7th son of a 7th son
1065 (ulu)
beşinci nesil yazar 0 takipçi 24.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    zall in 167 tane silik entrysi olmasi

    1.
  1. doğal olandır.

    5 saat 48 dakika aralıksız sözlükte dur, değil entryni seni bile silerler. o zall olduğu için silemiyorlar tabii.
    3 ...
  2. uludağ roman 1001

    8.
  3. ege bölgesinde dağlar denize paralel uzanmaktaydı ve bu iç anadolu bölgesi dağlarını çok rahatsız ediyordu.
    5 ...
  4. uludağ roman 1001

    4.
  5. hüseyin diyelim adına, birisi vardı ki; o çok kurnazdı.
    0 ...
  6. insanlardan insanlar diye bahseden insanlar

    1.
  7. oldum olası tiksindiğim laleler.

    - neden üzgünsün?
    + insanlar çok bayat, hayat rererö.

    ulan ayı, sen insan değil misin? niye kendini soyutlayıp şov yapıyosun millete?
    vahşice bir entelcilik kokusu geliyor bu heriflerden bir de. banyo mu yapmıyorlar nedir..
    4 ...
  8. daniel gonzalez güiza

    338.
  9. can sıkmaya başlayan adam. 'galatasaray maçında yeniden doğacağım' dedi ve bu demeci galatasaray maçından sonra oynadıkları her maçta tekrar tekrar verdi. şimdi de 'ikinci devrede bambaşka bir güiza izleteceğim' diyor. deli midir nedir.. git limon sat, ne bileyim.
    5 ...
  10. bebek okan

    78.
  11. --spoiler--
    GOOGLE DA BEBEK OKAN YAZINCA HAKKIMDA CIKCAN O SOZLUK YAZILARINA GUZEL OLSADA GICIK OLUYORUM LUTFEN ii YADA KOTU:) BISEY YAZMAYIN YAA KISKANANLAR CATLIYO ZATEN:)
    --spoiler--

    diye buyurmuş zat. zall çatlamış, sırada july4th var.
    5 ...
  12. destere

    25.
  13. filmin sonunu çekmeyi unutmuşlar. zaman kaybı.
    3 ...
  14. kıyamıyorum nazlı girdimi silmeye

    0.
  15. ekremsi

    28.
  16. erkeksi.. haşin erkeksi.. ekrem bora..
    ekremler ölmesin, şeker de yiyebilsinler.
    0 ...
  17. ekremsi

    13.
  18. kural tanimaz mahalle abileri

    1.
  19. şahsi fikrim sorulacak olursa, bizim nesli perişan etmiş adamlardır. bizim jenerasyona mensup milyonlarca adamın üniversiteye gitmeden önceki hayatını serseri, üniversiteye başladıktan sonraki hayatını ise rahatlamış olarak geçirmesine neden olmuşlardır. tabii üniversiteye hiç yerleşmeyenler zamanla onların yerine geçmiş, onlar ise hapse girmiştir. bu devr-i daimden bizlere kalan o adamlar yüzünden çektiğimiz eziyetlerdir.

    günümüz çocukları üzerinde bize bıraktıkları etkiyi bırakmadıklarını gözlemliyorum. bunu gelişen teknoloji ile ilişkilendirebiliriz. gelişen teknoloji neticesinde çocuklar evlerine kapanmış, kendi yağlarında kavrulur olmuşlardır. bu gelişme onlar üzerinde çok olumsuz sonuçlar doğurmuş olsa da, mahalle abilerinin sayısının azalmasını sağlamıştır. bizim jenerasyonda patlama yapan mahalle abisi sayısı zaman içinde kutup ayılarına paralel olarak azaldı, yok olmaya yaklaştı. bu nedenle hayatının herhangi bir evresinde mahalle abisi görmemiş bir kardeşim birazdan yazacaklarımı okursa 'sen de çok salak çocukmuşun beee' diyebilir. öncelikle, terbiyeli ol skerim ağzını. bizim yaşadıklarımız, yaşamak zorunda olduklarımızdı. o yüzden o hallere düştük. siz hiçbir zaman kopmuş bir pamuktan yapılma kaplumbağa başı ile evde yalnız kalmadığınız için can sıkıntımızın boyutlarını tahayyül bile edemezsiniz.
    mal gibi topacın ucuna ip sarar, sonra yere salardık lan. hayat mı? hayat. bence beni kıskanmalısın sevgili kardeşim. çünkü sen çocukluğunu asla tam anlamıyla yaşayamayacaksın. koş hadi yamırcık tv. de çizgi film başlamış, onu izle.

