normaldir. okçular genelde yaya olarak savaşırdı. ayrıca o ağır zırhlar ve atlı oluşun olayı kafadan dalıp daldığı ortamı o şekilde dağıtmak olduğundan ok kullanmaları biraz abes kaçardı. ha, ok eğitimi almışlardır muhtemelen, o ayrı konu.
o kadar erkekti ki şövalyeler, giyince oturup kalkmalarına bile engel olacak kadar ağır zırhlar* giyerlerdi. bırakın yay çekip ok atmayı, adamlar eyere bile vinç aracılığıyla oturtuluyorlardı.
kaldı ki türk yayı* dışındaki yaylar at üstünde kullanıma uygun değildir çünkü adam boyundadırlar.
avrupalıların daha ziyade tatar yayı kullandığı bilinirken bu yayın çok kanlı bir alet olduğu için papa tarafından yasaklanmasıyla alakalı olabilir, olmayabilirde. şimdi ben bunu niye yazdım? yazdım da yazmadım mı dedim?
dönemin kurtarılacak prensesleri okçulara vermiyordu, bu yüzden eli mahkum kılıç kullanıyorlardı. kurtarılacak prenses rezervleri tükendiğinde "öperim ızdırabını" diyip okçuluğa başlamışlardır.
hepsinin bir cüneyt arkın olmamasıyla alakalıdır. hepsi saç telini kör haliyle vuramıyor azizim.
- bağırmayacaktın adi köpek, şimdi ağzının yerini biliyorum.
- göz kırpmayacaktın adi piç, şimdi gözünün yerini biliyorum.
- osurmayacaktın adi ibne, şimdi götünün yerini biliyorum.
