01101001
197 (mavi jojoba tanesi)
dördüncü nesil yazar 2 takipçi 10.90 ulupuan
entryleri
oylamalar
medya
takip

    akbil in kaldirilmasi

    1.
  1. projeyi kapmak için vakıfbank ve garanti bankası arasında kıyasıya bir rekabet yaşanıyor. fakat vakıfbank uygulama kapsamında 6 milyon kredi kartı dağıtacağını şimdiden basına yansıttı.
    uygulamaya göre, 2 çeşit kredi kartı olacak. birincisi, önce para yüklenip sonra yüklenen paranın harcanmasını sağlayacak banka kartı benzeri kartlar; ikincisi ise kredi kartı özellikleri taşıyacak.

    bu ikinci kartı alanlar, ay içinde kullandıkları otobüs, metro ve deniz otobüslerinin parasını, alışverişte olduğu gibi ay sonunda ödeyecek.
    uygulamanın birincil hedefi uzun zamandır gündemde olan iett'nin tamamen özelleştirilmesine yönelik. fakat aynı zamanda uygulama, medyada timsah gözyaşları eşliğinde, acıklı öykülerle yer bulan kredi kartı intiharlarına karşın, emekçilerin yaşamının mali sermaye tarafından nasıl kuşatıldığını da gösteriyor.
    2 ...
  2. chd nin muhtiraya karsi yaptigi aciklama

    1.
  3. çağdaş hukukçular derneği'nin (çhd) genelkurmay'ın gece yarısı muhtırasına karşı 28 nisan'da yaptığı yazılı açıklamadır.

    "silahlı kuvvetler "laikliğimizi" mi korumaya karar vermiştir?

    bizi, 1971 ve 1980 cuntalarının kontrolünde yaratılan "zorunlu din dersi, imam-hatip okullarının örgün orta öğretim içerisine alınması, sola karşı türk-islam sentezi adı altında orta sınıf milliyetçiliği ile gericiliğinin harekete geçirilmesi" projelerinin sahibi ve uygulayıcısı olan milli güvenlik kurullarından ve yüksek rütbeli askeri yönetici elitten de koruyabilecek midir?

    tek bir dinin tek bir mezhebini "devlet dini" haline getirerek diyanet işleri başkanlığı'nda örgütlenmiş onbinlerce "devlet memuru" eliyle dini siyasete alet eden, askeri cuntaları meşrulaştırmak için üniformalarıyla çıktıkları meydan mitinglerinde "ayet" okuyan gelenekten de koruyabilecek midir?
    silahlı kuvvetler "bağımsızlığımızı" mı korumaya karar vermiştir?

    amerikan emperyalizmi ve nato ile "işbirliği" adı altıda imzalanan yüzlerce askeri bağımlılık belgesinden, "dost ve kardeş" amerikan üslerinden, savaş tezkereleriyle peşine takılıp dönem komutanlıkları üstlendiğimiz uluslararası işgal ordularından, uluslararası para fonu'ndan, dünya bankası'ndan, müşterisi olduğu uluslararası silah tekellerinden de koruyabilecek midir?
    silahlı kuvvetler "demokrasimizi" mi korumaya karar vermiştir?

    son 50 yılda; 60'da, 71'de, 80'de, 97'de ve 2007'de yönetimlere silahla el koyan veya el koyma tehdidi ile parlamentoları dağıtıp demokrasiyi çalışamaz hale getirenlerden de koruyabilecek midir?
    silahlı kuvvetler "türklüğümüzü" mü korumaya karar vermiştir?

    türkiye cumhuriyeti vatandaşlarını, tck'nun 216. maddesini açıkça ihlal ederek, birbirinin düşmanı olarak ilan edenlerden de koruyacak mıdır?

    silahlı kuvvetlerin bizi "korumaya" talip olduğu açıktır.

    mevcut parlamento çoğunluğundan, siyasal iktidardan, kadrolaşmış bürokrasiden bu yolla ne kadar korunabileceğimiz tartışmalıdır.