    neyse birader, şu veledi de gönderdim, şimdi gireyim konuya.
    çocukluğuma dair utanarak hatırladığım ne kadar anım varsa, hepsi bu sığırların bok yemesidir. canı sıkılınca yanına çağırıp döveni mi ararsın, bisikletini alıp kaçanı mı ararsın, seni hırsızlığa zorlayanı mı ararsın.. şerefsizin çocukları. hiyerarşi'yi de bunların arasında öğrendim ben. bizim mahalle abilerinden örnek veriyorum şimdi;
    haruna gidiyosun, bisikletimi çıkarabilir miyim diyosun (sanki babam abura koyim.)
    harun gidiyor ahmet'e, 7th bisikletini çıkarsın mı diyor (nolur izin veer)
    ahmet gidiyor salih'e, 7th bisikletini çıkarsın mı diyor (bu salih piç)
    salih diyor ki; 'çıkarsın da gezek biraz'

    ebeyin ayağı. babam bir sürü para bayıldı o bisiklete lan, sen kıçını sil diye mi aldık onu itoğlu! tabii bunu yüzüne söyleyemiyosun, bisikleti çıkarıyorum, alıyor elimden sktirip gidiyor lise önüne karı kıza yavşamaya.

    olm bize ait olan ne varsa bunlara da aitti. çıkıyorum sokağa taso oynayacam, gelip çöküyor yanıma 'oynayak mı' diyor. 'oynayalım' diyorum. 'dik 10 tane' diyor. dikiyorum 10 tane, yerdekileri alıp kaçıyor.
    vay ağzına sıçtığım gavatı. ne istiyosun lan benden?

    salih ibnesini dövdürdüydüm bi gün, iyi etmişim.. birader biz bunlara tapıyoduk falan ama acayip gerizekalıydı bunlar. bi gün geldi bu benim yanıma 'bisketi çıkar da gezelim' dedi, dedim 'yok', dedi 'nasıl yok', dedim 'şu arka mahalledeki ferhat ibnesi aldı'. bu salak da gitmiş arka mahalleye, ferhat'ın abisinden bir güzel dayak yemiş, ağlaya ağlaya geliyor..
    içimin yağları öyle bir erimiş ki kendime geldiğimde hakan şükür'le ali sami yen'de antrenman yapıyorduk..

    bu heriflerin yaşları da en fazla 15 olur ha.. biz gözümüzde büyütürüz bunları hep. iki tane tüy biter ibnenin meymenetsiz suratında, sakalı çıkmış deyü taparız ite.
    hadi bu hırsızcılık oynayan avam gavadları geçtim, bir de döven adamlar vardı.

    hiç unutmam birader bir gün yeni bisiklet aldırmışım kendime, salih ibnesi de babasının yanına çalışmaya gitmiş, yardıra yardıra geziyorum şehri. el falan bırakıyorum arada. neyse öküzün teki el kol hareketi çekti, durdurdu beni. dedim 'noldu abi', dedi 'gel benle'
    götürdü bu beni bi karanlık bi depoya..

    - neden buraya geldik abi?
    + (çaat)

    anasını sktiğim oğlu çatır çutur girişti benim surata nedensiz yere.. ulan gücünü üstümde deniyor denyo. ağzım mağzım kanadı, ben de nasıl denyoysam ses çıkarmıyorum. lan bir bağır, yardım iste, ağla di mi? yok anasını satim, iki saat dövdü herifçi beni, sonra sktirdi gitti.
    ağzım yüzüm kan içinde, arkasından bakıyorum ben bunun.. la kaçsana!

    sonradan öğrendiğime göre bizim karakolun komiserinin oğluymuş bu. kendine olan fazla güveninden kaynaklanıyormuş bu pezevenkliği. tabi gittim komiserin karşısına, dedim 'seni de skerim, çocuğunu da. dökerim o apoletlerini, çocuğuna yediririm ulan' teksas mı burası şerefsiz? baban komiser diye git sağı solu döv, it. komiser çekti bu damızlık öküzü, bi güzel dövdü gözümün önünde..
    içimin yağları öyle erimiş ki uyandığımda matematikten yıldızlı pekiyi almışım..

    bunlardan hariç bi de damardan türlü kötü alışkanlık enjekte edenleri vardı bu abilerin. küfür, kavga, dövüş, hırsızlık.. alayında ihtisas yapmıştı eşşek herifler.
    küfür dağarcığımın bu kadar geniş olmasının müsebbibi de bu şerefsizlerdir. gözlerine girecez diye etmedik küfür komazdık yanlarında..

