akp nin şüphesiz ki en başarılı olduğu alan o kadar kötülenip yaptıkları yanlışlar gün gibi ortadayken bir o kadar da kendilerine güvenilmemesi için tonlarca sebep varken, insanların olayları nasıl görmelerini istiyorsa öyle görmesini sağlamak ve bütün bunların yanında halen iktidar olabilmektir. ben halen şaşırıyorum valla.
--spoiler--
--reklam--
düğününüzde oynayacak insanlar sizi birdenbire satıverdiler "abi çok önemli bir toplantım var" mı dediler?
askere gideceksiniz sizi havaya atacak "en büyük asker bizim asker" diye bağıracak uğurlayacak adam mı yok?
hiç üzülmeyin.
profesyonel oynama, uğurlama, davet ekibi hizmetinizde.
düğünlüre, nişanlara, kınalara, asker uğurlamalarına gidilir. aynı zamanda hem düğün hem nişan hem kına siparişi verenlerin cenazelerinde profesyonel yas tutarız. tabutu taşırız. her türlü ağlanır. helva yenir. pilavlı yapılır. ilgililere duyurulur. saygılar.
--reklam--
--spoiler--
durduk yere şey pardon 81 yıldır resmen savaş halinde bulunduğumuz san marino dan gelecek herhangi bir nükleer tehlikeye karşı malatya'ya kurulacak füze savunma sistemi ile çelişen olaydır. kaynak: http://www.cnnturk.com/20...en.uyari.radari/629241.0/
sen hem israille hem san marinoyla nasıl savaşacaksın anlamadım ki şimdi ben. ne yapmaya çalışıyorsun müdür?
bir de chpli arkadaşlar pişkin pişkin http://www.sondakika.com/...-savunma-sistemi-3006749/
iran'dan gelecek füze tehlikesinden israil'i korumak için kuruluyor diye boş boş iddialar da bulunmuşlar. ulan israil bizim 9 tane insanımızı uluslararası sularda öldürmedi mi? biz bunlarla limoni değil miyiz? orda durcan işte harbiden van minüt yani. hem israille savaşa girecek gibi burun buruna geldik.
hem de herifleri korumak adına füze kalkanı koyuyoruz. ulan olur mu öyle şey san marino için koyuyoruz. oraya başka kimin için koyucaz? yok irandan korunacakmışız, koruyacakmışız? ulan iran da nükleer füzeyi geçtim çatapat daha yeni keşfedildi siz naptınız pirim? http://www.haber365.com/h...ina_karsi_itidalli_tepki/ bir de bak adamları gereksiz tepkiye sokuyorsunuz.
iktidar tarafı her zaman ki gibi olayın asılsız olduğu, san marino için füze kalkanı kurulmadığını, abdnin füze kalkanını kurmakla alakası olmadığı, bizzat natoya yeni katılan arnavutluk ve hırvatistan iş birliğiyle füze kalkanlarının konulduğunu bildirdi. ayrıca mallar kesinlikle çin malı değil halis mulis hırvatistanın baharından dalmaçyalardan kopmuştur. bu konuda sizi temin ederim pirim. hayır der ısrar ederseniz de tahrik ederim. ona göre yani.
kaynak: http://siyaset.milliyet.c....2011/1440651/default.htm
bir de bazı arkadaşlar "soğuk savaş bitti" "orta doğuyu kontrol altında tutmak abdnin amaçlarından biridir nato şemsiyesi altında bu emellerini gerçekleştiriyorlar" falan demişler.
nato şu an için dünya barış ve kardeşliğine odaklanmış sosyal yardım projesidir bunu dile getirmekten bıktım, usandım. o kadar söylememize karşın, artık bu olayı yanlış yönlere çekenlere diyecek söz bulamıyorum doğrusu! tek diyebileceğim san marinonun hesabı sorulacak.
bekle bizi san marinoooooo.... 81 yılın hıncını almaya geliyoruzzzz. bekleeeee...
profesyonel askerliktir. daha kaç aile "vatan millet sakarya" "en büyük asker bizim asker" eşliğinde askere uğurladığı oğlunun tabutunu omuzlarında taşıyacak? işin üst düzey eğitimini almış komandolar varken eğitimsiz mehmetçiği doğuya gönderirsen terörü bitirme vaadin aynı türkiye'nin avrupa birliğine girme vaadi olur işte. ama en azından avrupa birliğine girme olayının ucunda "vatan sağolsun" diye biricik oğlunu ölüm-kalım yolculuğuna uğurlayan anne babanın göz yaşları ve çilesi yok...
