çocukluk zamanı en çok merak edilen duygusudur. arkadaş ortamlarında hep tartışılmıştır, merak edilmiştir. yalan yanlış memeye dokunma hikayeleri anlatılmıştır dinleyen şahsların merakı bizzat arttırılmıştır böylece. şahıslar kendi kıçlarına dokunarak acaba aynı mı gibi düşüncelerle o gece uykuya dalmıştır.
o an gerçek olduğundaysa histen çok, çığlık sesi duyulmuştur. ardından tecavüze uğradım tripleriyle koşan ufak kız.
duyan herkesin biranda ibne ibne sırıtmasına sebep olan sestir, birde bu lanet olası sınıfın en sessiz anında denk gelir. herkes hocaya bakarak sinsice sırıtırken, kafalar bir an sağ sola çevrilir ve gözlerle duyuyon nu ? tepkisi verilir. ardından kimden geliyor lan bu ses ? aç mı yoksa gazı mı var ? gibi akla gelen çeşitli değişik düşüncelerden dolayı dersten kopmaya sebeptir. sesin sahibi de kızarmış bir şekilde duydular mı lan acaba ? düşüncesiyle dersi sonlandırır, hızla çarpar kapıyı ve koşarak çıkar sınıftan..
okuldan eve dönerken sigara almak için bakkala uğranmıştır ve bu şahısın gözleri bir anlık manav bölümünün önünden geçerken eşsiz manzaralarla sergilenen mandilanalara takılır ulan alıyım bir kaç tane der ve bir poşet dolusu alır. o akşam yemek yapılmaz malum mandalina alınmıştır eve. akşam yemeği bir güzel mandalinalarla yapılır..
ve bir gece yarısı
7dep sessiz bir gecede sınavına çalışırken sinek sesiyle irkilinir aman allahım be soğukta, bu hava da ne sivri sineği ulan diye kendi kendine sorarken sesin karnından gelen gurultu olduğunu anlar ve aniden ayağa kalkar..
hızlıca mutfağa girdikten sonra haşinle dolabı açar, dolap boştur. 3 aylık zeytinler memleketten gönderilen kurumuş kayısı taneleriyle falan karşılaşır ve gözünü ümitsizce dolaştırırken dolabın içinde patlayan bira şişesinin tanesiyle karşılaşır ve o an aniden cam tanesinin hemen arkasında gözüne takılan o turuncu renkle gülümser birden hayata,
aman allahım bir de ne göreyim ev arkadaşımdan bile sakındığım mandalina, dolapta sadece bir adet kalmıştır.
yüzündeki tebessüm bir anda geceyi gündüze çevirmiştir resmen
usulca eline alır mandalinayı, soyar ve parçalara ayırır. her parçasını 5-6 dk süreyle keyifle yer. yüzünü yıkar, sigarasını yakar, entrysini girer ve tekrardan eline kalemi alıp son sınavına çalışmak için masaya geri döner.
duştan çıkılır ve bornoza sıkıca sarıldıktan sonra ıslak ayaklarla (yerlerde iz bırakarak) odaya geçilir. bilgisayar açılır ve ıslak saçlar yastığı sırılsıklam edecek şekilde yatağa uzanılır, ışıklar kapanır ve
tom waits- satisfied açılır gözler kapatılır ve tabi ki birde sigara yakılır.
türkiye cumhuriyetinin ilk kadın hakimi, kesinlikle araştırılması gereken güzel insandır.
hayat hikayesinden.
Yaşlı kadın yatağından kalktı.
Sabah ezanının insan ruhuna huzur veren sesi oda içinde yankılanıyordu.
88 yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle pencereye doğru yöneldi. Pencereyi açması ile birlikte odaya ezan sesi ile birlikte baharın güzel kokusu ve kuş cıvıltıları doluştu.
Penceresinden gözüken Kurtuluş Parkına bakarak yaşlı ciğerlerine sabahın ılık esintisi ile doldurdu. Abdestini aldı, sabah namazını kıldı. Mutfağa yöneldi. Çayla birlikte bir iki lokma bir şeyler atıştırdı.
Oturma odasına yöneldi. Eski bir fiskos masasının yanındaki koltuğuna ilişti.