    - ya ali abi geçen yürüyoruz ibnenin biri çelme taktı, orospu çocuğu gibi ayakkabı giymiş bi de amına kodum kız suratlı pezevenk doğurttuğu ibne evladı.

    ali de manidar tebessümle bakıyor biz böyle anlatırken suratımıza. ulan sen büyüksün, biraz örnek olsan ölür müsün insafsız? desene 'etme çocuğum, yapma kardeşim' ama yook.. hep şöyle derdi;

    + vay amına koduğum.

    am buldun koy anasını satayım. hıyarağası.
    bir gün bunlar yüzünden babamdan dayak yedim zaten.. bit kadar veledim birader, fatih diye bi mahalle abisi vardı, amına kodum küfrünü öğrettiydi bana.. eve gittiğim gibi, 'amma da kodum' demişim.
    hayır küfrü uğrattığı dezenformasyona bak ibnenin. madem edemiyosun, ne uğraşıyosun mal? babam lafımın alt metnini anlamış olacak ki 'ne dedin sen' diye sevda demirel gibi yürüdü üzerime..
    o kadar hırpalanmışım ki uyandığımda yan yatağımda hande ataizi yatıyordu..

    bir gün de bir bakkala soktu bizi bunlar, toybox çalacaz dediler.. lan girdik bakkala, fatih ayısı bakkalı oyalarken doldurduk cepleri fırladık dükkandan.. görüyo musun denyoluğu? eşkıya mı olacaksınız lan?
    neyse bu olay benim bilinçaltına öyle bir nüfuz etmiş, benim vicdanıma öyle bir tecavüz etmiş ki, gece oturdum sofraya, 'hırsız olarak yediğim ilk yemek..' 'hırsız olarak fırçaladığım ilk diş..' 'hırsız olarak sıçtığım ilk bok..' deyü hayatı dar ettim kendime. sonra gittim herife dedim 'benim sana borcum vardı' verdim toybox paralarını..
    zaten toyboxlardan da bi s.k çıkmamıştı..

    neyse dostlarım, fazla uzatmayalım.. bu mahalle abileri az çektirmedi bizim nesle, ben onu diyem.

    geçen bayram niyetine dönmüşüm okuldan, baktım bizim evin kapısının önünde iki piç sigara içiyor.. biri 15, diğeri taş çatlasa 7 yaşında.. 7 yaşındaki piç bildiği tüm küfürleri ediyor, öteki de gülümsüyor.. 7 yaşnda içtiği sigaraya mı yanayım, ettiği küfüre mi yanayım derken 'sktirin lan evinize' demişim.. büyük olanı baktı sömürgesi önünde karizması çiziliyor 'sana noluyor yaa' dedi.. 'at lan o sigarayı, yoksa burnuna sokarım' dedim, attı.. atacak tabii. döverim lan gerekirse. bacak kadar boyuyla artistlik yapıyor bir de itoğlu.
    4 ...
  20. gotunismus

    0.
  21. pek şirin bir isviçre kasabası. nüfusu 25'dir. anne baba ve çocuklardan oluşur.
    1 ...
  22. pelin batu nun 12 saat sevişmesi

    7.
  23. bizi ilgilendiren kısmı, skimsonik bir sevişme için 10 ton su kullanılmış olmasıdır.

    lan yağmurda seviştirmeyince oscar vermiyorlar mı filmine? sonra çevreymiş, suymuş, küreymiş.. sktrin lan.
    7 ...
  24. hüseyin üzmez in lost adasına düşmesi

    1.
  25. kate ve jack'in doğması muhtemel kızları için büyük tehlike arzeder. bir de aynı adaya onunla birlikte ilaç atılmış bir gazoz düşerse, ohoo..
    2 ...
  26. sol frame in temiz hale gelmesi

    2.
  27. o konu ile ilgili geyik tarzı entry girenlerin hala ayık olduğuna bakarsak, geyiğin de bir sınırı olduğunu, bir yerden sonra sıktığını anlamamıza vesile olan..
    0 ...
  28. yakisikli olmanin sozlugu karistirmaya yetmesi

    1.
  29. yerinde bir tespit olabilir, fakat önermeyi desteklemek için kopush örneği verilmesini doğru bulmuyorum. zira kopush yakışıklı değilmiş, hatta yüzünün neye benzediği tartışılıyor..
    sözlüğü karıştırmaya yeten şey, yüzünü göstermeden 4 ayrı kadınla çıkabilen kopush.. ya da yüzünü görmeden kopush la çıkan 4 ayrı kadın. lan ne biçim insan bunlar?
    2 ...
  30. uludag sozlukte 30 000 yazar caylak edildi

    4.
  31. uludag sozlukte 30 000 yazar caylak edildi

    1.
  32. çaylak olmayan yazarların moderasyonu 'yazar soykırımı' ile suçlayacağı ve neticesinde sonsuz görünen bir polemiğin başlayacağı olay..
    orhan pamuk ölüm döşeğinden 'yazar soykırımı'nı tanıyacak, son nobelini alacak diye duydum.
    2 ...
  33. ceyda baksbaniogullari