yeri gelince "siz nasıl müslümansınız" diye çeşitli eleştirilere maruz kalırlar bunu diyen insanlar. ve cevapları da "islam hoşgörü dinidir" "kişinin dinini nasıl yaşadığı sadece kişinin kendisini ilgilendirir" "müslümanlığımı kimse sorgulayamaz" tarzı oluyor genellikle. e ulan bu ne yaman çelişkidir? hem sen milletin dini yaşayışına iğneli iğneli dokundur bir güzel. imalı imalı yorum yap. sonra da çık deki "kişinin dini yaşayış tarzı kişinin kendi..."
ya bi git. havalar çok bozdu insanlarda bozmaya başladı hakikaten. yazık cidden yazık.
edit: ahlak polisi olarak iş başındayım "bsg" i düzelttim çok da fark etmedi hani...
ben size anlaşılamayan konuyu söyleyeyim. müslüman kardeşlerimize yardım konusunda kesinlikle anlaşamadığımız bir konu var. gelin size bunu anlatayım.
filistin müslüman ülke değil mi? israil de filistinlilere eziyet ediyor. gazze'yi bombalıyor. çocuklar ölüyor. ülkede savaş, kıtlık ve bunun getirdiği daha onlarca sorun hakim. tabii türkiye de ihh üzerinden filistine destek vermeye çalışıyor. ama türklerin allahla anlaşamadığı asıl konuyu ben size söyleyeyim. anlaşamamalarının tek sebebi filistini israilin karşısında desteklemek. ama olayı basite indirgersek böyle tabii. filistine destek vermemiz yanlış demiyorum. aslında neden sadece filistin demeye çalışacağım bu entaride, devam edeyim vesselam. asıl olay iki sorunun altında yatıyor.
nasıl destek? ve neden sadece filistin'e destek? asıl anlaşamadıkları husus budur allah ile müslüman türklerin. "nasıl destek?" sorusuyla ilgili açıkçası pek bir şey demek istemiyorum. onun yerine ili "aydın" kendileri çoğunlukla "aydın" olmayan insanların katıldığı bir röportaja sizi götürmek istiyorum( yanlış anlaşılmasın aydınlılarla bir sorunum yok. sadece oraya çıkıp saçmalayan, alakasız şeyler söyleyen insanlara benim bu göndermem. ) http://video.haberturk.co...n-ilginc-yanitlar-2/53576
video ortada.
peki olayın nasıl desteklendiği bölümünü geçtik. müslüman ülke filistin. iyi, güzel, hoş tamam. yardım edelim filistine. buraya kadar sorun yok.
müslüman ülke olmasını da geçtim dünyada böyle bir felaketle karşılaşan herhangi bir devlet olabilir bu. bu devlete yardım eli uzatmamız gerekir zaten bu her şey den önce milletlerin, ulusların insani bir görevidir. hep söyledim yine söylüyorum şu dünyada rus, amerikan, ispanyol vs. ayırt etmeden hepimiz dünya üzerinde yaşayan bireyleriz. belirli bir sistem ve düzenin domino taşlarıyız. sevelim birbirimizi ya da sevmeyelim.
ama belirli konularda bir arada olup yardımlaşmazsak dünyada hiç bir şeyin üstesinden gelemeyiz. insanlar topluluklar halinde yaş... kestik. sosyolojik değerlendirmeyi o kadar da abartmaya gerek yok. ama son bir sosyolojik soru soracağım. madem dünya da yaşama emeline sahibiz hepimiz (yoksa öldürürdük kendimizi sonuçta) ve empatiden yoksun olmayan vicdan sahibi insanlarız. o zaman zor durumdakine de el uzatacağız öyle değil mi? peki, ben sadece şunu soruyorum.
neden filistin? olay tamamen müslümanlığa bağlanıyor ama işin aslı öyle değil bence. tamam ihh yardımlarında "müslüman olma koşulu" arayan bir yardım kuruluşu ama asıl olay müslümanlık olamaz. hemen bir örnek vereyim size. sizi artık türkiye'nin neresindeyseniz oradan alıyor akdeniz sahillerine götürüyorum. (biletler benden konaklamaya karışmam) her neyse, yüzüyoruz bir güzel. ama yetmiyor bize akdeniz ve akşamları. dalıyoruz süveyş kanalından kızıldenize. oradan sizi bir doğu afrika ülkesine götürüyorum. eski italyan sömürgesi şimdilerde ise yeni dünya sömürgesi olan bir ülke. eritre.
