o gün biraz geç çıktı iş yerinden genç kız. servisi de kaçırmıştı, minibüsle gidecekti evine. minibüse vereceği para onun içini acıtsa da yapacağı bir şey yoktu. ailesinin çalışan tek ferdiydi. yatalak bir annesi, işsiz bir babası vardı. kız kardeşi nazlı altı yaşındaydı ve tam bir yıldır ablasının ona pilli bebek almasını bekliyordu. ablası gecikince sabırsızlandı ve o akşam her zamankinden daha fazla umutlandı. "herhalde ablam bana bu akşam bebek alıp öyle gelecek." diye düşündü nazlı kız.
acı bir tebessüm vardı aynur'un yüzünde hep. onun kahkahalarla güldüğünü gören olmamıştı hiç. pilli bebekle oynama yaşı neredeyse geçmekte olan kız kardeşini düşündü minibüse binerken.
aynur'un bir de asalak abisi vardı; maaşını alır almaz kuzgunun leşe yapıştığı gibi kızın başına çöken abisi. akşama kadar ayakkabılarının topuklarını eze eze mahallede volta atan bir serseriydi murat. evlerine gelen komşuları ilaç alsın diye yastığının altına para koyarlardı bazen. murat, hasta ziyaretine gelenler gider gitmez yastığının altını kontrol edecek kadar aşağılık bir adamdı.
genç kız yine beyaz hayallere dalmıştı. elindeki pembe poşete sarılırken. saat 10'a geliyordu. iki yolcu kalmıştı minibüste. birkaç durak sonra onlar da indi. yalnız aynur kalmıştı minibüste lakin bir tuhaflık vardı... aynadan genç kızı gözleriyle taciz eden şoför, aynur'un "indir beni!" demelerine aldırış etmeden son durağı da geçti. iğrenç bir kahkahayla cep telefonundan birilerini aradı: "müthiş bir piliç yakaladım çocuklar. her zamanki yere gidiyorum, hemen gelin." dedi. genç kız hayallerinden şekilde. beyaz hayalleri yerini bembeyaz bir surata bıraktı. kalbi duracaktı. ayaklarının bağı çözülmedi, koptu sanki. bağıramıyordu bile. korkusundan bayıldı. ormanlık bir yerde durdu minibüs. şoför, kızı aşağı indirdi, ağzını bantla kapattı, başına da bir çuval geçirdi. genç kızın bebek saflığındaki gözyaşları süzülürken yanaklarından, dört karanlık adam daha geldi ve intikam alır gibi tecavüz ettiler saatlerce... hani "öldü öldü, dirildi." derler ya! genç kız öldü ama bir daha dirilmedi. kızın öldüğünden emin olmak için nabzını kontrol ettiler; nabız yoktu... kahkahalarla çıkardılar aynur'un başındaki çuvalı. içlerinden biri donakaldı. "murat" dedi biri "ne oldu murat?" dedi öteki. murat cevap veremedi çünkü tecavüz ederek öldürdükleri minik elli genç kız murat'ın kız kardeşiydi.
bir türlü bırakmadığı, eliyle sıkıca tuttuğu pembe poşetten küçük nazlı için aldığı pilli bebek, abisi içinse nicedir baktığı beyaz gömlek çıktı. poşetteki en anlamlı şeyse üzerinde "siz benim her şeyimsiniz." yazan o küçük kağıttı!
ALINTIDIR.
80 lerde vatan haini ilan edilmiş şuanda hain ilan eden devletin meclisinde gerçekleri yürekli bişekilde kimseden çekinmeden kendi doğrularını her yerde dile getiren espri anlayış harika olan yazar, yönetmen, senarist ve sosyalist sahsiyet.
sevgilinle yaşamış olduğun her şeyin arkada kalması ve bir daha onunla yaşamayacağının verdiği acının içerisinde ne yapacağını bilemediğin hayattan bi beklentinin kalmaması ve hep olmasını istediğin ama şimdi keşke olmasaydı dediğin gereğinden fazla boş zaman.
yaklaşık 100 hanenin bulunduğu içerisinden botan çayının geçtiği anadolu'nun cennet köşelerinden biridir.
kurtuluş savaşı öncesi ermenilerin yaşadığı küçük bir yerleşim yeri olan köyde kurtuluş savaşı sonrası kürtler yerleşmiş
şirin ve misafir perver bi köy gezip görmemiz gereken yerler arasında sayabileceğimiz kerpiç evleri ve yapılan tarımı (en önemlisi atadan kalan tohumla tarımın yapılıyor olması) yaz sonlarında bir başka güzel olan küçük anadolu.