utanmadan arlanmadan kan üzerinden siyaset yapıp, istediği rantı elde ettikten sonra soma'yı bir daha hatırlamayacak olan, madenciler ve canların gram umrunda olmadığı insanlar için tanımlanan dallama çeşididir. sizin iki yüzlülüğünüzü biliyor aslanlar.
282 cana üzüldüğünden değil, rte'ye zarar vermek istediğinden dolayı konuşan zevattır. yazık lan, acıyorum size, o küçücük beyninizde kurduğunuz hayali dünyada geziyorsunuz, acıyacağım ama o bile çok size.
ne ranta, ne çıkara dayalı bir üzüntü benimki, soma'yı unutma!
minik fenerlileri üzmüş trollerdir. adamlar şampiyon olunca kendilerine fransa'nın, almanya'nın kapitülasyon vereceğini falan sanıyorlar. yokluk o kadar koymuş ki heriflere yeri göğü inlettiler lan. fener'in sembolü kuş ama o kuş ötmez. ben diyeyim.
müslüman biri için gayet mantıklı önerme. en azından kendini evrenin merkezine koyan, vicdanının tüm kusurlarını egosuyla örtbas etmeye çalışıp, negatif ve pozitif bilimleri birbirine karıştırdığı yetmiyormuş gibi "dinler bilimin düşmanıdır" diyerek manevi bir olguyla maddi bir unsuru birbirine karıştıran gülünç ateistlerin anlayamayacağı bir mevzudur bu.
50 bin yıldır dünyada yaşayıp elmanın yere nasıl düştüğünü daha yeni anlayan insanoğlu ne ara bu kadar kibirlendi diye düşünüyor insan. elbette bu paradoksun içinde hem maddi olayların çözümlenmesini, hem manevi desteği elde etmesini sağlayan "tanrı" ekolüyle işin içinden çıkıyor. yani daha üstün bir akıl olduğunu kabul etmesi kadar mantıklı bir durum yok şu an insanoğlunun. zira bu evrenler platformundaki en akıllı varlıklar bizler olsaydık, emin olun elmanın yere nasıl düştüğünü çözmemiz 50 bin yıl almazdı.
"genlerini sikeyim" dedirten, dünyada bakteri gibi yaşayıp filmin sonunda toz olacak erkektir.
dönüşünü siktiğim dünyada zaten onca ştresin ardından her akla geldiğinde bu kadar mı morali bozulur bir insanın arkadaş. 165 santim ney lan. genetiğimi siktiğim.
ulan zeka çok bi boka yarıyordu da biz mi görmedik la? nerede yarıyor bi gösterin bana. en başta üniversite sınavlarında hiç etkisi yok lan. çalışan yapıyordu.
iş hayatında elemanlar zekadan çok yalakalığa bakıyor. yani daha 23 yaşındayım fazla tecrübem yok da.
buraya duygusallı bi şeyler yazacaktım da kısa boylu erkekler hakkında yazılanlara baktım, artık yazamıyorum da, yarı felç geçirmiş haldeyim. ulan sığıntıymışız bu dünyada haberimiz yok lan.
saçma ama akıllıca önerme.
yazdıklarıyla hayvana dönüşen 45'lik dayılar da vardır belki ne bilelim. ya da aklı başında 17-18 yaşındaki kardeşlerimiz.
yaşa pek bakmıyor o, kişiliğe bakıyor.
kısacası yaştan bağımsız olarak, insanlıktan çıkan yavşaklar atılmalı sözlükten.
kürtlerle bir sorunu olmayan insan. ben safkan türk'üm ve kürtlerle bir sorunum yok. zaten cumhuriyet tarihinin başından beri birilerinin sürekli ötekileştirmesi sonucu "onlar kürtler" demeye başladığımız kardeşlerimizdir kürtler.
edit: ben başbakanım gibi bi yorum çıkmış. eheheh tabi öyle anlaşılıyor bi yerde.
müslüman'ından müslüman'ına değişen bir görüş yapısıdır.
o değil de hala saçma sapan facebook sayfalarından printscreen alanlar daha komik. gülsen gülemiyosun, acıyorsun adama. o derece. fake olup olmadığı bile belli değil.
işte bu yaftalama işlemi. bir iki kişiyi seçip "baaak müslümanlar böyle düşünüyor işteee" diye ağlamak kadar acizlik yok.
düşmüş kadın olmak hayat kadını olmaksa, düşmüş insan olmak da böyle bir şey olsa gerek.
ben müslüman mültecilerin diğerlerinden farkını anlamadım. yeri gelince "yua insanlar lezbiyen olabilir, biseksüel olabilir tercihlere saygı duymak lazım" diyen tipler şimdi müslüman karşıtı kesilmiş. yeri gelse o lgbt'yi çatır çutur savunursunuz ama.
