bor cool olma çeşididir.
önce kendine sağlam bir hoca bulacan, sonra onun söylediği birbirinden basit sözlerden en zor olanını seçecen, sonra da ortama girip, karşıdakinin gözlerine derin derin bakarak satışa başlayacan...
- yaa, işte böyle dost. her insan muhasebeye evvela kendinden başlamalı...
özeleştiri yapabilen nadir insanların kurabildikleri cümledir. devamı itiraf niteliğindedir...
mesela, fazla yüz verip, fazla muhabbet edip, aynı samimiyeti karşımdakinden bulamayınca bozulurum. benim kalp kırmamak için uzun cümlelerle anlattığım şeyi, birisi tek cümlede pat diye yüzüme söyleyince canım çok sıkılır. üzülür mü acaba diye düşünmeksizin patavatsız patavatsız konuşabilmeyi çok isterdim.
genellikle spesifik olmayan, anlatan ve anlayan arasında ciddi bir düşünsel bağ gerektiren, insanın aklına ölçülenden başka şeyler de getiren, tamamen subjektif ölçü birimleridir.
polis okulunda yaşanan diyaloglardır. hep askerlik anlatılacak değil ya!
sene: 2009 , 7. dönem pomemlilerin intibak haftası
yer: arnavutköy pomem, spor alanı
500e yakın polis adayı şınava yatmış, şınav çekiyoruz.
tabii kızlar da var. karışık okuyoruz. başkomiser biraz disiplinli.
bağırıyor;
+ biiiir... ikiiii... üüüüç... döööört...
o her bağırdığında bir kez eğilip kalkıyoruz. bazen iki sayı arasında biraz bekliyor ki zorlanalım.
askerlik yapanlar bilir. arada bir rütbeli bağırarak sorar "kaç oldu?"
siz de hep bir ağızdan "sıfııııııır!!!" diye bağırırsınız. o da başa alır, bir kaç tane daha saydırır, sonra bırakır.
eğer sıfır demez de kaldığınız sayıyı söylerseniz yandınız.
neyse efendim. şınavdayız 30'a yaklaştık. sesimiz çıkmıyor. yanımda bir kız var.
ama abla nasıl terlemiş, nasıl soluğu kesilmiş, nasıl bitmiş, bilemezsiniz.
başkomiser 30'dan sonra bağırdı;
+ kaç olduuuuu???
- (hep bir ağızdan) sıfıııııır!!!
ve normal olarak baştan başladık.
tam şınava yeniden başlamıştık ki! yanimdaki kız dama dedi.
+ (tiz bir sesle bağırarak) ne sıfırı yaaaa! ne sıfırı! manyak mısınız nesiniz? 30 tane çekmedik mi? ne sıfırı? sizin yüzünüzden bi daha başladı adam. sıfır sandı. allah belanızı versin yaa. ühühühühüh.... (hüngür hüngür ağladı)
tabi askerlik yaptığı için bu mevzuyu bilmiyormuş. ciddiye aldı durumu...
millet gülmekten şınava devam edemedi. gülünce çok pis ceza yedik kızın yüzünden.
ama o bizim yüzümüzden sanıyor...
Dünyanın heryerinde insanların özenle yaptıkları şey...
bazıları için kafa yoruyorum ve şu neticeye varıyorum "bu adam bu iş için emek harcıyor aga"
zira imlanın amına koyarken daha çok zorlanıyor sanki.
de'lerin mı/mi'lerin ayrı yazılmamasından bahsetmiyorum, o kadar kusur kadı kızında da olur.
ama kardeşim, sen kalk, koca kelimeyi al, başını isveç'e, götünü suudi arabistan'a götür..
kısacası, imlanın amına koy!
türklerin sıklıkla yaptığı durumdur.
sanki karşısındaki bilgisayar değil de danışma memuruymuşcasına aramalar yapılmakta. anahtar kelimeler yerine, merak edilenin tamamının yazılması, hatta ve hatta bunu soru şeklinde yazma durumları gerçekten acayip bir şey...
biraz acı, biraz komik bir durum aslında. zira o adam aradığı şeyi tam anlamaıyla bulamayacaktır.
örneklerrrrr:
sivilceleri yok eden krem markaları
kpss'de 2011'den önce çıkmış bütün sorular
akılsız başın cezasını ayaklar çeker atasözü ile ilgili kompozisyon
maslak'tan levent'e nasıl gidebilirim? (soru işaretini de koymuş balam)
üstbostancı'daki çağrı markete en yakın eczane
ilk kez muş'ta şahit olduğum, buradaki bitlisli vatandaşların bile birbirlerine söylerken güldükleri, kökeninin tarihe dayandığı söylenen bir şaka...
duyduğuma göre; kurtuluş savaşında rusların bitlise girdiğini öğrenen bitlisliler, bitlis deresine saklanmışlar. rus askerler köprünün üstünden geçerken bir ses duyup durmuşlar. bitlisliler de orada saklandıkları anlaşılmasın diye kurbağa gibi vıraklamışlar. o gündür bu gündür doğu halkının arasında bir espriymiş bu. hatta iki bitlisli arasında bile...
insanoğlunun doğumdan sonra hayata tutunurken kavradığı anlamsal dallardır.
üzgünüm ki; çocuklarımızın ilk öğrendiği kavramlardan birisi yalandır. bunu 2.5 yaşındaki oğlumda üzülerek takip etmekteyim.
"ben yapmadım"
"anne beni dövdü"
"anne yalan söylüyor"
gibi, kendini aklama çabaları bana acziyetimizi ve fıtratımızı hatırlatıyor. ve anne-babanın, şiddetten mümkün olduğunca uzak durarak, bunun tersini aşılamak gibi çok ağır bir sorumluluğu var.
Eczacı Levi alı al moru mor bir şekilde izhakın kapısını çalmış:
- Ne oluyor Levi?.. Nedir bu telaş?
- Sorma izhak!.. Ben bugün sana mide ilacı veriyorum diye zehir vermişim!
- Eyvah!.. Ne olacak şimdi?
- Ne mi olacak? 5 milyon daha vereceksin!..
polisin gece gündüz, ırzını korumak için cebelleştiği insanların bir kısmına iletmek istediğim söylem. Ki o kısım nankörün önde gidenidir.
Onlar ki, polis ile ilgili sürekli başlık açmayı bir halt zannederler. Sol tarafta gördüğü başlıklara bakarak ona benzer başlıklar açıp, pislikle dolu ağızlarından kustuklarını bize yutturmaya çalışırlar. Yutakları kurum bağlamış insanlara geçer... Bize değil...