ikna edemezsiniz.
Benim yaptığımı yapacaksınız.
Ekonomik şartlarınızı buna göre ayarlayacaksınız para biriktireceksiniz ailenizden gizli ev bakacaksınız hatta kimsenin haberi olmadan bankadan kredi alıp ev alacaksınız ve evin de eşyalarını aldıktan sonra artık taşınmadan önce haber vereceksiniz.
ikna edeceksiniz ya da izin alacaksınız demiyorum haber vereceksiniz.
eğer aileniz sizi seviyorsa paranızı Ziyan etmektense böyle bir yatırım yaptığınızı görecektir size en büyük desteği olacaktır ben böyle geçtim yalnız yaşamayı altı senedir de yalnızım.
Günaydın Yasemin
Birlikte güne başlayacağımız
Gözümü ilk açtığımda güzel gözlerine bakabileceğim sabahlarımızın, günaydınlarımızın olması umuduyla günaydın;
Seni tadacağım, hissedeceğim ve içeceğim sabahlarımız olması umuduyla;
Seni duyacağım, kulaklarına aşk ve tutku sözleri sözleri söyleceğim umuduyla günaydın;
Seni koklayacağım, nefesini içeme çekeceğim, sana nefes vereceğim, her santimini öpeceğim, okşayacağım gün başlangıçlarımız olması umuduyla;
yalnızlık mezarıma bir yasemin yaprağı düşsün istedim,
ama düşe düşe yüreğim düştü ateşe…
sesine, gözlerine, ellerine hasret;
en derin yeri yüreğimin, ters köşesi!
mutlu olacaktık, mutlu edecektim seni,
içini öpecek, nefesini içime çekecek, sana nefes verecektim.
nasıl çaresizim, nasıl pişman bir bilsen…
hani sıcaklığın,
an-ı hazzı doruğunda,
nerede sohbetin ve gözlerin,
nerede ellerin ve dudakların…
artık yalnızlık mezarımda toprak bile yok boşluktan başka…
öyle bir hata yaptım ki,
hayatımın hatası belki de...
neden yaptım, nasıl yaptım ?
bilmiyorum...
belki heyecandan, belki umuttan, belki son 1,5 yıldır tüm dünya olarak yaşadığımız pandemiden...
yapmayacağım, söz verdiğim; ki sözümün her zaman eriyimdir; davranışı yaptım.
tam hedefe, menzile ulaşacakken, yıktım dünyamı...
denizcilere derler, sahil yüzdükçe yakın görünür, heyecan yapıp hızlı yüzmeyin aslında çok uzaktır. aynı disiplinle devam edin, yoksa 10 metre kala boğulursunuz diye...
tam bu durumu yaşadım, bu yaşımda heyecan ve ergenlik edasında bulundum.
yıktım dünyamı, umutlarımı, arzularımı...
en kötüsü de sadece kendime değil, en derin ve özelime de yaşattım bu durumu...
zaman ilaç derler, ama bunun ne ilacı ne aşı var biliyorum...
nefes al ve nefes ver,
yaşamaya devam...
nefes aldığının bilince yaşamak ne kadar kolaysa...
311 versiyonu ayrıca güzel ama tüm dünya o versiyonu yılla sonra fifty first dates* filminden sonra öğrendi.
ama bir adele yorumu var ki...
albüm versiyonu güzel,
konser versiyorunu ayrı güzel,
ama senfonik orkestra ile royal albert hall' da ki yorumu bambaşka, çok ayrı güzel.
ulan ben bitanesini zar zor orgazm yapıyorum, şekilden şekile giriyoz. (bkz: 3gen)
(oda rol mü, değil mi ayrı mesele, kıçımızdan resmen kanla karışık ter akıyor )
bu hatunda iki tane var, vay anasını...
yakın zamanda bir arkadaşım babasını kaybetti ve ben bir kez daha senin kıymetini anladım baba...
bir kere bana tokat attığını hatırlıyorum sadece, o da kendime zarar vermemden korkmuştun.
sadece askere giderken sarıldım sana, biliyorum. ama ne bilim ben böyleyim, aile bireylerinin tümüne nedense mesafeliyim hep. biraz osmanlı ailesiyiz sanırım.
hep anlayışlısın, hiç kızmasın, hatta benim yaşımda arkadaşların var senin de otobüsten, onlar bana şeker gibi bir baban var diyorlar.
küçükken sivasın kışında, sabahının ayazında annem sobayı yakmaya çalışırken, sen üşümeyelim diye ablarımla birlikte bize sözüm ona cimlastik yaptırırdın. hatta öne eğildiğin zaman ,ayak parmalarımıza dokunmayı gözteriyordun bize, pantolonun kıç tarafı yırtılmıştı.
birde hep bizimle kafa yaptın ya halen anlatırım arkadaşlarıma bizi nasıl işlettiğini.
tv ve radyonun içinde küçük insalar yaşadığına inandırmıştın bizi. hatta teybin içini açtığında yanına yanaştığımızda,
" nerde küçük insalar?" dediğimizde, "şşş, saklanıyorlar..." diye de devam etmiştin.
en net hatırladığım anımız ben 3-4 yaşlarındaykendi.
evde siyah-beyaz tv vardı, trt akşam 6' da açılır, şirinler oynardı...
bir akşam sen, arkadaşından aldığın renkli tv ile eve gelmiştin, kurdun hemen ve açıldığında oturma odasının rengarenk aydınlandığını hatırlıyorum. şirinleri mavi olarak ilk o zaman gördüm, şirin babanın şapkası kırmızıydı, nasıl mutlu olmuştum.
sanırım pazardı günlerden ve annem banyo zamanı diye beni zorla yıkamaya götürmüştü ve ben direnmiştim şirinleri izleyecem diye...
sonra sen tv'yi kapatın, " merak etme şimdi onlar durdu, sen gelince açarım kaldığı yerden izlersin" diye.
ben de safım tabi inandım, yıkandım, daha doğrusu annem leğende beni yıkadı, ve çıktım heme koşa koşa tv'ye baktım ki pandomim gözterisi var tv1' de nasıl üzülmüştüm.
kendi babandan belki babalık görmedin, hissetmedin ama bana ve ablalarıma çok iyi babalık yaptın.
iyi ki varsın baba.
izmir' de sille tokat kadın döven polislerin olduğu bir ülke.
Ayrıca açılan davalarda;
kadın döven polislere 1,5 yıl hapis;
polise hakaretten yargılnan kadının için ise 6,5 yıl hapis istenmektedir.
Seçim öncesinde Hopa' da yaşanan olaylardan dolayı örgüt üyesi olmakla suçlanan ve 6 aydır mahkeme yüzü görmeden tutuklu bulunan öğrencileri olan ülke.
plastik sopa, dergi, kitap örgüt materyali,
saç kestirme örgütsel faaliyet,
ulaşım zammını protestosu ise örgütün diğer eylemleri arasında sayılmaktadır.
basın-yayın giderek güçlenen, modern, güçlü bir türkiye imajı ile bizim gözlerimizi boyaken;
maalesef gerçek türkiye' de yada serdar turgut' un deyimi ile öteki türkiye' de,
kadına siddet artmakta,
infaz süreci ceza sürecine dönüşmekte...