lan bu kadar aptalca bi genelleme olabilir mi yav. bi insanı sırf müslüman diye ötekileştirmek ne. ateist kardeşler "şimdi bi ateist var, çok iyilik yapıyor ama sırf tanrıya karşı geldiği için cehenneme gidiyor; bi müslüman var hırsızın teki ama cennete gidiyor ; çok saçma değil mi" demiyor mu. şimdi ben söylüyorum o zaman: "bi müslüman mülteci var çok iyilik yapıyor, hakkıyla para kazanıyor ama ülkeye giremiyor, bi ateist mülteci var ama hırsızın, itin teki, ülkeye rahatça yerleşebiliyor, çok saçma değil mi" değil mi?
ayrıca, dünyadaki müslümanların genel olarak geri kalmışlığı diğer müslümanları ötekileştirmek için yeterli bi sebep değil. sizin savunduğunuz örgütlerin de kirli çamaşırları var (bir örgütü örnek gösterdim, onun üstünden yürüyeceğim yine):
şimdi lgbt'yi de mi kabul etmesin danimarka?
lan sizin gözünüz dönmüş. kininiz sıfatınıza yansımış. bi doktora görünün. böyle olmaz.
bugünün en çok konuşulan paradokslarından biridir.
"mini etek giyince ahlaksız mı oluyoruz yaeee" diye ağlayan bi kesim var dikkatimi çeken. mini etek giyince ahlaksız olmuyorsun gülüm. ama kültüre ters. ha bu ahlaksız diyenleri haklı çıkarır mı, çıkarmaz.
ama dikkatimi şu çekti özellikle. bunu diyen arkadaşlar türbanlı veya başörtülü birini görünce gerici, yobaz diyorlar. sana soruyorum o zaman, onlar da türbanı giyince cahil mi oluyolar?
şu dış görünüşe önem vermek son zamanlarda ortaya çıktı. lan sevgililerinizi bile tipine bakarak seçiyorsunuz. çirkin kız- yakışıklı erkek gibi sürülerce başlık açılmış. herkes senin gibi mi lan davar. adam iyi anlaşıyosa çirkin kızla da çıkar. sana ne lan yarrak. sana mı kaldı bunu sorgulamak?
işte bu kadar basit insanlar var. böyle beyinsiz yaşam formları var.
oğlum şaka mısınız lan siz. ne sanıyosunuz, insanlar siyasetçileri mi yönlendiriyorlar. baştaki iki üç adamın istediği gibi yaşıyosunuz, onların istediği gibi davranıyorsunuz. aksi takdirde adınız ya deli, ya hain oluyor. onların sana sunduklarını seçiyorsun, kendi istediklerini değil.
hadi bakalım, yarın patronuna karşı gel. sen yanlış yönetiyosun burayı de bakalım.
siyaset demek ille başbakan, cumhurbaşkanı demek değildir. siyasetle yaşam iç içedir lan. koca adamlarsınız. patronunun yönettiği bir ortamda da siyaset vardır. serbest liberal ekonomi akımını benimsemiştir türkiye bugün. o baştaki insanlar televizyonlarda parfüm, dergi, prezervatif; filmlerde modernliği kısa etek, ilericiliği şarap, parti, şampanya olarak gösterip türbanlıları, anadolu insanını yobaz olarak yaftalamasalar, tam tersi anadoluluğu onur gibi gösterip ilericiliği şalgam olarak gösterseler, ertesi gün şalgam suyu şirketleri karını 2'ye katlamıyorsa adımı değiştiririm. götümü bile açarım. o kadar değil de adımı değiştirebilirim yani.
bugün savaş yapmak geçmişte kadar kolay değil. şimdi kültür savaşları var yeğenler. bunlar da öyle iki üç sert konuşmayla değil, propangadalarla, gazetelerle, dergilerle sana sunuluyor. en büyük düşmanın olan amerika'nın bayrağının basılı olduğu tişörtleri giyiyor senin insanın. hem de gururla. sorsan amerikan düşmanıdır. lan aldığınız takma adlar bile ingilizce. önümüzde alınması gereken bu kadar yol, uyanması gereken bu kadar insan varken "yeeaaa artık eskisi gibi değil yeaa şimdi değişti şu kafanızı değiştirin bu kadar yeaa" demek tamamen birilerinin eli ayağı olmuş, vasıfsız insanların söyleyebileceği bir şey.
"çağ böyle adamım, her şey değişiyor ayak uyduracan" demeyin bana. sizin dediğiniz "gemi böyle gidiyor, sen de geminin gidişatına göre gemide duracaksın" diyen bi kaptanın söylemine benziyor. halbuki gemiyi yönlendirmesi gereken kişi kaptandır. "gemi böyle gidiyor, nabalım" diyorsa kaptan, ya salaktır ya da maldır.
e tabi abileriniz size ayak uydurun diyor, siz seve seve uyduruyosunuz. zerre sikimde değil. ama "çağ böyle lan sen de uyduracaksın" dersen sen kimsin derim ben, sizin çağınıza değil, kendi çağıma ayak uydururum. sanki çağ ilerledikçe insanın fikirleri ilerliyormuş gibi. işte yanılgınız bu sizin.
