muhammed hurma diyeti yaptığı söylense de muhtemelen göbekli ve çirkin bi insandı. musa hakkında pek bişi bilmiyoruz ama zaten gerek de yok, isimden kaybediyor.
abartılı özgüven barındıran bir başlık gibi duruyor farkındayım fakat ortalama bir insanım. york düşesi'nin verdiği bir pazar kahvaltısında ya da uludağ sözlük bilmemne zirvesinde filan bulunmadım hiç. ikincisine zaten katlanamam. yani katlanırım da, elektrikli koyun bile düşlemekten aciz onca koyunun arasında bir zirvede içecek olarak arsenik verirlerse ancak. neyse.
yaklaşık 3 yıldır birmingham'da yaşıyorum. görseniz buralar nasıl güzel, nasıl yeşil. bizim türkiye'de sokakta kedi niyetine gördüğümüz hayvan burada at, otobüste giderken sağınızda solunuzda atlar koşturuyor. şimdi çoğunluğu libidosu yüksek bura yazarlarının zihninde at deyince ölçüleriyle akıl uçuklatan sarışın bir hatun canlandı biliyorum ama bahsettiğim bildiğiniz at. gerçi siz onu da zikersiniz sözlük sakinleri. nereniz sakin onu da anlamadım hiç.
mevzuya dönelim. biz bu kızla nette tanıştık. fırında sütlaç kıvamında yumuşak ve leziz bir sohbet akıyor. bi ara boyunu öğrenebilir miyim, dedi. oğuzların kayı boyundanım, dedim. "what?" dedi. "asafsavasakat" dedim. o bunu random sandı çünkü dikkatli bakmıyordu. halbuki saygın bir ekonomistin adını yazmıştım: asaf savaş akat
reddedilmeme dönelim. evlendin mi hiç dedi. evliliğim kumar alışkanlığım yüzünden bitti, karımı rus ruletinde kaybettim, dedim. komik mi sence bu, dedi. komik olmaya çalışmıyorum ki, dedim, çaresizce. ve beklediğim üzere neyse yha demedi şükür. onun yerine ne dedi: ciddi olur musun lütfen biraz.
oluruz tabii. ama önce ciddi sorular bekliyor makamımız. mesela bashkirtseff'in hangi tablolarını daha bilmemne buluyorum , baudrillard için kaç yılımı vakfettim, bach bence de yaşamsal bir panzehir midir. bunları konuşalım.
derhal sicim teorisinden bahsetmeye başladım. daha ciddi bişi olamazdı. sağdan soldan aparttığım üç beş kırıntı bilgiyi, sanki üzerine yoğun zihinsel efor harcamış gibi raftan alıp bilinç diye potansiyel sevdiceğe uzattım. bundan da mı etkilenmeyecekti amk.
matrix'i yeni izlememiş ama hala alışamamış insanın parende atarken atardamarını dikenli tele taktırmışına döndüren onca başlıklar gördük. çıta o kadar yükseldi ki yıllardır, daha ne olabilir diye meraktayız hep.
bunun bir haddi hududu var mı gençler, varabileceğimiz son nokta ne olacak.
potansiyeliniz çok kuvvetli olduğu için soruyorum, sizce siz en fazla ne kadar insanlığın soyluları klasmanından at hırsızlarının yer aldığı lige uçurulabilirsiniz?
sene 2003. ayak tabanlarım düz hala. bi kıza aşık oldum. olmaz dedi. tamam dedim. sonra ablası gelip bana bunu yaptı. ona da aşık oldum. olur dedi. hayır dedim.
çünkü gezegen senin hatrına güneş'in etrafında dönüyor sanço.
ve sen beynindeki yüz milyar nöronun milyarda birini bile düşünmeye vakfetmemiş bir insan olarak yanlış dediklerinle böbreküstü bezlerimizi titretiyorsun.
bunu gerçekten merak ediyorum. çünkü inanç müthiş bir düşünsel konfor. iyi ya da kötü neyle karşılaşırsanız karşılaşın, bunu bir şekilde oraya bağlayıp iç huzura kavuşuyorsunuz. tam da bu yüzden hayatında 5 dakika olsun varoluş sancısı çekmiş her samimi ateistin inananları aşağılamak değil, onlara özenmesi gerektiğine inanıyorum. çünkü bir tanrı inancın yoksa hayata dair sağlam soruların vardır ve bunlara sağlam cevaplar ararsın. ama bir hristiyan/müslüman/yahudi için böyle değil duru. hali hazırda tüm soruların cevaplanabileceği tek bir adres var. oraya bağlayıp mis gibi uyuyorsun. ve bunu tercih etmek de asla saçma değil. buraya kadar tamam.
ama şimdi bu kadar düşünsel konfora meyilli insan da bu tanrı inancı olmasaymış ne yapacaktı acaba. yerine neyi koyacaktı. ya da bişi koyma ihtiyacı hissetmeyecek miydi. hissederse hepimizi sikebilitesi nedir. hisli insan bunlar sonuçta.