darüşşafaka'nın sözleşmeli basketbolcusu. kendisi, kulüpten izin almadan, sözleşmesi devam ettiği halde dynamic belgrade takımıyla anlaşarak, tbf ve fiba kurallarını açıkça ihlal etmiştir. konuyla ilgili, daçka da bir açıklama yaparak, gerekli hukuki adımların atılacağını belirtmiş. ilginç bir olay. bakalım neler olacak.
olympiakos'un wisconsin'den transfer ettiği çaylak. en son kareem abdul jabbar yılın pivotu ödülünü kazanmıştı. kumaşı iyi, ancak el'deki uzunlar karşısında oldukça zorlanacaktır.
gelecek sezon ispanya, rusya ya da Yunanistan'a gideceğini düşündüğüm birleşik Amerikalı oyuncu. özellikle bu sezon maccabi'deki performansı, takımı play off'lara taşıyamasa da, oldukça etkileyiciydi.
2002 doğumlu ve 2,07 boyundaki basketbolcu. yaşına göre çok iyi bir fiziğe ve saha içi duruşa sahip olsa da, mental olarak fazla agresif ve zaman zaman takımı baltalayıcı hareketleri olabiliyor. bunları aşarsa, önümüzdeki yıllarda çok rahat NBA yapıp, iyi bir kariyere sahip olabilir.
muhtemelen gelecek 15 yıla damgasını vurabilecek nijarya asıllı, Karşıyakalı basketbolcu. 2003 doğumlu ve 2.07 boyunda olduğunu düşünürsek, 20 yaş civarında 2,15 boya ulaşabilir. sanırım milli takım için de düşünülen bir oyuncu.
yukarıdaki link'te şahit olunabilecek, akp sempatizanı kişilerin entry'lerinin screen shot'larının arşivlenerek fişlenmesi mantığı üzerine kurulan faşist kampanya. iktidarda olan bir partinin seçmenlerinin bile bugüne kadar aklına gelmemiş böylesi bir hareketin, iktidar olmayan chp trolleri tarafından akıl edilerek hayata geçirilmesi, aynı chp'nin sempatizanlarının olur da günün birinde iktidar olurlarsa neler yapabileceklerini ispat etmesi açısından önemli bir veri. iddia edildiği gibi, sadece hakaret ve küfür içerikli entry'lerin ss'lerinin alınması bile, bu işi masum kılmıyor ve fişleme mantığının dışına çıkarmıyor.
chp, tüm kurumları ve militanlarıyla Türkiye'de zaten 90 senedir iktidarda. adnan Menderes'i asarak şehit edip israil'in elini kuvvetlendiren, yüzlerce alimi onların talimatıyla katleden, Sincan'da tank yürüten, üniversitelerde ikna odaları kurduran, hamidiye zırhlısına rize halkını bombalattıran, şapka kanununu tenkit ettiği için münevverleri sürgüne yollayan, başörtüsü zulmüne sebep olan, menemen olayları komplosunu bu ülkeye bela eden, sosyalist entarnasyonalde her yıl Türkiye'yi jurnalleyen, rahmetli Erbakan'ın ağır sanayi hamlesinin önüne set çeken, gezi kalkışmasında teröristleri destekleyen, 15 Temmuz'da 'cumhurbaşkanı öldürülsün de, memlekete ne olursa olsun' diye dua eden, olası bir nato müdahalesinde memleketin tersanelerini ingiliz'e ilk açacak olan, ezanı Türkçe okutma zorbalığına başvuran, kuran okumayı, okutmayı ve öğretmeyi yasaklayan, aksi hareket edenleri öldüren ya da sürgün eden, kuran okunan evleri jandarma vasıtasıyla bastıran, ülke sırlarını yabancılara ifşa eden, masonlarla doğrudan ya da dolaylı işbirliği yapan, milletin manevi kalkınmasına darbe vuran, 'bismi rabbike' safsatası iddiasında bulunan, cami kıyımı yapan, dini kitapların yayımlanmasını yasaklayan, yıldız Sarayı'nı bir dönem kumarhane haline getiren, kafatasçı 'güneş dil' teorisini üreten, Allah'ın kanunlarını öldürücü zehir olarak tanımlayan, sarık takmakta ısrar edenlerin kafalarını katrana bulatan halen iktidarda olan halk partisi kafasıdır.
