en çok kendinden kaybedersin, hayatımıza giren her insanın bir nedeni vardır zırvasının bu noktasına takılıyorum. bazı insanlar var ki, benden çok şey götürmüşler ve bana kattıkları sıfır. isyan değil ama ey allahım bunlar girmeseydi, ben rahat rahat insanlara güvenebilseydim ne olurdu ki sanki?
bingöl şubesi tamamen seni sürüm sürüm süründürürüm diyen firmadır. öyle ki genel merkezleri bile şubesine söz geçirmekte acizdir. bozulacak ürünü bilerek ve isteyerek , yalan yanlış mazeretlerle ve canımız istediğinde teslimat yaparız diyerek bozulana kadar elinde tutmuş ve nihayetinde bozuk ürünü teslim ederek kendilerini tatmin etmiştir (ohh sesleri arasında). tazmin ederiz lafıda palavradır. olan evde çakılı kaldığım 2 günüme ve bayram sürprizime oldu. genel merkezleride kıç kadar şubeyle baş edememiş, müşteri gazını almaya yarayan papağan sözleriyle olaya müdahil olmuştur. ola ki bu firmayı kullanıyorsanız sinirlerinizin sağlam olması lazım. zira kurumsallaşma kültürleri yok ve genel merkez-şube iletişimi sıfır. ayrıca zararınızı tazmin etmemek için gözünüzün içine baka baka yalan söyleme kapasiteleri var. umudum bu firmanın kargo lisansının iptal edilmesi yönündedir.
doğunun herhangi bir il (ilçesini) aratmayan istanbul ilçesidir. gelişmişlik düzeyi istanbula göre çok düşüktür. kısaca kırk fırın ekmek yemesi lazımdır.
kesinlikle yaz aylarında her sabah duş alsınlar. koltuk altı kıllarını korumaya almasınlar , mümkünse her gün traş etsinler. apış arasını da es geçmesinler. ter kokan insanlar diye bir sınıflama yoktur. her insan ter kokar. iki gün duş almayın çamaşır değiştirmeyin görürüm ben sizi. yazın her gün duş alınacak, çamaşırlar değiştirilecek, kıllar yok edilecek, koltuk altı antiperspirantlarından kullanılacak. kimse bir gıdım fısı 100 euro parfümlerden kullanmaya zorlamıyor sizi. bir kalıp kükürtlü sabun, bir koltukaltı zımbırtısı toplasan 20-25 tl den fazla tutmaz. yapmayın yazıktır bize.
ne kadar hafif yapılıdır kolay emilir diye lanse edilse de bu meret yüzde kalıp gibi duruyor. pandomim sanatçıları gibi dolanmak işten bile değil. hele de suda çıkmaz laflarına aldanırsanız hepten zıçarsınız. zira terleyince yüzden kireç gibi akıyor.
karga burun sendromundan muzdarip osmanlı hanedanının ıslah edilme çabasıdır. lakin işe yaramamıştır. toprak bütünlüğü falan filen hikayeleri anlatıyorlar ama bence hikaye.
yaz aylarının vazgeçlmezi içecektir. ancak şeker kullanmak istemeyenler için şöyle de bir tarif vardır ;
1 kiwi
1 yeşil elma
1 çay kaşığı bal
3-4 nane yaprağı
3-4 limon
azıcık limon kabuğu rendesi
1 litre su
kiwi ,yeşil elma ,biraz limon kabuğu rendesini robotto sıvılaştırıyoruz,limonları kesip aradaki beyazlıkları ayıklayıp taneli sulu kısımlarını bu karışıma katıyoruz, üzerine bir litre soğuk su ekleyip bir kaç nane yaprağı ve bal takviyesiyle buzdolabına kaldırıyoruz. süzüp içebilirsiniz yada içinde meyve parçacıklarıyla da içilebilir.
türkçeye tanrı'nın unutulan çocukları adıyla çevrilen kitabın orjinal adıdır. mark twain hayranlarının bayağı bir seveceğini düşünüyorum zira bana o tadı verdi.
