zırt pırt arayan ardaştan iyi arkadaştır. derdini söyler, yardım edip etmemek bize kalmıştır. öteki tip arkadaş tuvalette canı sıkılınca arar, olaya tanıklık etmek zorunda bırakır.
anneden anneye tadı değişebilecek diyaloglardır. benim ki gibi MiT yahut FBI ile bağlantısı olduğu hakkında kendinden şüphe ettiren annelerle girilen diyaloglar yeri gelir asab bozar, yeri gelir kelimelere bile gerek yoktur. 'vay be' dir. 'ah ah' tır.
a: anne
b:ben
g: kardeşim.
a:yemeeeeeeeeeeeeek!
b:duyduk geliyoruz.
a:yemeeeeeeeeeeek! kızlar hadi.
b:sen başla geldik.
a:yemeeeek!
b:iyi geldik. e hani hazır değil ya.
a: her şeyi ben mi yapıcam?
bazen o konuşmaz bile. sadece elini uzatır. parmak uçkarını büküp düzelterek, bir şey istediğini belli eder. ama ne ister?
a:...
b: ne? ne istiyosun annecim?
a... (bir yandan dizi izler bir yandan da eli kas yapmıştır artık. yine de bi ağzımı açayım demez.)
b: ne? çakmak mı?
a:...
b:tuz mu? ne istiyosun?
a:yok değil.
b:anne deli olcam. bıçak mı istiyosun ne?
a:ha yok ya paketi versene dicektim de burdaymış.
b:...
ve FBI olduğu anlar:
b: anne acıktım ben ya ne var yemekte? işte bu gün böyle geçti... bıdı bıdı...
a:...
b:(ben işime gelen kısımları anlatır dururum en sevimli halimle. gün güzel geçmiştir. sevdiceğimi görmüşümdür.)
a:x kim?
b: !...
a: x kim dedim? şurdaymışsınız. bi kaç aydır var bu durum bir şey demiyorum ama fazla olmaya başladın artık sen.
b:...
a:geçen de geç gelmişsin eve. her şeyden haberim var benim...
kimileri için; şu dünyada gözü kapalı güvenebilceğiniz tek insandan ayrılmaktır. bir şeyler paylaşırken; "kim bilir nerden karşıma çıkacak? acaba benim hakkımda ne düşünür? acaba birine anlatır mı?" gibi ömür törpüsü soruları kendinize sormadan paylaşmanın zevkinden ayrılmaktır. en iyi dosttan ayrılmaktır. üstelikte hayatı boyunca her halinize şahit olmuş, çok yakın bir dosttan.
bayanların çantaları hafif olduğu günlerde sürekli hissettiği duygudur.
kontörsüzlüğün de yaşatması mümkün olan duygudur. kısaca; alışılmış maddi manevi herşeyin yokluğunun bize tattirdiği histir. sevmiyoruz kendisini bu hissin.
" ay bu yalan söylemeyi bile beceremiyor." diye sevgilin küçümsenmesiyle sonuçlanabilecek de bir durumdur.
ayrıca günümüzde alışıla gelmiş bu durum başımıza geldiğinde, ki gelecektir mutlaka, panik olmayalım, koltuğun altında can yeleği arayıp, acil cıkış çizgisini bulmaya çalışmayalım. çünkü garibin belki de yalan söylediğinden bile haberi yoktur. alışkanlıktan söylemiştir. öyle sıradan bir durum olmustur bu durum ne acı ki.
ben yorulmuşrum erkenden zaten. hep belirttiğim gibi huzur istiyordum sadece. beni anlıyorsun diye sevdim seni. bu sefer oldu dedim. onu diyecek kadar uyumuyuz sanmıştım. çok hayal kırıklığına uğradım. senden gelen en ufağıydı ama en çok umut bağlağımdı. şimdi ne yapsam bilemiyorum. ben de oturup sana bi şiir yazdım:
(keki de güzel yaparım bilirsin ama, tatlı yersek tatlı yersek tatlı konuşuruz diye düşündüm. sonra tatlı dil yılanı deliğinden çıkartırmış, bu aklıma geldi. ben yılandan korkarım bilirsin. ama cisminden değil, ruhuhundan.)
yine mi dedim yine
doğaya aykırıyım ben sanırım
o kadar çok söylediğim bu söze
bağışıklığı çoktan kazanmalıydım
sana kızmıyorum ben. onlara da
kendime kızarım hep bilirsin
bi kendime acımasızım
çok da umrundaydı sanki
beynin kibrinle dolmuş bir kere
almıyoki...
neyse...
yazarken bile şevkim kırıldı
yüzüme mal mal baktığını görür gibiyim
yorgunum desem ne yaptında yoruldun bi de beni sor diyeceksin ya
1. kalbimizde biri yoktur. alışkanlıktan var sanmaktayızdır. insan kalbi normalde midesinden dardır çünkü. insan aşk meşk olaylarında sadece bir insani sevebilir. (normalde)
2.mide genişliği sendromuna yakalanmışızdır. çok menem bir durumdur. birini severken, başkasından hoşlanabiliriz bu durumda, hatta bunların haricinde başka birine tutkuyla bağlanıp, o esnada da bir başkasına aşık olabiliriz.
kompleksli avrupalıların sürekli kurdukları cümledir. haksız da değillerdir, çünkü; bizler bir yere ilk gidişimiz de olsa: "hop birader! ağır ol. burayı ilk biz bulduk." deme potansiyeline sahip, özgüveni olan bir milletiz.