bugün başıma gelen olaydır. yer kadıköyrıhtımdaki otobüs durakları. otobüs numarası 12. sefer saati: 22.40 ve işte o an:
uzaktan otobüsün peronda olduğunu ve yolcu aldığını gördüm, koşmaya başladım, tam binmek üzere kapıya yöneldim kapıyla aramda 1.5-2 metre varken kapı yüzüme kapandı ve iett şoförü gaza basmaya başladı. onun için ne talihsizlikti ki o çember sakallı, nur yüzlü şoför 5 metre uzaktaki kırmızı ışığa takıldı. kırmızı ışıkta bekleyen otobüsün ön kapısına yürüdüm ve kapıyı tıklattım önce adam oralı olmadı, biraz daha vurunca kafasını bana çevirdi ve "almicam seni" dedi. "hala duraktasın neden almıyorsun" diye sordum. "almıcam seni" dedi yine. "şikayet edicem otobüsün numarasını aldım" dedim. demez olaydım. o yüzünden nur damlayan, insanları seven, günah nedir bilmeyen, kim olursan gel felsefesini bütün kalbiyle yaşayan, fethullah hocasının dizinden ayrılmayan şoför "siktir git ulan kime şikayet edersen et." dedi ve yeşil ışığın yanmasıyla birlikte gaza basarak gitti. bu sırada etrafta birbirinden alakasın 3-4 kişi otobüs şoförüne bağıra bağıra küfretmeye başlamıştı. hiç tanımama rağmen insanların bana destek vermesiyle yalnız olmadığımı hissetmiştim ve işletme amirine şikayet etmek üzere işletme amirliğine doğru gittim. pek ilgilenmediler şoförü şikayet etmek istediğimi söylediğimde, fakat otobüsün numarasını ve sefer saatini bildiğimi öğrenince internetten detaylı olarak şikayet etmemi önerdiler daha iyi sonuç alabilmek için. sonra eve gelir gelmez sinirim ve kızgınlığım geçmeden şikayetimi ettim bakalım ne olacak? merak ettiğim şey bu şoförün orada benim gibi uzun saçlı, keçi sakallı biri yerine başkası olduğunda da aynı şeyi yapıp yapmayacağı.
şöför açık olarak; seni gidi uzun saçlı,keçi sakallı ibne seni! almıyorum lan! falan dememiş hacı, hani aynı olay benim de başıma geliyor arada sırada, ama gayet sakalsızım ve 5 numara saçlarım var, beni niye almıyor? nazi falan mı sanıyor yoksa beni de? olaya çok ideolojik bakmamak gerek. ha eğer gerçekten bu niyetle almadıysa sonuna kadar uğraşılmalı, bir ceza alması sağlanmalı. tazminat almaya kadar gider, o saatte dışarda bırakılan adamın başına bir şey gelse sorumlusu o ibne şöfördür.
bazılarının açıkça söyliyemesede şöförü desteklediği olay. şoför, yazarımızı kırmızı ışıkta otobüse binmek istediği için almamazlık yapmamış, doğrudan onun fiziksel görünüşüyle ilgili bu tavrı. bazıları bunuda itiraz edebilir, nereden biliyorsun diyebilir. bunun nedeni de basittir ki, insanları önce fiziksel görüntüleriyle tanırız, ruh halleriyle değil.
zaten dikkatli okuduysanız önce otobüse binmek isterken kapıyı kapatmış. şoförle tartışması, otobüsün kırmızı ışıkta durması sayesinde olmuş yoksa onuda yapamıycaktı.
bu olay sadece istanbul'da yaşanan ve sözlük yazarlarımızdan birinin başına gelen bir olay. düşünün ki, ülkenin başka nerelerinde, neler yaşanıyordur.
