çirkin-güzel kavramları çok canımı sıkıyor. ama mesela ben hafif kusurlu komik erkekleri seviyorum. istiyorum ki hafif dişlek olsun, ne bileyim peltek olsun, bi gözü küçük olsun. bunların beraberinde neşe getirdiğine inanıyorum.
bu fikrinizi el altından yaymalısınız, yoksa feminist göçüğü altında kalırsınız.
asla park edemiyoruz. bence kadınların ehliyet konusundaki en büyük sorunu sağlıklı park edememek. ve bunu x bi kadına belirtince alınacak ilk tepki de şöyle oluyor; 'asla kötü şoför olduğumu düşünmüyorum.' ama öyleyiz işte.
olaya cinsiyetçi yaklaşmak istemiyorum fakat tahmin ediyorum ki bu arabaların detaylı aksamları hep erkek mühendisler tarafından tasarlanmış. bizim beynimizde bi lob bu senkrona uyum sağlayamıyor. tıpkı bilgisayar oyunlarında erkekler kadar başarılı olamamamız gibi. (istisnalar tabii ki var.)
ayrıca beyler;
bu araçların tüm mekaniğinin kadınlar tarafından üretildiğini düşünseniz, o karmaşayı bi düşünün. '60 yaşına geldim bu arabalardan da bi şey anlamadım.' bu yüzden fazla yüklenmemek lazım. olmuyorsa olmuyordur.
onur ünlü'nün ne tür madde etkisi altında senaryosunu yazdığını anlamadığım film.
tamam, onur ünlü mistik metafor manyağı bir adam, bunu biliyoruz, ama filmin 3. dakikasında duvardan geçmek nedir cemal!?
film çok garip anektodlar barındırıyor. dev adam, elinde silah olmamasına rağmen parmaklarıyla ateş eden adam, koluyla objelere yön veren kadın, zamanı durduran başka bir kadın, yarı saydam bekçi, gökten yağan taş...
durağan bir film, kabul ediyorum. tiradları çok sağlam da diyemem. ama oyunculuklar muhteşem. belki ekibe mevcut zaafımdan, şimdi onu bilemiyorum.
--spoiler--
+Yok. ben uçağı daha çok seviyorum.
-Beni?
+Efendim?
-Beni sever misin?
+Bilmem. istersen severim.
--spoiler--
bu gece bensiz dolunayı izleyecek olandır.
sonra da bensiz arkadaşlarıyla hafta sonu içmelerine çıkar.
biz de gidip kadın kadına doğum günü kutlayalım!
yüzyılda bir gerçekleşen doğa olayında dahi yanımda olmayan adama ben neden yakışıklı diyeyim.
namussuz!
en dalgin aninda ona kritik sorular sormaktir. ornegin;
pes oynayan erkek arkadasinizin yanina gidip "gecen giyme dedigim mini etegi dolabimda bulamiyorum, cope atmis olabilir misin hayatim?" sorusunu sorun, dosdogru cevap verecektir.
böyle soğukla sıcak arasıdır, hatta sıcakla soğuk arasıdır. soğuğa yakın, ılığa daha bi yakın havadır. daha da anlamadıysanız camı açın, an itibariyle perdemi şahlandırıyor.
ya böyle güzel esen bi havada uyumak zorunda olmamalıyız işte. burnumdan aldığım nefes nazal boşluklarımı acıtıyor, öyle keskin bir hava var sokakta. bizse uyumak zorundayız, yaşamak bu değil arkadaşlar.
önce şu esen tatlı rüzgarı, sonra da kendimi gebetçem galiba ben! by.
staddasınızdır. tutuğunuz takım rakip takıma kritik bir gol atmıştır. tüm stad gümbür gümbür lalalalaaa çekerken, size yalnızca kollarınızı kaldırıp 'golll bee' diye yerinizde sıçramak kalmıştır. birkaç saniye sonra 52.651 kişi içinde yapayalnız olduğunuzu hissedersiniz. bonus olarak; biletiniz kombineyse bunu 2 haftada 1 yaşarsınız. afiyet olsun. soğutmadan yiyin, soğutunca tadı çıkmıyor bu meretin.
gecenin şu saati rezzan kiraz'cılık oynamak istemem ama yay ve ikizlerden uzak durmanız sizin yararınıza. ikisi de dengesiz, ikisi de ne istediğini bilmez serseri mayınlar oluyorlar. dün boynunuza atlayan, yağmur altında şemsiyesiz bekleyen adam, yarın 'karakterimden önün veremem, bu ilişkiyi sen yıprattın' pozları kesiyor. karakter? ödün? vermek? dfjsajfd vay he he git ellerin ol, tatlı tatlı karaktercilik oynarsınız güssell kısslarlaa.
tüm erkekler dogdur, bu da ömür sonuna kadar mottomdur.
anime gibi anime ama yani. böyle bulutların üzerinde uçar gibi... detaydan öldürmüş sayın animatör de sağ olsun. bu kadar yetenek nasıl mümkün oluyor anlaması sahiden güç.
bitmesin diye iç çekiyor insan gerçekten. üff ne yazsam eksik kalacak güzellikte, izleyin işte.