa bir şey olmasına gerek yok. okumuş etmiş, bürokrasiden anlayan, efendi ve nazik bir devlet adamıdır kendisi. türkmüş, kürtmüş, aleviymiş, lazmış hiç önemi yoktur. bunlardan ziyade insanlığını önemsediğimiz zaman hepimiz rahat bir ülkede yaşamaya başlayacağız.
katar ve suudi arabistan'ı örnek gösterip gelişmiş olduklarını sananları gösteren başlıktır. yahu bu gelişmiş diye örnek gösterdiğin ülkelerde kadınlar daha yeni yeni oy kullanmaya başlayıp toplum içine çıkabiliyor.
gelişmişlik demek, sosyal yaşamlar, refahla, düşünce özgürlüğüyle, sosyo-ekonomik durumla, eğitimle, bilimle, sanatla vs olur.
bunların neredeyse çoğu islamla yönetilen ülkelerde yok maalesef. aralarında en iyisi türkiye işte düşünün. bizde de neyse ki atatürk gibi bir lider gelmiş de birazcık din ve devleti birbirinden ayırmış da gelişebilmişiz.
Henüz ilkokuldayken babamın işsiz kaldığı bir dönemdi. evi geçindirebilmek için sokaklarda seyyar satıcılık yaparak çikolata, kek vs tarzı şeyler satıyordu. bazen satış olmadan eve gelirdi ve bana çikolata verirdi. normalde dışarıdan gidip parayla alıp yiyecek durumumuz yoktu. çikolata yiyebilmek beni mutlu ediyordu ama bu aynı zamanda babamın da satış yapamadığı ve para kazanamadığı anlamına geliyordu.
bazen babam satış yapamadığında çikolata yediğim ve mutlu olduğum için kendimi suçlu hissederdim. bu arada kalış yıllar geçmesine rağmen yüreğimi parçalıyor.
nezaketen "burada kal" veya "kendi evin gibi takıl" denilse bile hemen gaza gelip eve yerleşip kendi düzeninizi kurmaya çalışmayın.
çok fazla evin her yerini kurcalamayın, ne yer ne içersiniz diye sorulduğunda çok egzotik tatlar aramayın, basit talepleriniz ve beklentileriniz olsun. ne ikram edilirse onunla yetinmeye çalışın.
alternatiflerin bol olması sebebiyle herkes en ufak olumsuzlukta reddedip başkasına geçiyor. iki taraf için de geçerli. herkes kendisine en uygun olanı arıyor ve daha iyisini. her zaman daha iyi olduğu için de sonu gelmiyor bu arayışların.
peşinden koşmak yerine şu mesajı verin; ben buyum, benimle yürümek istersen yanındayım, gel beraber yürüyelim. attığın her adımda yanındayım. ama yok istemiyorsan da kusura bakma, benim kendi yolum var, kendi yolumda, yanımda olmak isteyen biriyle yürümek isterim.
yaşadığımız her şey bizi bir araya getirdi ve şimdi de ayırıyor. her şeye rağmen teşekkürler, güzel şeyler yaşadık. seni hep iyi hatırlayacağım, kendine iyi bak.
benimdir bu. şuan zaten yok ama olduğu zamanda da sadece başbaşayken derim. başka ortamlarda ismiyle hitap ederim. herkese karşı böyleyimdir. kanka kelimesini de sevmem. herkese ismiyle hitap ederim.
dini inançlara göre oy verenler aynı sonuçları yaşamaya mecbur kalabilirler. artık ortaçağ düşüncelerinden sıyrılıp yeni dünyaya ayak uydurmamız lazım. dinle yönetilen ülkelerin hali ortada. inadı bırakın, vizyonlu insanları destekleyin. bilimle ilgilenen, insan yaşamına saygı duyan, geleceğinizi önemseyen, daha medeni bir ülke olmamızı sağlayacak insanları destekleyin.