Masanın üstü çerçeveler ile doluydu. Bir tanesine uzandı, camının üzerinde titreyen parmaklarını dolaştırdı.
Çerçevenin içindeki fotoğrafta istiklal madalyalı kara yağız bir adamla, makyajsız olmasına rağmen güzelliği göz alan bir kadın birbirlerine bakarak gülümsüyorlardı.
Yaşlı kadın Günaydın Anne, Günaydın Baba dedi. Usulca yerine koyduğu çerçeveye bir bakış daha attıktan sonra başka bir çerçeveyi eline aldı.
Bu siyah beyaz fotoğrafta da subay üniformalı bir adamla bir gelin yan yana duruyorlardı. Yaşlı kadın çerçeveyi titreyen dudaklarla öptü. Günaydın Kocacığım dedi. Kadın bu çerçeveyi de bıraktıktan sonra üçüncü ve son çerçeveye uzandı.
Artık gözlerinden yaş damlıyordu. Fotoğraftaki biri erkek diğeri kız çocuklara bakıp Günaydın Evlatlarım dedi.
Tüm çerçevelere kısaca göz atıp Sizleri, hepinizi çok özledim dedi.
Gözlerinde biriken yaşları sildi. Artık ağlamak için bile yaşlı hissediyordu kendini. Ağır ağır doğrulduğu koltuğundan eski telefonuna doğru yöneldi. Ağır ağır numaraları çevirdi. Karşısına çıkan adama Bir taksi istiyorum dedi ve adresi verdi. Kapısını kilitleyip, apartman merdivenlerine yöneldi. Yıllarca çekmediği zorluk kalmamıştı ama şimdi bu merdivenler hayatının en büyük engeli olmuştu. Ağır ve dikkatli bir biçimde iniyordu.
Sabırsızlanan taksi şoförünün çaldığı korna sokağı inletiyordu. Patlama be adam dedi. Nihayet taksiye binebildi.
Teyze hoş geldin dedi 25-30 yaşlarındaki şoför. Nereye gidiyoruz?
Kadın kısa bir sessizliğin sonunda Tüm bir gün beni taşırmısın? diye sordu.
Sana 500 lira veririm.
Adam küçümser bir gülümseme ile, Mal sahibi benden her gün 500 lira istiyor teyze dedi.
Kadın gülümsedi
O zaman sana 650 lira vereceğim ne dersin?
Kurtarmaz ama senin güzel hatırını kırmayayım. ilk önce nereye gideceğiz?
Anıtkabire
Anıtkabire mi?
Evet
Tamam teyzeciğim
Yaş kaç teyzeciğim?
Seksen sekiz
Maşallah Allah uzun ömür versin teyzeciğim
Allah sağlıklı mutlu ömür versin oğlum
Haklısın teyzecim
Taksi Anıtkabirin kapısına gelmişti. Şoför Teyzeciğim geldik dedi. Dalgın görünen kadın Evladım burada yardımına ihtiyacım var dedi. Benimle gel Adam şaşırmıştı. Tabii teyze dedi. Kuşkulu gözlerle Bizi buraya alırlar mı? diye sordu.
O ana kadar dalgın ve yorgun görünen kadın, bir anda irkildi. Gözlerinden ateş fışkırarak Ne demek almamak? Sen daha önce hiç gelmedin mi buraya? dedi
Hayır
Kaç yıldır Ankarada yaşıyorsun?
Ben Ankaralıyım teyze. Doğma büyüme
Ee o zaman
Ne bileyim bir kez okulla gelmiştik bayramda. Bayram olmayınca burası kapalı sanıyordum ben
Kadın sinirli bir şekilde kafa salladı.
Şoför utanmıştı. Mozoleye çıkan mermer merdivenlere kadar konuşmadılar. Merdivenlere geldiklerinde Şoför kuşkulu bir şekilde
Nasıl çıkacaksın Teyze? diye sordu.
Her ay nasıl çıkıyorsam öyle
Her ay geliyormusun?