    57.
  34. sert kaya. çarpana çok pis çarpıyormuş.
    2 ...
  35. ceyda baksbaniogullari

    51.
  36. bir aylık çaylaklığın ardından 40 kişiyle birlikte tekrar çaylak olacak yazardır. çok ayıp ettin sen bu gece bize..
    3 ...
  37. aysun kayacı

    209.
  38. pkk'yı kökten bitirecek çözüm getirene yüklü miktarda ödül verilecek bir yarışma yapılmasının pkk'yı kökten bitireceğini söyleyen kadın.
    fikri şu;
    bir yarışma yapacakmışız, pkk'yı bitirmek için fikir havuzu olacakmış, en beğenilen fikir uygulanıp pkk'yı mahvedecekmişiz. fikir sahibine de para ödeyecekmişiz fikrini bizimle paylaştığı için.

    oturduğu yerden ülke kurtarıyor aylardır, hadi bakalım.
    0 ...
  39. hayat serdar ortaç ı neden yoruyorsun

    31.
  40. ölmeden önce cevabına vakıf olmak istediğim..

    saat 05.21.. boğucu bir otobüsün içinde, ineceğim yere gidiyorum.. önünden geçtiğimiz konaklama tesislerine buğulu gözlerle bakıyorum. zira mola vermeksizin 4 saattir yoldayız.. o an için hayat benim için bir nefes sigaradan ibaret.. gelecek planlarım, yaklaşan askerliğim, annemin tatlı tebessümü bana çok uzak.. sadece o otobüsten inip sigara içmek istiyorum. gerçekleşeceğini umut ettiğim en büyük hayalime yaklaşık 2 saatlik bir mesafe var..

    yol arkadaşlarım kendilerinden geçmiş, uyuyorlar.. 2 adım ötemdeki insanın derin bir rüyada olması fikri acı veriyor bana.. bir mutluluk kırıntısını haketmemiş miydim? ön koltukta bir kadın oturuyor. oturduğu koltuğu çekyat sanıyor diye düşünmüştüm, oysa sadece çekyat sanmakla kalmıyormuş.. çekyat niyetine kullanıyor bir de. koltuğu benim bacağıma dayamış, kendisi koltuğa dayanmış, fosur fosur uyuyor.. arkasında kopan fırtınalardan habersiz.. ne saygısız insanlar var şu dünyada.. koltuğun baskısıyla hareket edemez haldeyim.. yanımdaki çocuk da uyumuş.. kimbilir neler görüyor rüyasında. ve kimbilir ne hayaller kuruyor yarı ölü halde. tek bildiğim, bir nefes sigaradan daha büyük hayaller..

    acziyeti hiç bu kadar yakından hissetmemiştim daha önce. belki yolumun bir avuç balici tarafından kesildiği gece hariç.. dünyanın en kolay işi olarak anılan uyumayı bile beceremiyorum.. uykuyu geçtim, hareket alanım bile çok kısıtlı.. bir otobüs yolculuğu bu kadar zalim olmamalı diye geçiyor içimden, cevabı olduğum yerde zıplayarak alıyorum.. bir çukurdan geçtik. uyuyanlar uyanmadı, benim ise zaten pamuk ipliğine bağlı olan uykum kaçtı..

    karnımın acıktığını hissediyorum otobüsün koltuğu beni yukarıya doğru fırlatırken.. mide özsuyumun sıpırtısından başka ses duymuyorum içeride.. kalbim ise isyan etmiş, atmaya bir süre ara vermiş.. düzenli çalışan tek organım beynim.. o da acziyetimi sindirmekle meşgul. karnımın açlığı her geçen saniye daha da artıyor.. fakat ben yemek yiyemiyorum.. takdir edersin ki ne yiyeyim, koltuğun kenarını mı kemireyim?

    terkedilmiş bir benzin isyasyonu sessizliğinde dışım.. içim ise köşeye sıkışmış kedi.. dokunsan ağlayacak, kıllandırsan ölesiye saldıracak.. muavin horluyor muavin koltuğunda.. kurumuş ağzımı nemlendirmek için bir su bile bulamadığımı farkediyorum.. bu nasıl bir çaresizlik?

    ve o an geliyor.. kendimi tanımaya başladığım günden bu güne kadar aklımın kıyısından geçmemiş olan intihar fikri tezahür ediyor beynimde.. 'öl, öl,öl' diye..

    intihar çaresizliğin geldiği son aşama mıdır, yoksa çaresizliğin ta kendisi midir? bilmiyorum.. intihar etmeden önce çaresizlik olarak addettiğim şeylerin geçeceğinin bilincindeyim, peki intihardan sonra? neyi düzeltecek vücudumu çürümeye terketmek? beynim ilgilenecek başka bir şeyler buldu.. ya da bulduğunu sandı.. çünkü intihar fikrini kafama sokan o ses hala duyuluyor arkalardan, derinden...