2000 yılında eritre, askeri alanda olamasa da hukuksal daha doğrusu diplomatik açıdan bağımsız olmayı başaran bir ülke.
ancak eritre'nin statüsü şu an filistin'in statüsünden farksız. nasıl mı?
eritre'de sayısı azımsanamayacak kadar müslüman var. ve bu müslümanlar aynı filistin'de ki gibi asimilasyon politikalarıyla yıpratılıyorlar. müslümanlar öldürülüyorlar, şehirler topçu ateşiyle harabeye döndürülüyor israil bunu uçaklarla yapıyor. ama erdoğan ve kabinesinden bir kişi bile burada yapılanları görmüyor. eğer amaç gerçekten islam ve müslümanların koruyuculuğunu üstlenmek, onlara liderlik etmek olsaydı eritre ve bir son dakika haberine göre eritre'nin biricik ve sadık komşusu etiyopya'da meydana gelen bu olaylar görmezden gelinmezdi. bu olayların dışında çeçenistan katliamı var çeçenistan da aynı şekilde ruslar tarafınadn çok yakın bir zamanda göz göre göre katledilmiştir. ayrıca çeçenistanın geneli müslüman bir toplumdur. e peki nerede eritreye müslümanlık? hani etiyopya ya destek? davosa çıkıp "van minüt" demekle olmuyor işte. dönemin cumhurbaşkanları başbakanları neden çeçenistanları korumadı müslüman kardeşlerimiz diye? neden katledildi çeçenler?
http://www.milligorusforu...mi-yuregin-varsa-bak.html
yukarıda verdiğim link google da 'çeçen katliamını' arattığınızda başta çıkan sitelerden biridir. eğer detaylı bilgi istiyorsanız google zaten size kaynaklık edecektir. velhasıl kelam allah ile türklerin anlaşamadığı tek konu bu olsa gerekir. ya da başka şeyler de var mıdır? bilmiyorum.
ama bunun çok önemli bir sorun olduğu da apaçık ortada...
+ eeeh oldu o zaman ben gideyim artık gülşenlerle buluşacaktık da
- ???
sen de bakarsın arkasından "ne gülşeni lan gülşen diye arkadaşı mı vardı ki bunun" diye... ah ulan ah...
3. nesil başbakan. dediklerini okumadan güne başlayamadığım über insan. hele ki penguen ve uykusuz da ki karikatürleri görülmeye değer. sen hep konuş yeter ki konuş denilecek pırlanta insandır. askerlik yan gelip yatma yeri değildiriyle ananı da al gitiyle bizleri zamanında çok güldürmüştür. böyle devam etmesini dilemekle birlikte, bir de ülkeyi yönetse 4x4 lük hale gelecek insandır.
bir kere cinsellik haz işidir. istek işidir. herhangi bir sağlık problemi olmayan her kişi cinsel istek sahibidir ve cinsel istekleri doğrultusunda ilişkiye girerler. e dolayısıyla sadece haz ve istekten kaynaklanan bir olayı tutup da tercih etmek gibi bir şey olamaz sanırım.
insan ne istediğini seçebilir mi ki? tabii ki de hayır. e öyleyse burada bir sorun yok değil mi olric? ne istediğimizi seçemediğimize göre cinsel tercih aslında seçilebilir bir şey değildir. tanım itibariyle de yanlıştır. cinsel tercih, kişinin hangi cinse karşı istek beslediğine (para için cinsel ilişkiye giren insanları falan saymazsak tabi) bağlıdır. yani hangi babayiğit de çıkıp demiştir ki "benim tatlı karıcım zeliha, ben birden kadınlara karşı ilgimi kaybettim. süleymanla sevişeceğim" diyerekten yön değiştirmiştir... tabii ki kendi ne istediğini sonradan fark eden insanlar vardır ama cinsel isteği birden bire tam tersi yönde değişen insan görülmemiş şeydir. türkiye'de ki eşcinsellik belgeselini izlediniz. yakşamlar...
