sandıkta hayır diyerek istikrarsızlığın devamını sürdürmek istiyor bu zihniyet. Ülkede son yıllarda yaşadığımız her şeyi ülkeye karşı kullanmaya başladılar. 3-4 aydır ılımlı bir hava yakalayan ülkemizin düzenini bozmak için var güçleriyle çalışıyorlar.
Dünyanın süper gücü. Tabi bunları oturdukları yerden yapmadılar. Güzel bir başkanlık sistemleri var ve politikaları devlet işleri gayet hızlı şekilde halledilip devreye sokuyorlar. Bizde bu sistemle bölgede lider olabiliriz. Siyasi anlamda eksik kaldığımızı düşünüyorum. Bu ekonomiyede etki etiyor bence. Çok dinamik bir nüfus var bunu iyi değerlendirmek gerekir. Sistem eksikliği bunların ikisinide kapatacaktır.
yaşadığımız coğrafyadaki hızlı git gellere bu hıza yetişemeyecek bir sistemimiz olduğu görüşündeyim. Yine bölgenin ihtiyaçlarına göre ülkemize göre dizayn edilmiş bir başkanlık sistemi gerekiyordu nitekim oldu sayılır hale geldi. 16 nisanda hep beraber göreceğiz. Kesinlikle ülkemizin %100 ihtiyaç duyduğu bir şey başkanlık sistemi. Devlet işlerinin artık hızla karara bağlanması gerekiyor bu noktada çok önemli
mahallemizde bulunan kocaman yürekli adam gibi adam olan bakkaldır. çocukluğumda bir arkadaşımın babasıydı, çok gofretlerini çaldık helal et salih amca.
11 Haziran 1923 tarihinde Ankara'da doğdu. Asıl adı Halit Özdemir Arun'dur. Babası Mehmet Asaf Şura-ı Devlet'in kurucularındandır. Babasının öldüğü yıl, 1930, Galatasaray Lisesi'nin ilk kısmına girdi. 1941 yılında 11. sınıfta, bir ek sınavla Кabataş Erkek Lisesi'ne geςip 1942 yılında mezun oldu. Hukuk Fakültesi'ne, iktisat Fakültesi'ne (3. sınıfa kadar) ve bir yıl Gazetecilik Fakültesi'ne devam etti. Bu arada Tanin ve Zaman gazetelerinde çalıştı ve çeviriler yaρtı. sozkimin.com ilk yazısı Servet-i Fünun, Uyanış dergisinde çıktı. 1951 yılında Sanat Basımevi'ni kurdu ve kitaρlarını Yuvarlak Masa Yayınları adı altında yayımladı. 28 Ocak 1981'de hayata veda etti. Özdemir Asaf'ın ilk eşi Sabahat Selma Tezakın'dan Seda isimli bir kızı; ikinci eşi Yıldız Moran'dan ise Gün, Olgun ve Etkin adında üç oğlu vardır.
adamlar çok iyi iş yapmışlar gene harika bir tasarım harika bir hazırlık harika bir program. üstelik çok daha fazla radyo katılıyor. fatih belediyeside gayet güzel organizasyonlara ev sahipliği yapıyor bu yıl 5.si düzenleniyor.
Farabi, 872 yılında Şam'da doğup yine 951 yılında Şam'da ölmüştür.
Farabi'nin Hayatı
Uzun adıyla Ebu Nasır Muhammed bin Muhammed bin Tarkan bin Uzlug El-Farabi, (879-950) Bugün Kazakistan’da bulunan Farab şehrinde doğmuştur. Aristo’nun ve yeni platoncuları okumak üzere Suriyeli çevirmenleri ziyaret etti. Aristo felsefesine odaklandı ve “ikinci Aristo” olarak tanındı. Doğa bilimleri ve felsefe tarihi alanında yaklaşık 100 adet eser yazdı.“Namuslu Şehrin Yerlilerinin Görüşleri”(Erdemli Devlet) adlı çalışmasında devletin oluşumu ve toplumsal eşitsizliğin nedenleri hakkında önemli sorulara cevap vermeye çalışmıştır. Birçok alanda yazdığı eserlerde çoğunluk olarak metafizik, politik felsefe, mantık, müzik, bilim, ahlak, bilgi felsefesi ve ilahiyat gibi konuları seçmiştir.
Farabi’de, ideal devletin zıddı erdemsiz toplumdur. Devlet anlayışında veya siyaset felsefesinde, etikten yola çıkan, ve dolayısıyla insanın, tecrit edilmiş bir halde değil, fakat iyi yönetilen bir toplumda başkalarıyla iyi ilişkiler içinde yaşadığı ve doğru yönlendirildiği zaman ancak, erdemli bir kişi olabileceğini; erdemli olabilmek için, insanın iyi düzenlenmiş ve doğru yönlendirilen erdemli toplumlarda yaşama zorunluluğunun bulunduğunu söyler.Kendisinin Türkçedeki önemi, eski dönemde klasik “filozof” olarak tanımlanabilecek tek Türk olabileceği düşüncesindeyiz. Her ne kadar kanıtlarımız mevcut ise de Türk diye adlandıramıyoruz.
