Öğretmenlerin iş yükü fiziksel yorgunlukla değil üstlendikleri misyon ile ölçülmeli, asıl tartışılması gereken bu misyonu ne derece yerine getirebiliyorlar.
istanbul la gittiğinden beri küsüs sevgilim
Ne selamlaşır olduk ne de hal hatır sorar
Gittiğinden günden hep soğuk mesela
Bir türlü ısınamadı ve ısıtamadı beni.
insanları istanbulun güruh gibi amaçsız, manasız
Yolları istanbulun hep dolu hep tıkboğaz hep cansıkıcı.
En güzel bildiğim Eminönü de hırçın, denizi dalgalı ve tedirgin,
En ben gibi dediğim Kadıköy yabancı; Üsküdar kimsesiz, hep mutsuz.
Dün dayanamadım ve dertleştik biraz önce ben sordum ona
Nedir bu mutsuzluk, bu hüzün, bu keder , bu boşluk?
Herkesle dedi en başta samimiyiz ve ben çok güzelim çok alımlıyım,
Hep yaşanası, en kadim dostum ta ki ızdırabı başlayıp gerçekten beni anlayana dek.
Anlayacağın gibi dedi bence sıkıntılı olan sensin anlat bakalım ,
Anlatacak çok şey yok dedim aslında bildiğin gibi,
Israr etti derdin olmasa beni bu gözle görmezdin dedi.
Anlatayım o zaman dedim ve gözlerim dolmuş öyle dedi istanbul.
Bir yanım eksik dedim, en kıymetlim en anlamlı yanım yok bu ara,
Ben bende değilim dedim neşem, huzurum, mutluluğum yok
Hayatımın ılımlı tarafı eksik, hep soğuğum hep kırılgan,
En acısı dedim sen bile şirin görünmüyorsun, tatlı gelmiyorsun bana
Çok uzatma dedi istanbul daha fazla yüzüme vurma gerçek benliğimi,
En az benim kadar sende suçlusun arkadaş ,
Sen Sevda sız kalmışsın
Ben senin Sevdan olunca anlamlıyım, o zaman mutluyum , o zaman yaşanasıyım.
Sevdan olmadı mı istanbul hep hüzün hep keder hep tedirginlik ve sıkıcılık senin anlayacağın.