uyku tutmadı sonra bi yazı okuyayım dedim kaptırmışım kendimi işte. böyle bağırışma sesleri duydum. sanki karnına bıçak saplanan kişinin feryadı gibi. fazla dayanamadım gittim balkona. (bizim balkonla mutfak birleşik mutfağa gittim de diyebilirim) bağırışma sesleri geliyor ama görüntü yok. öyle bi açı ki tarifi imkansız gibi. şimdi bi apartmanın birinci katındayız ama alt tarafta dükkan gibi bişey var o yüzden ikinci kat diyebiliriz. hemen önümüzde üç katlı bi apartman ve bahçesinde iki tane zeytin ağacı ekili. küçükken daha olgunlaşmamış o yeşil zeytinleri dalıyla koparıp savaşırdık. konumuza dönelim, ben camı açmaya tırsıyorum uzaktan bakmak kafi ama o zeytin ağacı olan bina o sokağı görmeme engel. karşıdaki sol dairede otursam olan biteni görücem. ben şansıma küfrederken bizim üst komşunun oğlu peşinde polisler vay anasını ne atraksiyonlu. bu geldi apartmanın önüne bastı zile, kapıyı açmak aklıma bile gelmedi. apartmanın önünde de park etmiş araçlar var bilirsiniz. biri sağdan biri soldan sıkıştırdı çocuğu dayadılar açık mavi alfa remeoya kelepçeyi taktılar. gittim kalk bavo kalk durumu anlattım. ilk başta kelepçelesinler banane dese de merakına yenik düştü. o önde ben arkada gittik mutfağa camı açık sandı galiba kafayla cama girdi. allah'tan cam kırılıpta kesik mesik gibi bi durum yaşanmadı. bi de hastahane şeyiyle uğraşamazdım. sonra ters ters baktı bana, bu yaşıma geldim korkarım babamdan. hani bi bakışı yeter derler ya aynen öyle. olayın aslını üst komşum samiye abladan (apartmanın yöneticisi, idarecisi) öğrenip uzun bi edit yazmayı düşünüyorum. işte bu ablamız tahminen 60 yaşını devirmesine rağmen herşeyden haberi var, yok böyle bişey. yüzüne karşı söyleyemesekte kendisine muhtar diyoruz.