ha son dönemde elitist ergen ibneler, " ahlak kuralları tamamen dinci şeyler yuaa, yıkılması gerek" deyip hava attıklarını sanıyorlar. neymiş çağ ilerledikçe gerek kalmazmış. değişmesi gerekmiş.
lan bu ahlak kuralları insanın var olduğu ilk günden beri onunla birlikte. birlikte yaşamak için herkesin saygı duyduğu kurallar bunlar. dinle falan alakası yok. ha çağa göre değişir mi, değişir ama yıkmak tamamen farklı bi olaydır.
gerçi bu zekalar olduğu sürece en fazla neyi başarabilirsin diye düşünüyorsun, hiç. sike sürülmeyecek adamlar gelmiş sana vaaz veriyor. böyle bi dünya.
değişik bi önerme. kimse avrupa'nın üstün olduğunu kabul etmiyor. ama herkes avrupa'nın dayattıklarını, avrupa'nın kültürünü benimsemiş durumda. fuhuş, alkol, evlilik dışı ilişki, vs vs. tavan yapmış durumda. ben şimdi yobazım. yobaz. bildiğin yobaz. ama sizin avrupalıları üstün kabul etmemeniz hiçbi şeyi değiştirmez. saygılar.
skolastizmin yıkımı ile başlamış olan uygulamadır.
şimdi diyeceksiniz tabi, skolastizm ile ne alakası var. şöyle; ortaçağ avrupası'nın etkisinde kaldığı kilise etkisi, o dönemde avrupalıların tüm hayatını karambole düşürmüş durumdaydı. tabii bundan cinsellik de etkilendi.
skolastizmin yıkılmasıyla birlikte, aniden özgürlüğe ulaşan avrupalıların, yıllardır içlerinde besledikleri özgürlük tutkusunun birden boşta kalmasıyla birlikte, bu kez baskıcılıktan fazla başı boşluğa geçtiler, deyim yerindeyse sapıttılar.
daha sonrasında kapitalizm-komünizm savaşları çıktı buraları geçiyorum. tabii sadece silah değil; propaganda, fikir akımları, basılan kitaplar, empoze ettirilmeye çalışılan unsurlar, en basit örneğiyle uzaya çıkma savaşı bu konuya dahil olanlardan bazıları.
kapitalizmin uygulamada savaşı kazanmasıyla, tabir-i caizse kapitalizm dünyayı ele geçirdi, kendi sistemleri olan devletler de kapitalizme uydular, en sonunda * zamanında komünizmin kalesi olan devletler bile kapitalizme geçmek zorunda kaldılar.
kapitalist rejimler ise, bu modernist ayağı çok iyi gördüler, satılabilecek olan erotik film, erotik dergi, prezervatif, bira, şampanya gibi binlerce unsurun oluşturduğu potansiyeli değerlendirmek istediler.
bunun için yıkılması gereken bazı etik yapılar vardı. bunların başında da evlilik geliyor.
evlilik, toplum düzenine olağanüstü katkı yapan bir kurum olduğundan, kapitalizmin simgesi haline gelen şampanya, alkol, uyuşturucu, fuhuş, giyim gibi unsurların başdüşmanı pozisyonunda. bunu yıkmaları için de toplumun etik değerleriyle oynanması gerek. zaten bu oyunun nasıl oynandığını, olayı yaşayarak görüyoruz, ama bireysel bazda hepimizin hoşuna gittiği için, dur demek istemiyoruz.
ve birileri dur demedikçe, bu, oyun sahiplerini güldürecek, güçlendirecek. bu oyun sahipleri güçlendikçe, o kadar da gülmemeye başlayacağız zamanla. zira, gücü toplamak için verdikleri zaafları artık vermeyecekler. işte o zaman insanoğlu "ne yaptık biz" diyecek. ama iş işten geçmiş olacak. o günü, şahsi olarak, merakla bekliyorum.
insanlar kalabalığı.
daha acı olan bir mevzudan bahsetmek istiyorum; bir toplumda tarihi, sosyal, bilimsel veriler yerine kendini bilmez, mahalle ağızlı herifler konuşuyorsa, dokümanlar yerine hakaretler uçuşuyorsa,
bir ülkenin televizyonlarında ilber ortaylı yerine rasim ozan kütahyalı, emin çölaşan gibi insanlar çıkıyorsa,
bir ülkenin mizah, bilim dergileri yerine magazin dergileri revaçtaysa,
bir ülkenin sosyal medyasında felsefe yerine porno konuşuluyorsa,
bir ülkedeki futbol takımı, o ülkenin sosyopolitik konumundan daha çok tartışılıyorsa,
emin olun ki, o ülkenin daha çok alacak yolu var demektir. bugün, hükümeti destekleyen de desteklemeyen de hükümeti beğenmiyor, bu realist tavırla baktığımızda sırıtan bir gerçek. ama şu kafa yapısındaki bir toplum, en fazla ne yapabilir diye düşünmeden edemiyor insan.