yazık ama gerçek bu, siliniyor bende yüzün...
gün geçtikçe...
buğulanıyor pencerenin dışındaki tüm dünya,
inanır mısın?..
daha çok uzaklaşıyoruz dünden, -bu gerçek-
gün geçtikçe...
o zaman hiç durma sen, resmini gönder bana...
bir resim... yalnız senden oluşmalı o ama...
yalnız senden...
bir resim... ondan anlamalıyız, dün vardık,
yoksak bugün...
çünkü gelgeç rüzgarlardan, kalamadı hiç bir şey,
-küçük bir yaprak bile-
‘işte budur’ diyerek, bağrımıza basacak...
bir resim... belki böyle telaffuz olunabilir,
-işte böyle-
benden yitip gitmemeye hep yeminli varlığın,
söz tutar ve sır saklar,
bir resme ne kadar çok sır sığabilme deyse...
ne kadar çok yıldız...
bir resim, ancak bu kadar düş yüklü olabilir...
doğrudur, bu dediğin, hepten doğru olabilir,
inandım hep sana...
bir resim yalnız düşte midir ki, bir an gerçek olabilir?..
gerçek?.. hayal?..
bir resim, söyler misin, neyi unutturabilir?..
özlem?.. sitem?..
bırak da bunu ben, kendim bakıp anlayayım...
bir resim,
senden yalnız bunu isterim...
bir resmin...
‘yok’ diyorsan, gider kendim çizerim,
garip bir beden çıkar, bir de garip yüz;
o zaman ‘bu ne biçim?’ deme bana sakın sen,
öyle eğilip büküldü, bende hayalin senin...
özlem... evet, en iyi bu anlatabilir,
-en derinden bu-
yıktıklarını bize, sarsak zamanın...
düşlerimizin tüm fişekleri, cephaneleri,
-‘hepsi bir anda’ diyorum-
işte tam da bir resimde infilak edebilir,
-resminde, aniden-
en güçlü hissettiğimiz anda kendimizi,
-kapı kilitli, yatak sıcak, tatlı bir yorgunluk var üzerimde uyumak için-
bir resim, tüm dünyayı kevgire çevirir,
-garip tabii-
dağlar bunu söyleyecek -kulak verirsen- sana,
-teker teker, hafif hafif-
rüzgar.. evet o da fısıldayacak kulağına,
-suç ortağım bol-
deniz, diyecek ‘göstermem, sana yeşil yüzümü’
-ciddi olabilir...-
yap dediklerini, zararı yok, bir resim gönder bana...
yap dediklerini, doğrusu, boğazımı kesecekler,
-ben de şaştım-
dağlar, rüzgar, deniz ve ne varsa onlara dost...
-liste kabarık...-
‘yap dediklerini’ diyorum, bir resim gönder bana...
-gönder, hadi gönder!..-
ya fidye isteseler, yok beş kuruş paramız...
daha kaç çiçek toplayacağım, de bana,
daha kaç çiçek?
sana taç yapacağım kocaman demet için,
-baya’ oldu-
daha hızlı mı soluyor yokluğunda çiçekler?
-neden olmasın?..-
bir resim, yaprakları kendine getirebilir...
zaman yalnız resimlerde mağlup olabilir,
-eminim...-
yalnız, sondan yana çalışır başka türlü zaman,
-kanıt bol...-
‘zaman parazit olur’ diyorum, yersiz yurtsuz tüm düşlere...
-vakitsiz ölümler...-
bir resim, o zamana haddini bildirebilir...
sen gönder bir resim!
resmini gönder bana!
bilerek her bir resmin,
hep eksik olduğunu,
her bir resmin -bilerek-
hep yarım kaldığını...
kahrolarak sen olmadığına,
resmin gerçekten...
şimdi sen uzaklardan,
iyi bak bu harflere,
şimdi sen bu harflere,
güzelce bir poz veresin,
deklanşöre basılacak, okudun mu son dizeyi...
banyo et bana gönder, banyosuz bana gönder...
hazır ol çekiyoruz: çıttt...
bir resim gönder bana...
Medet medet bu cihanun yıkıldı bir yanı
Ecel celalileri aldı Mustafa hanı.
Tutuldu mihr-i cemali bozuldı erkanı
Vebalde koydular al ile Al-i Osmanı
Geçerler idi geçende o merd-i meydanı
Felek o canibe döndürdü şah-ı devranı
Yalancının kuru bühtanı buğz-ı pinhanı
Akıttı yaşımızı yaktı nar-ı hicranı
Nolaydı görmeyeydi bu macerayı gözüm
Yazıklar ana reva görmedi bu rayı gözüm
Sipihrin ayinesinde göründü ruy-ı fena
Kodı bu kesret-i dünyayı etti azm-i beka
Garibler gibi gitti o yollara tenha
Çekildi alem-i balaya hem çü mürg-i hüma
Hakikaten sebeb-i rifat oldı düşmen ana
Nasip olmasa ta’n mı bu ciyfe-i dünya
Hayat-ı bakiyeye erdi ruhu ey Yahya
Şefii ruh-ı Muhammed, refik-i Zat-ı Huda
Enisi ola melekler, celisi ehl-i safa
Ziyade ide yaşum gibi rahmetünü Mevla.
Ilahi, Cennet-i firdevs ana durağ olsun
Nizam-ı Alem olan padişah sağ olsun
Taşlıcalı yahya- medet(merhum şehzade mustafa' ya yazılmış mersiyedir.)