bir kere atatürk ders kitaplarında kemalizm propagandası yapılsın diye bulunmuyor. sanırım bazen atatürk'ün türkiye cumhuriyeti'nin kurucusu ve tarihinde ki en önemli kişilik ve bir çok açıdan fikirleriyle, yaptıklarıyla türk gencine, türk eğitiminden tutun türk sinemasına kadar her alanda yenilikçi ve bizi hep ileriye götüren bir önder olduğu unutuluyor.
kemalizmi, atatürkçülüğü falan bir kenara bırakın. şimdi size bir soru soracağım.
atatürk ismini mustafa kemale uygun gören kimdir? elbette ki türk halkıdır. peki zamanında "türklerin atası" olmaya layık görülmüş önemli bir liderin ve bir o kadar önemli fikirlerinin gençlerin kitaplarında yer alması sizce propaganda mı oluyor yani? türkiye cumhuriyetinin kurucusunun resmini oraya koyduğumuz da kemalizm mi işleniyor damarlara? aksine çocuklar atatürk'ü önemli bir figür ve kendilerine örnek alınacak kişilik olarak görüyorlar. bir sürü kemalist propaganda yapılıyor her yerde olabilir eğitimde, siyasette... ama sizi temin ederim. bu onlardan biri değildir. atatürk bir liderdir. bir semboldür türk halkı için. atatürkün resmini geçtik yani böylece. peki ya gençliğe hitabe? http://www.ataturkungencligehitabesi.com/
şu adresten gençliğe hitabeyi tekrar bir okuyup ilkokul ya da lise okuyan çocukları negatif yönde etkileyecek yeri göstermenizi istiyorum? türk gençliğine hitap eden milliyetçliğe, cumhuriyeti, özgürlüğü korumanın vatani görevleri olduğunu türk gencine telkin eden bir hitabe. kitapta bulunmalı ya da bulunmamalı. bence kitapta bulunmalı ama bulunması gerekli diyemeyeceğim. hem kitapta bulunsa ne olur? bulunmasa ne olur? her halükarda, her türk gencinin gençliğe hitabeyi en azından daha önce okumuş olmasında ve bu hitabeden ders çıkarmış olmasında fayda vardır. hem zaten sen anti-militarist değilsen, anti-demokrat, cumhuriyet karşıtı ve türk özgürlüğü karşıtı görüşlere sahip değilsen gençliğe hitabenin içeriğinde herhangi bir yanlış bulamazsın. gençliğe hitabenin türk gencinin okuyacağı kitapta olmasını tartışmazsın. ha ama bunu insanların kanına sokarcasına ezberleten öğretmenin, din ve ahlak bilgisi derslerinde çocuklara sure ezberleten bünyeden bir farkı yoktur. isteyen okur feyz alır, ders çıkarır. isteyen okumaz. ama kitaplarda bulunmalı, en azından bu sayede unutulmaz ve tozlu tarih raflarının arasında kendini bulmaz gençliğe hitabe.
kürt arkadaşlarım var gençliğe hitabenin kitapta bulunmasını eleştiren, onlara katılıyorum. zorla gençliğe hitabeyi ezberletme ve okutmak saçmalığın daniskasıdır. bu tarz zorlamalar kesinlikle yapılmamalıdır.
orada ki "gençliğe hitabe" adı üstünde 'türk gencine hitaben' söylenmiş bir manifestodur. sen kalkıp yok efendim ezberleyecek ya! türkiye'de yaşamıyor mu! dersen. olmaz. bütün bunları da aşmamız lazım artık ama gençliğe hitabe ve atatürk resmi kaldırılmamalı kesinlikle. istiklal marşını tartışmaya lüzum dahi görmüyorum.
istiklal marşı türkiye cumhuriyetinin resmi marşıdır. e türkiye de okuyan türk çocuk bunu bilmeyecek neyi bilecek affedersin?
o zaman milli marştan da çıkar istiklal marşını yani ne gereği var? istiklal marşı kesinlikle bulunmalı ders kitabında böylece her türk genci tarafından bilinmesi ve öğrenilmesi daha kolay olacaktır.