Evet
Uzun bir uğraşla merdivenleri çıktılar. Mozoleye doğru ağır ağır ilerlediler. içerisi çok serindi. Şoför büyük bir azimle yürümeye çalışan kadının koluna girmişti. Kadının nefes alışları sıklaşmıştı. Nihayet mozolenin önüne geldiler. Kadın şoförün kolundan ani bir hareketle kurtuldu. Çantasını açtı. Tek bir karanfil çıkardı. Mozoleye doğru ilerledi. Çiçeği mozoleye koydu. Şoför şaşkınlıkla olayı seyrederken kadının ağzından şu sözlerin döküldüğünü fark etti.
Hayatım boyunca sana verdiğim sözü tutmak için çalıştım. Ağır ağır geriye çekilen kadın ellerini açıp Fatiha okumaya başladı. Şoför kısa bir şaşkınlığın ardından ona katıldı. Kadın bir anlık suskunluktan sonra, Hadi gidelim dedi.
Geldiklerinden çok daha ağır bir şekilde arabaya döndüler. Şoför kadının durumundan endişelenmeye başlamıştı.
Yoruldun mu Teyze dedi.
Kadın sustu.
Bir süre suskunluktan sonra Evet hem de çok yoruldum diye cevapladı.
Nereye gidiyoruz?
Bankaya!
Şoför arabasındaki kadının herhangi biri olmadığını anlamıştı. Bu yaşlı kadının Atatürke verdiği söz ne olabilirdi? En sonunda dayanamadı.
Teyzeciğim bir şey sorabilirmiyim?
Sor bakalım evladım
Anıtkabirde Atatürke bir söz verdiğinizi söylemiştiniz. O söz nedir?
Uzun hikaye evladım
Olsun be teyze anlat ne olur
Ben lisedeyken bizim okulumuza gelmişti Atatürk. Beni de ona çiçek vermek için seçmişlerdi. Çiçeği verdiğimde bana ismimi sordu. Bende Adalet dedim. Bunun üzerine Ne güzel ismin varmış dedi. Okulu bitirince ne olacaksın dedi bana. Hemşire dedim. Oda Güzel meslek ama bence sen Hakim ol ismine çok yakışır dedi. Ben kadından hakim olmaz ki dedim. Kaşlarını çattı, Sen istedikten sonra olur. Senden söz istiyorum hakim olacaksın dedi .
Sen ne dedin peki?
Mustafa Kemal emretmiş ne denir? Söz verdim.
Peki olabildin mi Adalet Teyze?
Evet ben Cumhuriyetin ilk kadın hakimlerindenim.
Vay be. Sende ne hikaye varmış Adalet Teyze
Herkesin bir hikayesi vardır evladım. Herkesin hikayesi de kendine göre değerlidir. Eğer insanların hikayelerini bilip anlayabilirsen insanlara daha anlayışlı davranabilirsin
Haklısın Adalet Teyze. Bu banka mı gelmek istediğin?
Evet!
Yardım edeyim mi? Bende geleyim mi?
Hayır. Sen burada bekle lütfen.Bu arada adın neydi evladım?
Osman teyzeciğim
Tamam Osman. Beni 45 dakika kadar sonra buradan al olur mu?
Tamam teyzeciğim!
Adalet hanım bankadan içeri girdi. Osman öğlen saatinin geldiğini
fark edip yemeğe gitti. Yemek boyunca Adalet hanımı düşündü.
Kim bilir neler yaşamış, neler görmüştür diye düşündü. Tam vaktinde bankanın önündeydi. Adalet hanım 15 dakikalık gecikme ile geldi.
Osman beklemeye başladı. Bir ara merak etti. Binanın uzaktan görünen levhasına baktı. Seyranbağları Kız Yetiştirme Yurdu yazısını okudu. Anlam veremedi. Bu kadın burada ne yapar ki? diye düşündü.
Yarım saat sonra Adalet hanım göründü. Yanında orta yaşlı kibar bir hanım vardı. Adalet hanımı arabaya ağır ağır bindirdi. Kadın Adalet Hanım size ne kadar teşekkür etsek azdır. Her zaman yanımızdasınız. Kızlarda sizi çok seviyor. Ne olur arayı çok uzatmayın. Yine gelin dedi.
Adalet hanım, buğulu gözlerle inşallah. Kızlara selamımı söyleyin. Bende onları çok seviyorum. Onlara iyi bakın dedi.
