şükrü erbaş

entry140 galeri9
    100.
  1. Sevemeyeceğim türden bir şairdir.

    Böyle arabesk, ağlak şairlere bir türlü ısınamadım gitti.
    0 ...
  2. 101.
  3. "şair cezaevi kapısında" adında bir şiir kitabı olan şair ve yazardır.
    1 ...
  4. 102.
  5. “...Ölümü bilerek nasıl yaşar insan, geride dünyanın kalacağını bilerek nasıl ölür; bilmek bütün acıların anasıdır..."
    1 ...
  6. 103.
  7. Eğme kirpiklerini gönlüm dolaşıyor
    Dilime garipsi bir tutukluk yapışıyor
    Gözlerim susuyor yüzünde göz göz
    Başımda bir koca kent uğultusu
    Eğme kirpiklerini ayrılık yaklaşıyor.

    Durup dururken eriyor yakınlığın
    Araya bilmediğim yollar düşüyor
    Ipıslak dönüyorum bir uzun dalgınlıktan
    Soluk soluğayım soğuk odalarda
    Eğme kirpiklerini yüreğim üşüyor.

    Gözlerimde salkımsaçak turna bulutları
    içimden incecik türküler geçiyor
    Uzak yalnızlığımda beni bulacaklar
    Beni ışıtacaklar kesme aydınlığını
    Eğme kirpiklerini gözlerin geçiyor.

    Bir ikindi serinliği kaldı elimizde
    O bitmez bildiğimiz günler bitiyor
    Şu sıralı kirpik izi yüzünde tel tel
    Şu incecik gölgeler akşamın ucudur
    Eğ ki kirpiklerini ayrılık başlıyor.
    9 ...
  8. 104.
  9. 105.
  10. ...
    ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
    sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
    insanlar içinde üşüdükçe
    güvenle gelebileceği

    kuşların kanatları neden vardır?
    bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
    bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
    tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
    konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
    yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim

    ben ona sabah olamasam da
    dingin bir ikindi olayım istemişimdir
    herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
    yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
    yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
    serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
    dinlendireyim istemiştim
    üşütmek istememiştim.

    ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
    gecikmiş... ince... güzel ve uzak...
    biraz da kendime istemiştim
    sevgi adına

    sitem
    6 ...
  11. 106.
  12. Bunalıyoruz çocuk bunalıyoruz, biçim veremediğimiz şeylerin biçimini alıyoruz.
    11 ...
  13. 107.
  14. Kimsenin ortak türküsü yoktu ve kimse türküsünü bir başına söyleyemiyordu. Bir yere gitmeden, gelecek birisini bekliyordu herkes. Koro halinde susuluyordu ve yalnızca yüksek sesle konuşanlara inanır olmuştu insanlar. Gittiği en büyük uzaklık evinden işi olanlara, ne aşk, ne özgürlük, ne barış anlatılabilirdi...
    2 ...
  15. 108.
  16. ...

    Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, ‘dar çevre yitikleri’nde önem kazanmaya...

    Oysa ben bir akşamüstü oturup turuncu bir yangının eteklerine, yüreği avuçlarımda atan bir can yoldaşıyla dünyayı ve kendimi tüketmek isterdim. Öyle bir tüketmek ki, sonucu yepyeni bir “ben”e ulaştırırdı beni, kederli dalgınlığımdan her döndüğümde... Bir ben ki tüm ilişkilerin perde arkasını görür de gülerdim sessizce yapay yakınlıklarına insanların. Kim kimi ne kadar anlayabilir Ömür hanım?

    Susmak yalnızlığın ana dilidir, Ömür hanım, şiiridir, beni konuşmaya zorlama ne olur. Sözün sularını tükettim ben, kaynağını kuruttum. Geriye bir büyük sessizlik kaldı yüreğimde, kalabalıklar, kalabalıklar kadar büyük... Yalnızım Ömür hanım, geceler boyu akıp giden ırmaklar gibi karanlıklar içre, öyle yitik, öyle üzgün, yalnızım... Sularım toprağa sızıyor bak. Yüzümü geceler örtüyor. Binlerce taş saklanıyor içimde. Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?

    Kendilerinin olan tek sözcük yok dillerinde, öyle çok konuşuyorlar ki... Bir söz insanın neresinden doğar dersiniz? Dilinden mi, yüreğinden mi, aklından mı? Düşlerinden mi yoksa gerçeğinden mi? Ve kaç kapıdan geçip yerini bulur bir başka insanda? Yerini bulur mu gerçekten? Sözü yasaklamalı Ömür hanım yasaklamalı... Kimsenin kimseyi anlamadığı bir dünyada söz boşluğu dövmekten başka ne işe yarıyor ki? Olanağı olsa da insanların yürekleri konuşabilseydi dilleri yerine, her şey daha yalansız, daha içten olurdu.

    ...