ne orospusu kardeşim ne kaşarı ya? senin bunu tartıştığın yer neresi? türkiye. peki türkiye'de ki yaşanan olayları gözünün önüne getir bakalım.
türk insanın kızına, kadınına verdiği değer her fırsatta bekaretini kaybetmiş kıza orospu gözüyle bakılmasından öteye şu güne kadar gidebilmiş midir? "millet ne der kızım?" durumları, "adımız çıkar valla" lafları, sözde namusunu, gururunu koruyorsun ya, o sözde "gurur namus koruma" da kızının bekaretini koruyorsun öyle korunuyor işte.
bu zihniyetler en azından taş devrinde kalmamış mıydı ya? hiç bir şeyin değişmediğini ve halen düz kafa insan olduğumuzdan mı bahsediyorsunuz?
yazıma başladım sanırım. evet, böyle oldu.
öncelikle bu yazım da, türkiye'de kızın bekaretini kaybetmesi olayına kafayı bu kadar yormamanız gerektiğini, önce türk kadınınıza gereken değeri göstermelisiniz görüşünü aktarmaya çalışacağım. bir örnekle başlayalım. hem de çok ama çok basit bir örnek olsun bu.
erkek 1 ay boyunca 4-5 kızla beraber olmuştur. "helal olsun be." "işte benim oğlum" denilir. kız da aynı şekilde 4-5 erkekle beraber olmuştur. "ulan kaşar" "orospunun önde gideni namussuza bak sen" lafları havada uçuşur durur. her olayda olduğu gibi bu olayda da dini inancını ve görüşünü bir kenara bırakamaz kimse çünkü sanki erkek zina yapmaz "erkek" olmuştur o.
kadın ise zina yapmış. günahkar olmuş. namusa, onura leke sürdürüp ailesinin şerefini iki paralık etmiştir.
şimdi düşünün. bir kız. 28-29 yaşına kadar kimseyle bir şeyler yaşamamış bir kızı ele alalım. cinsellikle, kadın-erkek ilişkileriyle gerekli ne tecrübesi ne bilgisi olmayan bir kız. bu kız bekaretine kafayı takmış, bütün kızlığını kadınlığını belinin altındakine bağlayan bir kızın ciddi bağlamda psikolojik sorunları yok mudur? ben bunu sorarım aslında ve derim ki o kız için. ya kendinden utanıyordur.
ya travmatik bir olay geçirmiştir etkisinden kurtulamamıştır. ya kendini çirkin buluyordur kimseyi beğenmiyordur. bu böyle uzar gider işte. tabii bir "ya" daha var. zaten o da ailesi bu konuya çok fazla kafayı takıyordur. kızı kısıtlıyor kızda bütün bunlara seyirci kalıp bir şekilde manipüle oluyordur. aman dikkat edin yanlış bir şey yapmasınları anlarım. korumacı tavrı anlarım ama, olayı namus, gurur, şerefe mi getirdin sen? bir dakika ne dedin? sen yıllar boyunca kızının ve kadınının değerini bir tek bekarete endeksle. görücü usulünü destekle. berdel yap. kadına verdiğin değer sıfır. daha senin sözde adaletini, hakkını, hukuğunu sağlayan adamlar: http://www.ntvmsnbc.com/id/25251279/
"yargı yükünü hafifletmek adına tecavüze uğrayan kadını tecavüzcüsüyle evlendirilsin. kadına şiddete kamu davası açılmasın. uzlaştırma komisyonu kurulsun, 15 yaş altındakilerle ilişki rızayla olursa ceza indirimi de yapılsın, tecavüz mağdurundan ruh sağlığı raporu istenmesin. ceza çok artıyor. küçük yaşta yapılan evlilikler için kocalara ceza verilmesin." diye öneri sunuyorlar.
sen böyle bir ortamda türk kadınını nasıl bir psikolojiye soktuğunun farkında mısın? hayır. güvensiz bir ortam.
tecavüzcüler sokaklara yeniden salınıyor. destekleniyor.
artık yetmezse tecavüz eden değil tahrik eden suçlu bulanacak acaba o kadar cür'etkâr halleri görecek miyiz çok merak ediyorum.