    ancak, bizi bizden, yani günlük ortalama iki dolar ile yaşam mücadelesi sürdürdüğü için; sağlığa, adalete, eğitime erişimi imkansızlaştırıldığı için; farklı dinden - mezhepten, etnik kökenden, ırktan geldiği öne sürülerek itilip kakıldığı, katledildiği için; sendikalanıp işten atıldığı, sürüldüğü için, siyasetle ilgisinden, yazdığından çizdiğinden cezaevinde bulunduğu için "ne mutlu" olamayan içimizdeki "kalıcı düşmanlardan koruyacağını" şüpheye yer vermeyecek ölçüde anlamış bulunuyoruz.

    parlamento kendi itibarsızlığının ve sahte demokrasi geleneğinin, akp kendi gericiliğinin ve sermaye siyasetinin, chp yeni ve dehşet verici sağcılığının
    esareti altındayken; siyasal partilerin ve medyanın kulağı silahlı kuvvetlerin andıçlarına eğilmişken, birbirleri ile çelişkilerini askeri bir darbeye havale eden sermaye kanatları karşısında artık temel ihtiyacımız, bizi "koruyuculardan" kimin koruyabileceğini öğrenmektir.

    zor tehdidi ile yasama (tck 309, 311) ve yargıya (tck 277, 288) yapılan müdahale ve halkın birbirine düşmanlaştırılması (tck 216) girişimi, adli-idari kovuşturma konusu yapılmalıdır. mevcut siyasal çürüme ve meşruiyet bunalımı nedeniyle bunun başarılamayacağı açık gerçeği karşısında ise, siyasal alanı bu derecede itibarsızlaştırarak sermayenin orta oyununa dönüştüren tüm siyasal kurum ve kurulların geleceği tartışma konusu edilmelidir."
    çağdaş hukukçular derneği
    1 ...
  4. 12 mart 12 eylul 28 subat ve 27 nisan

    1.
  5. bu ülke 12 mart'ları, 12 eylül'leri, 28 şubat'ları gördü! ülkeyi zulme ve zorbalığa boğmadan önce her seferinde "bir bahane" buldular! 12 mart'ta "anayasa'nın emrettiği sosyal reformlar yapılmıyor" demagojisi idi bu bahane, 12 eylül'ün cellatları ise "sağa da sola da karşıyız" demagojisiyle yutturmuşlardı başlangıçta kendilerini. bazıları yuttular o zamanlar da bu zokaları. 12 mart'ta hikmet kıvılcımlı "ordu kılıcını attı" diye alkışla karşıladı yapılan darbeyi, aralarında tös ve dev-genç'in de bulunduğu ilerici kurum ve kuruluşlar başlangıçta destek bildirileri yayınladılar. akıllar başa geldiğinde iş işten geçmişti! şimdi "şeriat tehlikesi" diyorlar. fakat asıl dertleri, iktidardaki eski ayrıcalıklı konumlarını korumak. tapulu malları gibi gördükleri bu toplumun ve ülkenin kaderi üzerinde "cart curt" etme yetkilerini kaybetmemek!

    evet, bugün türkiye'de büyüyen bir dinci gericilik tehlikesi var! ama sorayım: hangi dönemde, kimler sayesinde, nasıl palazlandı bu tehlike? 12 eylül cuntası ile 24 ocak kararları besleyip büyütmedi mı bunları? devrimci hareket ve işçi sınıfı hareketi başta olmak üzere ilerici toplumsal muhalefeti dizginsiz bir faşist terörle ezerek,şiddetle baştırarak, halkın ve sınıfın demokratik özgürlüklerini ortadan kaldırarak, öğrenci gençliği yök cenderesine alarak, 12 eylül anayasasına "evet" oyu vermeleri karşılığında tarikatlara faaliyet özgürlüğü ve çeşitli ayrıcalıklar tanıyarak bugün "dinci gericilik tehlikes var" diyenler açmadı mı bu gelişmenin önünü? tekelci burjuvazinin bütünü gibi “islamcı sermaye” denilen kesimlerin biti de 12 eylül zorbalığı eşliğinde uygulanan neoliberal sömürü ve soygun politikaları sayesinde kanlanmadı mı?

