önce: 'kayak' dediysek hemen bu sürekli televizyonlarda gördüğümüz takım taklavat aklınıza gelmesin, bildiğin naylon poşet lan! götünün altına koyuyon sonra karda sörf yapıyon...
efendim bundan iki sene önceydi;
yer: k.maraş'ın göksun ilçesinin bir köyü. haa bu arada şimdi bazı sivri zekalılar ''ulan orası akdeniz bölgesi değil mi? kar yağmaz oraya'' diye fırlamasın, göksun iç anadolu bölgesinin özelliklerini taşır. bir nevi küçük erciyes gibi bir yerdir.
hee şimdi mevzumuza dönelim,
neyse efendim kış mış geldi artık biz kar bekliyoruz, ortalık buz gibi ama kar yok! sonunda evin damına çıktık dua etmeye başladık(aklımıza sokayım ya, anam evde sobaya atacak odun bulamıyordu bizde kendi telaşımızdaymışız). neyse aradan 1 gün geçti geçmedi sabah bir uyandık ortalık bembeyaz, kahvaltıyı edip fırladık dışarıya. ayağımızda 3 kat çorap, kafamızda kalpaklar, boynumuzda atkılar, elimizde eldivenler, üstümüzde sayamayacağımız kadar çok kat giysi. gözünü seveyim analarımızın, 'üşütmesinler' diye bizi öyle bir giyindirmişler ki, kendimi büyük bir gülle gibi hissediyorum, dağdan yuvarlansam çığ oluşur o derece!
neyse yavaş yavaş bir tepeye doğru gidiyoruz, elimizde son model naylonlar(bu naylonlar aynı zamanda yazın samanlığa saman atarken altına serilen kalın naylonlar, tabi nereden bilecen. şehirde naylon ne arar, deme?) baya bir yolun ardından tepeye vardık. ortalık çor çocuk dolu, 5-6 tanede liseli piç tepeyi güzel bir kayak pistine çevirmek için gerekli yolları açıyor. tepe mepe diyorum ama aklına 5-10 metre yüksekliğinde bir zımbırtı gelmesin rahat bir 70-80 metre uzuyor. bu liseli piçlerle beraber bende tepenin tam ortasına bir atlama rapması yaptım ki sorma! etraftan topladığımız karları getirip orta yere yığıyoruz, üstüne biraz su atıp donduruyoruz ardından oluyor sana kayak rampası.
kar 1 metre ile 1-5 metre arasında değişiyor(yerin yapısına göre, anladın demi? kar yerden çıkıyor ya).biz bu rampayı yapınca bir kaç veled yaralandı sonra diğer veledlerde ölmeyelim diye bizi izlemeye koyuldular. biz amma nasıl kayıyoruz, 30 metre boyunca poşetle kayarak 50 km/h hıza(inan lan valla) ulaşıyoruz, sonra o hızla rampadan uçuyoruz, rampada öyle bebek rampası gibi değil ha! yaklaşık 1-1.5 metre var boyu, bu rampadan uçunca bir tarafınızın kırılma olasılığı %45, ama akıl ne gezer amına goyim! aklı olan zaten o havada deliler gibi kaymaz!
neyse böyle 1 saat filan 5-6 arkadaş ile baya bir kaydık, kayarken herkes ayrı bir ses çıkarıyor, ben insanların ne acayip yaratıklar olduğunu o zaman öğrendim. çığlıklar, kahkahalar, küfürler hepsi birbiri ardına kulağımda uğultu halinde dolaşıyor... biz böyle kaymaya devam ederken, bir arkadaşın uzaktan sarı-kırmızı galatasaray forması ile bize doğru yaklaştığını gördük. ulan ''şaka mı?'' diye bakıyoruz, yok. arkadaş üstünde yarım kollu galatasaray forması, altındada aynı formanın şortuyla yanımıza geliverdi.(o çocuğun adı ferit'dir. )
-bu ne hal lan? donacan lan gavat?
ferit:
adaım(tercüme: adamım, arkadaş biraz cinsti) ben galatasaraysız kaymam, kanımı kaynatıyor bu forma, üşümüyomda.
-hadi lan ordan zırtapoz, götün donuyordur şimdi, al şu atkıyıda götünü sar kabız olma sora(arkadan: hahahaha).
ferit:
sie la(tahminim bu sie lafını bu arkadaş çıkarttı), sen sikini sar onunla, he o varmıydı la sende?
-hı? gösterirsem bayılın ha! çıkartırma!
ferit:
hahahaha, gaçıl lan şurdan ben kayacam.
-tamam adaım beraber kayak.
ferit:
aynen adaım, hadi ardı ardına dizilip kayak.
-hadi!
neyse, ferit, ben ve 4 arkadaş tepenin zirvesine çıktık arka arkaya dizildik, beraber kayacağız. hepimizin altında naylon torbalar, ama ferit'in torbası daha fiyakalı gavur götüm donmasın diye için saman bile koymuş, o derece. neyse hepimiz iyice yerleştik kayacağız, en önde ben arkamda ferit sonrada diğerleri...
böyle kaymalar çok tehlikeliydi, bir kış mevsimi boyunca çok az yapardık, 1 veya 2 defayı geçmezdi. bu durumu da göz önüne alarak rampaya doğru çığlık ata ata kaymaya başladık! ama görecen kiminin şapkası arkaya uçuyor kiminin tükürüğü arkadakinin yüzüne ''şap'' diye yapışıp donuveriyor, öyle soğuk bir havada öyle hızlı gidiyoruz.
sonunda rampaya baya bir hızlı girip atladık... sonra bir karartı oldu, gözümü bir açtım herkes ayrı bir yerde, arkadaki arkadaşlar birbirinin üzerine düşmüş sızlanıyor. bir an gözlerim ferit'i aradı.
-ferit nerde lan?
arkadaşlar:!?
sonra birden gözüme ferit'in kafası çarptı, ulan bizim ferit gavuru karın içine gizlenmiş yatıyor, sonra bunu ayağa bir kaldırdık! götünde şortu yok! uçmuş, götünde ki külotla ortalıkda kalmış! ferit' de o yüzden karın içine gizlenmeyi akıl etmiş... ama bu sıradada tabi götü donmuş! 3-4 gün evde dışarı adım atamadı...
netice:
göt önemli, aman ha götünü açıkta bırakma.