ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar boştur boş
bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş,
şu durmadan kurulup dağılan evrende,
bir nefestir alacağın... o da boştur boş....
eyerin iki yanına üzengi kayışı ile asılı bulunan ve ata binildiğinde ayakları basmaya yarayan, altı düz demir veya sert plastik halka. tarihte ilk defa türkler tarafından kullanılmıştır.
(#1751389) no'lu entrydeki formülün bulunuşu ile ilgili olarak;
bunun sınıf öğretmeni çocuklar oyalansınlar diye 1'den 100'e kadar olan sayıları toplamalarını ister. artık akşamdan kalmamıydı müdürün sekreterine mi asılmaya gitti orasını bilemiyoruz. gauss ta yukarıdaki formülü kullanarak 1'den 100'e kadar olan sayıların toplamının 5050 olduğunu bulur.
kel aliço'nun 26 yıllık başpehlivanlığına son veren pehlivan. ben uzun süre bunu cüssesinden dolayı "koca" lakabını aldığını sanırdım. meğer iriliğinden değil de ahlakından dolayı bu lakabı almış. hemen "oha 1.88 boy ve 115 kg neresi küçük" demeyin. aynı dönem pehlivanlarından adalı halil ve kurtdereli mehmet pehlivan koca yusuftan daha iri pehlivanlarmış. ya da şöyle söyliyeyim; koca yusuf'un çırağı filiz nurullah 2.02 boyunda 150 kg ağırlığında imiş ve avrupa'da bazı güreşlere "insan üstü" diye alınmazmış.
kel aliço ile yaptığı güreşte yenişemeyipte hava kararınca zamanın otoriteleri güreşi durdurmak istemişler, kel aliço'da bağırmış;
--spoiler--
A be burası Kırkpınar'dır... Er meydanıdır buncağaz. Burada yenişene kadar güreş tutulur. Zift fıçıları, çıralar ne güne duruyor? Tutuşturun oncağazları... Pişmiş güreş bırakılır mı hiç? Bu kızancağıza yenilmek kaderimde varsa bırakın yensin beni... Hem ben artık bu er meydanlarından çekileceğim. Aliço'yu yenmek talihini bir daha bu Yusufcağız nerede bulacak?
--spoiler--
özel günleri hiç sevmem. doğum günü, yılbaşı, yıldönümü. ama zekirdek.com un doğum günümde gönderdiği mail çok güzeldi. bana özel yazılmadığı kesin. ama yinede güzel.
teşekkürler zekirdek.
--spoiler--
Doğum günün kutlu olsun aabi,
Bir yıl daha geçti...
Işık hızında sanki geçen sene bugünle, aradaki zamanın akışı...
Ve umarız iyi değerlendirilmiştir bu bir yıl...
Sağlık deniliyor ya her şeyin başı...
Öyle de...
Her ner kadar cümle içinde alışılagelmiş, klasik bir temenni olsa da sağlıklı bir yıl diliyoruz yeni yaşında...
Ve tam da şu anda durup, 5 yıl öncesini düşünmeni isteriz...
5 yıl, 10 yıl?..
Ne kadar yakın geliyor değil mi?..
5, 10 yıl sonrası da bu kadar yakın işte...
Geçti...
Geçiyor...
Geçecek...
En ufak anın bile tadı çıkarılmalı...
Ara sıra, denk gelirse deniz kenarında simit, çay keyfi tadılmalı...
Yıllardır aranmayan kim varsa düşünülüp, bir anda aranmalı...
Bir çocuğun kolayca bulabileceği yerlere bozuk paralar bırakılmalı...
Sabah uykusu uzatılmalı bazen, yataktan hiç çıkmamalı...
Küçük notlar yazmalı zamanın eskitemediği...
Saklamalı sonra, hüzün olsun diye değil, anı olsun diye...
Anne, baba hatırlanmalı hayattaysa bu doğum gününde, yazının burasında aranmalı...
Ya da eli öpülmeli hemen...