Farabi'nin Kitapları
- Et-Ta’limü’s-Sanî ve ihsâu’l-Ulûm(ilk islam Ansiklopedisi)
- El-Medinetü'l-Fazıla (Fazilet Şehri:Toplumun ilkeleri Üstüne Kitap)
- Es-Siyaset-ül Medeniyye
- Risale fi Ma'anii'l-Akl(Aklın Anlamları)
- ihsa el-Ulûm musiki el-Kebir (Büyük Müzik Bilimlerin Sayımı)
- Kitâb El Mûsikî El Kebir Kitāb al-Musiqā al-Kābir
Elisha Otis, 1811 yılında Amerika’nın Vermont kentinde doğmuştur; 1861 yılında ise yine Amerika’da New York’da hayata gözlerini yummuştur.
Elisha Otis’in Hayatı
19 yaşında evden ayrıldı ve New York’a yerleşti. ilk güvenli asansörlerini ise 1853 yılında sattı. Elisha Otis’in ölümünün ardından, oğulları Charles ve Norton, 1867’de Otis Brothers şirketini kurmuşlardır. Büyüyerek Otis Elevator Company adını alan şirket, günümüzde ise United Technologies Corporation’ın bir bölümüdür.
New York’da kalabalığın önünde kurulan yüksek bir kaldırma platformuna çıkan pragmatik bir teknisyen, üzerinde durduğu platformu tutan tek halatı kestiğinde kalabalığı şoke etti. Platform birkaç cm düştü fakat sonra aniden durdu. Devrim niteliğindeki bu yeni emniyet freni görevini başarıyla yaparak platformun zemine çarpmasını önledi. Tamamen emniyetli, beyler sesi ise kalabalığı adeta şok etmişti.
Halatı kullanan adam Elisha Graves Otis’di; şirketimizi kuran ve adını veren kişi. Otis, bu emniyet freniyle, asansör mucitliğini tamamen başlatmış oldu. Buluşu, binaların gökyüzüne doğru tırmanmasının yolunu açarak, günümüz şehirlerinin yeni ve çarpıcı bir şekil vermiştir.
Elisha Otis ilk emniyetli asansörlerini 1853 yılında sattı. Bugün, Elisha Otis’in şirketi 150 yılı aşan geçmiş tecrübesiyle ve dünyadaki hemen hemen her ülkede müşterilerine hizmet veren onbinlerce çalışanıyla dünyanın lider asansör şirketi konumundadır. Otis Firması’nın görevlerine olan bağlılıkları sayesinde, hem emniyet, hem de kalite açısından 150 yıllık tecrübesi sayesinde asansör markası olarak Otis Asansörü seçebilirsiniz.
Douglas Engelbart 30 Ocak 1925 yılında Amerika Birleşik Devletleri’nde doğup 2 Temmuz 2013 yılında ise Amerika’nın California kentinde hayata gözlerini yummuştur.
Douglas Engelbart’ın Hayatı
Bilgisayar faresini (mouse) icat eden ve birçok temel olarak bilgisayar teknolojisinin geliştirilmesinde büyük rol oynayan Douglas Engelbart 88 yaşındayken hayatını kaybetti. Engelbart‘in bilgisayar teknolojisine katkıları sadece mouse ile sınırlı değildir. Daha birçok konuda araştırmalar yaparak bilgisayarın günümüzdeki halini almasında büyük katkıları vardır.
ilk Fareyi [Mouse] Üretti
Douglas Engelbart, fare (mouse) adını verdiği ilk icadını 1968 yılında tüm dünyaya tanıtmıştı. Yapmış olduğu onlarca teknolojik eşya vardır. Bunlardan bazıları: video konferans, kelime işleme, hypertext düzenlemedir. 68 yaşının sonlarına doğru fareyi bitirdi. Fareyi bitirir bitirmez de patentini aldı. Basit tahta bir gövde ve iki metal tekerlekle çalışan bu ilk farenin [mouse] patentinde, ‘Aşağı-Yukarı ve Sağ-Sol pozisyonlarında el ile hareket ettirilen ve bu şekilde ekrandaki imleci kontrol eden cihaz’ olarak tanımlanmıştır.
Farenin ardından ise Douglas Engelbart’ın dünyaya en büyük katkısı internetin ortaya çıkmasını sağlayan ARPANET’in geliştirilmesinde büyük rol oynaması. Fakat alınan mesaj anlamsızdı çünkü sistem çökmüştü.
Aldığı Ödüller
National Medal of Technology (Madalyasını Bill Clinton’dan almıştır. Aldığı en önemli ödüldür.)