muhtemelen saçları orta uzunlukta ve yapılmış vaziyette iyi giyimli kirli sakallı birinide almayacak şofördür . oturup aslında üzerine düşünülmesi gereken bir durumdur . çingeneye krallık vermişler ilk önce babasını kesmiş misali yetkili olduğunu sanıp istediğini alıp istediğini almama lüksünemi sahiptir . illaki onun sürdüğü otobüse binebilmemiz için kumaş pantolon , kareli gömlek , kundura ayakkabı ve , sağa yatırılmış saçımızmı olması lazımdır ki böle insanlara karşı hiç bir garezim yok ama biri bana bunu yapsa o tip insanlara karşı bir antipati oluşacak . işte size bölünmenin ilk adımı insanları birbirinden nasıl nefret ettirirsinizin cevabı .
muhafazakarlıkla uzaktan yakından ilgisi olmayan cahilliğin dik alası olan bir hadisedir, kendisini ait hissettiği dini öğretileri ve ahlaki felsefeleri götünden anlayışın uygulamalı kanıtıdır.
bu olay dindar insanlar için bir referans değildiz zira dindar, devamlı iyilik yapma fırsatlarını kollayan, böyle bir fırsat ele geçince de hiç vakit kaybetmeden iyilikte bulunan, kendisini iyilik yapma düşüncesine adamış insan demektir. Hatta ona göre iyilik sadece insana değil, hayvana veya bitkiye de yapılabilir. Bu manada acıkan bir hayvana yiyecek vermek, kurumaya yüz tutmuş bir ağacı sulamak da birer iyiliktir.insana yapılan iyilik ise, diğer varlıklara karşı yapılan iyiliklerle kıyaslanamayacak kadar kıymetli ve üstündür.
kaldı ki burada iyiliği geçtin adam görevini yapmıyor !!!
şerefsizliktir. bunların sırtına sopayla vuracak dini sahtekarlara ihtiyaçları var. umarım bu ülke dışında layıklarını bulurlar. o örümcek, karanlık kafalarıyla bu ülkeyi kirletemeyecekler.
belki kıskandı adam saçlarını. BElki otobüs şöförü kel ve dedi ki kendi kendine ''ulan şunda ki saçlara bak bi de bana bak nah alırım seni.'' gençliğinden beri hayaliydi saç uzatmak ve uzatamadı. o günden sonra bütün uzun saçlıladrla uğraşmaya başladı. **
Yüksek ihtimalle, şoför yıllardır kel olmasının acısını, kendini bu şekilde tatmin etmeye çalışarak çıkarıyordur. Bırakın ellemeyin garibe, bir sonraki otobüse binmek en doğru seçim olacaktır.
uzun saçla pek alakasını olmadığını düşündüğüm durumdur, büyük ihtimalle şöförün şerefsizliğiyle alakalıdır, çünkü zamanında bizi de almayıp önümüzden geçtikleri çok oldu.
uzun saçlı olduğunuz için kısmının gereksiz olduğunu düşündüren olay. adamın sırf sakal şekli ve nur yüzüne bakarak, hocasının kim olduğunu, aralarındaki duygusal bağı bilmem ne yi dile getirebiliyorken ve bunu cümle aleme bir gericilik olayı olarak lanse edebiliyorken, o kişinin seni karizmatik tarzın yüzünden otobüse almamasına içerleyebilmek gariptir. bastonuyla gelen yaşlı teyzeleri de beklemeyen hayvanları çok gördüm. teyze de açsın o zaman, uzun saçlı satanistin dini bütün diye yaşlı teyzeyi otobüse almaması diye bir başlık. "saçını kestir öyle gel!" mi dedi sana adam? ya da "abdest al öyle gel." uyuzluk, magandalık, hayvanlık parayla değil. gıcıktır, huysuzdur. her şeyi bir kitleler arası olaya çevirmeyin. ne bu böyle!
türban yüzünden üniversitelere alınmayanlara bakılırsa gayet normaldir ve yanında lafının edilmemesi gerekir di ama olayla dini inançların bi bağı olmadığı ortada.
