devleti şiddeti meşru yolla kullanan bir kurum olarak gören max weber'in tanımını daha da ileri götürerek devleti, bir değnekçi (raketter) olarak tanımlayan; önce kendi yarattığı şiddetle insnaları korkutup daha sonra onları bu şiddetten korumak için vergiler toplayan ve bunu da "devlet" adı altında meşrulaştıran bir organizasyon olarak gören teorisyen.
babasının bu hatayı yapmayıp dışarı boşalmış olmasını temenni ettirecek kadar boş yorumlarla podyumlarda kendini gösteren klavyesinin tuşlarına basarken beyninden komut almadığı tespit edilen .... evet edilen...
Hz. Adem'in türk olduğunu iddia etmekle eşdeğer bir iddiadır. kime ne yararının olacağı sorgulanabilir ki ayrıca doğarken seçemediğin ırkını övgü kaynağı haline getirmemek neden rahatsızlık olarak değerlendirilmektedir?
--spoiler--
günümüzde o köklü uygarlıkların türkler tarafında kurulduğuda kanıtlanmış, türklerin dünya medeniyeti üzerindeki gücü ortaya çıkmıştır.
--spoiler--
yalnızlığa susayınca ağlatır sevgiliyi sevgilisi...denizler kadar ağlar sevgili,kana kana içer sevgilisi...içtikçe kanar...göz pınarları kurur, besleyemez sevgilinin içmeye doyamadığı denizleri ve artık zamanı gelmiştir gel-git'in...geldiğinde gitmeyi hesaba katmamıştır sevgili fakat gidecektir...zira bu sefer giden gelmeyecektir.
öyle heyecanlı bir nefesti ki o ilk günüm ilk anımda aldığım ciğerlerim yandı, ağladım...ebemin k.çıma vurduğu tokatın da etkisi büyüktü o çığlıklarda ama olsun...her altımı ıslattığımda, karnım acıktığında daha bir hızlı alıyordum nefesimi annemin beni susturma çabaları arasında...büyüyordum; okula başladığım sabah annem elimi bırakıp "kapının önünde olduğunu" söylediğinde de, öğretmen adımı sorduğunda da heyecanlanmıştım... babamın aldığı kames topla ilk camı kırdığımda da heyecanlanmıştım, eriğe daldığımız bahçenin sahibi bizi koşturduğunda da...ilkokulda sıra arkadaşım kızın silgisini verdi diye beni sevdiğini düşündüğümde de heyecanlanmmıştım, lisede beni sevdiğini söyleyen kızı umutsuz sözcüklerle teselli ettiğimde de... ilk aşık olduğumda da, son terkedilişimde de heyecanlanmıştım... ve şimdi daha yavaş alıyorum soluklarımı; küçükken bisikletten düştüğümde kırılan burnumun da etkisi büyük o soluklarda ama olsun...şimdi gelse ölüm; derin alırım son nefesimi, yavaşça bırakırım; ağlamam...
çocukken voltranı oluşturmak neyse şimdi penguen ve uykusuzu uzun otobüs yolculuklarına, yağmurlu akşamlarda bir bardak sıcak çaya katık ettiğinde yüzünde oluşan tebessüm odur.
çalışıp didinip elindekini avucundakini evine, çoluğuna çocuğuna harcıyor ve elinde geriye çocuğunun gezmesi tozması için vereceği harçlık kalmıyorsa; çocukları tarafından anlayışla karşılanması, elinin öpülmesi gereken ve başı her zaman dik olan babadır.
kelime manasıyla milliyetini seven iki ayrı ırka mensub insanlardır onlar...fakat iş türkiye'de bu insanlara anlam yüklemeye gelince türk olan vatansever olur, kürt olan bölücü...
yaser arafat'ın ölümünden sonra filistinde nelerin değiştiğini gözler önüne seren açıklamadır.zira rauf denktaş'ın yanında yılarca mesaisini tüketmiş bir diplomattan yaser arafat'ın rauf denktaş'a " bağımsızlık çabalarınızı destekliyorum ve size imreniyorum. keşke bizim de türkiye gibi bir koruyanımız olsaydı" dediğini duymuştum.
mahmut abbas'ın uyguladığı politikaların reelpolitik ürünü olduğunu düşünenler de olacaktır tabii ki. fakat bugüne kadar izlediği politikaların filistin halkı yararına değil zararına olduğunu; hamasın ve el fetihin içinde bulundukları kardeş kavgasından, filistin halkının derdini ve taleplerini yeterince dile getirememiş olmasından, ve içinde bulundukları durumda hiç bir gelişme kaydedememesinden anlayabiliriz. ki en çok desteğe ihtiyacı olduğu zamanlarda desteğini her platformda dile getiren türk halkının tepkisini çekmiş olması, filistinli kardeşlerimizi yalnızlığa ittiğinin göstergesidir.
destek kaybına örnekler için;
(bkz: yukarıdaki ve biraz sonra yazılacak aşağıdaki entryler)
tanım: zamanın acıları dindiren ilaç olarak görülmesidir.
yıkılınca herşey
gözyaşlarıyla sözcükleri karıştırıp
çamur yapıyor insan
sıvamak için boşlukları
zaman restore ediyor yıkılmışları
ve bakıyorsun ilk hali kadar güzel olmasa da
son halinden güzel olmuş hayat...