    "şeriat tehlikesi-laikliğin korunması" işin ideolojik motifi. aynı zamanda asıl maksadı ve gerçek hedefleri gizleyen bir sis bombası.
    'ne mutlu türküm diyene!' anlayışına karşı çıkan herkes türkiye cumhuriyeti'nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır!
    deniyor. bundan daha açık bir düşman tanımı olabilir mi? kürtler ve diğer azınlıklar başta olmak üzere kendisini ırkçı bir milli kimlik anlayısının dışında tanımlayan herkes buna göre "düşman"! "ben kürdüm" diyeni de bir kardeşlik çağrısı olarak "hepimiz hrant'ız, hepimiz ermeni'yiz" sloganını atan da, "ben herşeyden önce işçiyim, emekçiyim" diyerek sınıfsal kimliğini ön planda tutan da ve tabii "ben komünistim, devrimciyim, demokratım, ırkçılığa ve faşizme karşıyım" diyeni de buna göre "düşman".

    türkiye sosyolojik olarak zaten derin bir kutuplaşma yaşıyordu. şimdi buna derin bir ideolojik-siyasal yarılma da eklendi!.. bir tarafta onmilyonların ne iş ne aş bulabildiği korkunç bir sefalet yaşanıyor, öbür tarafta "islamcı" geçinenleri de dahil küçük bir azınlık lüks ve sefahat içinde 'marka bir hayat' sürüyorlar. bugün islamcı örgütlerin bu denli güç toplamalarını kolaylaştıran zemin zaten bu zemin değil mi? siz, sermaye düzeninin sahipleri ve bekçi köpekleri olarak sömürüyü bu denli azgınlaştırıp yoğunlaştıracaksınız, yoksulluk ve sefalet bu denli alıp başını gidecek, işsizlik böylesine çığlıklaşacak, ımf'nin direktifleri doğrultusunda tarım çökertilecek, esnafın ve küçük işletmelerin beli kırılacak, rantiyeciler, hortumcular her gün yeni bir voli vuracaklar, "çıt" çıkaranın üzerine polisinizi salacaksınız, haklarını arayan işçinin, emekçinin, öğrencilerin üzerine gaz bombalarınız ve panzerlerinizle gideceksiniz, kürtlere karşı operasyon ve sopadan başka politikanız olmayacak… "serbest piyasa düzeni" dediğiniz bu bataklık her gün böyle çürümeye ve çürütmeye devam ederken kalkıp sivrisineklere karşı savaş açacaksınız!..

    "islamcı" ve "laik" kanatlar olarak bunların arasındaki kavga, siyasi ve ekonomik rant kavgası!.. kullanılan diğer bütün slogan ve gerekçeler bunun bir kılıfı ve bahanesi sadece. aklıbaşında hiçbir işçi, hiçbir emekçi, hiçbir aydın, hiçbir demokrat, yurtsever veya inanç sahibi, bu oyuna altlık, bu gidişe ortak olmamalıdır...
    1 ...
  6. sandvic sayi

    ?.
  7. bir kare ile bir kübün arasında bulunan sayıdır.
    Yani;
    25=5*5(5'in karesi)
    27=3*3*3 (3'ün kübü)
    26 sayısı 25 ile 27 arasına sıkışan tek sayıdır. 26'dan başka böyle bir sayı olmadığını ünlü matematikçi fermat ispatlamıştır.
    2 ...
  8. habbeyi kubbe yapmak

    1.
  9. önemsiz bir şeyi değerinden fazla yüceltmektir. Bugünlerde bazı konular itibariyle sözlükde de sıkça rastlanan durum bir nevi... (habbe arapça'da tahıl tanesi anlamına gelir)
    0 ...
  10. ya icindesindir cemberin ya da disinda

    1.
  11. sözleri murathan mungan'a ait bir yeni türkü şarkısından bir cümledir. ancak bir şarkı sözü tanımlasından çok fazlasını hak eden, derin bir anlam içeren bir cümledir herşeyden önce...

