türk kızı yüzünden ülkesinden, vatanından, milletinden ve hatta yaşadığı hayattan, aldığı nefesten soğumuş bir erkeğin yakarışı.
beyler bu allah'ın gayet meşgulken yarattığı insancıklar beni doğduğum topraklardan soğuttu! öyle ki bende ve hemcinslerimde her şeyi bırakıp rusya'ya göç etme isteği oluşmasına neden olacaklar.
bu düşüncede vatanı, aileyi, arkadaşları satmak nazarımda ulvi bir eylem haline geldi. hayır konu bu sırf tipleriyle alakalı bir durum değil, ziyadesiyle nezaketsiz oluşları, erkekleri her ortamda aşağılamaları, kıymetini görmezden gelmeleridir beni bu raddeye getiren.
beyler ziyadesiyle nobran ve çirkin olan bu yaratıkları def edip, en yakın zamanda rus kadınlarının kollarına atlamak sanırım bizler için köprüden önceki son çıkış olacaktır. güzelim ülkemizin adını lekeliyor bunlar, gerek tipleriyle gerekse hal ve hareketleriyle. kültürsüzlük desen bunlar da, beceriksizlik desen bunlar da, kezbanlıkları ise yedi düvele nam salmış.
işte bunlar bunlar, üç tarafı denizlerle çevrili ülkemin çorak bedeni... nobran, hayırsız ve öyle ki çirkin. hayır sanki maymundan daha dün evrilmiş..
kısaca güzeller güzeli vatanımın makus talihidir türk kızları. ne kendilerine faydaları var ne ülkelerine. varsa yoksa zarar, varsa yoksa çirkinlik... bunlara en yakın zamanda hak ettiği değeri vererek bu ülkeden afedersiniz siktir etmek herkesin en ulvi vazifesi olmalı!
evet beyler verelim artık şunlara hak ettiği değeri.
hüzünlü bir gerçek, evet evet bildiniz .
evet beyler bu kıllı, çirkin ve bir o kadar kerestenden dönme türk kadınımsılarıyla beraber olmak, ağzımda buruk bir tat bırakıyor, böyle tatsız tutsuz, ne ekşi ne tatlı olmamış bir tat...
oysa nutella öyle mi? dibine kadar yaşıyor insan onu tadarken, zevki de hazzı da... adeta orgazm oluyor...
hayır bittabi kastettiğim kadınlar manken ve türevleri değil! benim bahsettiğim her an sokakta gördüğümüz, 1.60 boyunda olan, göbekli ve kıllı tipler.. onlar yok mu onlar, insanın yaşadığı ülkeden, doğduğu anadan babadan soğutur.
türk kızıyla sevgili olmak da, arkadaş olmak da zevk vermiyor. evet cicim maatteessüf bir nutella değilsiniz ve üzgünüm ebediyen kaybetmeye mahkumsunuz ..
evet şaka değil gerçek sözlük kızları kızı. canın mı sıkkın, keyfin mi yok depresyonda mısın? hemen 1 kıza mesaj at ya da ara . bi başlarsın konuşmaya ordan girip burdan çıkarsın. aramaya ve yazışmaya müteakip 5-10 dakka içinde öyle bir tribe giriyor öyle saçmalıyor ki istemsizce sırıtıyosun.
baktınız göt tavan yapıyo yapsın, tribin dozu artıyor artsın, konuşmalar anlamsızlaşıyor anlamsızlaşsın. bırakın yapsın.
önce ona bir trapezin üstünde birlikte sallanacak kadar güven verin, hatta bir iki boşluk atlayışında elinden tutun, en çok güveni duyup kendini tamamiyle attığı anda bırakın boşluğa gitsin.
düşüşünü seyretmeyin ama bazen çok vicdanlı olabiliyorsunuz, bakın göğe doğru, yüksekte sallanmanın tadını çıkarın..
tarık akan : zehra ! son bi defa dinle beni. n'olursun dinle beni. bana inanmazsan kendimi burdan atacağım.
gülşen bubikoğlu : sana inanmak mı?
tarık akan : senden başka kimseyi sevmedim. ikimize de yazık olur zehra inan bana.
gülşen bubikoğlu : yalancı. hala numara yapıyorsun.
tarık akan : numara yapmıyorum zehra seni seviyorum.
gülşen bubikoğlu : ben seni sevmiyorum.
tarık akan : zehra çok pişman olursun sonra inan bana. senin için her fedakarlığı yapmaya hazırım. senin için yaşıyordum.
