bugün çok fazla bir şey olmadı. sabah kalktığımda kişisel gelişim kitabında yapmam söylendiği üzere üç kere aynanın karşısında sen başkan olacaksın dedim. daha sonra emine kahvaltıyı hazırladı. allah günah yazmasın ama bilal'in yüzünü daha fazla görmeyeyim diye çayı bile bitirmeden hemen kalktım. şu sıfırlama muhabbetinden beri kanım bir ısınmadı bu çocuğa. ondan sonra ofise geçtim. ofis dediysem de biliyorsun, yüz katlı saraydan bahsediyorum.
bir süre moskova'da öğlen olmasını bekledikten sonra, putin'i aradım. ama meşgule attı. işi vardı heralde, yarın geri dönüş yapar belki. ondan sonra çocuklara rahatsız edilmek istemediğimi söyledim ve haberlere göz attım biraz. hep aynı şeyler. ışid, dolar, işsizlik, 15 temmuz filan. sıkıldım artık. inanır mısın aklımda sadece referandum var, başka hiçbir şey düşünemez hale geldim. psikoloğum böyle zamanlarda, çocukluğuma gitmemi ve mutlu anılarıma odaklanmam gerektiğini söylemişti. onu yapmaya çalıştım ben de. ama aklıma aniden elif gelince moralim daha da bozuldu.
saat 16 gibi anayasa profesörlerini yanıma çağırttım. bir haftadır anayasada kullanabileceğim başka bir hak var mı, eğer çok zorlarsak bulabilir miyiz diye çalışmalarını istiyorum. belki referanduma kadar kafam dağılır biraz. ama yok hiçbir şey bulamamışlar. hatta içlerinden biri "efendim zaten ne varsa yapmadınız mı şu ana kadar, ondan yeni anayasa geçiriyoruz ya" diyecek gibi oldu. bir an sinirlendim ama sonra derin derin nefesler alarak sakinleştim. referandumdan sonra ilgilenirim artık onunla. seanslar gerçekten işe yarıyor sanırım.
oradan da bir tane açılışa katıldım. referandumda hayır diyecekler daeş ile pkk ile fetö ile aynı çizgidedir dedim ve alkış topladım. birazcık mutlu oldum. ama ne yalan söyleyeyim muhtarlarla yaptığım toplantıların yerini tutmadı yine de. bir ara bana hatırlat da tekrar bir muhtar toplantısı organize edeyim.
akşam 20.00 gibi de eve geldim zaten. bilal berat'a torent diye bir şeyi anlatıyordu. bu çocuğu da zekidir diye damat olarak aldık, bakan yaptık ama adam hala bilal'den akıl alıyor. daha da moralim bozuldu. akşam 20.30 gibi ailecek yemek yedik. emine 147 bin liralık yaptığı bir alışverişten bahsedip durdu. pek oralı olmadım. sayıştaydaki çocuklara söylerim, devlet harcaması diye kaydederler nasılsa.
yemekten sonra televizyona bakayım dedim. bahçelinin önerdiği cesur ve güzel diye bir dizi vardı. ona takıldım biraz. bir ara içim geçmiş, uyumuşum. sonra sağ olsun emine hanım meyve getirmiş onları yedim. gece 00.30 gibi de uyumaya çalıştım ama beceremedim işte. aklımda sadece 16 nisan var. ben de belki biraz rahatlarım diye sana içimi dökeyim dedim. yarın belki çocuklardan birkaç tane daha khk filan geçirmelerini isterim. maksat biraz hareket olsun.
hadi allah'a emanet ol, sağlıcakla.
diye günlük yazması muhtemeldir. ne yani adam cumhurbaşkanı diye içini dökmeye de mi hakkı yok?
buraya sineklerin ellerini sıvazlaması ile ilgili bir görsel atacaktım.
bu adam aklıma hep o hareketi getiriyor çünkü.
google görsellere de "sinek el sıvazlaması" yazdım ve karşıma şu sonuçlar çıktı;