    şikayet ederiz ama boyun eğeriz. kabullenmek istemeyiz ancak sessizliğimizle kabulleniriz. asla hoşumuza gitmeyen bir şeydir ama birşeyler elimizi kolumuzu bağlar, susar kalırız. dışımız ne kadar söylemese de içimiz reddeder. peki işe yarar mı? ya da gerçekten kabul etmemiş miyizdir? işte o zaman hatırlatmak gerekir bu cümleyi benliğimize. cesaretin, korkunun, güvenin anlamını sorgulatır insana. bir seçimin, tercihin ne olduğunu...

    herhangi bir konuda "tarafsız" demek sadece bir aldatmacadır. tarafsızlık aslında baskın olanın tarafında olmaktır. bu yüzden ya içindeyizdir ya da dışında.

    hadi biraz gerilerden bakalım çemberin neresinde olduğumuza. günlerce içimize içimize batan malatya çocuk yuvası'ndaki şiddetle yerimizden fırladığımız ama hani bir şey yapmak bir yana 1 hafta sonra unutmamız; tekirdağ kumbağ'daki tuğla fabrikasına satılan çocukların tarih kitaplarında yazan "köleliğin kaldırılması" masallarına inat yüzlerindeki çocuksu tebessümleriyle nasıl da köle oluşlarına kızdığımız, yerimizden fırladığımız ama 1 hafta geçmeden unutmamız; dev bir alış-veriş merkezini nasırlı ama usta elleriyle üç kuruşa yapan o müthiş insanların açılış günü "kıyafetleri düzgün değil" denerek içeriye alınmamasına kızıp, yerimizden bir daha fırlayıp ama yine unutmamız, hepimizin kanını donduran 17 aylık bebeğe tecavüz haberiyle dünyanın bilmem hangi ülkesinde yıllardır bunun yapıldığını bilmiyormuş gibi ayağa kalktığımız ama bir kez daha unutmamız; o dev alış-veriş merkezinde kazanılan milyarlarca liraya karşılık çok görülen 20 ytl'lik demir parçasının yokluğundan ölen minicik bedene "burası sirk değil" diye cevap verenler karşısında susuşumuz, unutmaya devam etmemiz; ve ağlayarak yalvaran bir kız çocuğuna "hırsızsın" diyerek indirilen sopalar, tekmeler karşısında hala bir şey yapmıyor oluşumuz, işsizlik yüzünden yaşamına nokta koyanları televizyonlardan içimiz sızlayarak izleyişimiz ama bir kaç "çık çık"lamayla kanal değiştirme süresi kadar hafızamızda yer etmemiz, unutkanlığa devam edişimiz beynimize çakar çemberin neresinde olduğumuzu...

    hergün bu gerçek yaşamlarla bir tokat yiyoruz suratımıza. bütün inanç ve değer sistemimiz sarsılıyor. travma etkisi çok derin, çünkü yakalanıyoruz! çünkü unuturak, susarak, hesap sormayarak. bu derece olmasa bile başka binbir türlü rezilliğin, insanlıktan çıkmanın üreticisi, alıcısı, parçası olarak... biz de parçasıyız bunların. bu suçların ardında yalnızca bir-kaç ucube sapık olduğunu söyler geçeriz. bu seri cinayet ve tecavüz şebekesi içinde olduğumuz toplumun ta kendisi! internet forumlarında, ekran başında, arkadaş sohbetlerinde "parçalayalım" diyor herkes. ama unutuyoruz...

    televizyonlarda hiç kesilmeyen bu binlerce çocuğa dayak, işkence, tecavüz haberleri arasında araya giren reklamlarda bize bir ürünü almamızı söylemek için kiralanmış, gerçekten birbirinden sevimli çocuklar boy gösteriyordu. ("ne ilgisi var?" diyorsunuz belki, "aynı şey mi?". değil tabii ki. ama çocukların bir gelir ve reklam kapısı yapıldığı, "kentli" anne-babalarının onları televizyon reklamları için seçmelere götürdüğü bir toplumda sizce yaşamını kendi bedenini pazarlayarak-pazarlatarak sürdüren "bir anne çocuğunu nasıl satar?" sorusu tek örnek midir?)