bu ülke işte böyle bir hale geldi. sonuçlar ortada. müthiş bir güvensizlik, sıkılık, baskı, duygu manipülasyonu ile sen zaten türk kadınının gerek duygularına gerek tercihlerine tecavüzünü yapmışsın. iyi hoş ya bu vakitten sonra tecavüzcüyü salsan ne yazar öyle değil mi?
bekareti önemser ya da önemsemez türk erkeği ama şöyle bir gerçek var. kafayı bekarete takmamış kızın her zaman destekçisiyim.
en azından yaşıtı olan karşı cinsinden daha hür ve daha cesur düşünüyordur bu bile yeter ya zaten...
yayını yapan kanal filmin başında ki izleyici kitlesi uyarısında mevzu bahis sevişme sahnesinin uyarısını yaptıysa ve sen bu uyarıyı dikkate almayıp sonra da serzenişte bulunuyorsan orada duracaksın işte. ha sen dersin ki "ama kanal filmin başında gereken uyarıyı yapmadı" e o halde git gerekli mercilere şikayetini yap. onlar yapması gerekeni yapmıyorlarsa sende yapman gerekeni yaparsın işte. olur biter yani.
"brad pitt, çok sorulan angelina ile ne zaman evleneceği sorusuna, evliliğinin eşcinsel evlilikler tüm ülkede yasal olunca gerçekleşeceğini söyleyen brad,' herkes evlenebildiğinde biz de evleneceğiz' diyerek bu kararına sadık olduğunu gösterdi."
kaynak: http://starlounge.tr.msn....x?cp-documentid=159178328
şimdi böyle bir ön yargıyı da önermeyi de brad pitt büyük bir başarıyla kırıyor. gwyneth paltrow (coldplay'in solisti chris martinle evli şuan) gibi dünyalar güzeli bir kadınla nişanlanmış. ardından ondan ayrılıp yine hollywood'un güzellerinden jennifer aniston ile dünya evine girmiş. daha sonra ondan ayrılıp bir dönemin seks ikonu haline gelmiş angelina jolie ile aşk yaşamaya başlamış. beraber dünyanın en ünlü çifti olmayı başarmışlardır. (juliette lewisden tutunda asistanı lara marsdenle yaşadığı aşk iddialarını falan bir kenara bırakıyorum) şimdi böyle bir adamın eşcinsel olma ihtimali rtenin, anarşist hippi takılıp komünist bir erkeğe aşık olmasıyla eşit derecede ihtimal dahilinde. zaten bu benim öylesine verdiğim bir örnek ve bu örneğin yanında gerek hollywood dünyasından, gerek edebiyat çevrelerinden, sanattan, siyasete bir çok alanda yüzlerce kişi tarafından söylenildiği gibi "eşcinsellik artık aşılması gereken bir tabudur." hal böyleyken "eşcinselleri savunanları eşcinsel sanmak" ön yargısı ya da önermesi artık adını siz koyun. çoktan aşılmış bir tabu olmalıydı. yapamadık olmamış...
öncelikle birazdan anlatacağım tipler evlerden, gözlerden ırak olmalı. yoksa 'sigarayı bırakan bırakıyor' baskısıyla hiç bir yere varamazsınız. "sigara içiyor musun?" sorusuna aslında hayatında sigaraya elini dahi sürmemiş adamın gelip de "sigarayı bıraktım" diye artistlik yapmasıdır bahsettiğim şey. sırf millet o kadar uğraşıyor, didiniyor bırakamıyor ya sigarayı.
bu elemanda çıkıyor diyor ki "ya eskiden içerdim de bıraktım artık. insan başladığı şeyi bitirmesini de bilmeli" tarzı cevap veriyor. aman diyeyim bu tip bukalemunlardan uzak durun. ben hep bunlar yüzünden bırakamadım sigarayı... ömrümü yediler.
halen bu tarz bulgulara takılanlar var mı lan acaba? dediğim olaydır. eğer takılanlar varsa halen. muhabbeti kesiversin alevi arkadaşıyla da alevi olan elemanda kurtulsun kendisini alevi diye kayıran sözde arkadaşından. insan; renginden, işinden, dininden, dilinden, ırkından önce insandır şunu bir türlü anlayamayanlar varsa çok yazık gerçekten...
