Yıldırım'daki Cumhuriyet Bayramı kutlamaları hayatımda gördüğüm en muhteşem kutlamalardı. Başkan Edebali çok sağlam bir program çıkartmış. Ahmet Yenilmez'i zaten çok severim. Üzerine Dursun Ali Erzincanlı ve Zara'yı da dinleyince tadından yenmedi. Keşke tüm belediyeler bu tarz kutlamalara ev sahipliği yapsa.
hiçbir şeyle yargılanmayacaktır. kenan evren yargılandı mı? ya da daha başkaları? devran dönecek, hesap verilecek falan bunları geçiniz, burası türkiye yapanın yanına kar kalanların ülkesi.
dokunulmazlıkların kaldırılması için sürekli baskı yapıyordu meclise geçirin falan diye. yasa geçti ve sürenin dolmasına saatler kala onayladı. neden peki? 7 haziran gecesini bekledi onaylamak için. böylece kendisini başkan yaptırmayanlardan 7 haziran 2015'in intikamını alacaktı.
böylesi hastalıklı düşünen, her bir zerresi nefret dolu biri tarafından yönetiliyoruz. her şeye rövanşist yaklaşan, sürekli dilinden düşürmediği milli irade sonucu olan 7 haziran 2015'i dahi intikam alınması gereken tarih olarak görecek denli gözü dönmüş biri var başımızda. kendiniz ve ülke için kuracağınız hayallerde bu gerçeği göz önünde bulundurmayı unutmayın.
bir insanın kendine yapabileceği en büyük kötülük, eğer güçlü bir kişiliği olmadığını düşünüyor ise bunu doğuştan gelen birşeymiş gibi görüp kendini bırakmasıdır. kişilik, liderlik, başarı türü etkenler kişiye sanıldığının aksine doğuştan verilmez. kişinin hayatı boyunca edindiği her tecrübe ile gelişir, şekillenir. sizden başarılı olan kişi ile sizin aranızdaki tek fark, o kişinin küçüklüğünde bir kıza tam açılacakken, sizin başınza gelenin aksine kızın annesinin gelmemiş olması bile olabilir.
bazılarımız gerçekten çok şanssız tecrübeler ile büyüyoruz, ailevi nedenlerden tutun da farklı sebeplere kadar. büyümenin belki de en büyük özelliği bu, bazı kişilik özelliklerimiz ne kadar yerine oturmuş gibi gözükse de kontrol hala ellerimizde.
evet, hayatınızdan, sevdiğiniz kişiden, ailenizden şundan bundan memnun değilseniz düzeltmek için atacağınız o ilk adım için hiç geç değil.
90'lar ve içinde bulunduğumuz on yılda artık herşey gibi sinema da çok değişti. artık 50lerde 60larda görülen "saf" filmler çıkmıyor karşımıza. birçok türün olayın senaryo oyunlarının girift bir biçimde şekillendiği kırma filmler beyazperdeyi doldurur oldu. işte bu film yıllardan birinde bize hediye edilen "saf" ve "naif" nadir bir film... love story'li casablanca'lı filmlerin arasında zikredilmeyi hakeden* bu öykü kesinlikle kaçırılmamalı diye düşünüyorum.
kendi kendisini üreten ender durumlardan. ama sanırım belli bir eşiği var bu hale gelmesi için. o eşiği geçtiğinizi anlamanız zor değildir fakat hangi noktada ne zaman geçtiğinizi bilmeniz ise biraz zordur.
kendisini üretmesine gelince; öncelikle uykusuzum dedikçe daha uykusuz kalır insan. düşünce düşünceyi üretirken uyku daha da uzağınıza düşer. bunun yanında baş-boyun ağrısı, göz yanması belirtileri insanı rahatsız ettiğinden uyku bir bir adım daha uzağa gider utanmadan. sonrasında ise insanın içini bir korku kaplar. bu durumun ne zaman sona ereceği kemirir bünyeyi. misal ben zaman ilerledikçe korkuyorum noktalanacağı an acaba ölür müyüm diye.