    Ve güz geldi ömür hanım
    1 ...
  17. 109.
  18. "Ayrılık ne biliyor musun" gibi harika şiirin sahibidir kendisi.
    2 ...
  19. 110.
  20. Ben ona sıkıntılı güz günlerinde
    Yedi renkli yaz yağmurları dilemiştim
    Kırmak istememiştim duygu filizlerini
    Büyük bir ustalıkla susturup içimdeki uğultuyu
    Rüzgarımı olanca yumuşaklığıyla salmıştım üzerine
    incinmesin diye tek
    Acıyı bile ters yüz eden
    incelikli bir gülümsemeyle yüzümde

    Ben ona gittikçe soğuyan zamanlarda
    Sıcacık bir sığınak olayım istemiştim
    insanlar içinde üşüdükçe
    Güvenle gelebileceği

    Kuşların kanatları neden vardır?
    Bir insan neden ağlar yarı yaşına gelince?
    Bulutlar gökyüzünün yükü müdür, süsü müdür?
    Tutsağı mıdır rüzgarın, sevgilisi midir?
    Konuşayım istemiştim bir yüreğin dilince
    Yanıtı olmayan sorularda boğmak istememiştim

    Ben ona sabah olamasam da
    Dingin bir ikindi olayım istemişimdir
    Herşeyin usul usul durulduğu saatlerde gelsin
    Yüzünde uçuk bir gülümsemeyle
    Yaslasın yorgunluğunu gövdemin yaşlı çınarına
    Serip üzerine yapraklarımın ağırlıksız yorganını
    Dinlendireyim istemiştim
    Üşütmek istememiştim.

    Ben ona ne istemişsem bu yalnızlık aylarında
    Gecikmiş... ince... Güzel ve uzak...
    Biraz da kendime istemiştim
    Sevgi adına

    sitem
    5 ...
  21. 110.
  22. 111.
  23. “insanın acısını insan alır” sözüne inanıyordu bütün yüreğiyle.

    (...)içimdeki iyilik zayıf düşmüştü. Yanıma geldiğinde gülümseyen kötülüktü artık. Onca mavi, onca yeşil, onca ışığa karşın simsiyahtı. Diliyle öldürdüğü varlık sebebini gözyaşıyla diriltmeye çalışıyordu. Dibe doğru yuvarlandığı uçurumdan geliyordu sesi acılar içinde “insan bağışlayarak yener yanlışı. insanın acısını insan alır. iyilik böyle kolay yenilemez.”

    Sevmek, insanın en büyük acısıdır.
    4 ...
  24. 112.
  25. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2003814/+
    ...
    Asfaltın bulantısını, denizlerin köpüklü uykularını
    Kocaman bir cam kavanoza benzeyen şehirleri
    ışıkları, ışıklar içinde gölge masalı insanları
    Gürültü makinelerini, dünyadan öteye giden yolları
    Yoksul evlerin eşiklerine düğümlü darağaçlarını
    insanın insanı sevmesindeki mucizeyi
    Korkunun, ölümün ilk harfi olduğunu
    Dünyanın bütün türkülerinin bizi söylediğini
    Acılarımızın başka acılarla güneşe çıktığını
    Yeryüzü sofrasının küçücük ellerimizde kurulduğunu..

    Anlattım
    Öyle mi?
    ...

    *Demiş şairdir, candır.

    Fotoğraf: tekirdağ
    8 ...
  26. 113.
  27. Türk şiirinin Son dönemde çıkarttığı en iyi şairlerden birisi. Bir gün Antalya’ya yolum düşerse gideceğim 10 yerden ilki şairin yanı.
    7 ...
  28. 114.
  29. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
    2 ...
  30. 115.
  31. 116.
  32. “Büyüklerin bunca uzun yaşadığı bir ülkede
    Bir onur dersi midir çocukların ölümü?…”
    -Şükrü Erbaş
    0 ...
  33. 117.
  34. Türk şiirindeki güzel aşk şiiri yazan tayfanın bir milyonuncu temsilcisi.
    1 ...
  35. 118.
  36. "sularım toprağa sızıyor bak.
    yüzümü geceler örtüyor.
    binlerce taş saklanıyor içimde.
    kim kimin derinliğini görebilir,
    hem hangi gözle?"

    (bkz: ömür hanımla güz konuşmaları)
    4 ...
  37. 119.
  38. ..kırk cümle kuruyorsun, ağzını açmadan vazgeçiyorsun.
    incinme değil bu, insana olan inancını yitirme. Yaranı evde bırakıp çıkıyorsun sokağa. Öyle bir uzaklık ki, şikayetin sularını çoktan geçtin. Hiçbir şeye öfke duymuyorsun. insan boylu boyunca bir hastalık. insan korku. insan yıkım. ihtiraslarının külü insan. inanmıyorsun artık. Anlamamak değil, inanmıyorsun! Can sıkıntısı değil, inanmıyorsun! Yaşamak korkusu değil, inanmıyorsun!
    6 ...
  39. 120.
  40. iki satır ile hayatımızı özet geçen şair, yazar, aşık.

    Kimse kendinden bir yere gitmiyor
    Yaşıyoruz sessizce yaramızı severek.
    5 ...
  41. 121.
  42. 122.
  43. Ne olurdu kokunun da fotoğrafı olsaydı.
    Sesin fotoğrafı,
    Boşluğun fotoğrafı,
    Parmak uçlarındaki karıncanın,
    Ruhtaki üşümenin fotoğrafı.
    Ölüm kimseyi bu kadar yalnız bırakmazdı…

    Şükrü Erbaş
    12 ...
  44. 124.
  45. https://galeri.uludagsozluk.com/r/2128809/+

    Avuçlarının içinden öptüm. insan neden geçmişi düzeltemez ki? Bir acıyı iyileştirmeyen iyilik ne kadar iyiliktir?
    4 ...
© 2025 uludağ sözlük