77.5 alarak bir süreliğine ''bu defteri kapattığım'' sınav. tabi burası türkiye, net konuşamıyoruz. farsça öğrenmem gerekiyor, temel kaynaklar noktasında tavsiyelerinizi mesajla bekliyorum canlarım.
iran ve afganistan ile tacikistan'ın bir bölümünde kullanılan köklü bir dil.
değerli arkadaşlar, 4 eylül'de yapılan ingilizce yds'de 77,5 alarak alanımla alâkalı olarak artık ikinci bir dile yoğunlaşmam gerekiyor. bu dil de tahmin edeceğiniz üzere farsça.
osmanlıca bildiğim için alfabe konusunda herhangi bir sıkıntı olmayacak gibi görünmekle birlikte, profesyonel destek alacağım zamana dek ilk başlarda basit gramer konuları ile kelime dağarcığımı geliştirmek üzere basit ve temel farsça kaynaklar konusunda tavsiyenizi rica etmekteyim. mesajlarınızı beklemekteyim, teşekkürler.
dokunsalar ağlayacağım. bu duyguyu yaklaşık iki yıldır defalarca yaşadım, ilk zamanlar geçecek diyordum bitecek bu günler ama nafile. zaman her şeyin ilacıdır derler ya, doğruluğunu sorguluyorum. tam iki yıl önce bu zamanlar oysa ne kadar mutluydum, umutluydum; evleneceğim kadınla mutlu bir ilişkimiz vardı. hani on gün ayrı kalmıştım da sabah saat 5'te evine vardığımda nasıl öpmüştüm, kokusunu nasıl içime çekmiştim, doyamıyordum. ah o günler, geçmiş günler... soğuk kış gecelerinde içkili halde nasıl da şefkatle sarardın, gittiğinden beri öyle huzurlu uyuyamadım. lanet olsun, hayatta belki bir kere hissediyorsun o duyguyu, ama imkansızlıklar yolları ayırınca yapabilecek hiçbir şey kalmıyor insanın, çok güçsüzüm dokunsalar ağlayacağım...
bütün bunları muhattabı olan kişiye yazarak bencillik etmek istemiyorum, öyle çok sevdim seni kadın senden geriye bir ceset kaldı daha fazlası değil.
bilindiği üzere her ikisi farklı unvanlar. eski türk devlet sisteminde doğu'yu, yani devletin merkezini kağan yönetirken; batı'nın hakimi ise yabgu idi. bunu farklı örneklerle açabiliriz. bumin kağan-istemi yabgu ikilisi gibi veya göktürklerin batı'daki temsilcileri olan hazar kağanlığı altında -10. asırdaki- oğuz yabguluğu gibi.
kıytırıktan, herkes türkçü-turancı. canlarım benim.
2010 yılıydı. bi kız arkadaşım vardı, daha doğrusu aramızda sevgililik ile arkadaşlık arasında gelip giden bir ilişki vardı. başbaşa olduğumuzda çok eğlenceli vakit geçiriyor, iki sevgilinin yapabileceği her şeyi yapıyor, birbirimizi keşfediyorduk. o sene fakülteye başlamıştım. heyecanlıydım. hedeflerime kilitlenmiş vaziyetteydim; fakat bu iş gün geçtikçe belirsizleşmeye, beni içinden çıkılamaz bir sürüncemeye doğru çekmeye başladı. daha sonra kendisi hakkında öğrendiğim gerçekler neticesinde onunla defalarca iletişimi kesmeyi denesem de başarılı olamamıştım. çünkü psikolojik bir rahatsızlığı vardı ve olumsuz herhangi bir sözümde kriz geçiriyordu. bu krizlerin şu an tamamen numara olduğunu düşünüyorum ama orası ayrı, her ne ise.