    ve başa dönersek: ya içindeyizdir çemberin ya da dışında. derin anlamı var demiştim bir ukalalık yapıp. lakin evet, bu derin anlam, kavramaktır, içine itildiğimiz hastalıklı rekabet, düşmanlık ve korkulardan sıyrılmaya duyduğumuz ihtiyaçtır, yürüyen merdivenlerde kaybettiğimiz çocuklarımıza,
    öldüğümüz için eğitimsizlikle suçlanışımıza, sirke gelmediğimiz hatırlatılarak palyaço yerine konuluşumuza, ürettiklerimizden yoksun kalışımız yetmiyormuş gibi "hırsız" muamelesi görüp aşağılanışımıza, kapalı kapılar ardında minicik çocuklarımızın işkenceden geçirilmesine diyecek sözümüzün olmasıdır. unutulmamasıdır, bu defa unutmayacak oluşumuzdur. hani bedenimizin burada, bu rezil dünyada olup da kafamızın yeni özlemlerde oluşu, özlemekle kalmayıp yaratmasıdır. bilinçtir...
    7 ...
  12. dodekahedron

    1.
  13. birbirine eş olan 12 beşgenden oluşan çokyüzlü. bu geometrik cismin bir diğer adı da düzgün onikiyüzlü'dür.
    1 ...
  14. kendince cumleler

    ?.
  15. Diğer cümlelerden farklı olarak kendisi hakkında bilgi içeren cümlelerdir.
    örnek;
    * Bir cümlede yirmi dokuz harfin hepsini, j dahil kullanmak övünç kaynağı olan güç bir iştir.

    * Bu cümlede otuz üç tane a, on bir tane b, iki tane c, yedi tane ç, yedi tane d, kırk bir tane e, iki tane f, bir tane g, bir tane ğ, iki tane h, üç tane ı, yirmi yedi tane i, bir tane j, on tane k, üç tane l, üç tane m, otuz üç tane n, yedi tane o, iki tane ö, bir tane p, on iki tane r, iki tane s, dört tane ş, otuz beş tane t, beş tane u, sekiz tane ü, üç tane v, altı tane y ve beş tane z harfi var.**
    5 ...
  16. uretiyorum

    ?.
  17. http://www.ureti-yorum.org adresinden ulaşılabilen, Türkiye'nin farklı illerinden, üniversitede, lisede okuyan öğrenciler, öğretmenler, akademisyenlerin bir araya gelmesiyle hazırlanan bir internet sitesi. Fizik, Kimya, Biyoloji-Genetik, Matematik, Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, Görsel Sanatlar, Müzik, Edebiyat ve Bilgisayar Bilimleri kategorilerinin bulunduğu herkese açık olan bu sitede, yazılar ve tartışmalar giren herkes tarafından takip edilebiliyor ve kolektif bir düşünce üretimiyle geliştiriliyor. yazı-yorum atmak için siteye üye olmak gerekiyor. Üyelik için bir kullanıcı adı ve e-mail adresi ile siteye kaydolmak yeterli.

    Doğa bilimleri, sosyal bilimler, kültür-sanat ve bilişim alanlarında her türlü nitelikli üretimimizi paylaşabileceğiniz, yorumlar yazarak forumda tartışarak ürünlerinizi geliştirme ve kolektif akılla daha üst düzeyden yeniden üretime fırsatı yaratıyor üreti-yorum sitesi. Sitenin amacı; Sadece kar için üretmeye mecbur bırakıldığımız bilim ve sanatı, insanlık yararına üretme bilinciyle hareket etmek. Kapitalist sistemin kültürüne, sanatına, bilimine karşı zincirlerini kırmış bir bilimi, sanatı, felsefeyi üretme gayesi ile yola çıkılmış...