Araba hareket etti.
Nereye Hakim Teyze?
Hemen iki sokak öteye
Osman iki sokak ötede bu sefer başka bir binanın önüne park etti.
Bu binada da Ankara Seyranbağları Huzurevi yazıyordu.
Bekle beni
Tabii Hakim Teyze
Yine 1 saate yakın bir bekleyişin sonunda bu sefer etrafında bir çok yaşlı kadın ve adamla çıkageldi Adalet Hanım. Sarılıp
öpüştükten sonra oradan ayrıldılar. Osman dikiz aynasından Adalet Hanımın gözlerinden akan yaşları fark etti.
iyi misin Hakim Teyze
iyiyim Osman. Eski dostları görünce insan bir hoş oluyor
Nereye gidiyoruz?
Cebeci Asri Mezarlığına
Tamam
Teyze nerelisin sen?
Aydın Sökeliyim. Babam orada pamuk ekerdi. Annem ev hanımıydı. Sonra Kurtuluş Savaşı oldu. Babam savaşa gitti. Söke işgal oldu. Biz dağlara kaçtık annemle. Saklandık dağ köylerinde. Savaş bitince Sökeye döndük. Allaha Şükür Babamda sağ salim döndü savaştan.
Sonra ne oldu?
Liseye Aydına gönderdi babam. Orada Atatürkle karşılaştım. Sözümü tutmak için istanbula gittim. Hukuk fakültesine girdim. Orada rahmetli eşimle karşılaştım. O Harbiyede okuyordu o zaman. Mezun olunca evlendik..
Çocuğunuz var mı?
Bir kızım bir oğlum vardı.
Neredeler şimdi?
Oğlum dışişlerinde çalışıyordu.
Ne güzel
1978′de Fransada Ermeniler öldürdüler.
Üzüldüm Hakim Teyze. Başın sağ olsun. O da babası gibi şehit oldu yani
Evet. Şehit babanın şehit oğlu. Allah kimseye evlat acısı vermesin.
Amin. Ya kızın?
O eşi ve çocukları ile izmitte yaşıyordu. Öğretmendi. 1999â²da depremde hepsi vefat ettiler.
Allah rahmet eylesin.Boş boğazlığımla üzdüm seni Hakim Teyze kusura bakma
Tamam evladım. Al işte paran artık gidebilirsin.
Hakim teyze buradan nasıl döneceksin? Ben seni bekleyeyim eve bırakayım.
Yok beni alacaklar buradan
Hakim Teyze bu para fazla. Kusura bakma ben sana yalan söyledim.
Taksinin sahibi benden 350 lira bekliyor. Affet beni. 350 yi ona veririm. Gerisi kalsın.
Bende para istemem. Bugün senden aldığım hayat dersinin parasal karşılığı yok zaten.
Çocukların var mı?
iki tane ellerinden öperler.
Taksinin güneşliğinden çocuklarının resimlerini çıkarıp gösterdi.
Adları nedir?
Kemal ve Ayşe
Oğlumun adı da Kemaldi.
Sessizliğin ardından Osmanın elindeki parayı ittirdi Adalet Hanım..
Onlara bir şeyler al benim için. Onları okut. Ama yalansız, dolansız, çok çalışarak helal lokma ile büyüt ve okut.
Atatürkün bana yaptığı gibi içlerindeki gücü fark etmelerini sağla.
Bir de vatanını, milletini sevmelerini öğütle onlara.
Osman Adalet Hanımın ellerine sarılıp öptü. Ona iyi evlatlar yetiştireceğine söz verdi.
Adalet hanım mezarlığın kapısından ağır ağır içeri girerken; Osman yaşlı gözlerle onu izliyordu.
Hayatının en büyük dersini kendisi küçücük, yüreği yaşadığı acılara rağmen kocaman ve güçlü bu yaşlı kadından almıştı.
Osman arabasını mal sahibine götürmeye karar verdi. Bu gün daha fazla çalışamazdı.
Ertesi gün Ankarada garip bir yağmur yağıyordu. Sanki gök delinmişti. Osman taksiyi mal sahibinden almış, durağa gelmişti.