1978 yapımı bir türk sineması komedi klasiği. müzikal ögeler de vardır bu pastoral - sosyal içerikli - ince mesajlı sevimli filmde :
köyün genç kızları çeşme başında, delikanlıları köy kahvesi ve meydanı yakınlarında karşılıklı vokalleşirler :
- kibar feyzo niçin niçin ?
- pötürüm var onun için...
toplumda ne kadar da hep kendilerini beğenen ve herkesten üstün gören, kimseyi beğenmeyen, bütün mükemmel özellikleri kendine atfeden kişiler olarak görülseler de aslında içlerinde bitmeyen bir kendini kabullenemeyiş ve kendileri hakkında olumsuz duygular vardır. kendini her daim yüceltmek isterler, bunu da çevresindeki kişileri aşağılayarak ve küçümseyerek yaparlar.
her köpek gibi sahiplerinin huyunu alırlar. sakin biriyseniz, onlar da sakin ve sessiz olurlar. havlamayı pek seven bir cins değildir.
yavruyken çok hareketliler. 6 aylıkken, gezdirirken beni çok yorduğunu hatırlarım. hiç durmadan dolaşırlar. büyüdükçe biraz daha tembelleşiyorlar. ama oyun oynamak için her zaman enerjileri var.
sahipleriyle fiziksel teması çok çok severler. izin verirseniz kucağınıza kafasını koyar ve öyle uyuyabilir. kedi gibi bacaklarınıza sürtünür kendini zorla sevdirir. eğitilmeye çok müsaitlerdir. ancak çok fazla kişiden ilgi görürlerse çabuk şımarırlar ve komutlarınızı dinlememeye başlarlar.
atalay filiz'in odasında, masanın üzerinde duran bulmacalar, dikkat ettiyseniz özellikle aşırı düzgün bir şekilde üstüste konmuşlar, bulmacada bazı kelimeler çıkar, sizin için sadece o sorunun cevabı değildir, hayatınızda da anlamı vardır, o bulmacalardaki kelimelerin harflerinin hangi kalınlıkla yazıldığını dikkatli inceleyin, orada size bir mesaj bırakmış olmalı, oda da öyle, el yazısını görmenizi, odadan dna örneği almanızı istemeyebilir, içeride yangın çıkarabilirdi, hatta kendi boy ve kilosuna yakın birini daha öldürüp o yangının içine atarak dna karşılaştırması yapılana kadar kendisinin öldüğünün sanılmasını sağlar, kaybolmak için çok daha fazla süre yaratabilirdi, odayı çok düzgün bırakmasının altında bir anlam yatıyor, bu "cinayeti planladım" demek, öğretmeni öldürmeyi planladı, evini, ortalığı toparladı ve toplamda 3 bavul satınaldı, öğretmenin yanına çok yüksek olasılıkla tek büyük bavulla gitti, iş buldum istanbul'dan ayrılıyorum gibi bir yalanı vardı, vedalaşmaya gitmişti, öğretmen şüphelenmedi, onu bavuluyla içeri aldı, cinayeti işleyince öğretmenin cesedini bavula koydu, öğretmenin cesedi evde bulunsa kendisinin kaçmasına zaman olmayabilirdi, bilerek uzağa bıraktı, ceset üzerinde kimlik tespitinin zaman alacağını biliyordu, cinayeti işlediği evde temizlik yaptı mı, sanmıyorum, sadece bezle yerleri silmiştir, ceset olan bavulu götürürken yanındaki çantada yerleri sildiği bezler olabilir, eve birinin gelebilme ihtimali eminim korkmasına ve hızlı hareket etmesine sebep olmuştur. cesedi bırakıp evine dönüp valizleri aldı, yola çıktı.
sınavın kötü mü gecti? işte boktan bir şey mi oldu? trafikte ceza mı yedin? ne olduysa oldu, moralin dipte. kanına alkol karıştığı zaman, bütün dertlerinden, tasalarından kurtulursun. dünyaya "sikerim anasını" diye bakarsin, hiçbir şey seni yıkamaz. her şey geride kalır. sana verdiği mutluluk gerçektir. her ne kadar sabah baş ağrısına dönüşecek olsa da, sen sadece mutlu olduğun anları hatırlarsın. baş ağrısı koymaz.