meşhur sokak pilavcısı mehmet usta' nın yakini olma ihtimali yüksek yazardır. çoğu zaman entrylerini okurken sözlüğün geri kalanına verdiği mesajlar, tespitleri vs. evet evet kesin öyle olmalı dedirtiyor şahsıma. severek, gülerek yer yer aşna fişneyle takip ediyoruz efendim. * http://galeri.uludagsozlu...i-ve-yarali-yurek-486006/
sanılanın aksine hiç de öyle tacizsel tepkiler, waauwwlar falanla karşılaşmayacak kadındır. er kişiler kendi mekanları içindeyken oradan geçip giden ya da kafalarındaki herhangi bir kadınla ilgili avcı hikayelerine benzer türde diyaloglara girseler de, kadına uzaktan bakıp bazen laf atsalar da o kadın dönüp tam gözlerinin içine baktığında ne yapacaklarını bilemezler çoğunlukla da susarlar. yani o mini şortlu kadın kahvedeki abileri amcaları tahrikten ziyade sadece huzursuz edecektir çünkü buna alışkın değillerdir.
bir genellemedir. romantizmle duygusal olmayı karıştırmayın ikisi bambaşka kavramlar bir kere. ayrıca her kadın hülyalı hayallere kapılır, mumla çiçekle böcekle tav olur diye bir yanılgıya kapılmayın. yeri gelir kimi kadın bir demet çiçek yerine, balığın yanında sever diye aldığınız bir demet roka için boynunuza atlayabilir.
tam ıslanmamışken ya da biraz sert gelişmiş cinsel birleşme sonrası yaşanması muhtemel sızlamadır. bacım vajinandan mı haberin yok, vajinan mı yok bizi mi yiyorsun bilemeyeceğim de yine de dikkate alıp yazalım.
hop hop dan ziyade pıt pıt efektiyle ifade ettiğimiz şey esasen klitoriste olur penisle aynı ham maddeden yapıldığı için aynı onun gibi tepkiler verdiğindendir. yani cinsel uyarılımda böyle tepkiler verebilir. hani yarın öbür gün yine kekleyecek olursan milleti bari aç da vikipediden bile olsa kadın cinsel organını incele, öğren.
insan ne tuhaf. sorsan herkes sevilmeyi, huzuru ve bunun getirdiği mutluluğu aradığını söyler. o gün üç ayrı insanla sevişmiş adam/kadın bile gece uyumadan önce içten samimi bir eli tutmak istediğini söyler kendi kendine. peki nedir insanı böyle hissettirirken, bambaşka eylemler yapmaya iten şey? nedir ruhuna güzellik katacak, o nu arındıracak insanı aradığını söylerken, hep o insanı beklerken ve bir mucize olup onu bulmuş olsa bile doymayan tensel arzular, asla tatmin olmayan o hırs ve egosuna yenik düşüren şey? başkalarına dürüst olmayı geç, kendine dürüst olamayan canlılarız. bir elimizle kazandığımızı diğer elimizle vurarak düşürüp kaybettiriyoruz sanki.
"Ben neye sevdalıyım böyle,
Bilmem...
Binlerce yıldız kayıyor kanımda.."
maşallah nazar değmesin yeteneğine dediğimiz kızdır. hayatın tüm gizemini çözmüş, ilim irfanı zülfünün teline dolamış artık her şeye vakıf olmuş kızdır.
talebe değil de imlaya, cümlenin mantıksızlığına takılanları görünce gözlerimizin yaşardığı istektir. işte hep görmek istediğimiz hareketler beyler zaaaxd
yabancı kadınların seks konusunda tabusuz ve isteğini daha açık ifade etmesi dolayısıyla erkeğin sikinden (beyin olacak değil tabi) türettiği bir tabirdir. yoksa am dediğinin menşei aynı iklimsel ve coğrafi farklılar yok iç işlevselliği açısından.
o güzel insanlar güzel atlara binip gitmişler, geri kalanlar kadınları etkileme derdiyle iki üç yazar, şiir, kitap, ezbere kavramsal klişelerle entelektüel havası yaratmaya çalışanlardır. istisnalar zaten üzerine alınmazlar bu yazdığımı, çünkü entelektüel adamlardır.*
ekleme : he tabi haksızlık etmeyelim ne kadar ekmek o kadar köfte, entelektüel ayrımını yapacak kadınların varlığı da önemli o kesin.