Çay ocağının yanında duran gazeteyi aldı. ilk sayfadaki haberlere göz gezdirdi.
Siyaset doluydu gazete. Hiç anlamazdı. Sıkılıp adli olayların yer aldığı üçüncü sayfayı açtı. Taksiciler arkadaşları ile ilgili kötü haberleri genellikle oradan alırlardı.
Göz gezdirirken bir haber dikkatini çekti:
Dün gece geç saatlerde Cebeci Asri mezarlığında bulunan cesedin Cumhuriyet tarihinin ilk Kadın Hakimlerinden Adalet YILMAZa ait olduğu belirlendi. Adalet YILMAZın bulunduğu yerdeki mezarların eşine ve oğluna ait olduğu belirlendi. YILMAZ vefat ettiği gün bankadaki tüm parasını çektiği, bu parayı ikiye bölerek Seyranbağlarındaki bir kız yetiştirme yurdu ile bir huzurevine bağışladığı belirlendi. Polis, Adalet YILMAZın mezarlığa ölmek için gittiğini düşünüyor.
Osman bir anda sarsıldı. Gözyaşlarına engel olamıyordu. Taksici arkadaşları hiçbir şey anlamadılar.
Bir daha da hiç anlatmadı Osman bu yaşadıklarını.
Herkesin tek bildiği Osmanın bardaktan boşanırcasına yağan yağmur altında
Gökler bile sana ağlıyor diyerek ağladığıydı..
.
.
işte bu günlerde de adalet ağlıyor..
en güzel etleri, tavukları özellikle tavuk kanatlarını, sevdiceğine bir piknik veya herhangi bir bağ evinde-bazen damda- etlere aşkını katarak pişiren ve tabi ki yakmadan, tam kıvamında sevgilisine sunan, delikanlı sevgilidir. evlenilesi adamdır.
ayrıca güzel çeşitli mezeler yapmasını da biliyorsa, özellikle hafta sonlarını tadından yenmez hale getiren sevgilidir. o masa da gece sohbetleri çok eğlencelidir. birde, tabi ki kusmaz ve sarhoş olmayan tür bir bayğansa, işte o tam olarak evlenilesidir.
pazar günlerine neşe, heyecan ve gerilim katan aynı zamanda pazar sendromundan insanları uzaklaşmasına sebep olan amirimizin, pazardan cumaya alınmasıdır. sevinmedim, pazar günlerini anlamlı hale getiriyordu.
şu da bir gerçek,
cuma günü olsun, pazartesi olsun ya da cumartesi olsun hadi 70 dk değil 30 dk olsun. la o da değil 10 dk olsun. gecenin 11'inde değil sabaha karşı yayınlansın ne fark eder?
bir çok kişinin kişisel bilgi durumuna yazan üniversitesinin ingilizce yazılma durumudur.
saçmadır.
durumun örneği' bilmembirşey university.
neden be abi ? neden bilmembirşey üniversitesi değil de bu ingilizmiş gibi aktarılıyor oraya?! sorularını aklında sormaya neden olup, açıklaması olmayan durumdur.
yanında redbull'da varsa sözlüğün tadı da ayrı bir güzel oluyor. malesef bu tadında tonlarca tatlar arındıran pringles açıldığı gibi o an bitiyor. şahıs ''dur lan'' diyemiyor. yavaş yavaş yenilerek bu tat biraz daha uzun vadeli kullanılıp, keyifli dakikalar artırılabilir. birde, redbull da dikkatli ve yavaş tüketilmesi gerekirken, redbull'un ilk açılışı esnasında eğer ki şahıs sigara kullanıyorsa sigara yakmalıdır. ayrıca, redbull'un son damlalarında da ikinci dal sigara yakılmalı ama redbull sonrası pringles'a devam edilebilecek şekilde pringles ayrılmalıdır.
google'a academic word list yazıldığın da çıkan ve ortalama 600 ingilizce akademik kelimeden oluşan listedir.