2014 Internet Hall of Fame
2012 Consumer Electronics Hall of Fame
2011. Honorary Doctorate Degree
2010. Weatherford Award
Christopher Latham Sholes, 1819 yılında Amerika’da doğup 1890 yılında yine Amerika’da hayata gözlerini yummuştur.
Christopher Latham Sholes’ın Hayatı
Christopher Latham Sholes, boş zamanlarını icat yaparak geçiriyordu.Arkadaşı ile birlikte (Carlos Glidden) numaralama maknesi icat etti fakat daha sonra bu makineyi harf basma makinesine çevirmeyi denediler ve başarılı da oldular.Bugün kullandığımız klavyaden ziyade daktilonun ilk harfini icat ettiler.Bu icadından fazla para kazanamadığından dolayı icadını ünlü bir firmaya sattılar.Daha sonra ise daktilo meşhur oldu.Kendisi şuan için Q Klavyenin Mucididir.
21 yaşında editörlüğe başlayıp, 1857 yılına kadar Southport’da evlenip orada yaşadı.Çoğu zaman iyi bir dindar ve demokrat olmaya çalıştı.Köleliği her zaman reddetti ve kölelik karşıtı gruplara destek oldu.1848 yılında senato seçildi ve sonrasında Kenasho Şehir Katibi olarak görev yaptı.
Qwerty Klavye Nedir?
ilk Q Klavyenin patentini 1874 yılında mucidi Christopher Sholes almıştır.Q Klavye, Dünya’da en çok kullanılan klavye tipidir.Günümüzde ise NASA, Sholes’un anısına, bir astroidi “6600 Qwerty” olarak adlandırmıştır.
Christopher Latham Sholes’ın Kitapları
Adler
Beeching
Bilven
Mimar Sinan, 1489 yılında Kayseri Ağırnas’da doğup 1588 yılında istanbul’da hayata gözlerini yummuştur.Diğer bir adıyla Koca Mimar Sinan Aga, Osmanlı devletinin baş mimarıdır.Hayatı boyunca verdiği en güzel eserler ise I. Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde olmuştur.En önemli eseri ustalık eserim dediği Selimiye Camisi’dir.
Mimar Sinan’ın Hayatı
Mimar Sinan, Sultan Selim’in tahta çıktığı sırada Ağırnaz Köyünden devşirildi. 1512 yılında ise istanbul’a getirildi. Mimar Sinan, istanbul’a geldiğinde yeniçeri olmak üzere acemi olanlar ocağına alınmıştır.
Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman’la 1521’de Belgrat Seferin’de ve 1522’de Rodos Seferlerine katıldı. ilk kez Macaristan Seferinde kabiliyetini ortaya koymuştur. Prut nehri üzerine 13 gün gibi kısa sürede büyük ve yüksek bir köprü inşa eder. Bu kadar kısa süre içerisinde bu köprüyü yapmış olması onun hayatında çok fazla şeyi değiştirdi.Yapmış olduğu bu köprü ile de büyük bir ün salmıştır.
Mimar Sinan’ın meslek hayatı kendisine göre çıraklık, kalfalık ve ustalık olarak üç dönemde incelenir. Her üç dönemde verdiği eserleri sanat olarak algılanmamıştır. Çıraklık eseri olarak ifade ettiği Şehzadebaşı, kalfalık eserim dediği Süleymaniye ve ustalık eseri olarak kayıtlara geçen Selimiye Camileri en çok öne çıkan üç eseridir.
Mimar Sinan, kendinden sonra muhteşem eserler bırakan çıraklarda yetiştirmeyi ihmal etmemiştir. Arkasında sayısız eserler bırakan Mimar Sinan, 17 Temmuz 1588 yılında istanbul’da hayata gözlerini kapadı. Mezarı Süleymaniye Camii’nin arkasındaki sade türbesinde bulunmaktadır.
Mimar Sinan’ın Eserleri
Mimar Sinan hayatı boyunca 81 camii, 55 medrese, 20 kervansaray, 36 saray, 48 hamam ve bizim sayamadığımız 375 eser yapmıştır.
Mimar Sinan, 1489 yılında Kayseri Ağırnas’da doğup 1588 yılında istanbul’da hayata gözlerini yummuştur.Diğer bir adıyla Koca Mimar Sinan Aga, Osmanlı devletinin baş mimarıdır.Hayatı boyunca verdiği en güzel eserler ise I. Süleyman, II. Selim ve III. Murat dönemlerinde olmuştur.En önemli eseri ustalık eserim dediği Selimiye Camisi’dir.
Mimar Sinan’ın Hayatı
Mimar Sinan, Sultan Selim’in tahta çıktığı sırada Ağırnaz Köyünden devşirildi. 1512 yılında ise istanbul’a getirildi. Mimar Sinan, istanbul’a geldiğinde yeniçeri olmak üzere acemi olanlar ocağına alınmıştır.
