hödük yer göstericilere sahip sinema.adamı filmden soğutuyor bunlar, üzerine dilenci gibi bahşiş istemeleri bozuk olmayınca yaptıkları afra tafralar da cabası.
büyük çoğunluğun bu kıvamda olduğu bir ülkede azınlık değil çoğunluktur.dinin birer gelenek ve görenek çizgisinde ilerlediği zamanımızda müslüman olmasının tek sebebi babası ve annesinin müslüman olmasıdır.şans eseri müslümandır.okuyup olayı hatim edip, kendi mantığıyla olayları kavramadan, ortada müslüman diye geçinen lavuğun önde gidenidir.
doğum, yaşam, acı ve ölüm.ya sonra? soruyu soran kişi bir rastlantısal olayın ürünü olduğunun verdiği rahatsızlıklar sonucu bir açıklamaya ihtiyac duyuyuyor.kendi rastlantısallığının farkındalığına ancak inançla tahamül etmesi münkün.varlığına anlam katabilecek tutarlı yorumlara ve örneklere gereksinim duyuyor.insan başına geleni anlamak istiyor.sonuç olarak kendini sürekli koruyup kolladığına inandığı bir varlık yaratıyor kafasında; tanrı.bununla beraber tanrı ile arasında bir iletişim ağı kuruyor; belirli kurallar çerçevesinde bir nevi toplumsal maveviyatın geleneksel biçimi; bizde ona din diyoruz.
bu insan, irlanda halk türküleri dinlese bazı amik kişilere hiç koymaz.ama kendi topraklarının türkülerini dinlediğinde, aynı amiklere bu insanla aynı gezegende yaşamak bile koyuyormuş.
Terketmedi sevdan beni,
Aç kaldım, susuz kaldım,
Hayın, karanlıktı gece,
Can garip, can suskun,
Can paramparça...
Ve ellerim, kelepçede,
Tütünsüz uykusuz kaldım,
Terketmedi sevdan beni...
reha erdem in kars ta çekimlerine devam ettiği son filmi. Kosmos filminde il dışından kars a gelen ve sıradışı mucizeleri olan ve insanları mucizevi bir şekilde iyileştiren bir adamın, kars ta başından geçen olayları konu alıyor.
konu çok basit; ergenlik döneminin ortasında, annesi babası ayrı bir kız çocuğu,baba pis işlerle uğraşan, kızıyla pek ilgilenmeyen bir adam ve yatalak bir dede.fakat konuyu ele alan kişi reha erdem olunca, öyle bir komposizyon anlatım tekniği gözler önüne seriyor ki dumur olup kalıyoruz.etrafındaki olayları farklı açılardan algılayan bir insan reha erdem.filmin neredeyse 15 dakikası küçük kızın içinde bulunduğu durumum bir temsili olan kayığın dev gemilerin arasında dolaşmasıyla geçiyor.film boyunca insanın içinde rahatsız ediciliği zamanla artan bir yumak büyüyor.buna hayat ın sürekli my only sunshine adlı şarkıyı tekrarlayan kırmızı küçük oyuncağının etkiside büyük.filmdeki orhan gencebay parçaları genel isyankar havanın en büyük temsilcisi.zor boktan dünya içerisinde geçirilen yaşama, hayatın din kültürü kitabından okuduğu - '' tanrı bizi dünyaya, bolluk ve bereket içerisinde yaşamamamız için yollamıştır'' ama biz niye bok içerisinde yüzüyoruz aq - anlatımı vardı ki bence en güzel kısım orasıydı.ve ve ve filmin sonu; demin bahsettiğimim içimde büyüyen yumağın yok oluşunu sağlayan son dakikalarıyla izlediğim en farklı ve güzel türk filmleri listesine bir numaradan giriyor hayat var.
bizi biz yapanın, çocukluğumuzdaki küçük ve önemsiz birer ayrıntı olarak gördüğümüz, olaylar silsilesinin bir eseri olduğunu savunan keza toplumsal yasakların doğuşunu açıklayan nefis freud kitabı.
tüm sinemaseverlere hitap etmeyen bir film.oyüzdendir ki büyük beklentilerle filmi izleyen ahali ''sikerim böyle maymunuda filmide bu nasıl sanat lan'' haykırışlarında bulunmaktadır.sonuç olarak ben beğendim.ama daha iyi bir nbc filmi için (bkz: iklimler).
bok gibi film.millet neler çekiyor, adamlar hala arada sikindirik mesajlarla dolu, yok hayat şöyle yok hayat böyle falan filan adamı kabız eden, tekrar söylüyorum bok gibi film.