    Sloganı da oldukça güzel ve derdini anlatıyor;
    "Suyun içerisine girmekle yetinmeyecek geniş ufukları birlikte keşfedeceğiz"
    2 ...
  18. iskra

    1.
  19. rusya'da çıkarılan ve çarlık kanunlarına göre illegal sayılan ilk marksist gazeteydi. 1900'de lenin tarafından kurulmuş ve rusya'da işçi sınıfının marksist devrimci partisinin oluşturulmasında önemli rol oynamıştır. türkçe anlamı "kıvılcım"dır. ıskra'nın ilk yazı kurulu; lenin, plekhanov, martov, axelrod, potresov ve zasuliç'ten oluşuyordu.
    3 ...
  20. bernsteincilik

    ?.
  21. uluslararası sosyal-demokrasi'de marksizmin düşmanı bir akımdır. 19. yüzyıl sonunda Almanya'da ortaya çıkmış ve adını; marks'ın devrimci teorisini burjuva liberalizmi ruhuyla gözden geçirmeye girişen eduard bernstein'den almıştır.
    0 ...
  22. kalkul

    ?.
  23. (kalkül)
    hesaplamada başvurulan işaret ve kurallar sistemine; mantıksal problemleri çözmek için geliştirilen formel sisteme verilen addır. bir konudaki akıl yürütmeyi yöneten ilkeler bütünü için kullanılan deyim ve bir anlamıyla da çıkarım kurallarına ve mantıksal işlem yöntemlerine göre, semboller kullanılarak çıkarım yapılan formel işlem.

    buna göre cebirsel kalkül, aritmatiksel işlemleri kendisine temel almak ve onu bir model olarak kullanmak suretiyle geliştirdiğimiz bir soyut semboller topluluğu ve bir yapma dildir.
    örneğin; 3 ile 2'nin toplamlarının karesinin 25 edeceğini göstermek için,
    (a+b)^2=a^2* + 2ab +b^2* gibi bir cebir kuralını ve formülünü uygulamak yeterlidir. bu formül, yalnız 3 ve 2 sayıları için değil herhangi iki sayının toplamlarının kareleri için ve dolayısıyla sayılardan bağımsız olarak geçerlidir. cebirsel kalkül, içerikten ya da sayılardan bağımsız olarak tüm sayılar evreni için başvurmamız gereken işaretleri ve harfleri içeren bir sistem sağlar. böyle bir kalkül geliştirildikten sonra, söz konusu içeriksiz yapıyı belli bir içeriğe uygulamak ve sayılar evrenindeki ilişkileri denetlemek mümkün hale gelir.
    0 ...
  24. plaza de mayo anneleri

    1.
  25. the mothers of plaza de mayo

    1.
  26. arjantin'de 1976-1983 arasında hüküm süren askeri faşist cunta rejimi boyunca kaybedilen 30 bin çocukları için, 13 nisan 1977 günü cunta merkezine 100 metre uzaklıktaki plaza de mayo meydanında yürüyüşlerine başlayan annelerdir. önce 14 kişiydiler. 14 beyaz baş örtülü kadın, bu tarihten sonra her perşembe günü öğlen saatlerinde meydanda toplanmaya ve ortadaki piramidin çevresinde ikişer ikişer tur atmaya başladı. ikinci hafta 25'e çıkan annelerin sayısı, 77 sonlarına doğru 300'ü bulmuştu.

    arjantin'de işkencelerin, gözaltıların ve kayıpların birbirini izlediği bu dönemde bu 14 kadın ellerinde kayıp çocuklarının resimleri, yüzlerinde öfke ve kederle hükümet yetkililerinden, morglarda, mezarlarda arayıp bulamadıkları çocuklarının akibetini sormuşlardır. 3 ay süren gösteriler sonunda analar zulmün karanlığını yarabilmek için çalmadık kapı bırakmadılar. haziran 1977'de kayıp yakınlarının yargıç karşısına canlı çıkarılması için 159 başvuruda bulundular. arjantin hükümeti anaların bu talebi ve ısrarlı tutumları karşısında onlara "perşembenin delileri" adını taktı. sayıları çok geçmeden artan anneler de bir bir tutuklanmış ve kaybedilmiştir. ancak tüm baskılara karşı 1980 ağustos'unda bu defa 2000 kişiyle tekrar "plaza de mayo" meydanında toplanmaya başladılar. 1981'e gelindiğinde sayıları 50.000'i bulmuştu. artık sadece anneler değil, faşist rejime karşı herkes bu eylemlere katılıyordu.

