kalbimin kapısını çalıyor
iki kişi birden
bir tanesi sen
öteki sana benzeyen
gerçekten ilk kez aşık olduğun insan sonrası sancılı ayrılık sürecinin baştacı yapıt.
karşına birisi çıkar, hoşlanırsın ama bu yeni insan 'o'na çok benzer ya hani. sen de bir ikilemde kalırsın ya hani;
"ben bu yeni insana ona benzediği için mi yakınlaşıyorum yoksa zaten benim kafamda belli bir tip var 'o' da bu tipe uyduğu için başlamıştı"
bu neyin kafası? çıkarayım bir ıstavroz pazar günleri kilisede şarap içeyim, ama buraya dikkat kalbim temiz olsun tamamdır. parselleyin 2 dönüm ırmak kenarından cennet toprağı bana. 5 vakit namazmış, temmuz ayında oruçmuş falan ne gerek var değil mi kardeş? allah affetsin.
tamam olm gidecek lan. bir koluna papaz bir koluna haham girip eşlik edecekmiş.
yakın bir arkadaşım şantiye şefi. 1 mayısta çalışmayacaklarını yevmiye usulü çalışan gurbetteki işçilere söyleyince işçilerin; "o da yeni mi çıktı? bırak biz çalışalım şef." demeleri kadar bu günü ne iyi anlatır bilmiyorum. taksim mi şura mı bura mı diye tartışan güruhun aslında görmesi gereken ama o yöne hiç bakmadıkları için görmedikleri yevmiyeli işçiler. bugün çalışmayacağı için, ailesine 60 lira az yollayacağı için bu günü icat edene küfür eden gerçek işçiler.
işçi bayramınız kutlu olsun.
(bkz: ironi)
hani ruh acısı dinsin diye duvara yumruk atarsın ya. bedenin acısı ruh acısına dönüşsün diye. bu teyzemin oğlu da gözüne parmak sokanlardan. tam da duvara yumruk atmadan önce dinlenmesi gereken şarkılardan.
hemen herkesi yakalabilecek çok tehlikeli arabesktir. kimisi vardır çok sevemez. istemediğinden değil, sevmeye yatkın değildir, mattır. bir insan için bu kadar acı çekmeyi mantıklı bulmuyordur falan ama bu konusu hayat olan arabesklere gelince yan basar.
uyarı: aşağıdaki şarkıların hepsini dinlerseniz yaşama sevincinizde ciddi bir düşüş olacaktır.
ibrahim tatlıses - yıkılmışım ben
sanki terkedilmiş bir viraneyim
her yanım dağılmış, yıkılmışım ben
üstüne basılan taşlar misali
paramparça olmuş dağılmışım ben
hakan taşıyan - gülmek benim neyime
bir dikili taşım mı var
çilesiz bir başım mı var
yarim, dostum, eşim mi var
gülmek benim neyime
vize uygulamayan, yakın yerlere sıklıkla yapılabilir. thy 2-3 ayda bir şuraya buraya gidiş geliş 99 euro diye kampanya yapıyor. bir gittiğin ülkenin duty free sinden bir de türkiyedeki duty free den iki şişe 25 yıllık chivas alsan bilet kendini karşılıyor. iyice mantıklı hale geldi.
vüjudu ata ata sonunda beyin temassızlığa başladı herhalde diye düşünülen, ben öyle duydum padişahlar eşcinsel oluyormuş tarihçisi, apo ağlağı insan evladı.
lodosta korkmak, bazen tütmesi, boru bağlantı yerlerinin yağmur yağdığında damlatmaı, oralara asılı mintaz kutuları, 3+1 evi kışın 1+0 olarak kullanmak, odanın bir yerinde her zaman bir tehlike unsuru olması, kovanın kömürlükte dolduruldaktan sonra 4 kat merdivenden yukarı taşınması demek benim için. millet nereden ekmek yiyeceğiniz şaşırdı.
aşktan meşkten ırak, hayatı ve hayat gailesini anlatması sebebiyle insana cidden ciğerini söktürecek müslüm baba eseridir. gitme albümünün efsane olmasında katkısı büyüktür.
Boş yere koşarken hayat yolunda
Ne dertler çekmişiz haberimiz yok
Gözlerden dökülen gözyaşlarında
Eriyip gitmişiz haberimiz yok
iş dedik güç dedik ömrüm yollarda geçiyor. 2 gün ankara, günübirlik iskenderun falan. hayatım, derdim sikildi resmen. durup düşündüğünde insan sanki boş yere koşuyormuş gibi geliyor. neredeyim? hayatımın neresindeyim? ne kadar daha böyle devam ettirebilirim? ne kadar gücüm kaldı? bu uçak daha ne kadar rötar yapabilir?
kendimi kesecem en son o olacak. milletin niye kendini jiletlediğini insan zamanla anlıyor.