Mimar Sinan, Kanuni Sultan Süleyman’la 1521’de Belgrat Seferin’de ve 1522’de Rodos Seferlerine katıldı. ilk kez Macaristan Seferinde kabiliyetini ortaya koymuştur. Prut nehri üzerine 13 gün gibi kısa sürede büyük ve yüksek bir köprü inşa eder. Bu kadar kısa süre içerisinde bu köprüyü yapmış olması onun hayatında çok fazla şeyi değiştirdi.Yapmış olduğu bu köprü ile de büyük bir ün salmıştır.
Mimar Sinan’ın meslek hayatı kendisine göre çıraklık, kalfalık ve ustalık olarak üç dönemde incelenir. Her üç dönemde verdiği eserleri sanat olarak algılanmamıştır. Çıraklık eseri olarak ifade ettiği Şehzadebaşı, kalfalık eserim dediği Süleymaniye ve ustalık eseri olarak kayıtlara geçen Selimiye Camileri en çok öne çıkan üç eseridir.
Mimar Sinan, kendinden sonra muhteşem eserler bırakan çıraklarda yetiştirmeyi ihmal etmemiştir. Arkasında sayısız eserler bırakan Mimar Sinan, 17 Temmuz 1588 yılında istanbul’da hayata gözlerini kapadı. Mezarı Süleymaniye Camii’nin arkasındaki sade türbesinde bulunmaktadır.
Mimar Sinan’ın Eserleri
Mimar Sinan hayatı boyunca 81 camii, 55 medrese, 20 kervansaray, 36 saray, 48 hamam ve bizim sayamadığımız 375 eser yapmıştır.
Willis Carrier; 1876 yılında Amerika’da doğup, 1950 yılında yine Amerika’da ölmüştür.
Dijital çağ olarak adlandırdığımız günümüzde, sıcak ve soğuk havalar için birer kurtarıcı görevi üstlenen klimalar hayatımızda çok önemli bir yer tutmaktadır. Klimalar iş yerlerimizde, büyük şirketlerde, stadyumlarda, evlerimizde, metrolarda kısacası hayatımızın her yerinde önemli bir yer kaplamaktadır. Özellikle de otomobillerin, evlerin, otellerin vazgeçilmez birer parçasıdır klimalar.Eski çağlarda bile insanlar kendilerini serinletmek için yapay serinleticileri kullanmışlardır.
Küçük yaşlarda babası Willis Carrier’i, mekanik işlerdeki yeteneğini keşfetti. Mekanik işlerdeki becerisini annesinden aldığı söylenir. Çevresindeki insanlar tarafından da çalışkan biri olarak anılmıştır. 20.yy’ın başlarında Cornel Üniversitesi Elektrik Mühendisliği’nde master programını tamamlamıştır. Daha sonra ise Buffalo Forge Company’de çalışmaya başladı.
Dünyanın modern anlamda ilk klimasını Willis Haviland Carrier geliştirmiştir(Sen olmasaydın biz ne yapardık)
Türk Tarihçi Kadir Mısıroğlu 3 Temmuz 2016 tarihinde çıkmış olduğu televizyon programında gündemi sallayarak, William Shakespeare’nin Müslüman olduğu iddia etti.Buna kanıt olarak ise daha önce Shakespeare adında daha önce kimsenin olmadığını ve Shakespeare‘nin adının aslında ”Şeyh Pir” olduğu iddia etti.Ve Shakespeare’nin gizli bir Müslüman olduğunu ileri sürdü.
William Shakespeare’ın Hayatı
ingiltere’de çiftçi ve maddi durumu iyi olan bir ailenin oğlu olan Shakespeare, eğitim dili Latince olan bir okulda eğitim görüp bu okul dönemi sayesinde de Roma edebiyatı klasikleri ile tanışarak üniversite eğitimi almadan hayatına yön vermeyi becermiştir.Shakespeare 18 yaşında, kendisinden 8 yaş büyük olan Anne Hathaway ile evlenerek kızı ve ikiz çocukları olup üç çocuk sahibi olmuştur.Bilinmeyen sebeplerle 11 yaşına gelen oğlu hayatını kaybetmiştir.
Dünya’da şair ve tiyatro yazarı olarak fazla tanınmazken, ingiltere’de en büyük şair ve tiyatro yazarı ününe kavuşmuştur.Yazmış olduğu eserleri sayesinde bugün ki ününe kavuşmuş olan şair, yapıtları ürettiği dönemde bu üne maalesef kavuşamamıştır. Yaptığı evlilikden sonra Londra’ya göç eden Shakespeare, burada aktör ve oyun yazarı olarak görev yapup o dönemde hatırı sayılır bir üne kavuşmuştur.