gülşen bubikoğlu : yalan! hepsi yalan! gene oyun oynuyorsun.
tarık akan : hayır, doğru söylüyorum. seviyorum seniiii.
gülşen bubikoğlu : sen yalancının birisin, hiç bir sözüne inanılmaz senin.
tarık akan : sana hiç yalan söylemedim zehra. yemin ederim. seviyorum seni. affet!! hepsini unutalım. çocukluktu onlar. affet !!
gülşen bubikoğlu : in ordan aşağı, aleme rezil oluyoruz.
tarık akan : sana 1 dakka müsade zehra. cevap ver. benimle evlenecek misin?
gülşen bubikoğlu : hayır
tarık akan : zehra yapma öldüreceksin beni. affettim de seviyorum de.
gülşen bubikoğlu : demiyiciğim
tarık akan : zehra bana son sözünü söyle. beni sevdiğini söyle.
gülşen bubikoğlu : seni sevmiyorum.
tarık akan : zehra pişman olursun sonra.
gülşen bubikoğlu : hayır pişman olmam. yalancı!!
tarık akan : sana hiç yalan söylemedim dedim . niçin inanmıyosun bana. niçiiinnn !
gülşen bubikoğlu : sana inanmak için senin gibi yalancı olmak lazım. defol ! in ordan aşşağı..
tarık akan : son sözün bu mu ?
gülşen bubikoğlu : evet
tarık akan : son sözün bu mu dedim?
gülşen bubikoğlu : evet
tarık akan : yaşadığım müddetçe yalnız seni sevdim zehra. yalnız seni sevdim...
braganın devedikenleri eserini okuduğum bulgar yazar.
rüzgarla birlikte sürüklenen dikenleri o kadar tatlı işlemiştir ki okurken sizde balkanlarda sürüklenebilirsiniz dikenler gibi inanın.
uzaklara dalmanızı hayal kurmanızı gerçekleştiren bir yazar. okunasıdır.
betimlemeleri gerçekte çok harikadır.
çalışma sebebim. en sevdiğim sestir uzaklardan duyulan çay arabasının kapı eşiklerinden geçerken şıngırtısı.
günde 5 kere bu sesi duyarım işyerinde.
içmezsem olmaz duramam yapamam.
en sevdiğim içecek.
hüüüp diye içine çek beni diyen
kalbimin saraylarını senin.
bakırköy'deki en güzel köprüdür. eski tren istasyonu nostaljisi ile birlikte yeni kitap seçebilir ya da eksik olan kitaplarınızı buradan alabilirsiniz.
steinbecklerimden bir kaç eksiğim vardı onları tamamladım ama hala eksiklerim var onu da sipariş ettim. kitapçı esnafı hali hazırda sohbet halinde gibi duruşuyla hem kitaplardan hem de değişik konulardan konuşabilirsiniz ya da hararetli bir siyasi, kültürel, sanatsal ve edebi bir tartışmanın ortasında bulabilirsiniz kendinizi. sıcak buldum ben şahsen. fiyatlar uygun pazarlık her zamanki gibi olabilecek şekilde .
ama üzücü olan şu ; bakırköy' ün her tarafı, mağazaları, restaurantları , takıcıları ve sokakları bile hınca hınç doluyken kitapçılar köprüsü boş kalmış.
durduk yere hemen gözlerimi tavana dikip hayale dalıp gözlerimi kapatıp betimledeğim kızdır.
yahu yapmayın olum ya insanı heyecanlandırıyosunuz biz alıştık sarı siyah kumral saçlı kızlara. hani bişey olacağı yok ama insan bekliyor bekliyor işte.
mükemmel görsel ötesi bir olaydır.
bundan belki 10 yıl önce görüp aşık olduğum bir kız vardı rüyamda. siyah dalgalı saçlı beyaz tenli ama mor gözlüydü acayip bir gözdü açık mor renginde ve çok canlıydı. aklımda kalan görsel hala gözümün önünde duruyor şu an.
adını söylemeden gitmişti nedense çiğdem diyesim vardı benimde.
çiğdem diye tanıdığım oldu ama kimse o değildi.
otobüsün en arka cam kenarındaysan ve yanında yörende kimse yoksa bambaşka diyarlara hayallere dalıyorsun yağmur damlalarının cama vurduğunu izlerken.
ve hep aynı şarkı kulaklıkta the doors şarkısı riders on the storm.