elbette ayrımcılık ve kılık kıyafete tipe göre adam seçmek etik bir davranış değildir. sırf dış görünüşten ya da görüş açılarının farklılığından dolayı yapılmış olan hareketler karşı tarafın ne kadar aciz ve sinir bozucu olduğunu gösterir. ancak başlığın açılmasına mevzu bahis entry içeriğine göre şöför kırmızı ışıkta birini almamakta haklıdır hele de kişi bu konuda ısrarcı davranmışsa verdiği tepki gayet normaldir. uzun saçlı olduğu için almadığını gösteren bir diyalog geçmemiştir.
beni otobüse almadı
-neden
uzun saçlıyım diye
-nerden anladın
adam sakallıydı, uzun saçlıları sevmiyor
-başka?
fetulahcı
-onu nerden anladın
sakallıydı dedim ya, o yüzden almadı beni otobüse zatan, hoca öyle demiştir kesin, almayın uzun saçlıları
-hee, adam ne dedi peki sana?
bi siktir git
-evet bence de bi siktir git.
demek ki neymiş her sakallıya dede demicekmişsin, ayrıca yüzünden nur damlayan, kim olursan ol gel diyen bir iETT şoförü kayıtlarda yoktu, yeni bir keşifle girmiş oldu, bilim dünyası minnettar.
olayın aslında bakarsak da ikisi arasında bir fark yok, biri uzun saçlı diye otobüse almıyor, diğeri de bunun sakalı vardı bu kesin fetulahcıdır, şöyledir böyledir diye atıp tutuyor. demek ki otobüs şoförü kendisi olsa, sakallı diye o da adamı otobüse almayacaktı.
- hop bilader nereye?
+ yolcuyum ben.
- o saclari kes önce.
+ sen de kicinin killarini kes.
- nerden anladin ulan kil oldugunu.
+ ancak böyle vahsi biri o derece killi olabilir.
- kaptan bu bizi otel odasinda görmüs olmali.
*(kaptan) yüz defa dedimki sana otobüste yapalim.
islamcı yazarların inatla "kötü niyet" aramadığı bir şöförün yediği nanedir. evet efendim. bir uludağ sözlük yazarı bunu yaşayan. her fırsatta sığınılan, ki benim de çoğu haberine güvenmediğim hürriyet tayfasının çarpıtması değil, kaldı ki sözlükte çarpıtarak eline ne geçecek? buranın gündem yaratma gücü mü var? evet, gayet net ve herkesin başına gelebilecek bir olay. türbanlı bir kadının başına izmir'deki bir apartman yöneticisi kadın tarafından getirilen olaydan farkı bunun çağdaşlık adına değil din adına yapılmış olması.
işte bu iki kutup bu yüzden asla demokrat bir beyin çıkaramayacaktır. biri diğerini çağdaşlaştırıp hizaya sokmak derdindeyken, diğeri de dine uydurup adam etmeye çabalamaktadır. ama sokaklar bizim. otobüsler bizim, caddeler bizim. biz kimiz? halkız. başkalarının eliyle çağdaşlaştırılmaya da bağnazlaştırılmaya da direnen halkız. ve o kullanılan otobüs de bizim. kendi hayat görüşünü başkalarına dayatan değil, kendi özgürlüğünü korumaya çalışan bir gencin, içimizden birinin yüzleştiği rezaletlerden birisi bu.
peki sen neyin derdindesin bu tavrı olağan göstermeye çalışan insan? o şöförü kendi tarafında görüyorsun değil mi. mesela o şöför bir hacı amcamızı "in bu otobüsten bağnaz adam" diye atsaydı en büyük düşmanın olacaktı o şöförün zihniyeti. ve evet, haklısın. öyle de olmalıydı. ama işte bu noktada sen o şöförün yanında yer alıyor ve sıçıyorsun. ayrımcılığı kutsuyorsun ve sana yağpılan ve yapılacak ayrımcılığa karşı konuşmanın hiçbir anlamı kalmıyor. çünkü o sana yapmasa sen bize yapacaksın. çok zavallısın, çok.