yine böyle bir gün, bu kişiyi başka birisiyle el ele gördüm. ama... daha sonra öğrendiğime göre ben aldatılan taraf değildim. yıllardır birlikte olduğu sevgilisini benimle aldatıyordu. kendimi çok kötü hissetmiştim. karşımdan geliyorlardı, kız beni görünce elini çekti ve bana bakmaya başladı, gözlerimi kaçırdım yanlarından geçip gittim. her ne olursa olsun kötü hissetmiştim. o akşam eve geldim, duramadım dışarı attım kendimi. boş sokaklarda yürüdüm. nefesim kesilene kadar yürüdüm. sonra bi apartmanın önündeki kaldırıma oturup bi sigara yaktım. o sırada ordan, şu an karşıma çıksa serseri olarak niteleyip muhatap olmak istemeyeceğim, gerekirse yönümü değiştireceğim bi eleman, ''bi sigaran var mı birader?'' diye sordu. otur, dedim. oturttum yanıma, ocak ayıydı. ankara soğuğu, buz. iki bira alıp geldim. sabaha kadar ne varsa anlattım. içtim, ağladım, küfrettim, lanet ettim.
hülasa, bu tip insanlar bazen size bi psikiyatrın veremeyeği hizmeti verebilirler. seviniz. dertliyseniz arayışta olunuz. öperim canlarım.
yine katılmış programa, bitiyorum ben bu kadına ya. aylar önce yine bi entry girmiştim, daha da bi güzelleşmiş. reddedeceğini bilmesem her şeyi bi kenara koyup talip olucam. o derece!
altaylar'daki gibi misin bak bakalım bi aynaya. veya bugün onlar senin gibi mi? genlerimizin %99 oranında aynı olduğu şempanzeleri göz önüne aldığımızda, -ne yazık ki- sıradan bir ortadoğulu'dan veya avrupalı'dan veya x yerden bir kişiden pek de bi farkın yok. gerisi cahilce söylemler.
ayakkabı-babet vs. içerisine giydikleri o saçma kadın çorapları. yapmayın kızlar, biz erkekler durduk yere kumaş pantolon giyip üstüne tişört takıyormuyuz?
çok kıro görünüyosunuz. bi blue jean bi tişört. oldu bitti işte. kasmayın.
üzerinize kirli oyunlar oynanmasına izin vermenizi, milli benlik, milliyetçilik vs. gibi kavramlarla açıklama yoluna gidiyorsanız; kusura bakmayın ama yanılıyorsunuz.
bu devlet terör örgütleriyle masaya oturup, hdp'nin barajı geçmemesi için ağrı'da çatışma çıkaran, yaralı askerleri çatışma alanında bırakan; süleymanşah türbesi'ni koruyan askerleri hiçe sayıp suriye ile -olası- bir savaşı başlatmak için ''türbeye iki bomba sallarız, savaş gerekçesi üretiriz'' cümlelerini sarf eden kişiler tarafından yönetiliyor. bu devlet, kendi cumhuriyet savcısını, yine kendi kuklası olan dhkp-c adlı angut takımına katlettirmiş kişiler tarafından idare ediliyor. kendi savcısını harcayan, senin akan kanına mı üzülecek? kim ipler? on dakika sonra yine her şey yoluna girer, nasılsa askerlik yan gelip yatma yeri değil. gidiyorsan ölmeyi göze alacaksın.
ama ne için savaşıyorsun, kim için? aramızda kalsın ama dostum, benim vatanım, kendi evimin içi. evime gelirlerse canımı vermeye hazırım bittabi, ama sonunda galibiyet elde edemeyeğini bile bile savaşmak ancak aptallara özgü bir davranıştır.
kurtuluş savaşı vermiyorsun. insanlar o fedakarlıklarını kaybettiler malesef. ve bir mustafa kemal da yok. seni yöneten kişi belli.
hangi milli benlik? hangi milliyetçilik? hangi türklük anlayışı bu?
ben anlayamadım, gitmek isteyen gidebilir tabii; gittiğinizde hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını nasılsa göreceksiniz.