    'hayaaatt beni neden yoruyosuaaann' diye haykırıyor serdar ortaç.. bodrumda haftada 75 farklı karıyı yalayan serdar ortaç bağırıyor bunu.. ulan serdar arkadaşım, ağzıma sıçılmış orda, pelte gibiyim, ebem isyanlarda.. ne yorulmasından bahsediyosun lan sen?!
    peki hayat, sen kimsin lan? niye yoruyosun olm sen bu herifi? ne yaptın da bu kadar hönkürüyor bu? ölümün kıyısına gelmişim zaten, sana isyan etmek benim bile aklıma gelmemiş, bu herif niye anırıyor! naptın olm sen bu adama? niye yoruyosun hayat?

    olm ağlayacağım lan.. kalbimin çekeceğim bir nefeslik sigara dumanından başka bir şey için atmadığı o an, işte o an, nereden çıktı lan bu serdar ortaç? öldürecek misiniz lan beni?
    'madem çok günaaahh'
    seni adam edemeyen tabura koyayım.
    'sebebi çook'
    ...
    1 ...
  41. reddedilemeyecek çıkma teklifi

    6.
  42. kesik bir at kafasının yaptığı tekliftir. kolay değil tabii reddetmek.
    5 ...
  43. şebnem ferah ı sevmeyen ergen kız

    1.
  44. uzunca bir zaman devam eden şebnem ferah hayranlığım süresince gözlemlediğim kadarı ile; yoktur.
    evet, maalesef şebnem ferah'ı sevmeyen ergen kız yok..
    'şebnem çok piyasa abi yeaaa' diyen erkek-kızlar var, onları genellememin dışında tutuyorum.. balgamlı malgamlı vokal yapılan müzikler dinliyormuş çünkü onlar.. ben korkarım lan ondan, ne o öyle.. fak diyecek, adam midesini tükürüyor sanki. rüyama girer o gece benim.

    anyway, şebnem'e dönelim.. şimdi dostlarım, bu ergen çiçeklerdir beni şebnem ferah'tan soğutan.. nerede terkedilmiş, nerede ezilmiş, nerede hor görülmüş kız çocuğu varsa, 'hastayım şebooo' deyü dolaşıyor..
    keza terkedilmemiş, ezilmemiş, hor görülmemiş zengin kızlar da öyle.. onlar zengin ya, onlarınki 'şeboizm' oluyor.. osurmaları bile 'gaz çıkarmak' zaten onların.

    nedir lan bu? ne istiyosunuz şebnem ferah'tan? sana, bana yapıyor o kadın şarkılarını, niye sahipleniyosun? neden aşkum diyosun annen yaşında kadına?
    kurudu kaldı lan kadıncağız. sivilcelendi suratı, boyu bile kısaldı abura koyim..

    şebo ne ya? o ne olm? bu kadının babası heves etmiş, şebnem koymuş kızının adını.. sen samimiyet dereceni yukarıya çek diye mis gibi ismi maymun et diye mi koymuş lan o adam kızına isim? şeboymuş.. terlik markası gibi lan o. peki imam? o adamcağız sen ağzına sıç diye mi fısıldamış o ismi kadının kulağına üç kere, 'şebnem, şebnem, şebnem' diye?
    ne istiyosunuz kızım şebnem ferah'tan? kadını mahvettiniz lan, sanat hayatını bitirdiniz. biz onu volvoxla sevdik, siz sahip olduğu küçük kaygan delikle..
    yeni bi dünya mı sandınız lan o küçük kaygan deliği?

    eskiden ne güzel şarkılar yapardı.. şimdi taşa toprağa şarkı yazıyor.. çakıl taşları varmış, can kırıkları varmış.. egoist yaptınız lan kadını. hep iyelik hep iyelik. oysa eskiden ezilmişi oynardı, mis gibi sözler yazardı.