Bıraktığı yapıtlarındaki konularını çoğunlukla klasik mitolojiden alarak en uzun iki öyküsel şiiri olan ”Venus and Adonis” ve ”The Rape Of Lucrece” ile bilinen sayısız eserleriyle ”Romeo ve Juliet”, ”Otello” gibi yapıtları sayesinde de hatırı sayılır bir gelir elde etmiştir. Sheakpeare, elde ettiği gelirlerini emlak üzerine yatırarak emlak zenginleri arasına girmeyi başararak 1610 yılında Stratfort’a geri dönmüştür. Ölmeden önceki son dönemlerini doğmuş olduğu yer olan Stratfort ta geçiren şair, 23 Nisan 1616 yılında vefat etmiştir.
Eserleri
Romeo ve Juliet , VI. Henry, Titus Andronicus, Hırçın Kız , II. Richard, Bir Yaz Gecesi Rüyası, Veronalı iki, Centilmen , Kral Kohn, VI. Henry, Nasıl Hoşunuza Giderse, On iki Gece , Windsor un Şen Kadınları, Venedik Taciri, Hamlet, Othello, Jül Sezar, Troilus ve Cressida, Kral Lear, Machbeht, Ölçüye Ölçü, Cymbeline, Antonius ve Cleopatra, Coriolan, Atinalı Timon, Kış Masalı, Fırtına, VIII. Henry
Sokullu Mehmet Paşa, Osmanlı sadrazamıdır.1505’de Sokoloviç’de doğup, 1579’da hayata gözlerini yummuştur.
Kanuni Sultan Süleyman‘ın ilk yıllarında devşirilip, Edirne Sarayı’nda eğitildi, istanbul’da Enderun‘a alındı, hazine ve hasodada çalıştı, sırasıyla da rikabdar, çukadar, silahtar ve kapıcıbaşı olmuştur. 1546’da sancakbeyliği rütbesiyle kaptanıderyalık görevine getirilmiştir. 1549’da Rumeli Beylerbeyliği’ne atanıp, 1551’de Avusturya ile Osmanlı Devleti arasındaki Erdel Seferi’ne göndermiştir. Erdel’ i ve 12 kaleyi, ertesi yıl Tamışvar Kalesi’ni ele geçirmiştir. Kanuni Amasya’ya geldiği sırada, üçüncü vezir rütbesiyle de Divan üyeleri arasına katılmıştır. Düzmece Mustafa olayını bastırdıktan sonra, 1559’da Şehzade Selim ile Şehzade Bayezit arasındaki savaşta ise, Selim‘den yana olunca savaşın kazanılmasında büyük etkisi görülmüştür. 1561’de ikinci vezirliğe yükselmiştir. 1565’te Semiz Ali Paşa’nın ölümüyle boşalan sadrazamlığa atanmıştır.
Sokullu Mehmet Paşa, Avusturya Erdel üzerine sefer açılmasına karar vermiştir. Yaşlı Kanuni Sultan Süleyman‘ın da katıldığı bu seferde Sigetvar Kalesi ele geçirilmiştir. Sigetvar Kalesi’nin alınmasından üç gün önce ölen Kanuni‘nin yerine geçen oğlu II. Selim, Sokullu Mehmet Paşa’yı görevinde bırakıp, sadrazamını yetkilerini kullanmakta tümüyle serbest saymıştır. Lala Mustafa Paşa komutasındaki Osmanlı ordusu Kıbrıs’ı ele geçirmiştir. Bu donanmayla inebahtı önlerinde yapılan deniz savaşını kazananan Sokullu Mehmet Paşa, ertesi yıl 300 gemilik büyük bir donanmayı, Kılıç Ali Paşa komutasında Akdeniz’e gönderdi. Bu donanmanın karşısına çıkan olmamıştır.
1574’te, Tunus ve Halkulvad kalelerini ele geçirmiştir. Aynı yılda II. Selim ölmüştür. Yerine geçen oğlu III. Murat da, Sokullu Mehmet Paşa’yı sadrazamlıkta bırakmıştır. Yeni Padişah III. Murat döneminde de bağımsız çalışabilmiştir. III. Murat döneminde Sokullu, özellikle iran cephesinde çıkan olaylarla uğraşmak zorunda kalmıştır. Sınır sataşmaları yüzünden Sokullu’nun karşı koymasına karşın, iran Seferi’ne karar verilmiştir. Lala Mustafa Paşa’nın komutanlığında başlayan seferler, Sokullu’nun ölümünden sonra da devam etmiştir.
Sokullu Mehmet Paşa, ölümünden önce, Kuzey Afrika’daki gelişmelere de karışma fırsatını bulup, Fas Osmanlı yönetimini kabul etmiştir. Sokullu Mehmet Paşa, 15 yıl süren sadrazamlığı döneminde devleti başarıyla yönet-mesine karşın, birçok da düşman edinmiştir. Bir gün ikindi divanı sırasında derviş kılığındaki bir katilin hançeriyle öldürülmüştür. Sokullu Mehmet Paşa, birçok hayır eseri bırakmayı ihmal etmemiştir. Cami, medrese ve kervansaraydan oluşan bu eserler, istanbul’da Kadırga ve Azapkapı semtlerinde, Payas ve Lüleburgaz’dadır.
