o topuklar için topuk taşı var, krem var sevgili hemcinslerim. her gün olmasa da özen gösterin azıcık. sonra tabii o hale gelir ve siz sandalet giyince mideme bir şeyler olur.
fotoğraf çeken telefon ilk çıktığında normal bir davranıştı. şimdi de zaten hayatını facebook üzerinden falan yaşayanların yaptığı bir davranış. kendini beğenmiş ama kimseye beğendirememişlerdir.
kendileriyle bir yılı geçkin süredir-ayrı olduğumuz dönem de var- beraberim. çok ilgili, nazik, anlayışlı diye devam etmek isterdim. evet başta öyle olan bu erkeği siz farkında olmadan üzdünüz diyelim, söylemez, anlayın ister. dolayısıyla siz o üzülmüyor, alınmıyor sanıyorsunuz. oysa onun içinde o sırada ne fırtınalar kopuyor, sizden ayrılmak istiyor, olmuyor, görüşmeyi kesiyor bu kez siz merak ediyorsunuz hayırdır diye. sonra terk ediliyorsunuz. ama öyle bir şey oturuyor ki içinize. aslında bu böyleymiş diye başa dönüyorsunuz. belki çok geç diyorsunuz ama eğer o kızdığımız akrep erkeği istemezse siz hiçbir zaman ondan kopamazsınız. görmeseniz de duymasanız da onun bırakması gerekir. bırakmıyorsa ve siz mücadeleye devam ediyorsanız ki işiniz gerçekten zor, kök söktürüyor. eskisi gibi olmayı diliyorsunuz ama öyle yok öyle kolay değil.
akrep erkeğinin son aşaması yok. anlayın, sevin, fedakar olun.
ben de bir ikizler kadını.
aklına hep ev arkadaşı gelebilen birileri çıkabilir. öyle bağımlıydı ki interneti olmayan bir arkadaşımız onun üzerine kapıyı kilitlemek durumunda kalmıştı.
o adamcıkların rengi şuna dönmesin yoksa ücret ödersiniz maillerini birbirimize iletmişliğimiz de vardır.
bunun açık ve kapalı olanı da vardır. arkadaşınız olur, teyzeniz olur, patronunuz olur bir şekilde uyarınız. misal 'geeannçç' yerine 'genç' demelerini öğütleyiniz, daha kapalı.
iki gün önce başıma geldi. Böyle böyle bir ilişki istemiyorum dersiniz ve ardından haklısın, bana zaman ver sözü gelir. Hayır gerçekten çok mu saf görünüyorum yoksa korkaklığını itiraf ettiğin halde neden direk söyleyemiyorsun?
Gibi gibi içinizden söylenirsiniz. Şimdi canlarım bunlar 30'a yaklaşmış olsun 30'u geçmiş olsun eğer ki sosyal hayata düşkün, işinde gücünde, hoş da görünümlü adamlarsa maalesef işiniz çok zor. Yine size gelirler, ararlar yoklarlar var mı biri diye de sorma cesaretini bulurlar ama kendilerini size kaptırmaktan hep korkarlar.
Uzak durayım diyorum artık böylelerden. Evinden işine, işinden evine giden mümkünse az da içine kapanık biriyle mutlu mesut olayım.
Gazi Eğitim Fakültesine karşı ön yargımı kırmış, hoca gibi hocadır. 'Öğretmenlik' mesleğini size anılarıyla, farkındalıklarıyla öğretir. 'iş' değildir öğretmenlik, ''meslek'tir demiştir.
Mesleğe dair yaşadıklarını anlatırken sizi oradaymışçasına yaşatır, gözleri dolar, gözlerinizi doldurur. Bana çok şey kattınız, teşekkürler hocam dediğinizde egolarından arınmış mahcup bir gülümseme görürsünüz.
Onu anlamayanlar elbet hep olacaktır ama onun kazandıkları ve kazandırdıkları çok daha fazladır.
Sadece baksın, hep baksın, öyle oynasın. kanuni'nin kemikleri benden iyi bu adam diye sızlıyordur. bir de hürrem'e o mektubu okurkenki bakışını unutmayacağım.
Çoğu kişinin aklından geçen can tanrıyar var etti seni zaten o yüzden şimdi de yoksun ya da o zamanlar madem dayak yiyordun niye sustun şeklinde sözler doğru evet fakat acı olan bu kadının ağlaması, yalvarması bu kadar aciz hale gelmesi.
reklam olsun ya da olmasın, adam ona ne kadar kazandırmışsa kazandırsın, adam evliyken beraber olmuşsa olsun bir erkeğin bir kadını böylesi hale getirmeye hakkı yok derim.
Her ergen-genç arasının yaşadığı moddur. Biraz daha geniş düşünmelerini, sıkılmalarının sebebinin henüz hiçbir şeyle uğraşmadıkları olduğunu---hırpalanan, sokağa atılanları tenzih ederek--- söylemem gerekir.
hayat güzel ya da kötü değil, hep değişken olduğu için bu adları takıyoruz. ilerde sıkılmak için vakit bulmak istediğinizde anlarsınız.
tamam ilk giyenlerde hoş dedik, farklı dedik, güzel dedik de olmuyor gerçekten. takım elbisenin altına giyilebilecek nitekim gayet şık ayakkabılar var. deneyiniz ön yargılı olmayınız beyler.
ne zaman görsem kanalı değiştirdiğim dizidir. bir dakikadan fazla izlemişliğim yoktur. geçen kış var olan erkek arkadaşımın izlediğini görüp 'hadi canım' demişliğim vardır, soğuma sebebimdir.
eylül geldi ya kendini hatırlatmaya başladı. akşamları dışarda bir yerlerde oturuyorsanız 'pardon şal alabilir miyim' zamanı gelmiştir zira ben geçenlerde istedim.
ilkbaharın da sonbaharın da favorisidir, zamanı gelmektedir. kadınları daha bir asil, daha bir ciddi göstermektir. topuklularla da tamamlanınca saçları dalgalandırıp gezmekten başka çare yoktur.
hiçbir zaman 'evlenilecek erkek' mantığına uygun insanları sevemedim. arkadaşlarım tanıştırıyor ki birçoğu ya evlendi ya evlenecek ama ben mutlaka bir kusurlarını buldum. yok konuşmuyor, yok kendini çok beğenmiş, yok çok öz güvensiz gibi gibi gibi.
evlenilecek erkek zeki olacak, konuşacak, gülecek, gözüme baktığında ne düşündüğümü anlayacak, öz güvenli olacak, ailesiyle iyi anlaşacak, sesi,konuşması güzel olacak derim.
ben gittim yine boğa burcu erkeği buldum. hayır buraya da o kadar yazmışım, olmaz demişim ama karşıma hep mi boğa çıkar. bende de sıkıntı var demek ki hep bunlar beni çekiyor.
her neyse kendisiyle tanışalı kısa süre oldu ama bu zaman içerisinde en çok uyumasından, keyfinden, umursamazlığından şikayet ettim ki biliyordum. bir insan yine mi boğa burcu yine tembellik diye sabaha karşı sahilde ağlar mı ağlar. üstüne bir de manik depresif çıkmasın mı. ama hiçbiri vazgeçiremedi, adam huzur veriyor. galiba boğadan devam ben.
bodrum'da denizin en güzel olduğu yer. çıkmadım adeta bir kere ısrar üzerine havuza girdim ki bence o deniz yerine havuza girenler oraya gelmesinler.
havası nasıl derseniz esiyor, terlemiyorsunuz yani saçınız gür ve dalgalıysa orada hemen kuruyabiliyor.