özellikle proficiency sınavına hazırlanan yazarlarımızın göz atmasının önerdiğim listedir kendisi. malum yaz geldi ve bir çok kişi prof'a hazırlanmakta şuan.
kadıköy'de salaş bir dükkana sahiptir büyük üstad erdal usta. büyük dürüm düşünürü erdal usta, yarım metreden daha büyük bir dürüm yapabilme kapasitesine sahiptir.
kayseri sucuğunun güzeller güzeli değişik bir çeşit türevidir. çoğunlukla Kayserililer sucuk içini ramazanda yerler, nadiren pazar günü sabahları da kahvaltı sofralarında mevcuttur.
dizi ve film arasında ki kapışmasıdır. bu karşılaşmayı bana göre dizi alır.
-yıllarca izleyebilirsin.
-her gün bir veya iki bölüm izleyebilirsin.
-heyecanı günlerce ve senelerce devam eder eğer bokunu çıkarmazlarsa.
-dizi bittiğinde veya sezon finali olduğunda bir boşluk olur, ne bok yiyeceğini şaşırırsın.
yabancı dil öğrenmekte olan yazar kardeşlerimize tavsiyelerdir,
for example,
-ingilizce'yi eğlenceli hale getirin. bulmaca misali bakın ona.
-günün boş vakitlerinde kelime çalışın mesela telefona yazın kelimeleri, sıçarken abi bakın ona veya otobüsteyken ya da otobüs beklerken ne biliyim işte boş her anınızda amk.
-kendi kendinize ingilizce konuşun, yanınızda başka bir arkadaşınız varmış gibi içinizden. sohbet konuları bulun falan.
-konu önemli değilse arkadaşlarınızla chatleşirken ingilizce muhabbet edebilirsiniz, gittiği yere kadar tabi.
kısaca ingilizce'yi eğlenceli bir şekilde hayatınıza taşıyın, sıkılmayın. sıkıldığınızda çikolata yemekten vazgeçmeyin.
2 yıldır yakından takip edersin. çarşamba ve pazar günleri farklıdır senin için. çarşamba fragman yayınlanır, pazar dizinin kendisi vardır. herkes pazar ertesi gün hafta başı olduğundan sevmez ama sen bayılırsın. pazar günü müziklerinde önceliğin (bkz: pilli bebek) olur çünkü amirimin şarkılarını yapan gruptur ve hafif hafif moda sokarsın kendini. bomontini alır öyle izlersin, pür dikkat. iki sene her pazar böyle geçmiştir.
ama bir pazar vardır ki 2.sezon finalidir. izleyemezsin çevrende tv yoktur aklına internetten canlı yayından yardırırım dersin saatler öncesinden kontroller başlar canlı yayın star takılıyor mu diye, takılıyordur ve ayar olursun. usulca twitter'ı kapatırsın neden mi ?behzat ç hakkında tweet yağmuru olacağını bilirsin ve spoiler yemek istemezsin. sözlükte sol frame'de (bkz: behzat ç)'yi görürsün ve bir bomonti daha açarsın
ders çalışmak istiyorsun aynı zamanda da gerekiyor, konuları tekrar etmem şart. finallere az kaldı. kısaca çalışman lazım. önemli bir işin yok. evdesin, boş boş sigara içip nette takılıyorsun. biraz sözlük biraz dizi vb. ama çalışman gerek sende istiyorsun aslında çalışmayı ama bunlar daha cazip geliyor senin için gibisi gibisi durumlarında yapılan ve yapılması önerilen şeylerdir.
geçmiş zamanda çin'de sadece kadınların bildiği ve kullanabildiği sembolik dildir. Çin'de kadın eğitiminin yasak ve kadınların özgür olmadığı dönemlerde, kadınların sayfalara nushu alfabesiyle içlerini dökmek için ortaya çıkardığı sembolik alfabedir. yaklaşık 2.000 kelimesi mevcuttur. o zamanlarda çinli kadınlar hiç bir konuda söz sahibi değillermiş, evlilikte düşünceleri umursanmazmış ve onlar çoğunlukla bu sembolik alfabeyi evliliklerinin ilk 30 gününde, üzüntülerini, umutlarını ve içlerindeki her türlü duyguyu bu kağıda nushu alfabesiyle aktarırlarmış ve böylece nushu alfabesini geliştirmişlerdir. bu alfabeyi hiç bir erkek bilmez ve doğal olarak okuyamazdı ama yinede bu günlük erkeklerden saklanırmış ve habersiz tutulurmuş.
