Şizofreni Nedir ?
- Şizofreni epilepsi, Multipl Skleroz gibi bir beyin hastalığıdır.
- Bütün kronik hastalıklar (Şeker hastalığı, astım, romatizma..) gibi alevlenme ve yatışma dönemleri gösterir.
- Tedavi edilebilir bir hastalık olmakla beraber zaman zaman alevlenme dönemleri olabilir, hastaların önemli bir kısmında hastalık tamamen ortadan kalkmayabilir. Bu durum da kişinin çalışmasını, çevresindekilerle iletişim kurmasını, bağımsız bir yaşam sürmesini çok güçleştirir.
- Bu ciddi hastalık yeryüzündeki her yüz kişiden birini etkilemektedir. Dünyada 60 milyon, Türkiye'de de 600.000 şizofreni hastası yaşamaktadır.
- Hastalık genellikle 15-25 yaş aralarında başlamakla beraber orta yaşlarda başlaması da mümkündür. Hastalık ne kadar erken başlarsa kişilik üzerindeki harabiyet o kadar fazla olmakta, normal bir yaşam sürme şansı azalmaktadır.
Şizofreni Ne Değildir ?
- Şizofreni kişilik bölünmesi demek değildir. Maalesef pek çok kişi şizofreni hastalarını bazı zamanlar normal yaşam sürdüren bazen de birden tehlikeli bir caniye dönüşen kişiler olarak hayal etmektedir. Bunun gerçekle alakası yoktur!
- Şizofreni hastaları nadiren çevreye zarar verebilir.
- Şizofreni kelimesi sıklıkla iki şekilde hatalı kullanılmaktadır: Ya bir konuda farklı ya da zıt duygular taşımak kastedilir (bir şeyi hem sevmek hem de nefret etmek gibi) ki bu insan doğasında bulunan bir özelliktir. Ya da değişik zamanlarda değişik davranmak anlamında kullanılır ki bu durum da hemen hepimizin doğasında bulunan bir özelliktir.
- Şizofreni erken bunama değildir.
- Aşı vb. yollarla korunması mümkün olan bir hastalık değildir.
Günümüzde dünyada 60 milyon, ülkemizde ise 600 bin şizofreni hastası mevcut ve bu hastalık genellikle 15-25 yaş aralarında başlamakla beraber, orta yaşlarda da ortaya çıkabiliyor.
Şizofreni gerçek ile hayali ayırt edememe hastalığıdır.
Şizofrenlerin kulaklarına normal insanların duymadıkları ve hiçbir zaman da duymayacakları gaipten sesler gelir. Bu hastaların gözlerinin önünde sık sık hayali varlıklar belirir, hiçbir cümleyi adam akıllı tamamlayamazlar ve donuk suratları vardır.
Şizofreni terimi ilk defa 1908 yılında Eugen Bleuler adındaki isviçreli bir psikiyatr tarafından kullanılmış bir terimdir ve sizi temin ederim ki kanser ya da aids gibi hastalıklara oranla daha kötü bir hastalıktır.
....ben toplum içinde daralırım, kalabalık çoğu kez sıkar beni ve bu durumlarda telefonumu elime alır karşı tarafta bir insan varmışcasına saatlerce konuşurum. Otobüslerde, vapurlarda vs. pek belli etmem fakat her surata bir hayat çizerim ve yol boyunca bu hayatlarları hayal eder kafamdan senaryolar yazarım. Evlerin pencelerine, yanan ışıklarına baktığımda içlerine insanlar koyarım. Mutfaklarında pişen yemeklerini düşünürüm, yatak odalarındaki yasak sevişmeleri hayal ederim. Bir anne, bir baba ve biz kız çocuğu koyarım evin içine. Küçük kız odasında boyama yaparken boyaları değiştirir durur ya, işte ben o detaya, o boyalara saatlerce takılırım.
Nedensiz ağlamalar, yersiz atılan kahkahalar, zaman zaman gelen şiddet eyilimleri ve herhangi bir objeye yok yere saatlerce bakmak bakmak ve bakmak...
Bir şizofren hastası tanrının bile terk ettiği küçük ve boş bir odada kurduğu hayallerle günlerini geçirebilir. En kalabalık şehirlerin en kalabalık sokaklarında sıkılıp daralabilir. Hayatı boyunca yakalamak istediği bir fırsatı yakaladığı vakit ondan bile vazgeçebilir. Onun için kurallar ve insanlar bir yere kadar anlam ifade eder. Asıl anlam hayallerdedir.
ilişkiler, sevgiler ve sokak çocukları hakkında yazdıklarım bir yana şiddeti yüce bir varlıkmış gibi övüp de insanlara sevdirmeye çalıştığım onlarca yazılarım da oldu. Size şimdi aslında yazdığım her şey benim açımdan boş bir küme deseydim bana kızar mıydınız ? Söyleyin bana hasta bir insana can-ı gönülden kızabilir misiniz ? Üstelik size sizin gördüklerinizi aslında gerçekten sizin gördüğünüz gibi görmediğini açıkça söyleyen bir hastaya...