Alexander Graham Bell,3 Mart 1847 yılında iskoçya’da Edinburgh’da doğdu. Edinburgh’daki McLauren’s Akademisinde öğrenim gördü. 1860 yılında Kraliyet Lisesi’nden mezun olmuştur. Graham Bell‘in iki erkek kardeşi de veremden öldü. Bu ölümler nedeni ile doktorlarının tavsiyesine uyup,Kanada’ya göç ettiler. 2 sene gibi bir süre burada yaşadıktan sonra Amerika’ya yerleştiler.1873 yılında Amerika’daki Boston Üniversite’sinde ses fizyolojisi bölümünde profesör oldu.
Kullanılabilir ilk telefonun icadını 1875 yılında yaptı ve patentini 1 yıl sonra alabildi.1877 yılında Bell Telephone Company adlı şirketini kurdu. 1880 yılında şirketten ayrılıp, işitme engelliler üzerinde çalışmak için Volta Laboratuvarı’nı kurdu. işitme engelliler için konuşmaların ışınlar aracılığıyla iletilebilmesini sağlayan Photophone isimli icadını gerçekleştirdi ve bu sayede belli bir şöhrete kavuştu.
Alexander, 1880 ve 1881 yılları arasında Edison’un Fonograf’ını geliştirmeye çalıştı. Bu araştırma geliştirme sonucunda kayıt tutabilen Graphopone’yı ortaya çıkardılar. Bu prototip ile yaptığı kayıtlar halen Amerika’daki Smithsonian Enstitüsü’nde saklanmaktadır.
Aynı yılın sonlarına doğru ilkel bir metal dedektör icat etti. Bunu geliştirmek için herhangi bir çaba göstermemesine rağmen 1925 yılında aynı temellere dayanan daha gelişmiş bir modeli Gerhard Fisher’ı ortaya çıkaracaktı ancak yeni doğan bir bebeği solunum rahatsızlığı nedeniyle ölünce bunun üzerinde çalıştı. Yapay bir akciğer üretmeyi uzun süren çalışmalarının ardından başardı ve adını Vacuum Jacket koydu.
10 Kasım 1882 yılında Amerikan vatandaşlığına geçti. Bir yıl sonra dünyaca ünlü bilim dergisi olan Science’ın kurulmasında birçok katkısı oldu.1888 yılında ise National Geographic Society’nin kurulmasına birçok yardımda bulundu. Sağır vatandaşlara konuşma öğretmek için bir de dernek kurdu.
1904 yılında Bileşik Hücresel Hava Aracı isimli bir icat için patent aldı. 1907 yılında havacılık deneyleri birliğinin kurulmasına yardımcı oldu.Hayatı boyunca 30 patent aldı ve 1922 yılında 75 yaşında hayata gözlerini yumdu.
Cahit Arf, 1910 – 1997 yıllarında yaşamış dünyaca ünlü matematikçimizdir. Cisimlerin kuadratik formlarının sınıflandırılmasında ortaya çıkan ve bu ana kadar kendi adıyla anılan “Arf Sabiti“, “Arf Halkaları” ve “Arf Kapanışları” gibi terimleri bularak, matematik ve bilim dünyasına çok önemli katkılarda bulundu. Alman matematikçi Helmut Hesse ile birlikte, Hesse-Arf Kuramı’nı geliştirdi.
Yüksek öğrenimin hayatını Fransa’da Ecole Normale Superieure’de 1932 yılında tamamladı. Bir vakit Galatasaray Lisesi’nde matematik öğretmenliği yaptı ve sonra istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde doçent adayı olarak çalışmaya başladı. Doktora yapmak için Almanya’ya gitti. 1938 yılında Göttingen Üniversitesi’nde doktorasını bitirdi.
Türkiye’ye döndüğünde ise istanbul Üniversitesi Fen Fakültesi’nde profesör ve Ordinaryus profesörlüğüne yükseldi ve 1962 yılına kadar çalıştı. Daha sonra da Robert Koleji’nde matematik dersleri vererek devam etti. 1964 yılında Türkiye Bilimsel ve Teknik Araştırma Kurumu (TÜBiTAK) ilk bilim kurulu başkanı oldu.
Daha sonra gittiği Amerika Birleşik Devletleri’nde araştırma ve birçok incelemelerde bulundu; Kaliforniya Üniversitesi’nde konuk öğretim üyesi olarak görev yaptı. Türkiye’de yaşamak istemesi üzerine özgür iradesiyle 1967 yılında Türkiye’ye geri döndü. Döndükten kısa bir süre sonra Kanada ve Amerika’daki üniversitelerde konuk öğretim üyesi olarak birçok teklif aldı. Ancak kendisi bu tekliflere cevap vermeden Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden gelen bir telefon bu üniversiteye atandığını ve uçak biletinin yolda olduğunu söylüyordu ve artık ODTÜ’de göreve başlamıştı. 1980 yılında ise emekli oldu. Emekliye ayrıldıktan sonra TÜBiTAK’ın kurulmasında çok emeği geçti ve TÜBiTAK’a bağlı Gebze Araştırma Merkezi’nde görev yaptı. 1983-1989 yılları arasında Türk Matematik Derneği başkanlığı görevinde yaptı.