    şimdi nasıl olsa sizin yapacağı herhangi bir şarkıya lümpen gibi atlayacağınızı biliyor, 4 dakika boyunca mmmmm diye sayıklasa yine dinleyeceksiniz siz onu, düşürüyor kaliteyi. sizin yüzünüzden lan!
    rahat bırakın şebnem ferah'ı.
    yağmurları sevin.
    kahvaltıdan önce biraz daha seviştiği için idolünüz bellemeyin kadını.

    benim çakıl taşlarım var. atarım kafanıza, kafanız yarılır bak. dağılın lan.
    10 ...
  45. replik calan adamlar

    1.
  46. --- yer: istiklal/burger king ---

    bir grup arkadaş bir masa etrafına toplanmış, maydonozlu maydonozlu hamburgerleri mideye indirmekte.. gözlük takanının dişinde yeşil bir maydonoz göze çarpmakta.. yanındaki sarı saçlı arkadaşının uyarısı ile kendine geliyor, tırnağı yardımı ile çekip çıkarıyor maydonozu dişinden.. yemekler yeniyor, sigaralar yakılıyor.. içlerinden sigara içmeyen birisi arada sırada üzerine doğru gelen dumana üflüyor.. 'içmeyin şu zıkkımı' diye talimat veriyor arkadaşlarına.. ve derin bir muhabbet başlıyor.. içlerinden en konuşkan olanı başlıyor anlatmaya;

    'küçükken köyde traktör kasasında tarlalara gidip gelirdik. yolların kenarına sarkmış ağaç dallarından falan kaçar, matrixcilik oynardık.. neyse bir gün gözümü kararttım, bir yemiş ağacının dalına tutunup onu koparacağım, üzerindeki meyveleri yiyeceğiz.. traktör gidebildiği son hızla giderken gözüme bir dal kestirdim.. tuttum dalı, ne oldu biliyo musunuz? dal kopmadı, dal beni kopardı.. traktör kasasının tabanından kesildi ayaklarım, havada sallanıyorum. dalı bıraksam kıç üstü düşeceğim.. traktör de aldı başını gitti, herifler bana gülüyor.. bi cesaret bıraktım. lök diye düştüm... kolum kırılmıştı..'

    anlatılan bu trajikomik hikayeye kahkalarla gülüyor masa çevresindeki insanlar.. içlerinden en güzel ve en dişi olanı 'ay ne sevimli çocukmuşsun sen' diyor, diğerleri de başlarını öne arkaya sallamak sureti ile onaylıyorlar bu sözü.. gülmeyen tek kişi mehmet.. mehmet kısa saçlı, büyük burunlu bir çocuk. herkes anlatılana gülerken o bir şeyler kuruyor kafasında..

    ---yer: konya/ otobüs durağı ---

    bir grup arkadaş durağın önünde otobüs bekliyor.. hava sıcak, boğucu bir nem var.. sıcağın kavurucu etkisinden bir nebze sıyrılabilmek için birbirlerine espriler yapıyorlar, sonra gülüyorlar.. uzun boylu, dar omuzlu olan çocuğun fermuarı açık.. fakat o bunun farkında değil.. sırtına astığı adidas çantası dolgun görünsün diye içine doldurduğu ansiklopedilere lanet ediyor.. ne gerek vardı ki böyle bir şeye? otobüsün gelmesine 15 dakikadan az bir zaman var.. sıcağın altında ter akıtırlarken muhabbetlerini hiç bölmüyorlar.. sarı saçlı, büyük burunlu bir mehmet var aralarında.. birazdan anlatacağı hikayeye hazırlanıyor.. muhabbetin en can alıcı yerinde alıyor sazı eline..

    'küçükken köyde traktör kasasında tarlalara gidip gelirdik. yolların kenarına sarkmış ağaç dallarından falan kaçar, matrixcilik oynardık.. neyse bir gün gözümü kararttım, bir yemiş ağacının dalına tutunup onu koparacağım, üzerindeki meyveleri yiyeceğiz.. traktör gidebildiği son hızla giderken gözüme bir dal kestirdim.. tuttum dalı, ne oldu biliyo musunuz? dal kopmadı, dal beni kopardı.. traktör kasasının tabanından kesildi ayaklarım, havada sallanıyorum. dalı bıraksam kıç üstü düşeceğim.. traktör de aldı başını gitti, herifler bana gülüyor.. bi cesaret bıraktım. lök diye düştüm... kolum kırılmıştı..'

    şeklinde bir hikaye anlatıyor.. hikayesinde kullandığı birinci tekil şahıs etik açısından doğru değil, ama o bunu umursamıyor.. umursadığı tek şey o an için insanları kendine hayran bırakabilmek, 'ay ne sevimli çocukmuşsun' nidasını işitebilmek.. amacına da ulaşıyor. etrafındaki insanlar gülüyorlar hikayesine, hoşlarına gidiyor mehmet'in (!) anısı.. mehmet mutlu mutlu sırıtırken arkasında ansiklopedi dolu adidas çanta taşıyan adamın kafasında ne tilkiler döndüğünden habersiz.. o adamın iki gün sonra aynı hikayeyi bir kafede arkadaşlarına birinci tekil şahıs ile anlatacağından habersiz..