Gördüklerimizden ve zihnimizden ötesine gidemezsek tanrının ve doğanın denklemini nasıl çözebiliriz?
Bugünden 100 yıl sonra bugün gündemi belirleyen insanların hepsi solucanların yemi olacak toprak altında. Bugün var olan herkes hiçbir şey olacak. Geçmişlerini değiştiremeyeceğimiz fakat yeni bir gelecek vaadedebileceğimiz bir kuşak olacak. Bedenimiz çürüse de, ruhumuz yansa da düşünce akımlarımız hala nefesler alıp verebilen insanların zihinlerinde olacak. Ve inanın bana bu düşünce akımları hep dahilik ve delilik arasındaki ince çizgide var olan insanlardan çıkmıştır. Van Gogh en çok bilinen ve saygı duyulan şizofreni hastalarındandı. Einstein zaaflarını her daim lehine çevirebilen birisiydi...
Sizlere bilinçaltınızdaki önyargılarınızdan arınıp evrendeki her şeye daha önce kimsenin bakmadığı, bakamadığı gibi bakmanızı önermemin sebebi farklı bakarsanız farkı görebilecek olmanızdandır. Kendimi tam olarak bir şizofren olarak görmesem de bazı zaaflarım yaşananlara farklı bir bakış açısı ile bakmama neden oluyorsa ne mutlu şizofrenim diyene...
farkında olmadan, insanı yavaş yavaş içine çeken hastalık. hemen hemen tüm şizofreni hastalarının teşhis konana kadar farkında olmadığı ve sonrasında da kabullenemedikleri rahatsızlık. fakat şizofreni hastası olduğunun farkında olanlara ise bambaşka bi rhayat sunan bir kara deliktir şizofreni.
eğitimsiz, cahil ve altyapısı olmayan insanları saldırgan, hatta katil yapabilir. bunun aksine, eğitimli, altyapısı olanları ise çok daha değişik bir biiçmde etkiler. insanın hayatını alır elinden, bambaşka bir hayat verir. sadece bu rahatsızlığı yaşayanların anlayabileceği bir yaşam.
şizofreni; dışarıda yürürken, sanki okyanusun en derin noktasında yürür gibi bir baskı oluşturur insanda. evinin kapısından içeri girdiğinde suyun üstüne çıkarsın adeta. odan agirdiğinde ise karaya çıkmış gibi olursun.
şizofreni; sana uzatılan elmayı " ya bana birşey yaparlarsa" düşüncesiyle almamaktır. bütün uyaranların açıktır. dinlemiyor, bakmıyor gibi göründüğün anlarda bile bakarsın dinlersin. kimse farkında olmaz bunun.
şizofreni; karşındaki insanın bakışlarından anormal derecede rahatsız olmaktır. çıkışırsın " niye bakıyorsun" diye, bu sefer herkes sana bakmaya başlar.
şizofreni; hiç kimsenin anlayamayacağı bir şekilde birikmektir.
kordonda, deniz kenarında kollarını açarsın kafanı kaldırırsın yukarı ve birkaç defa yumruğunu sıkıp bırakırsın. sonra açarsın ellerini rüzgara karşı, rüzgar dolar avuçlarının içine mutlu olursun. garip garip bakarlar sana, sen de onlara bakarsın içten içe gülersin.
Şizofrenlerde görülen belirtileri şu şekilde sıralamak mümkündür.
1-Hezeyanlar (Sanrı-Delusion) : Gerçeğin ötesinde kendi kafasında kurduğu şeyleri gerçeklermiş gibi değerlendirme. Ykna için makul delillerle bile onları değiştirememe. Paranoid kıskançlık yada büyüklük hezeyanları gibi.
2-Varsanılar (Halusination): Kulağına gaiblerden sesler gelmesi, gözüne kimsenin göremediği varlıkların görünmesi burnuna kötükokular gelmesi gibi.
3-Konuşma içeriğindeki acayiplikler: Kelime salatası yada anlamın birbirinde kopup konuşmanın içeriğinde bir bütünlük olmaması durumu vardır.
4- Garip davranış:Ortalık yere çişini yapma yada herkesin ortasında masturbasyon yapmayı makul görme gibi yada hiç hareket etmeden uzun süre kalma vs.
5-Kişinin yüzünde donuk bir duygu ifadesi varlığı, konuşmamam yada kişinin herhangi bir olay karşısında duygu ifade edecek jest ve mimik göstermemesi.