(bkz: rüyamda gördüm abi piyango vuruyordu bize)
"abi bizim yan mahallede ki bi çocuğa çıktı demek ki olabiliyor abi." "insanın şansını denemesi lazım sonuçta."
bu tarz örnekler Türk milletinde hep vardır. memurun, işçinin, emeklinin umududur. canıdır. kanıdır. "kuş sıçması" tarzı olaylar vatandaşımıza umut verir. tabii bu ve buna benzer olaylar insanın hep kendini avutması amma ve lakin aynı zamanda bir ihtiyaçtır. olmazsa olmazdır yani.
"feminist değilim ama feminizmi korumakla yükümlüyüm" "3 çocuk yapmayın hatta çocuk yapmayın" "ev hanımlığı yan gelip yatma yeri değildir" "eşyalarını da al git" "daha da gelmem mangoya" tarzı örnekler çoğaltılabilir. güzel de olur hani...
yıllardır var olan bir taraftar repliğidir. daha farklıları ise "yendik mi yendik? eee... susacaksın o zaman" "skor tabelasına bakacaksın kardeşim. bak bakayım ben orada mıyım?" klasik taraftar repliği olmakla birlikte. "..ına goruk bülen başgann" ve star tv nin unutulmaz galatasaray - milan maçı ardından attığı "yendik mi lan" başlığı aslında bu repliği efsane kılar nitelikte.
iddia da ne zaman "garanti kupon yaptım lan bu sefer harbi" diyerek oranı düşük mutlak galibiyet beklenilen takımlara oynadığım da o takım yeniliyor arkadaş... neden? bu da mı murphy yasasıdır lan? ben neden bilmiyorum arkadaşım böyle bir yasayı? ulan hiç sevmediğim fenere 'yener' diye oynuyorum.
rakip 10 kişi kalıyor, seviniyorum. biraz süre geçiyor gol yiyorlar. saçımı başımı yoluyorum "ulan kaç maçtır müthiş formlusunuz niye lan bu maç" diyorum.. saç baş yolduran bir bekleyişin ardından son dakikalarda gol atıyorlar hunharca seviniyorum. ama ofsıyttan geçersiz... yaaani? futboll enteresannn?
ömer üründül'e selamlarımı yolluyorum. zamanında "maç bitmeden iki takımda gol bulabilir" dediydi de dinlemediydim diye düşünüyorum. bloklar halinde yırtıyorum kuponumu... ah kafam ah...
beşiktaşlı olmak benim için sadece beşiktaş'ı kupa başarısıyla, lig başarısıyla, şu takıma kaç atmışıyla desteklemek değildir.
benim beşiktaşlı olmamın sebebi beşiktaşın türkiyenin en başarılı kulübü olması da değildir.
benim beşiktaşlı olmamın sebebi beşiktaşın iki sene boyunca hiç yenilgi almayan tek takım olması ya da ilk türkiye kupasını alan takım olması falan değildir. ( sazanlara uyarı: bunlar sadece örnek Beşiktaş bunları elde etmedi zaten)
ben maddi başarıya o kadar önem vermem. bu sene Beşiktaş şampiyon olmuş "beşiktaş yürürdük lay lay lay" diye sokaklara dökülmek benim beşiktaşlılığımı yansıtmaz.
ha beşiktaş herhangi bir dalda türk sporunun gelişmesine ve o dalda ilerlemesine ön ayak olmuştur. bununla övünürüm.
lakin inanın galatasaray ya da fenerbahçenin de türk sporunda ki buna benzer gerçekleştirdiği bir ilk ya da başarıyı da aynı şekilde överim. bir farkı yoktur benim için.
ben, beşiktaş şu kulübe şu kadar atmış şu kulüpten şu kadar yemiş tarzı olaylara fazla takılmam. benim saha içinde takımımdan beklediğim 3 şey vardır çünkü.
