cocuklugum. en ufak bi olayi bile takmadigim, sacma sapan hayallerle gecen cocuklugum.. ne guzeldi yalniz, bahcede cimlere uzanip bulutlari izlerdim, sacma sapan cisimlere benzetirdim. cok oynayip yorulunca bi kosede dinlenip anne sepete su koooy diye bagirirdim. tek derdim dustugumde dizlerimin acimasi kanamasiydi..nasil ozlemisim meger..
ya da tayyip erdogan olmak isterdim lan, ne bok yersem yiyeyim millet oy veriyo nasilsa iktidardayim oh!
tüm derslerini geçmiş, yaz okuluna kalmamış, sevgilisi yanında olan, deniz kenarı bir şehirde kafa dinleyen..
tüm bunları bir arada bulunduran kişinin yerinde olmak isterdim.
geçici süreliğine sevilen insanın yerinde olmak istenilebilir. tabi onun bedeninde olmak kaydıyla. şöyle kimsenin göremeyeceği bir yere çekerim onu (yani içinde olduğum onun bedenini) istediğim gibi mıncırırım, severim falan. ne güzel lan.
şu anda eki önemli burada, çünkü yarın kimin ne olacağı belli değil.
şimdi arkadaşlar işte kendi hayatını yaşa, kendi olmamış insan bilmem ne geyiğini yapmayın burada. bizde biliyoruz onları. ama insan bu çevresiyle bu ailesiyle, bir de onun bulunduğu yerde ben olsaydım diyor bazen.
küçük düşününce bir tercüman olarak mesela, alex in tercümanı samet in yerinde olmak isterdim. aynı mesleğin erbabı olduğum için kendimi o mevkide başkalarından sık hayal ediyorum.
ama biraz daha büyük düşününce canım biraz daha yanıyor. insanlar senden iyi futbolcu olur derken, figo nun varisi derken, "minikler"le başlayıp "a genç"te üniversite için bıraktığım futbol kariyerimin en büyük başarısı üniversite olimpiyatlarından altın madalya kazanmakken, bir de benimle aynı yaşta olan mesut özil in figo nun formasıyla oynayacak olması. işte bu acıtıyor. çok beğeniyorum mesut u. ona yakışırdı zaten o forma. müthiş yetenek hakkatten. ama benle yaşıt çocuğun, figo nun 10 numaralı formasını giydiğini görünce, işte o an geliyor, şu an onun yerinde ben olsam diyor insan.