Sayılan belirtilerin hepsinin bir şizofrende olması gerekmez. Ylk ikisi var ise kişiye psikoz grubu hastalıklardan birisi var deriz. Bunlar içerinde süre ve hastalığın şiddeti şizofreni demek için gerekir. 6 aydan daha uzun bir süre psikoz belirtileri gösteren hastalara şizofreni diyebiliriz.
çok zeki insanlarda görülmesi ve saldırganlık potansiyeli en yüksek psikiyatrik rahatsızlık olduğuna dair toplumda yanlış bir kanı vardır. sadece zeki insanlarda görülmez. bilakis ortalama veya ortalamadan düşük zeka seviyesine sahip şizofrenlerde vardır. ayrıca bi-polarların saldırganlık potansiyeli şizofreniden çok daha yüksektir.
dolayısıyla ilaç tedavisi gördüğü sürece işini rahatça yapabilir ve kapatılma zorunluluğu yoktur.
şizofreni de diğer pek çok psikiyatrik hastalık gibi korku ve şiddet toplumları oluşturma yönünde başı çeken hollywood sinema sektörünün balonlarından biridir.
Doğuştan kör olan hiçbir insanda şizofreni vakasıyla karşılaşılmamış. Ve daha çok bekar erkek hastalığı olarak görülüyor. Kadınlar erkeklere göre daha geç yaşlarda şizofren olmaktadırlar. kadınlarda özellikle negatif (kötü) şizofreni belirtileri erkeklere kıyasla çok daha az ortaya çıkar; dolayısıyla kadınlar ağır şizofren hastası olmazlar. Ağır semptomlarla seyreden hastalar umumiyetle erkektir. Ayrıca evliliğin hastalığın seyrinde koruyucu bir etkiye sahip olduğu da iddia edilmiş.
"ilk yatış tanısı şizofren olan kadın hastaların yaklaşık %30'u evlilerden oluşur. Buna karşılık ilk yatış tanısı şizofren olan erkek hastaların ancak %10'u evlidir, %90 nı bekardır. Yani erkek hastaların içinde bekarların oranı çok yüksektir. Şizofreni daha çok bekar erkeklerin hastalığıdır diyebiliriz.
Riechter'in yaklaşık 250 erkek ve 200 kadında bildirdiği oranlarda bekar erkeklerle kadınlarda şizofreninin ortalama başlangıç yaşı 30 yaş civarındadır. Bekar kadınlarda başlangıç 31 iken erkeklerde 29 dur. Evli hastalarda ise oran çok düşmektedir. Yani evlilik hastalık için koruyucu bir rol oynamaktadır.
Bekar erkek şizofrenlerde ilk hospitalizasyon hızı, her 100 000 bekar erkeğe karşı 31.3 dür. Yani yaklaşık olarak her 3000 bekar erkekten 1 tanesi şizofreni tanısıyla hospitalize edilmektedir. Bu oran, kadınlarda ; her 5000 kadın dan birinin hospitalizasyonu şeklindedir.
Evli kadın ve erkeklerin şizofreni tanısıyla ilk kez hospitalizasyonunu değerlendirecek olursak, her 40 000 evli erkekten ve her 15 000 evli kadından birisi şizofreni tanısıyla hospitalize edilmektedir. Bu durumda bekar erkekler, evli erkeklere göre 10-12 kat daha yüksek oranlarda hospitalize edilmektedir. Halbuki bekar kadınların hospitalizasyon riski evli olanlara göre ancak 3 kat daha yüksektir.
Hem kadınlarda hem de erkeklerde bekarların daha fazla hospitalize edilmesi evliliğin hastalığa karşı koruyucu bir mekanizma olmasından kaynaklanabilir."
Freud’a göre psikoz (şizofreni); zayıf bir ego tarafından yönetilemeyen savunma mekanizmalarının nihayetinde iflas ettiği ve
bilinçdışı materyalin olanca çeşitliliğiyle ortaya döküldüğü bir ruhsal rahatsızlıktır.
Bu yüzden hastanın psişesi sanrılar ve halüsinasyonlarla doludur. Bilinçli zihnin egemen düşünce biçimi “mantıklı ve nedensel düşünce süreci (sekonder düşünce süreci) inzivaya çekilmiş, hastanın zihnine tümüyle bilinçdışına özgü mantık,tutarlılık ve ölçüden yoksun- “birincil süreç” düşünce tarzı hakim olmuştur.
russel crowe'nin 'a beatiful mind''isimli filminde nasıl bir hastalık oldugu iliklerimize kadar islenerek anlatılmıs hastalık.bir diger sinema ornegi icin johny deep'in secret window filmi seyredilesidir bu konuda.