1-) sportmenlik
2-) futbolcularımın oynayabileceği en iyi oyunu oynaması
3-) futbolcularımın oynayabileceği en göze hoş oyunu oynaması
bu kadar. benim beşiktaştan saha içinde beklediğim futbol anlayışı budur. ötesi olamaz. yenmişiz, yenilmişiz ya da berabere kalmışız hiç önemli değil zaten beşiktaşlı olmanın, beşiktaşa gönül vermenin en önemli ilkesi "sevinmek için sevmedik" ilkesidir. kaldı ki halen taraftarı bir arada tutan en önemli ilkelerden bir tanesidir.
beşiktaşlı olmak kupalar, şampiyonluklar demek değil. varsın yansın kupalar yansın şampiyonluk yansın federasyon sonuçta hepsi endüstriyel futbolun gerektirdiği, getirdiği lanetlerden biri değil mi?
elbette kupalar, şampiyonluklar ve bunlardan gelen maddi gelir kulübün ayakta kalması için çok önemlidir. bunun ben ve benim gibi bütün beşiktaşlılar farkında. yine de benim için manevi başarılar ve ilkler, maddi başarılar ve ilklerden her zaman daha önde olmuştur benim bir beşiktaşlı olarak çoğu zaman övündüğüm nokta manevi başarı ve ilklerimiz olmuştur.
mesela ben, "atatürk beşiktaşlı" zırvalarını duyup da beşiktaşlı olmadım. kaldı ki "atatürk fenerbahçe nin defterine bilmemnesine imza atmış bidi bidi" gibi ortada daha dönen bir sürü şey vardı.
hem zaten ismi, kendi ve yaptıklarıyla gerek beşiktaştan gerek fenerbahçeden gerek galatasaraydan büyük bir adam, beşiktaşlı olsa ne yazardı?
ben doğuştan beşiktaşlı değilim mesela. babamın zoruyla amcamın aldığı bisikletle falan beşiktalı olmadım ben. hatta ben lise son dönemlerime kadar hiç bir kulübe gönül vermedim, desteklemedim. fb, gs, bjk ayırt etmedim hepsini çok severdim bir önemi yoktu o zamanlar takım tutmanın futbolun yanında. tamam takım tutmadım, ama her zaman futbola da gönül verdim. oyuncular, kupalar, ilkler artık ezbere bildiğim şeylerdi benim.
derken gün geldi hangi kulübün benim futbolla ilgili düşünceme ve futbolla ilgili duygularıma daha yakın olduğunu bulmam gerektiğini fark ettim.
o kadar taraftar grubunun içinde dikkatimi çeken tek bir taraftar grubu vardı.
çarşı. logosunda ki "a" harfi anarşizmi sembole ediyordu. her türlü sosyal ön yargı, her türlü sistem ve rutine karşı olan bir görüşü vardı çarşının.
ters giden ve yanlış olan her şeye karşı olan anarşizmin sembolü olan "a" harfi. çarşının içlerine indikçe, hakkında yaptığım araştırmalar, çevremde ki beşiktaşlı ve çarşının içinde bulunan arkadaşlarımın anlattıkları sonucunda bana en yakın taraftar kulübü olduğunu anladım.
gerek; her türlü sistem, ön yargı vb. şeyleri reddeden bir taraftar yapısı, çoğunluğunu aydın kesimin oluşturduğu çarşı tam bana göre bir ortamdı.
gerek attığı sloganlar, gerek desteklediği görüşler, gerek yaptığı orjinal tezahüratlar ve gerek söylediği orijinal marşlar bana çarşıya karşı oldukça pozitif bir önyargı veriyordu.
önce türk futboluna sonra kendi kulübüme destek olmamız gerektiği görüşüme, en yakın görüşlere sahip taraftar kitlesiydi çarşı.
benim için önemli olan; bir kulübün kendi için değil, türk futbolu için neler yaptığıdır aslında. bu bakımdan çarşının her türlü sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi sorunlarla alakadar olan bir taraftar kitlesine mevcut olması ve bu uğurda gerçekleşen projelere maddi ve manevi yaptığı destekler; çarşıyı her zaman kalbimde ayrı bir yere koydu.
bana beşiktaşı sevdiren de Türk futbolunu sevdiren de çarşıdır. nükleere karşı olan da çarşıdır. bir süre sonra kendisini kötü emellerine alet etmek isteyenlere uymamak için beşiktaştan ve kendini kendinden koparan ve kendine karşı olan da çarşıdır.
beşiktaş halkın takımıysa çarşı da halkın önemli bir kitlesini oluşturan önemli bir taraftar topluluğudur. bu her zaman böyle olacaktır.