halk Partisi'nin, Türkiye'de hükümet çoğunluğunu ele geçirip, tam manasıyla iktidara gelme arzusu olmamasının asıl sebebi, bu zihniyetin zaten kurumları ve militanlarıyla halen iktidarın asıl sahibi olmasıdır. chp'nin bu karanlık sayfaları, aslında sanıldığı kadar karanlık da değildir. zira, tanıklıklar, meclis zabıta cerideleri ve dönemin gazete haberleriyle tecrübeyle sabit gerçeklerdir.
Bernard lewis tarafından zikredilen söz. aslında tam olarak şöyle söylenmiş:
'demokrasi dediğimiz şey ingilizce konuşan milletlerin kamusal islerdeki sınırlı adetlerinden oluşan, yüzyıllar boyunca kendi doğal sürecinde gelişmiş ve hala daha başka yerlerde düzgün bir şekilde asimile edilememiş bir sistem. bakarsak avrupa'nın bile 20.yy'daki demokrasi karnesi çok da hoş değildir.'
görüyor ve artırıyorum: 'demokrasi, Sokrates'i öldüren rejimdir.'
tabii, lewis'in, ikinci paragrafta bahsedilen sözünden yola çıkıp, 'öyleyse norveç, isveç, fransa gibi milletler de ingilizce konuşuyor' yargısına varacak aklıevveller çıkabilir. meseleyi biraz derinlemesine düşündüğümüzde, ne demek istenildiği gayet açık aslında.
Dimitrios Pagourtzis adlı yunan asıllı öğrencinin, abd'nin santa fe kentinde okul basıp, 10 kişiyi öldürüp, 10 kişiyi de yaralaması olayı. abd'de okul baskınları ve silahla yaralama ya da öldürmeler daha önce de görülüyordu; ancak trump'ın 'öğretmenleri de silahlandırmalıyız' çıkışının ardından bu olayların daha sık görülmeye başlaması kayda değer.
işin ilginç tarafı, çözüm süreci, Habur karşılaması, beraber halay çekmeler falan olunca akp çok megri megri diyenler, iş muharrem ince'ye gelince 'çoh demohratih insan, ayileceh tahip ediyoz' mu diyecekler, merak konusu.
sırtını ypg/pyd'ye dayayanlarla ittifak olmaz, olmamalı. çözüm sürecinde akp'nin attığı gereksiz/saçma adımlar için böyle düşünüyordum, ince'nin bu pek ince olmayan hareketi için de böyle düşünüyorum. Demirtaş, değil 5-6 milyon, 500-600 milyon oy almış olsa da, açık açık pkk seviciliğini gösteren ve zamanında dağda militan olarak bulunmuş, askerimize kurşun sıkmış birisidir.
bunlarla aynı yatağa giren kim olursa olsun, hepsinin canı cehenneme.
granger'ın muhtemelen sakatlıktan döneceği maç. bu, baskonia için bir avantaj. hücumu yönlendirecek ve çabuk kararlar verecek bir oyuncu sıkıntısı çektiler son iki karşılaşmada. bununla birlikte, baskonia'nın, fenerbahçe ile yapılan maçlarda 13-10 gibi bir üstünlüğü bulunuyor. ispanya'da ise 10 karşılaşma yapılmış ve fenerbahçe bu maçların sadece ikisini kazanabilmiş. bu açıdan bakıldığında, üçüncü maçta gelebilecek olası bir baskonia galibiyeti sürpriz olmayacaktır. Avrupa'nın en iyi fast break takımlarından birisi olan baskonia ile yapılacak bu maç ister istemez bol skorlu da olabilir. tahminim: 86-79 baskonia galibiyeti.
bu tür maçlarda beklenen sonucun genelde çıkmaması ihtimali daha muhtemel olduğundan, bayern'in kazanamayacağını düşündüğüm karşılaşma. vidal (bayern'de miydi bu agresif eleman) bir şoparlık yapar, kırmızı kart falan görür, maç kafa kafaya gider ve 2-2 falan biter.