alfabeyi kimin çıkardığı bilinmiyor ama nushu alfabesini gerçek anlamda son defa yazan yanh huanyi adlı teyzenin günlüğü çinde bir müzede sergilenmektedir.
ancak dağda şerefsizliğini ötebilen kişilerden kurulu pkklı orospu çocuğuyla yaşadığım bir an.
yurt dışında eğitim görmekteyim. Bir gün Türk lokantasına yemek yemeye gitmiştim orada çalışan kişiyle aramız bir anda iyi oldu bana öğütler veriyordu
- kredi kartı kullanma çok geçiriyorlar.
- dil öğrenmek istiyorsan Türklerden uzak dur.
vs. vs. vs.
en önemlisi
- buraya yerleşen Türklerden 10'da 8'i pkklı öyle sokakta falan tanıştığın her Türk'le benimle olduğu gibi hemen samimi olma, dikkatli ol. ya bizden kaçıyorlar ya da kendi örgütlerinden kaçıyorlar ondan dolayı buraya yerleşiyorlar dedi, tamam abi eyvallah dedim.
gün oldu bugün. öğlen yemek yemek için dışarı çıktık Koreli bir arkadaş beni bir yere götürmek istedi birlikte yola koyulduk. oturma yeri olmayan, pencereden alıp banklarda yenilen türden bir dükkana geldik. yemekler dürüm vb. çeşitlerdendi. ben siparişimi verdikten sonra siparişi alan adamın yanında ki adama 'abi' diye hitap ettiğini duydum biran sevindim aa Türk bunlar diye. sonra
7: where are you from?
o.ç : ı am from kurdistan
bakışma ve şok anları
o.ç : do you know kurdistan?
7: ben Türküm de öyle bir yer olduğunu yeni duyuyorum dedim(sert bir şekilde)
o.ç: oo merhaba abiciğim dedi ve arkasını döndü hızlıca, refleks olarak
tip tip bakmaya devam ederken ben o dürümü hazırlıyordu telaş sardı biranda piçi
o.ç: hangi soslardan dökmemi istersin abiciğim, dedi.
hala şoktaydım aklımdan o haberlerde ağlayan analar babalar geçiyordu, hiç beklemiyordum öyle bir tepki gözlerini içine senin ananın amına beton döküp öyle sikeyim bakışıyla beraber
7: direk ver ikimizde bir şey istemiyoruz, dedim. sardı dürümü arkadaşa ve bana uzattı. sonra
o.ç: afiyet olsun kardeş, dedi.
bende arkadaştan aldığım gibi iki dürümü de heriflerin gözü önünde çöpe attım. arkadaş şok oldu tabi ama konuşmadı ama anladı sanırım bir şeylerin olduğunu piçin dükkanından uzaklaştıktan sonra açıkladım durumu, anlayışla karşıladı sağ olsun. bir daha gelme buraya dedim tamam dedi. doğal olarak bende çok sinirlendim bir anda. karşımda gerçek bir terörist vardı. ilk defa görüyordum belki önceden bilmesem de bir terörist gördüm belki de muhabbet bile ettim ama bilmiyordum. belki de o orospu çocuğu bir eyleme katıldı ondan buradaydı bilmiyorum ama orospu çocuğu olduğu kesindi.
hayali kürdistan olanın mekanı kabristan olur, deseydim keşke. aklıma gelmedi ki o an.
şehidim hakkını helal et bize.
boyle insanlara diyecek hic bir soz bulamazsin. dersin icinden kufur yakisir bunlara, sonra edecegin kufurlerin bile az kalacagini dusunursun. ama yinede icten bir 'serefsizler' cekersin bu adi kopeklere, daha fazlasini hakederlerken.
tecavuzcunun sucu sadece hapis olmamali, iskenceli hapis veya idam olmali. o gencecik kiz omur boyu aci cekecek, sokaga cikmaya korkacak, her gece aklina bu olay gelecek, ruyalarina girecek. bu serefsiz adi kopeklerde de omur boyu sokaga cikamayacak hale getirilmeli veya idam edilmeli.