3 yıl sonra döndüm sözlük. içime attım attım yandım. Acabalarla, keşkelerde doldum taştım. Bu sektöre kendimi bildim bileli ilgiyle, sevgiyle yaklaştım. Geleceğin mesleği, yattığı yerden para kazanıyor gibi cümleleri sık sık duydum. Hepimiz duyduk. Hala duyanlarınız vardır. Ben kulaklarımı kapattım artık. Üniversite seçimimi yine aynı alandan yaptım. Yazılım Mühendisliği. ilgim olmayan derslere dahi geçmek için değil; anlamak, öğrenmek için çabaladım. Belirli bir alan belirleyip(Mobil uygulama geliştirme), 2. sınıfımdan itibaren kendimi geliştirdim. 1 yetmez dedim, en çok tercih edilen 2 dili öğrendim. Portfolyomu geliştirmeye çalıştım mümkün olduğunca. Sonuç ise, mezuniyet öncesi ve sonrası 8 aylık iş arama süreci 400+ başvuru(sadece alanımda). Çoğundan geri dönüş dahi yok. Geri dönüş aldıklarım ise sebep gösterilmeyen redler, ego tatminleri, saçma ve alakasız mülakat soruları, dolandırıcılar, kendi işlerini case vermeler vs vs.
Aslında umursamazdım bu durumu. Ama içinde bulunduğum durum maalesef buna engel. 5 yıllık bir ilişkim, artık yaşımızın geldiğini evlenmemizi isteyen aileler. Ki biz de aynı şekilde. Fakat kimse onlara göre "saygın" bir iş bulana kadar, hiç bir şeyin yürümesini istemiyor. iş bulana kadar geçici, para biriktirmek için bile olsa. Asla hiç bir işi küçümsemiyorum. Benim için fiziksel ve/veya zihinsel emek sarf edilen her iş eşit seviyededir. Sanırım kimse benim gibi düşünmüyormuş. Bugün bir yere beden işçisi altında başvuru yaptım(IK bir başvuruya, bir bana bakıyor. Gerçekten berbat hissettirdi yaptığı hareket.) ve yemediğim azar kalmadı. Daralmış durumdayım. Tek isteğim evlenip beraber yaşamak, mutlu olmak. Ama bu bahsettiğim durumların ilişkimi bitirmesinden korkuyorum. Benim için tek değerli şey ilişkim. Çabamın ve gayretimin tek sebebi de bu oldu 5 yıllık süre içerisinde. Kısaca bunaldım sözlük. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Her şeyi yakmaya, her şeyden vazgeçmeme ramak kalmış durumda artık.
insanlar sabahtan öğlene/ikindiye hatta bazıları akşama kadar yanında oluyorlar. Yemek yeme imkanları yok. Saçma değil gayet yerinde bir gelenek. Kaldı ki üstteki yazarın dediği gibi acısı en büyük olan üstlenmez bu görevi. Kardeş payı’ndaki hilmi örnek verilebilir.
“Sahip olanın veya olunanın olduğu değil, ikisinin de teslim olduğu aşka olsun övgü;
Bize, cehennemi yaratma gücümüz olduğunu gösteren kabusa olsun övgü.”
Ne öyle hiç yeme daha iyi. Poğaça olmaz. Üç ekmek al simitleri üçer tane olcak şekilde ekmek arası simit yap. Geçiştireceksen illa adam akıllı geçiştir.
Evde kodlama öğrenmek olarak değiştir düşünceni. Tek amacın bu olsun. Şayet gerçekten tahammül edebilirsen zamanla işin de olur. Üstteki yazarın dediği gibi gerçekten aşk istiyor.
Piyasada 2k dan aşağı bulunmayacak aksiyon kameramı 1.5k ya koymuştum nakite sıkıştığımdan. Mesaj geldi 450ye veriyorsan hemen gelip alayım. Ne varsa Letgodan alıp sahibindende satmak gerek. Mis gibi ticaret.
Şayet zamanda yolculuk ise Aptallıktan fazlası değildir. Ama yine de zamanın ışıkla bağı olmasa da ışığın bize zamanı yansıtması Mümkün. Bir insanın ışık hızından hızlı olduğunu farz edelim. Işık hızınıyla aynı yönde ilerleyip ışığı geçtiği takdirde tek olacak şey henüz görselliğin düşmediği maddeyi görememek olacaktır. Geriye baktığında ise bir nevi geçmişi görecektir. Ters yönde ilerlerse de o noktaya çoktan vurmuş belki de gitmiş görselliği görecektir.
Geçmişi görme mevzusuna gelirsek de örneğin dünyadan anlık çıkan ışıkla kendi arasına 1000 ışık yılı mesafe koymayı başarabilirse dönüp dünyaya baktığında 1000 yıl önceki dünyayı görecektir. Tabi o kadar uzaktan görülecek bir dünya varsa hala.
Ama hiçbir şekilde bir madde etkileşimi söz konusu değildir. Maalesef geleceği görmek de imkansız. Teşekkürler.
Yanlış öneri. Asıl dindar adam ölümden korkmaz. Ateist öldüğünde sadece ölecektir. O sonsuz boşlukta sonsuza kadar yok olacaktır. Hiçbir duygu, hiçbir hatıra. Cehennemden beter.
Ve baktıkça sana, tertemiz bir melek düştü dünyaya
Gülümsedi tanrılar, çıldırtan bir gururla
Sen, karanlık ormanlara düşen o yüce ışık
Sen bereketi öpüşlerin, Bal eden hayat yükümü
Uzakta ol istediğin kadar, kendimden bile yakınsın bana