Arf, inönü Armağanı’nı (1943) ve TÜBiTAK Bilim Ödülü’nü kazandı (1974). Bu ödülü alırken yaptığı konuşmada şu sözleri söyledi“Bilim insanının amacı anlamaktır” hemen ardından ise “ama büyük harflerle anlamaktır” sözüyle kendisine göre bilim insanını açıklamıştır. Onuruna yapılan cebir ve sayılar teorisi üzerine uluslararası bir sempozyum, 1990′da 3-7 Eylül tarihleri arasında Silivri’de gerçekleştirildi. Halkalar ve geometri üzerine ilk konferanslar da 1984′te istanbul’da yapılmıştır. Arf, matematikte geometri kavramı üzerine birçok makale yazmıştır. Cahit Arf, 1997 yılının Aralık ayında ağır bir kalp hastalığı nedeni ile ölmüştür.
Fatih Terim, 14 Eylül 1953 Adana’da doğdu. Futbola ilk olarak Adana Demirspor’da başladı. 14 yıl Galatasaray forması giydi. 52 kez A Milli Takım formasını giydi. Ankara Gücü’nü ve Göztepe takımlarını çalıştırdı. Türkiye’yi ilk defa Avrupa Şampiyonası finallerine taşımıştır. Galatasaray ile 4 lig, 2 federasyon, 2 cumhurbaşkanlığı, 3 TSYD Kupası ve 1 UEFA Kupası kazandı. Bir dönem italyan takımı Fiorentina’yı çalıştırdı, kulüp başkanı ile anlaşamayarak görevinden istifa etti.
Futbol Hayatı
1974 yılında Galatasaray’a 1 milyon 650 bin TL’ye transfer olan Fatih Terim‘in görevi ise kalecilikti. Daha sonra ise görevi libero olmuştur.
Galatasaray’da hiç şampiyonluk yaşayamasa da milli takımda ki başarılı oyunu onu takımın olmazsa olmaz futbolcusu yapmıştır. 51 kez milli formayı giymiştir. ilk milli maçını isviçre ile deplasmanda 1-1 berabere kalınan 20 Nisan 1975 tarihinde oynamıştır. Son milli maçı ise 4 Nisan 1984′te oynanan Türkiye-Macaristan maçı golsüz biter.
Kulüplerdeki Teknik Direktörlük Hayatı
1987-1989 yılları arasında ilk olarak Ankaragücü takımını çalıştırmıştır. ilk sezonu onuncu, ikinci sezonu altıncı sırada bitirdi. 1989-1990 sezonunda ikinci lig takımı olan Göztepe’yi az bir süre çalıştırdı. 1996-2000 yılları arasında Galatasaray SK’yi çalıştırdı. Bu zaman zarfında Galatasaray’a 4 kere lig şampiyonluğu kazandıran Fatih Terim 2000 yılında Galatasaray’ın başındayken Galatasaray’ı ilk UEFA Kupası’nı kazanan Türk futbol takımı yapıp ve “imparator” lakabını aldı.
2000-2001 döneminde italya’nın Fiorentina takımını çalıştırdı ve takımını italya Kupası’nda finale taşıdı. Final maçından birkaç hafta önce takımdan ayrıldığı için kupa sevincini tam olarak yaşayamadı. 2001-2003 döneminde italya en köklü kulüplerinden olan AC Milan’ın başına geçti. 2003-2004 yılları arasında ise Galatasaray’a geri döndü.
Milli Takımlarda ki Teknik Direktörlük Hayatı
1993′de Sepp Piontek’in bıraktığı Türk Futbol Milli Takımı’nın başına geçti. Fatih Terim’in başında bulunduğu Milli Takım, 1996 yılında Avrupa Şampiyonası’na ilk defa katılabilme hakkı kazandı. 1996 yılında Türk Futbol Milli Takımı’ndan ayrıldı. 2005 yılında tekrar Türk Milli Takımı’nın başına getirildi.
Serkay Tütüncü, 2016 Survivor yarışmasında Gönüllüler takımında yer alan bir yarışmacıdır.Şu an için yarışmada kazandığı oyun sayesinde Survivor finalistidir.
7 Şubat 1991 doğumlu olan Serkay Tütüncü; 1.78 boyunda 76 kiloda izmir Tire doğumludur. 2016 Survivor yarışmasında halktan biri olarak katılan Serkay Tütüncü; yarışmada iddialı olduğu daha yarışma başlamadan tanıtımlarda hissettirmişti. Amatör olarak futbol oynayan Serkay, Survivor yarışmasında beklenen performansı da yarışmanın sonlarında kendi deyimiyle ”Vites artırarak” göstermiş oldu.