erkek olması şart değildir, aynı hislerle olmasa da kadınlar da bakar efendim. şahsen ben bakarım, güzelse hele dönüp dönüp bir daha bakarım. fakat bakmanın bokunu çıkarmayın ağalar, tacize varmadan rahatsız edici olmadan kadın hissetmeden bakın. insanlıktan çıkmayın.
alacakları üç kuruşluk kıyafetle mağazayı ve dahi içindeki çalışanları satın aldıklarını zannedenlerin tepki gösterdiği tezgahtardır. bin çeşit insanla muhatap olmalarını, saatlerce ayakta kalmalarını, çoğunluğunun sosyal güvencesi olmadan çalıştıklarını falan bir kenara bırakırsak yaşanan tüm olumsuzluklar, sözde satış danışmanlığı denen şeyin özde olmamasından yani bu iş için teknik bilgi ve müşteriyle iletişim eğitimini almamalarından kaynaklıdır. kalite standardı denilen şey reklam sloganından öteye giderse yurdumda böyle şikayetler de azalacaktır.
türk insanının geçmişten gelen güzel kalmış, naif bir görgü adabının neticesinde söylenen yalanlardır. aslında yalan da değildir ya çünkü satıcı da bilir işin aslını gizli bir anlaşmadır bu açık edilmez. 'çok pahalı bu almıyorum' demekten imtina ederiz. eskilerin belki esnafa, belki nimete saygısındandır bilinmez ama bugüne kadar gelmiştir. direkt söylemek yerine, sonra uğrarız biz, biraz daha dolaşalım gibi cümleler kurulur.
çoğu ergen ruhun aşkta sözde ilk yenilgisinde girdiği bunalımlı hallerde dilinden düşürmediği söylemdir. yok öyle tarz değiştirir gibi bir silip baştan yaşamaklar falan yavrular, için dışına çıkar tıpkı doğum gibidir fakat bu sefer canı yanıp eti ayrılan annen değil sensindir.
insan da sarsıntılar yaratıp, kişisel tarihçesinin hesabını kitabını yaptıran didem madak şiiridir.
--spoiler--
bağırdım sokaklarına kartondan postlar sermiş ayyaşlara
bana kerametinizi gösterin
kerametinizi gösterin bana!
bir dikişte içtim bir şişe geceni
yıldız komasına girmek istiyordum,
istiyordum dolunay çarpsındı beni
kurt adamlarım serbest kalsındı icabında
kimin fazladan puştluğu varsa bir sigara sarsındı bana
kin kusulsundu, öç alınsın
icabında modern kadındım, ne zaman şişmanlasa ruhum
hemen yarın yeni bir intihara başladım.
ben fazla yemesem diyorum baylar yani
bu kadar hınç bana fazla.
icabında bir allah bir allah daha
çok tanrılı bir din ederdi
bırak müridin olayım istanbul
sen beni hep bir şiir sanıyordun istanbul
oysa çakmak taşları gibi kıvılcımlıydı gözyaşlarım
ağlamaktan kızaran bir örnek burnum ve göz altlarımla
bu şiiri ben yaralı bir panda vaziyetinde yazdım
canım yandı
bu şiiri ben bir yangın vaziyetinde yazdım
şimdi bırak sana kedilerime süt getiren eski günlerimi anlatayım
kapıma gül bırakan adamları
ben de icabında bir hafıza mağduruyum
cumartesi günleri gayri annemlerle birlikte
sokaklarında eylemler yapayım.
benim ne sakal yanığı günlerim oldu
guruba bak ve beni an
öpüşmekten yorgun ve kızıl
bir şiir sana bunları söyler miydi sanıyorsun?
yağmurlarında yıkanan kırmızı banklarına baktım
bütün allar bir gün solarmış
ben bunu geç anladım
yağmur meğer tanrının zulmüymüş istanbul.
ağrı neydi, neremdeydi, neresiydi ağrı
kim bana kalbimin menzilini soracaksa sorsun artık
ağrıdurmadanağrıdurmadanağrıdurmadan
ağrı benim durmadan doruğuna tırmandığım
meğer yüksek bir dağmış.
--spoiler--
stoya ve james deen adlı iki oyuncunun bir dönem içinde bulunduğu durumdur. halen öyle midir bilemiyorum. evet porno izlemekle kalmıyor magazinini de takip ediyorum.*
ekleme: ayrıca porno oyuncusu diye insanlıktan ve insana dair duygulardan çıkmıyorlar, yaptıkları işi onaylarsın onaylamazsın o senin yargındır ama tutup porno sektöründe çalışmayı seçmiş insana 'ahlak' dersleri vermeye kalkarsan komik olursun.