    ***

    --- yer: kordon/heykel önü ---

    bir grup insan akşam vakti heykelin önüne oturmuş, gazete kağıdına sarılı biralarını yudumluyorlar.. ortam çok kalabalık ve dönen muhabbet etkileyici.. aralarında barındırdıkları selim isimli tıknaz, saç döken adamın birazdan neler yapacağından habersiz konuşuyorlar.. grubun en solunda oturan iri cüsseli, top sakallı arkadaş silik bir tip.. silik olması nedeniyle anlatacağı ilginç şeyler mutlaka var.. her kafadan ses çıkar halde yan tarafta uyuyan köpeği bile rahatsız ederlerken şöyle bir diyalog yaşanıyor;

    - abi sizin sınıftaki şu sarışın kız çok minyon be
    + öyle abi

    iri cüsseli arkadaş özeleştiri yapıyor, içinde verdiği sessiz savaşın galibi ağzı oluyor ve şu sözler dökülüyor ağzından

    % tavada görsem balık diye yerim ben onu

    her kafadan ses çıktığı için duyulmuyor iri cüsseli arkadaşın sesi.. fakat selim duyuyor.. selim'den başka kimse duymuyor iri cüsseli arkadaşın cüssesinden beklenmeyecek derecede düşük çıkan sesini. ve selim bağırarak dahil oluyor muhabbete;

    + olm bizim şişman onu tavada görse balık diye yer onu lan ehehehe

    herkes bu espriden pek memnun. minyon kız zaten sevilen bir tip değil. böyle yerilmesi hoşlarına gidiyor. kahkahalar ile gülüyorlar.. içlerinden birisi 'alemsin mehmet' diyor.. iri cüsseli arkadaş ise utanmış, başı önünde ayakkabısının bağcıklarının nasıl bağlandığını inceliyor.. yan taraftan patlamak üzere ayakkabısı, bunu da farkediyor. yapılan şey hiç hoş değil, ama gülmek zorunda olduğunu hissediyor.. ve gülümsüyor belirli belirsiz..

    ***

    --- yer: hayal kahvesi/eskişehir ---

    iki arkadaş karşılıklı oturmuş kahve içiyorlar.. birisi hararetle derste yaşadığı bir olayı anlatıyor.. öteki öylece oturmuş dinliyor.. kahve sıcak gelmiş, içemiyor.. soğumasını bekliyor. az önce arkadaşına çaktırmadan 5 adet küp şeker attığı kahvesi üzerinde dumanlar süzülürken o da parmaklarını birbirine çarptırıyor.. sözüm ona karşısındakini dinliyor.. derken karşısındaki adamdan bir fikir çıkıyor.. yaz tatilinde sınıfı toplayıp bir tatil beldesine gitmek fikri çok cazip geliyor sıcak kahve içemeyen adama.. 'abi sınıfla konuş' diyor.. fikir sahibi 'tamam gidince söyleyeceğim' diyor. aradan 10 dakika geçiyor, kahvelerini içmiş, hesabı ödemiş, sokağa çıkmış iki arkadaş.. tatil fikrinin sahibi bir arkadaşına uğramak için ayrılıyor, diğeri ise kampüse dönüyor..

    --- yer: anadolu üniversitesi/atatürk kültür merkezi önü ---

    yaklaşık 23 kişilik bir grup dersten çıkmış, ilk buldukları çime kendilerini atmışlar.. koşarak kendilerine yaklaşan sınıf arkadaşlarını izliyorlar.. nefes nefese yanlarına gelen çok önemli bir şey söyleyeceğini söylüyor, herkes sustuktan sonra başlıyor;

    'abi süper bi fikrim var. yaz yaklaşıyor, biraz para biriktirip tatile gitsek ya beraber? otelde kalırız, yer içer eğleniriz?'

    fikir çok beğeniliyor, hemen çalışmalara başlanıyor.. 'süper fikir abi' diyor kırmızı saçlı bir kız.. 'tabi kızım, sizi düşünüyoruz' diyor oğlan.. o sırada hayal kahvesinde fikri veren arkadaş elinde bir sigara olduğu halde okula doğru geliyor, fikrini arkadaşlarına anlatmak niyetinde.. çok geç olduğundan habersiz.

    ***

    --- yer: ankara/tkp mitingi ---

    ellerinde kızıl bayraklarla bir sürü insan hararetle slogan atıyor.. o sırada oradan geçmekte olan hüseyin duvara dayanmış üç gencin konuşmasına kulak misafiri oluyor.. gençler,

    'tabi ki sistem yanlış, yoksa asla bu hale gelmezdik. ama ben sana katılmıyorum kaan, proleterya'ya artık bir ütopya gözü ile bakılıyor. içinden çıkılmaz bir hale geld...'

    hüseyin oradan uzaklaştığı için devamını duyamıyor.