Survivor’da yapılan Kıbrıs Finali ve Yarı Finali oyununu kazanacak olan kişilerden birisi direk olarak final bir diğeri ise yarı finale gidecekti.Bu oyunda ilk gün Nagihan Karadere, ikinci gün ise Damla Can elendi.Son ikiye kalan Avatar Atakan ve Serkay Tütüncü aralarında yarışmaya başladı.3-0 geriye düşen Serkay daha sonra 10-4 kazanıp finalist oldu.Yarışmada 2.olan Atakan ise yarı finalist oldu.Şu an için Serkay finalde Damla-Atakan Sms oylamasından kazanan ile oylamaya çıkacak.Kendisine yarışmada ve hayatında başarılar diliyoruz.
Ali Kuşçu asıl adı ile Ali Bin Muhammed 1403 yılında Semerkant’da doğup, 1474 yılında istanbul’da vefat etmiştir. Türk gökbilimci, matematikçi ve dilbilimcimizdir. Babası, Horasan ve Maveraünnehir bölgesinin hükümdarı Uluğ Bey’in kuşçubaşı (doğancıbaşı) olduğundan, daha çok bu adla meşhur olan Ali 1403 yılında hayata gözlerini açmıştır.
(resim:#1)
Ali Kuşçu
Küçük yaşta astronomi ve matematiğe çok fazla ilgi duyan Ali Kuşçu, ilk öğrenimini Uluğ Bey’in hükümdarlığı sırasında doğum yeri olarak kabul edilen Semerkant’ta tamamladı. Hükümdar ve çağın ünlü bilgini Uluğ Bey’den ve pek çok önemli adamlardan matematik dersleri aldı.Ali Kuşçu‘nun bilime katkılarını yanı sıra yetiştirmiş olduğu bilginlerce de tanınır.
Astronomi ve matematik konusunda ortaya koyduğu eserlerin yanı sıra bilime yaptığı katkılardan bir başkası ise, Fatih’in teklifi ile istanbul’a geldikten sonra başlatmış olduğu bilimsel çalışmalardır. istanbul’da Ayasofya Medresesi müderrisliğine (bu dönemin terimiyle profesörlüğüne) getirildikten sonra, Osmanlı Devleti’nde ilk matematik ve astronomi hocası unvanını kazanmıştır. Ali Kuşçu, özellikle astronomi, ve matematik konularında yaptıkları çağının sınırlarını aşacak kadar önemli eğitim ve öğretim çalışmalarında bulunmuş ve üniversitesinin programlarını tekrardan düzenlemiştir.
ali-kuşçu-660x330
Ali Kuşçu’nun Eserleri
1. Zic-i Uluğ Bey Şerhi
2. Risaltü’l-Fethiye
3. Risale-i Muhammediye
4. Risale-i Hisap (Aritmetik Risalesi)
5. Tecrid’ül Kelam (Sözün Tecridi)
6. Risale-i Adudiye
7. Unkud-üz zvehir fi Man-ül Cevahir (Mücevherlerin Dizilmesinde Görülen Salkım)
8. Vaaz
9. istiarad
27 Ağustos 1989 yılında Sivas’ta doğan Avatar lakaplı Çağan Atakan Arslan, spor hayatına basketbol ile başlamıştır. 16 yaşında vücut geliştirmeye başlayan Atakan Arslan, 17 yaşında dövüş sporları ile tanışmış ve o günden bu yana birçok başarıya imzasını atmıştır. Beden Eğitimi Spor Yüksek Okulu’na okulun parkur rekorunu kırıp okul birincisi olarak girmiştir. Eğitimine daha devam etmektedir. Atakan Arslan, 2008 yılından itibaren kick boks ve Muay Thai Milli Takımlarında Türkiye’yi uluslararası arenada temsil etmekte, aynı zamanda da profesyonel olarak da müsabakalara çıkmaktadır.
2011 yılında Özbekistan’da 5.000 rakip taraftarın önünde Özbek rakibini finalde nakavt ederek Muay Thai Dünya Şampiyonu unvanını kazanmış ve bu alanda Türkiye’ye büyük erkeklerdeki ilk altın madalyayı getirmiştir.
Survivor yarışmasında ise ünlüler takımında yer alıp takımının en değerli oyuncusu olmuştur.Survivor’da yapılan direk finale gitme oyununda ise ilk gün Nagihan Karadere elendi, ikinci gün ise Damla Can elendi.Serkay Tütüncü ile yaptığı yarışmada 3-0 öne geçmesine rağmen 10-4 yenilen Atakan oyunda yenildi ve finalist olmak yerine yarı finalist oldu.Bugünkü Damla ile olan oylamadan galip çıkarsa finalde Serkay ile SMS’e çıkacak.Şimdiden kendisine başarılar diliyoruz.