Gezi parkı'ndaki direnişe desteğin tam gaz devam ettiğini gösterecek olan eylemdir. adana'da da çok büyük direniş var, çok büyük olaylar var, çok güzel görüntüler de var. Lakin bunların hiçbirini kanallarda göremiyoruz maalesef. En geç 18.00'da Atatürk parkı'nda ol adanalı!
bundan birkaç gün önce Zeytinburnu'nda Osman Toprak'ın gökdelenleri için başbakan "Bu gökdelenler istanbul'un silüetini-görüntüsünü bozuyor." dedi ve yıkım kararı çıkarıldı.
peki bir parkı, bir doğal güzelliği hiçe sayıp yerine AVM yapmak, estetiği, görüntüyü bozmaz mı? bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? iki karşıt fiili de uygulayan aynı hükumet. işlerine geldiği gibi yani her şey.
Tam mutfak taşına dayanıp hayrat niyetine kullandığım çeşmeden su içerken annemin "Oğlum değme ha, mutfak taşını yeni hypoladım." demesi üzerine, keşke mayına bassaydım, diyorum her seferinde.
kaç tane gömleğim, t-shirtüm gitti öyle.
hayır mayın falan olsa, elektrik falan verse ya su ile, daha iyi olur, kökten çözüm. böyle çok koyuyor çünkü.
birçoğumuzun çocukken yapmış olabileceği eylemdir. fakat abimin 29 yaşına gelmesine rağmen aşamadığı şeydir. sanırım küçükken babamgil bunu zorla montla sıçtırmış. küçüklükten beri pantolonu ve iç çamaşırını çıkarır bir de iç taraftan kapıya asar, sanki röntgenliyoruz piçi.
sanırım sıçma işlemini çok ciddiye alıyor, adam savaşa gider gibi üstündekileri falan çıkarıyor. kollarını falan sıvasa yeterdi halbuki.
çoğumuzun anne ve babasının içine işlemiş düşüncedir. önüne bir tabak cips koyarsın, ben sevmem ki der, odadan çıkarsın 5 dakikalığına, bir gelirsin, tabak çırılçıplak ve anne-babanın kafasında gizli bir 'accık daha koysana oğlum' baloncuğu görürsün.
ama ikram ettiğinde en fazla bir tane alır içinden.
sonra " çok tuzlu oğlum bu sevmiyom ben ya." der. sonra arkanı bir dönersin, kıtırtılar, çıtırtılar, cipsle yapılabilecek tüm yansıma sözcükler...
"ergenlik döneminde başıma ne bok geldiyse bunun yüzünden geldi." diyebileceğiniz kavramdır. dönemin verdiği kanın deli akması haliyle birlikte her şeyin üstesinden gelebileceğinizi, her güçlüğü aşabileceğinizi düşünürsünüz, başka şehirden sevgili yaparsınız, aile izni olmadan kızın şehrine gider, sonra döt gibi ortada kalırsınız orda.
işte bunları size yaptıran o gereksiz şeyin adı omnipotent düşüncedir.
çocuklukta top oynarken "sert çekmeyin!" manasında kullandığımız anlaşma cümlesi. adana dolaylarında buna denk gelirsiniz.
anlaşma yapılır, maç başlar. oyunun hararetiyle birisi sinirlenip topa bir güzel abanır, karşısındaki adam "yeaandım anıaam!" der ve küfretmeye başlar, sonrasında der ki : "şimdi görürsünüz ulan, ben de en sert şutumu çekecem, durun oğlum siz göreceksiniz!"
2 gün önce rastladığım ve hala etkisinden çıkamadığım durumdur.
beraber oturmuş örgü örüp dizi izliyorduk. birden yerinden fırladı, "aman benim ocakta yemeğim vardı,onu unuttum. " dedi. kalktı gitti. o günden beri görmüyorum. sonra duydum ki siyasi dalgalara karışmış.
özveri gerektirecek eylemdir. zira yan yana otururken biri gelip "bu sandalye boş mu acaba?" diye sorduğunda, "Hangi sandalye?" diye cevap verip, sizi sıkıntıya sokabilir.
çoğu insanın sergilediği bir davranıştır. kendinizce bu davranışı anormal olarak nitelendirebilirsiniz fakat aslında gayet normaldir.
böyle kaş çatmalar olsun, kaş kaldırmalar olsun. ağzını yamultmalar olsun. "akşııam oluncea beni-m çeanem kaıyıyor,her şeaayim kapıaanıyor." demeler olsun. hepsi normaldir.
televizyonda sık rastladığımız insan tipidir. antipatiklik o adamın enstrümanıdır. o da işini öyle yapıyor. sürekli kendinden nefret edilmesini sağlayarak gündemde kalıyor.
1996 yılında kullanılmaya başlayan ve 2005 yılında tedavülden kalkan türk parasıdır. diğer madeni paralara oranla çok büyüktür, bir ara maçlarda tribünlerden atılıyordu.