kanka seçerken cinsiyet kriteri olanlar için tuhaf karşılanabilir ancak cidden kızlar için erkek kanka her açıdan daha geliştiricidir. bir bayan zaten bir bayanın bakış açısını bilir erkeğin bakış açısı değişik ve ilginçtir.
kalorifer peteklerini söküp temizlemeyi ve elektrik sigortası değiştirmeyi öğrenmek, irili ufaklı ev tamiratı, daha önce kırk sene aklına gelmeyen ne kadar bilgi varsa hepsini öğrenmek zorunda kalmak, evde geçirdiğin zamanların yön değiştirmesi, mesela daha önce sadece annenin yemeklerini yedikten sonra cumba yatak moda geçiyorken artık banyo-wc temizliği, yediklerini toplama yıkama gibi işleri kendin yapmayı öğrenmek ve anneni daha sık anımsayıp anlamak.
bir de bunların dışında, daha çok kitap okumak, daha güçlü olmak, daha özgür olmak,kişiliğinin oturması gibi artıları var.
bu yıl izlediğim açıkara en iyi dizidir. 90'lı yıllara ait muhteşem müzikleri ve gerçekliği tartışılmaz. benim gibi düşünen çok olmalı ki 6 bölümlük mini drama olarak düşünülüp final yaptığı hafta ikinci sezon onayı açıklanmıştır. hele üçüncü bölüm sonunda çalan a letter to elise beni nerelere aldı götürdü. bir de 'finn' var tabi, bir insan evladı bu kadar muhteşem bakamaz.
küçükken bebeklerle oynamazdım arabalarla oynardım beyanatını vermiş şahıstır. içindeki erkeği çocukken oynadığı oyuncaklara bağlayacak kadar sığ mıdır yoksa toplumda dayatılmış bir ön yargı mıdır bilemedim şimdi. ama bu işin oyuncaklarla alakası yoktur. cinsiyet sorunu yaşayan şahısların klasik açıklaması olsa gerek. bilimsel bir yanı yoktur.kısaca önümüze sığ, klişe ve banal açıklamalarla gelmiş kişidir.
bunlar toplumdan izole yaşamaya çalışırlar. amerikan dizi sektörünün merakını çok celbetmişlerdir çünkü hemen her dizide mormonlarla ilgili bölümler bulabilirsiniz. angels of america'da , cold case'de kendilerinden pek bir bahsedilmiştir.
bu adamın en büyük sorunu pazarlama sorunudur. hepimizde biliyoruz ki çok kötü bir futbolcu değildir, lakin sabri ile ilgili espriler çok prim yapıyor. adam efendi ses etmiyor. hani eşşekler gibi çalışıp bir türlü kimseye yaranamayan yurdum insanı gibidir. hem bu adam hakkında yapılan espriler çok iyi yaaaa...
çok iyi takımdır. dün ki maçta şanssızlığının kurbanı olmuştur. ancak üstüne basa basa belirtmek isterim, şu an ki ruh halimle, fanatik bir fbli olmama rağmen, gsnin bu adamlara turu vermesini zerre istemiyorum. çamurdan olsun benim takımım olsun. ha almanların futbolda bi gıcıklıgı var üstelik gsnin rakibi. şimdi bu schalke kral olsa gönlümüz gsden yanadır.
iyi futbolcudur, başarılıdır , e tamam çokta yakışıklıdır ama ne bileyim bu adamda emre belözoğlu ruhu var, bütün iyi özelliklerine rağmen sevemiyorsunuz. duygusal futbol taraftarının nefret ettiği profesyonel futbolcu tipidir.
kendisine eleman diyen botokslu seksi şempanzeden kat be kat karizma sahibi adamdır. benim gibi bir fenerbahçeliyi bile, bu haksızlığa karşı arkasına almayı başarmış gslidir.
edit: anladım ki bu adamın gsli ya da fbli farketmiyor çok düşmanı var...
bir fenerbahçeli olarak gs nin zor durumda kalabileceğini ve bunu ülke futbolu için hiç hayırlı bulmadığımı belirtmek isterim. bizde hayınlık yoktur gs , fb farketmez. gidip ueafaya kendi ulkemizin takımını şikayet etmeyiz. gs uluslararası ortamda zor durumda kalsın da istemeyiz.