    anaların mücadelesi, olağan üstü halin kaldırırarak sözde demokrasiye geçildiği 20 ekim 1983 yılına kadar aralıksız sürdü. onların mücadeleleri, arjantin faşizminin kaybettiği 30 bin evlatları içindi. 30 bin kayıbın çoğu cia yetiştirmesi cunta şefleri ve işkence uzmanları tarafından bugüne kadar 365 tanesi ortaya çıkan ama kaç 365 tane daha olduğu bilinmeyen gizli toplama kamplarında işkence ile katledildi, işkencede ölmeyenler ise uçaklardan okyanusa atıldı. kayıpların sorgularda, işkence tezgahlarında, kamplarda doğan çocukları ise işkencecilere evlatlık olarak verildi. bugün 22-29 yaşlarında olan bu çocuklar, babalarının, annelerinin katillerine, "baba-anne" diyerek büyüdüler.
    4 ...
  27. la tempestad

    1.
  28. türkçeye "fırtına" olarak çevrilen ilya grigoryeviç ehrenburg'un dev eseridir. kişilerin çokluğu, içiçe geçen olayların akışı esere dev bir fresk görünüşü kazandırmıştır. kitapta olaylar 2. dünya savaşı sırasında fransa ve rusya'da geçer. romanda yalnız rus insanının değil, aynı zamanda alman ve fransız insanının da tutumunun gözler önüne serilmiş olması esere evrensel bir değer sağlamıştır.

    ehrenburg; kendine has duygululuğu, kişileri çizmekte gösterdiği bir portre ressamı ustalığı ve büyük roman tekniği ile "fırtına"da sanatının doruğuna yükselmiştir adeta. ktabın en büyük özelliği, başından sonuna kadar insanı allak bullak eden ve bir solukta okunabilen usta işi bir eser oluşundadır. ehrenburg bu kitap için şöyle demiştir:
    "fırtına romanında bir plan, bir konu vardı. şimdi o ayları hatırladığımda boğazıma bir şeyler düğümleniyor. insanlar çok çektiler, doğrusu bütün bu çektiklerini hiç haketmemişlerdi."

    sovyet edebiyatının en başta gelen eserlerinden biri olan ve ünü bütün dünyaya yayılmış bulunan fırtına, stalin ödülü kazanmıştır.
    1 ...
  29. lost in the crowd

    ?.
  30. "karanlıkta kaybolun" anlamına gelen bu cümle internet tarayıcısına entegre edilen arama çubuğu sorgularının kayıt altına alınmasını engelleyen bir eklentidir. google gibi dev arama motorlarını kullanırken kullanıcılar hakkında her türlü bilgileri topladığı, bunları reklam şirketlerinden daha bir çok şeye kadar kullanılabildiği oldukça gündemde. bu tür bilgilerin toplanmasının ise kullanıcılar açısından ne tür bir risk oluşturabileceği ise oldukça çaplı. lost in the crowd'la arama sorgularınızı saklayabiliyor ve sizin aradığınız kelimeler yerine rastgele gelen başka kelimeler birbirine karıştırılıyor. bilgisayarınızda internet güvenliği açısından önemli noktalardan biri...
    eklentiyi tarayıcıya entegre etmek için; (bkz: http://www.lostinthecrowd.org)
    0 ...
  31. fikr i fasid

    1.
  32. osmanlıca bir kelimedir. bozguncu kötü fikir, bozguncu düşünce anlamında kullanılır.
    0 ...
  33. © 2025 uludağ sözlük