    --- yer: ankara üniversitesi/dtcf ---

    dersin başlamasını bekleyen tarih öğrencileri kapı önüne birikmiş, sistem hakkında konuşuyorlar.. o sırada yanlarına gelen hüseyin'i farketmiyorlar, çünkü çok heyecanlı bir tartışma yaşanıyor aralarında.. hüseyin de ne konuştuklarını anlamadan dinliyor.. tartışmanın tıkandığı bir anda hüseyin çıkıyor meydana,

    'prolatarye ütyopya bence' diyor.. ne dediğini kendisi de bilmiyor, fakat bildiğini sansınlar istiyor.. telaffuz hatası yaptı, ama görünürde bunu önemseyen insan yok..

    ***

    --- yer: türkiye ---

    onlar her yerdeler...
    3 ...
  47. alo rs ne la

    1.
  48. - alo, rs ne la?
    + harbiden ne la?
    - ne bileyim olm, sana soruyorum.
    + bence risk sudur iç iç kudur
    - hangi sandalye?
    + haha!
    - hadi kapa telefonu
    + yo önce sen kapa
    - hağyır önce sen kapa lütfen
    + sen kapaa
    - kapıyorum bak?
    + kapa
    4 ...
  49. kravat baglama sekillerine gore karakter tahlili

    1.
  50. şimdi okullu olduk, sınıfları doldurduk dostlarım. daha dün annemizin kucağında yatmıyorduk ama, ben şehir dışındaydım..
    neyse, okulların açılması ile birlikte sokağa döküldü gri pantolonlu, beyaz gömlekli lise talebeleri.. ilk gün için mezun olduğum okula gittim, eski öğretmenlerimi görmek amacıyla.. aha işte orada yaptım bu tahlilleri. şimdi başlıyorum;

    kravatını kendini boğarcasına takan öğrenci;
    bu çocuklar kendilerine güven sorunu yaşamaktadırlar.. sisteme körü körüne bağlı olurlar.. lan zaten hava sıcak, o kadar sıkılır mı bir kravat? sıkıyor işte bu arkadaşlar.. o yüzden sisteme körü körüne bağlı diyorum zaten. biraz gevşetseler ceza alacaklarını falan sanıyorlar, ödlek yavrular.

    gömleğinin üst düğmesini açıp kravatını gevşek bırakan öğrenci;
    aha en sevdiğim öğrenci bunlardır.. ben de böyleydim zamanında. kendi kararlarını kendileri verebilirler, hem kurala uyarlar, hem kendilerini boğmazlar.. en asil duyguların öğrencisi olur bunlar..

    kravatını göbeğine kadar indiren öğrenci;
    bunlar hafiften serseri adamlardır.. 'okul bizim mekan değil yeaa' deyü gezerler.. öğle araları kuytularda sigara içerler, gerekirse kavga ederler..

    kravatını bağlamayıp boynunun iki yanından sarkıtan öğrenci;
    aha bunlar tehlikelidir işte.. aileden sevgi görmemiş, sokakları mesken dutmuş adamlardır bunlar. amına koyim lafı düşmez ağızlarından.. kavga olsa da girsek diye gezerler.. tuvaletlerde sigara içer, geceleri eve girmezler.

    kravatını alnına bağlayan öğrenci;
    karizmatik olduğunu sanan asosyal veletlerdir bunlar. 'en baba sınıf bizim sınıf' mottosu hep bunlardan çıkar.. kendilerine idol olarak arka sıradakiler dizisindeki o sarı saçlı karıyı seçmişlerdir..

    kravatını gömlek cebinden sarkıtan öğrenci;
    kravat bağlamayı bilmiyordur.. beceriksiz yavru. ama karizmatik olduğunu sanıyordur kesinlikle. 'bana kravat bağlatamazlar yeaa' felsefesini benimsemişlerdir. müdürü gördüklerinde hemen kravatlarına sarılıp 'bağlamayı bilen var mııı' diye aranmaya başlarlar.. o heybetli görüntülerinin altında böyle bir tırsak yatmaktadır işte..

    böyledir işte dostlarım.. kravatınızı düzgün takın. bağlamayı bilmiyorsanız getirin ben bağlayayım.
    2 ...
  51. bir ulkenin basina gelebilecek en talihsiz olay

    15.
  52. uludag sozluk simdi okullu olduk zirvesi

    1.
  53. geçen sene sınıfta kaldığım için babamın beni sanayiye çırak vermesi nedeniyle katılamayacağım zirve.. hem okuyacaksın da ne olacak?
    2 ...
  54. uludağ sözlük ten soğuma nedenleri

    1150.
  55. en ufak bir imla hatasına kaplan gibi atlayıp ayar vermeye çalışan yazarları..
    5 ...
  56. daha fazla entry yükleniyor...
    © 2025 uludağ sözlük