Bir oda yakınlıkta olması bile anne, babanın ne büyük lütuf, ne büyük hediye...
Hiç olmazsa mutfaktan gelen tuzlu koku coşkusu için...
Ve alışverişe gönderilirken "üsüt kalsın" jesti için...
Hayatta değillerse, teşekkür etmeli, yıllarca didindikleri için...
Gider nasıl olsa, duyarlar...
Evet hemen şimdi...
Ertelememeli...
Geçti...
Geçiyor...
Geçecek...
Durmalı şöyle bir...
Neler geride kaldı, neler gelecek...
Düşünmeli...
Sonra koşmalı; iyiye, güzele doğru...
Kolay küsmemeli...
Merhametli olmalı...
Umursamamalı tüm bu yazılanları belki...
Doğum günü kutlu olmalı...
Olsun!..
Zekirdek.com
--spoiler--
9898 avea nın yeni hizmeti.
"kurtulmak istediğiniz durumlarda arayın, sizi 1 dakika içinde geri arayıp bahane bulmanıza yardım edelim. 3sms/6kontor."
gönderen: avea-500
hay sizin hizmetinize sıçayım. sıra buna geldiyse ben birşey demiyorum artık.
bi dakka lan! bundan sonraki hizmeti sabırsızlıkla beklemekteyim.
son zamanlarda sıkça duyduğum bir tanıştırılma cümlesi. misal; birbirini önceden tanıyan iki kişi karşılaşıyor ama birinin yanında diğerinin tanımadığı üçüncü bir kişi var. üçüncü kişi ile gelen kişi diğerine arkadaşını tanıştırırken mesleği ile tanıştırmak gereği hissediyor.
- bu arkadaşım ercüment, ercüment döşemeci ama bildiğin döşemecilerden değil...!
(hadi burdan yak)
işte bu ama bildiğin x lerden değil lafı ister istemez adamı kıllandırıyor.
bildiğim döşemeci değilse ne döşüyor bu adam? döşemecilikte yeni bir ekol mü buldu? bir şeyleri döşemiyorsa birilerine mi döşüyor? ayrıca döşemek ne demek?
çık işin içinden çıkabilirsen...
geçenlerde adamın birini bana tanıştırırken aynen bana söylenen cümleyi aktarıyorum: "bu x, x matbaacı ama bildiğin matbaacılardan değil". o an adamın matbaacılıkta yeni bir buluş yaptığını falan zannettim. ya da hiç olmazsa insan kıçına ofset baskı yapabildiğini falan düşündüm. sonunda adamın normal bir matbaacı ama kişilik olarak çok ilginç, farklı biri olduğu ortaya çıktı. yani adamın mesleği normal de kendisi farklı aslında. o zaman mesleği niye alet ediyorsunuz anam babam.
adamın kendisi değişik bir kişiliktir onu belirtin ama mesleğini karıştırmayın. ya da adam mesleğinde iyidir onu da belirtin. ercüment çok iyi bir döşemecidir falan deyin. ve ya ercüment döşemecidir ama döşemeciliğin yanında çok farklı hobileri vardır deyin. sonuçta yanlış anlaşılmalara sebep olabilirsiniz;
haydar kadın doğum uzmanı, ama bildiğin kadın doğum uzmanlarından değil...!
hadi buyrun!
haydar'ın ilginç bir kişilik olduğunu baştan kabul edelim. ama uzmanlığı??? kadın doğum uzmanlarının bilmediğimiz neyi olabilir. (bilmediğimiz çok şeyi olabilir konumuz bu değil. kadın doğum uzmanlarına saygılar) yani g.tten mi doğurtuyor bu adam?
ve ya değişik beklentileri olabiliyor insanın;
erdem ürolog, ama bildiğin ürologlardan değil...
buyrun::
-nası yani!! ölüyü diriltebiliyor mu?
-boyunu uzatabiliyor mu?
+eeee yok erdem ürolog ama aynı zamanda balık tutmayı seviyor.
-sieee...